Geçtiğimiz dönem aldığımız belli bir mesafeye rağmen, emekçi kadın çalışması hala da parti çalışmamızın zayıf ve yetersiz kaldığı alanlardan biri olmayı sürdürüyor. Bu zayıflığın nedenlerini tartışarak bir an önce geride bırakma sorumluluğu önümüzde duruyor.
Komünistler başından itibaren kadın sorununun genel esasları ve teorik çerçevesine ilişkin belli bir açıklık içinde olmuşlar, Parti Kuruluş Kongresi sonrası süreçte de sorunu güncel siyasal yönleriyle ele alarak işlemişlerdir. II. Kongre ise “işçi ve emekçi kadın çalışmasını daha kapsamlı bir biçimde gündemimize” almayı bir görev olarak saptamış, özellikle de sorunun pratik-politik yönleri üzerinde durmuştur. Konuya ilişkin “TKİP II. Kongresi değerlendirmeleri... / Kadın sorunu ve sınıf içinde kadın çalışması” başlıklı metin, emekçi kadın çalışmamızın sorunlarını, ihtiyaçlarını ve zorlanma alanlarını ortaya koyan yol gösterici bir belge durumundadır.
Nitekim, II. Kongre’nin de sağladığı açıklıklar üzerinden, bu yılın başından Mayıs’ın sonuna kadarki süreçte emekçi kadın çalışmamızda anlamlı adımlar atılmış, ağırlığını işçi kadınların oluşturduğu yüzlerce kadını biraraya getiren etkinlikler düzenlenmiş, en önemlisi bu çalışmalar emekçi kadınların da içinde yeraldığı örgütlülüklere dayanarak gerçekleştirilmiştir. Emekçi kadın çalışmasında bir başlangıç olarak anlamlı denebilecek bir birikim bu süreçte yaratılmıştır.
Ne var ki, bu hareketli sürecin ardından çalışmada yeniden durağanlaşma yaşanmış ve bu çalışmada önemli bir rol üstlenen emekçi kadın komisyonları giderek işlevsizleşmeye başlamıştır.
Attığımız anlamlı adımların ardından emekçi kadın çalışmamızın kesintiye uğraması, kadın sorununa bakışta ve çalışma tarzımızdaki zayıflıkları ve yaşadığımız zorlanmaların nedenlerini bir kez daha tartışma ihtiyacını karşımıza çıkarmıştır.
“Biz komünistler için, kendi içinde ayrı, genel sınıf çalışmamızdan soyutlanmış bir işçi kadın çalışması yoktur, olamaz. Bizim işçi kadınlara yönelik çalışmamız, sınıfa yönelik genel çalışmamızın bir parçası, onun özgül ve zenginleştirici bir boyutudur yalnızca. Taşıdığı özgül karakteri hiçbir biçimde gözden kaçıramayız, fakat onu hiçbir biçimde genel sınıf çalışmasından ayrı da düşünemeyiz, ondan koparamayız, ayrı ele alamayız. Genel sınıf çalışmamız, kadın-erkek tüm işçi sınıfının temel ve güncel sorunları, çıkarları ve ihtiyaçları eksenine oturur. Bu şekliyle çalışma sınıfın tümüne yöneliktir, dolayısıyla aynı ölçüde işçi kadınları da kapsamakta, onları etkin kılmayı ve devrimcileştirmeyi hedeflemektedir. Fakat öte yandan bu çalışma, işçi kadının cinsel eşitsizlik ve ezilmişlikten gelen özgül sorunları ile de birleşmek, birleştirilmek durumundadır. Zira sınıfın ortak sorunları ve çıkarlarının ötesinde, işçi kadınların cinsel ezilme ve sömürülme konumdan gelen özgül sorunları ve ihtiyaçları, bununla bağlantılı çıkarları vardır. Sınıf çalışmamız bunları da içermeli, bununla boyutlanmalı ve zenginleşmelidir.”
“TKİP II. Kongresi değerlendirmeleri...”inden yaptığımız bu alıntı, kadın çalışmamızın sınıf çalışmamızın organik bir parçası olduğunu, fakat sorunun özgül boyutlar taşıdığını, bu iki yönünün birleştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, emekçi kadın çalışmamızın alacağı mesafe, sınıf çalışmamızın durumuyla, gelişim düzeyiyle doğrudan bağlantılıdır. Sınıf çalışması alanında halen ciddi yetersizlikler taşıdığımız, ayaklarımızı henüz güçlü bir biçimde sınıf zeminine basamadığımız bugünkü koşullarda, çalışmanın bir parçası olan emekçi kadın çalışmasını da bundan bağımsız ele alamayız. Bu, sorunun bir yanı.
