Logo

Partinin kazanımları ve yeni dönemde yüklenme alanları


TKİP 12. mücadele yılında!..

Partinin kazanımları
ve yeni dönemde yüklenme alanları

 

Yeni bir mücadele yılına pek çok açıdan daha ileri bir noktada ve pek çok kazanımla giren TKİP, her bakımdan ileri sıçramanın imkanlarının biriktiği bir eşiğe de gelmiş bulunmaktadır.

Geride kalan 12 yıllık partili süreç açık ve sağlam bir ideolojik-politik çizginin yön verdiği zorlu bir pratik olarak yaşandı. Geçmişin devrimci eleştirisine dayalı yeni bir pratiğin temsilcisi olarak hareket eden parti, içinden geçilen dönemin zorlukları karşısında hiçbir zaman kolay olana eğilim göstermedi, ilkesel ve ideolojik esaslara sıkı sıkıya bağlı kaldı. Bu sayededir ki, bugün yalnızca sınıf yönelimini ete-kemiğe büründürme alanındaki tutarlılığıyla değil, devrimci temellere dayalı sağlam bir sınıf örgütü inşa etmedeki ısrar ve kararlılığıyla da, sol hareket içerisinde tümüyle ayrı bir yerde durmaktadır.

Partinin 12. mücadele yılını vesile ederek burada, önce partinin çok yönlü üstünlüklerinden bugün için özellikle önem kazanan ikisi üzerinde belli yönleriyle duracak, ardından ise partinin karşı karşıya bulunduğu bazı sorunlar ile görevlere işaret edeceğiz.

 

Tutarlı, kararlı ve inatçı bir sınıf yönelimi!

Daha en baştan ideolojik-siyasal perspektiflerine uygun olarak pratikte inatçı ve ısrarlı bir sınıf yönelimi içinde olan, sınıf çalışmasında önemli bir mesafe alan ve çok yönlü bir deneyim biriktiren TKİP, halen III. Kongre’sinin saptamış bulunduğu “sınıf eksenli parti geçiş” hedefi doğrultusunda kararlılıkla ilerlemektedir. Hızını kesen ve başarısını sınırlayan tüm nesnel ve öznel güçlüklere rağmen bu doğrultuda günbegün anlamlı adımlar atmakta, yeni mevziler kazanmakta, yeni deneyimler edinmektedir.

Proleter sınıf yönelimi gelinen yerde artık partimizin derinlere kök salmış kollektif bilinci durumundadır, merkez yöneticisinden sıradan militanına kadar bu böyle. Bu onun en temel üstünlüklerinden ve en önemli kazanımlarından ilkidir. Partinin bütün bir siyasal faaliyeti sınıf zemininde örgütlenmekte, tüm güç ve olanaklar bu çerçevede harekete geçirilmektedir. Parti faaliyet yürüttüğü tüm kentlerde çalışmasını giderek daha güçlü bir biçimde sınıf eksenine oturtmaktadır. Tüm çalışma alanlarında faaliyetin ve örgütlenmenin sorunları bu zeminde tartışılmakta, emekçi semtlerine yönelik faaliyet de sınıf çalışmasına tabi olarak, onun ihtiyaçları doğrultusunda ve onu güçlendirecek bir temelde ele alınmaktadır. Bu konuda zaman zaman ortaya bazı zaafiyetler çıksa da, bu parti tarafından gecikilmeksizin müdahalelere konu edilmektedir.

Partinin işçi havzaları üzerinden fabrikaları esas alan ve belli sektörlere yoğunlaşmayı hedefleyen sınıf çalışması pratiği, bugün birçok açıdan düne göre daha ileri bir noktadadır. Sınıfa müdahalenin yol, yöntem ve araçlarında genel seslenmenin ötesine geçilebilmesi, özgün müdahale araçları, kurumlaşmalar, sektör örgütlenmeleri vb. üzerinden derinleşen ve yaygınlaşan hedefli ve yöntemli bir faaliyetin örülmesi planında atılan adımlar, yetersizlikleri ne olursa olsun, sınıf çalışmasında bugün artık yeni bir düzeye ulaşıldığının ifadesidir.

Fabrika zemininde derinleşen çalışmada giderek mesafe alınmakta, saflarımıza kazandığımız sınıf kökenli güçler sayesinde bunun imkanları daha da artmaktadır. Dışarıdan seslenen değil, içerden adım adım örülen bir fabrika zeminli çalışma pratiğinin anlamlı örnekleri yaşanmaktadır.

İşçi direnişlerine etkin müdahalelerin yanısıra, bizzat bu direnişlerin örgütlenip yönlendirilebiliyor olması da, sınıf hareketiyle kurulan bağın düzeyinin anlamlı bir diğer göstergesidir. Şu veya bu nedenle patlak veren işçi direnişleri özel bir yüklenmenin konusu olduğunda, beklenenin ötesinde sonuçlar alınabilmekte, düne göre daha ileri ve geriye kazanımlar bırakabilen bir önderlik pratiği sergilenebilmektedir.