Fakat, bugün yaşamakta olduğumuz sorunun bundan öte yanları var. Temelde sınıf çalışmamızla bağlantılı olmakla birlikte, atılan adımları ilerletilmesi konusunda gerekli ısrarın gösterilmemesi, çalışmanın özgül yanları üzerinde yoğunlaşılmaması, farklı araç, yol ve yöntemlerle beslenememesi, çalışmaya müdahalede inisiyatif zayıflığı vb. sorunlarla yüzyüze bulunuyoruz. “Kadın çalışmamızın sınıf çalışmamızın organik bir parçası olduğu” saptaması da, yaşanan zayıflığın bir gerekçesine dönüşebiliyor, mesafe alamamak bununla izah edilebiliyor.
Öte yandan, kadının çifte ezilmişliği, ek bir güçlük alanı olarak karşımıza çıkıyor. Bu da daha yoğun bir enerji ve çabanın yanısıra çalışmanın özgül yanlarına ilişkin daha fazla yaratıcı ve üretken olmayı gerektiriyor. Bu açıdan geride bıraktığımız döneme bakıldığında, yaşadığımız zorlanmalar karşısında alışkın olduğumuz ve daha rahat yapabildiğimiz işlere yöneldiğimizi, kolay olanı tercih ettiğimizi söyleyebiliriz ki, bu da çalışmanının perspektiflerimize uygun bir çizgide ilerletilmesini zora sokuyor.
Daha önemlisi, yol yürümemizi kolaylaştıracak bir açıklık taşıyan, sorunun teorik, politik-pratik ve örgütsel boyutlarını ele alan oldukça kapsamlı bir temel değerlendirme (II. Kongre değerlendirmeleri’ni kastediyoruz) önümüzde durduğu halde, “yolumuzu nasıl yürüyeceğiz? sorusu, emekçi kadın çalışmasını yürüten yoldaşlarımız tarafından bile sorulabiliyor.
Tüm bunlar, yoldaşlarımızın kadın sorununun esasları ve emekçi kadın çalışmasının politik-pratik boyutları konusunda yeterli bilinç açıklığına sahip olmadığının somut göstergeleridir. Partinin sorunun teorik-politik çerçevesine ilişkin açıklık içinde olması önemli olmakla birlikte, daha önemlisi bu açıklığın saflarımızdaki kadro ve militanlara maledilebilmesi, sorunun kendisine ve çalışmaya ilişkin sağlam ve bütünsel bir kavrayışın geliştirilebilmesidir ki, bu konudaki zayıflığımız bir kez daha bu alanda mesafe almamızı zora sokmuştur.
Sergilenen zayıflık bir kez daha, “Partide kadın sorunu üzerine sağlam bir eğitim ve kavrayışın geliştirilmesi”nin önemine işaret etmektedir. Kadın sorununun “ciddi bir siyasal mücadele, ciddi bir sınıf savaşı sorunu” olarak ele alınması ancak, kadın ve erkek kadro ve sempatizanlarımızın bu konuda donatılmasıyla mümkün olacaktır. Çalışmada yaşanan gerilemenin ve buna müdahaledeki zayıflığın gerisindeki temel etkenlerden birisi budur. Dolayısıyla, saflarımızda kadın sorununun ve emekçi kadın çalışmasının kavranışı planındaki yetersizlikleri aşmak, konuya ilişkin bütünsel bir bakışı geliştirmek sorumluluğu ile yüzyüzeyiz. Bu ise kadın komisyonlarını aşan, parti örgütlerinin müdahalesini gerektiren bir zayıflıktır.
Nitekim, II. Kongre’de örgütlenme sorunları tartışılırken, faaliyet yürüttüğümüz her alanda çalışmamızın bir kadın çalışması boyutunun olması ve özgül kadın sorununun siyasal faaliyetimizin bir parçası haline getirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu da komisyonların, tek tek yoldaşlarımızın değil, bizzat ilgili mahalli organlarımızın sorumluluğudur.
Çalışmamızı zorlayan etmenlerden biri de, işçi kadınlar arasındaki çalışmada deneyim yoksunluğudur. Sol hareketin bu açıdan anlamlı bir deneyiminden sözetmek mümkün değildir. Kadınlara yönelik çalışmaların en ilerisi, çok dar sınırlarda kalan semt çalışmalarıdır. Dolayısıyla, kendi öz çalışmamıza yaslanmak, siyasal sınıf çalışmamızın deneyim ve birikimleri ışığında kadınların özgül sorunları üzerine üreteceğimiz politika ve çalışmalarımız üzerinden mesafe almayı hedeflemek durumundayız.
Partimizin 10. yılını kutladığımız bugünlerde, önümüzdeki dönemi sınıfa daha güçlü yükleneceğimiz bir dönem olarak tanımlıyoruz. Somut kazanımlar elde etmeye kilitlenen, hedefli ve yoğunlaşmış bir çalışmanın önemini vurguluyoruz. Genelde sınıf çalışmamız için işaret edilen çerçeve aynı zamanda onun bir parçası olan emekçi kadın çalışmamız için de geçerlidir.
Her alanda özgül kadın çalışmasının siyasal çalışmamızın bir parçası olması gerektiğinden bahsediyorsak, özgün boyutuyla kadın çalışmasını da hedefli, planlı ve programlı bir faaliyete konu edebilmeliyiz.
Tüm çalışma alanlarımızda kadın işçilerin çalıştığı hedefli işyerleri ve sektörler seçerek, bu yönde somut planlamalar yapabilmeliyiz. Tek tek işyeri ve sektörlerde kadın işçilerin sorunlarını özel olarak işleyebilmeliyiz.
Aynı zamanda sınıfı ve emekçi kesimleri ilgilendiren temel gündemlerin, işçi ve emekçi kadınların yaşadığı sorunlarlara bağını kurabilmeliyiz. Derinleşen kriz, SSGSS yasası, kıdem tazminatının gaspedilmesi vb. gündemleri önümüzdeki dönemde kadınlara yönelik olarak etkin bir biçimde işleyebilmeliyiz.
Gerek hedeflediğimiz işyerlerine yönelik sistemli ve yoğunlaştırılmış faaliyetlerimizde, gerekse genel gündemlerin kadınların yaşadığı sorunlarla bağını kurarak yürüteceğimiz çalışmalarımızda, etkin bir ajitasyon ve propagandanın yanısıra çok yönlü araçları kullanabilmeliyiz. Özgül bir takım sorunları ele alan bildiriler, sektörel planda kadın işçilerin sorunlarını ele alan broşürler vb.’nin yanısıra, işçi toplantıları, film gösterimleri, anketler, eğitim toplantıları vb. farklı araçlarla işçi kadın kitlelerinin kuşatılmasını sağlayabilmeliyiz.
25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü yaklaşıyor. Geçtiğimiz yıl 25 Kasım’a yönelik olarak, güç ve imkanlarımız ölçüsünde etkili bir çalışma yürütmüştük. Bu yıl da bu gündemi bulunduğumuz alanlarda temel bir çalışmaya konu edebilmeli, kadına yönelik şiddetin nedenlerini, kaynağını tartışabilmeli, emekçi kadınlara yönelik yaygın bir ajitasyon ve propagandaya konu edilebilmeliyiz. Yanısıra, olanaklı olan tüm alanlarda etkinlikler gerçekleştirme, çalışmayı eylemsel bir sürece taşıma hedefiyle hareket etmeliyiz.
Öte yandan, bugün kadınlar, kadının cinsel kimliğine yönelik ciddi saldırılar ile karşı karşıya bulunuyorlar. Gerek burjuvazinin kadını meta olarak gören zihniyetinin doğurduğu sonuçlara, gerekse de gerici ideoloji ve kültürün kadının üzerinde yarattığı baskı ve saldırılara verilecek yanıtlar da temel gündemlerimiz olmalıdır.
Bu açıdan geride bıraktığımız döneme baktığımızda, iyi bir sınav vermediğimizi söyleyebiliriz. Pippa Bacca’nın katledilmesinden burjuva yasalarda kadına dönük kimi gerici uygulamalara kadar, kadının cinsel kimliğine dönük saldırılara gereken tutum alamamak en temel eksikliklerimizden biri olarak tanımlanabilir. Önümüzdeki dönemde bu alandaki zayıflığımızı giderecek bir çaba ve pratik içinde olmalıyız.
Bizzat parti örgütlerinin denetimi ve yönlendirmesi altında yürütülecek bu çalışmada işçi-emekçi kadın komisyonlarının kendi rollerin oynayabilecek bir yetkinliğe ulaşabilmesi, bu çerçevede yaşanan zayıflıklara müdahale edilmesi büyük bir önem taşıyor. Proleter kadın hareketi adına sözünü etkili bir biçimde söyleyebilen, kadın sorununa ilişkin her gelişmeye anında tutum alabilen, takvimsel kampanyaların ötesinde bir faaliyet kapasitesi sergileyebilen işlevsel örgütlenmeler haline gelebilmeleri, önlerini açacak etkili bir müdahaleye bağlıdır.