Parti saflarına ve çeperine giderek daha çok sayıda işçi militanın kazanılması, yine sınıf çalışmasındaki ısrar ve kararlığın ürünü olan son derece önemli bir başka kazanımdır. “Sınıf eksenli partiye geçiş” hedefi, yerel komitelerimizin bileşiminde giderek artan sayıdaki işçi kökenli parti üyeleri üzerinden de somutlanmaktadır. Parti işçi kökenli güçlerin kadrolaşmasına ayrı bir önem vermekte, onların eğitimine özel bir sorumlulukla yaklaşmaktadır.

Küçük-burjuva kökenli kadrolarımız zaaf ve zayıflıklarını aşabilecekleri biricik zemini sınıf çalışması olarak görmekte, saflarımıza yeni katılan genç yoldaşlarımız sınıf çalışmasında yer almak üzerinden tercih yapabilmekte, gençlik alanındaki güçlerimiz faaliyetlerini aynı zamanda sınıf çalışmasının ihtiyaçları doğrultusunda örgütlemeye çalışmaktadırlar.

Elbette tüm bu kazanımlar, partinin hedefleri üzerinden bakıldığında, hem nesnel güçlükler hem de öznel plandaki zayıflıklar nedeniyle henüz fazlası ile sınırlı ve yetersizdir. Fakat önemli olan bu değil, buna rağmen sınıf yöneliminin kararlı ve inatçı bir çabayla sürdürülebilmesidir. Mesafe almayı yavaşlatan öznel zayıflıkların sorgulanıp, sistemli bir biçimde üzerine gidilebilmesidir. Bu başarılı bir çizgide ilerlemenin güvencesidir.

 

Devrimci örgüt çizgisi ve pratiğinde kararlılık!

Devrimci örgüt sorunundaki açık bilinci ve pratik tutarlılığı, kararlılığı ve ısrarı, partinin bir diğer temel üstünlük alanıdır. Devrim ve devrimci iktidar bilincindeki açıklık sayesindedir ki, içinden geçilen tarihsel dönemin tüm güçlüklerine ve bunun beslediği güçlü tasfiyeci cereyanlara rağmen parti tüm gelişim süreci boyunca devrimci örgüt sorununda sağlam bir duruş sergilemiştir. Son on yılda geleneksel hareketin neredeyse tamamını etkisi altına alan ve örgütsel açıdan adım adım tüketen tasfiyeci cereyana karşı “Devrimci örgüt yaşamsaldır!” şiarını yükseltmiş, bunu devrimci örgütün her açıdan güçlendirilmesi pratiğine yoğunlaşma ile birleştirmiştir. Partimiz tüm güçlüklere rağmen kolay olana eğilim göstermemiş, politik faaliyet kapasitesinde yol açabileceği geçici daralmalara aldırmaksızın devrimci örgütün güçlendirilmesine yoğunlaşmış, tercihlerini buna göre yapmış, adımlarını bu doğrultuda atmıştır.

Devrimci sınıf partisinin inşasını stratejik bir süreç olarak ele alan, tüm dönemsel sorun ve görevlerine bu temelde yaklaşan TKİP, parti inşa sürecinin hala da devam ettiği bilinciyle hareket etmektedir. Sınıfla devrimci birleşme alanında anlamlı bir mesafe alınamadığı sürece devrimci örgütün inşasında yaşanabilecek sorunlar, karşılaşılacak güçlükler konusunda açık ve gerçekçi bir kavrayışa sahiptir. Saflarındaki güçleri bu sorunların üzerine bilinçli müdahalelerle gitmek konusunda sürekli uyarmakta, sınıf ve kitle hareketinin geri düzeyinin militan devrimci kimliğinin gelişmesini zora sokan etkilerine dikkat çekmekte, bu çerçevede döne döne partinin devrimcileştirilmesi sorununa işaret etmektedir.

Partimizin her zaman için çok önemsediği devrimci direnişçi kimlik, basitçe düşmanın zulmünü göğüsleme yeteneğine indirgenemez. Bu herşeyden önce düzen karşısında devrimci bir konumlanmada, sağlam temellere dayalı devrimci bir yeraltı örgütü inşa etme bilinci ve pratiğinde, tüm güçlüklere rağmen bu konudaki ısrar ve kararlılıkta, bunu olanaklı kılacak sağlam bir disiplin anlayışı ile ilkeli ve kurallı davranış pratiğinde ifadesini bulur. TKİP devrimciliği tüm bu kapsamı ile ele almakta, kadrolarını bu temelde eğitmekte, bunu devrimci örgüt sorununu doğru bir temelde çözebilmenin de zorunlu koşulu saymaktadır.

 

Yeni döneminin öncelikli yüklenme alanları

TKİP, halihazırdaki tüm üstünlük ve kazanımlarına rağmen, aşılması büyük bir önem taşıyan zayıflık ve yetersizliklerle de yüzyüzedir. TKİP III. Kongresi’nin kamuoyuna yansımış değerlendirmelerinde bu zayıflık ve yetersizlik alanlarına tüm açıklığı ile işaret edilmekte, bizi aşan ve bizden kaynaklanan yönleri ayrıntılara inilerek ortaya konulmaktadır. Partinin bugün yüzyüze olduğu sorunlar ile yüklenilmesi gereken öncelik alanları esası yönünden değişmemekle birlikte, yine de burada genel çizgileri üzerinden bir kez daha özetlemek yararlı olacaktır.

 

Stratejik öncelikleri titizlikle gözeten ve derinleşen bir sınıf çalışması:

Parti bugün sınıf çalışması alanında çok yönlü deneyimlere, kazanım ve birikimlere sahip olsa da, ulaşılan eşiği aşmakta zorlanmakta, öznel plandaki zayıflık ve yetersizlikleri daha hızlı mesafe almasını engellemektedir.

Faaliyetini her alanda ve her açıdan sınıf yönelimine uygun bir temelde örgütlemek, fabrika zemininde ve sektörler üzerinden derinleşen ve kalıcı mevziler kazanmaya kilitlenen istikrarlı bir faaliyet düzeyine ulaşmak, uzun bir dönem partinin önündeki en öncelikli görevlerinden biri olmayı sürdürecektir. Bu açıdan düne göre daha ileri bir noktada olsa da, bunun yetersizliği ortadadır. Partinin sınıf çalışmasında yeni bir düzeye ulaşması bu alanda alınacak mesafeye bağlıdır. Bu ise, parti basınında sınıf çalışmasının sorunları kapsamında döne döne tartışılan öznel plandaki zayıflık ve yetersizliklerin tüm parti saflarında bilince çıkarılması, yöntemli ve hedefli bir yüklenmenin konusu haline getirilmesi ile mümkündür.

İK’lar ve alt bölge örgütleri toplam faaliyetlerini planlayıp örgütlerken, stratejik öncelikleri her adımda gözeten bir yaklaşım sergilemek sorumluluğuyla yüzyüzedirler. Sistemli, hedefli, sonuç almaya kilitlenen, güç ve olanaklarını pratik koşuşturma içinde dağıtmayan, müdahale araç ve yöntemlerini amaca en uygun bir biçimde kullanmayı başaran bir sınıf çalışması pratiği demektir bu.

 

Devrimci örgütü her açıdan güçlendirmek!

Parti örgütünün sağlam temeller üzerinde güçlendirilmesi, doğal olarak partinin öncelikli yüklenme alanlarından bir diğeridir. Bu sorunun bir yanı parti örgütünü sınıf zeminine oturtmak ve böylece sınıf bileşimini proleterleştirmek, öteki yanı koşullara ve düşman saldırılarına dayanıklı sağlam bir örgütsel yapıya ulaşmaktır. İlkinin çözümü daha orta vadeli olsa da bu iki sorun birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve ikincisinin çözümü alanındaki zorlanmaların temelinde tam da ilki yatmaktadır. Sınıfla devrimci temellere dayalı bir birleşmede anlamlı mesafeler alınmadığı sürece, sağlam temellere dayalı güçlü ve istikrarlı bir örgüt düzeyine ulaşmak da kolay olmayacaktır. Bu halen partinin bu alandaki önemli bir handikabıdır. Ama öte yandan bu gerçeğin bilincinde olmak ve bugünün zorluklarına bu bilinç açıklığı ile yaklaşmak, bu noktada bilinç ve irade faktörüne özel bir tarzda çubuk bükmek de, partinin önemli bir üstünlüğüdür.

Tüm parti bu dönemde ve gündelik örgüt hayatının her alanında bu bilinç açıklığının gerektirdiği bir titizlik, disiplin ve gayret içinde olmak durumundadır. Güvenlik sorunlarından devrimci militan kimliğin geliştirilmesine, parti örgütlerini büyütmekten parti çalışmasını yaygınlaştırmaya, partiyi proleter kökenli kadrolarla güçlendirmeye kadar pek çok alanda yaşanan zayıflık ve yetersizliklerin aşılmasını güçleştiren sorun alanları, çok bilinçli ve yöntemli bir müdahalenin konusu haline getirilemediği sürece, inşa sürecinde bugün için hedeflenen düzeye ulaşılabilmesi ve dolayısıyla sınıf hareketinde yaşanabilecek muhtemel çıkışların başarıyla karşılanması mümkün değildir. Sınıf hareketiyle devrimci birleşmedeki mevcut zayıflığın sağlam bir örgütsel yapı kurmayı zora soktuğunu söylemiştik; bu son noktaya işaret ederek de, bu kez tersinden vurgu yapmış oluyoruz. Bilinçli ve iradi bir tutumla örgüt sorununa yüklenmez ve devrimci örgütsel gelişimi başarılı bir çizgide ilerletemezsek eğer, bu sınıfla birleşme çabasında ciddi bir zaafiyet ve başarısızlık kaynağı olarak da çıkacaktır karşımıza demek istiyoruz.

Politik etkisi ve faaliyet kapasitesi ile kıyaslandığında dar bir parti örgütü gerçeği ile yüzyüzeyiz halen. Bu nedenledir ki parti, örgütü kendi içinde güçlendirme, büyütme ve yaygınlaştırma, kadrolaşmaya özel bir önem verme, bu çerçevede çeperindeki güçleri eğitme ve örgütleme ihtiyacının döne döne altını çizmektedir. Bu noktada özellikle ve öncelikle doğru bir kadrolaşma politikasının taşıdığı önem tartışmasızdır. Hem parti örgütünü kendi içinde sağlamlaştırıp oturtmak, hem de bugünkü darlığı aşmak doğrultusunda mesafe almak ancak doğru bir kadrolaşma çizgisi izlenerek, kadrolaşma sorunu çok özel bir yoğunlaşma ve yüklenme alanı haline getirilerek başarılabilir.

Kadrolaşma sorunu hep vurgulayageldiğimiz gibi çok boyutlu bir sorundur. Öncelikle uygun bir siyasal çalışma zemini yaratmak, canlı bir örgütsel iç yaşamı oturtmak sorunudur. Bu temel üzerinde eğitim sorunudur, disiplin sorunudur, eleştiri-özeleştiri silahının doğru kullanımı üzerinden kadroların gelişimini ilerletmek, parti yaşamını devrimcileştirmek sorunudur vb... Sorunun mahiyeti ve partinin gelişmesi açısından taşıdığı kritik önem çok değişik vesilelerle ele alındığı için, burada daha çok şu söylenebilir: Yöneldiği pek çok sorun alanı partiyi doğrudan kadrolaşma sorunu ile yüzyüze getirmekte, deyim uygunsa ileriye sıçramasının önüne geçmektedir. Bu nedenle sorun çok daha özel bir tarzda partinin gündeminde yerini almakta, bu konuda parti örgütlerine düşen sorumluluklar, atılması gereken adımlar ayrıntılı tartışmaların konusu olmaktadır.

Son olarak ise şu noktanın altını kalın bir biçimde çizmek gerekir: Doğru bir kadrolaşma politikasını hayata geçirebilmek herşeyden önce, yukardan aşağıya partinin tüm yönetici organlarının doğru bir önderlik pratiği sergileyebilmesi, doğru bir çalışma tarzını hayata geçirebilmesiyle mümkündür. Devrimci örgütü her açıdan güçlendirmenin, kadrolaşma sorununda mesafe alabilmenin kilit halkası budur.

 

Doğru bir çalışma tarzının tayin edici önemi:

Devrimci bir parti açısından büyük bir önem taşıyan doğru bir çalışma tarzı sorunu, önümüzdeki dönemde partinin en öncelikli olarak çözmesi gereken bir sorun alanıdır. Zira çalışma tarzı partinin tüm sorunlarını kesmekte, bu alandaki zayıflık aşılamadığı ölçüde, diğer sorun alanlarında mesafe almayı da zora sokmaktadır. Buna, illegal temellere dayalı devrimci bir örgüt için hayati bir önem taşıyan örgütsel güvenlik sorunu da dahildir. Mevcut çalışma tarzımız aynı zamanda ciddi bir güvenlik sorunu da yaratmakta, partiyi saldırılara açık hale getirmektedir. Doğru bir çalışma tarzı ile partiye önderlik pratiği hayata geçirilemediği sürece, güvenlik sorunlarının üstesinden gelebilmek, politik çalışmayı doğru bir temelde yönlendirmek, örgütsel yapıyı oturtmak, kadrolaşmada doğru bir çizgi izlemek, inisiyatifli ve yaratıcı bir çalışmanın önünü açmak vb. mümkün değildir. Çalışma tarzının çalışmanın tüm gidişatı üzerinde belirleyici bir etkisi vardır.

Doğru bir çalışma tarzı temelde politik önderlik sorunudur. Politik önderliği işlevli bir biçimde gerçekleştirebilecek tarzda konumlanmak demektir. Partiyi politik önderlik araçları üzerinden yönlendirmek demektir. Günübirlik pratik müdahaleler yerine ideolojik çizginin yön verdiği bir bakışaçısıyla örgütün ve faaliyetin yönetilmesi demektir. “Yakın önderlik” adı altında eğilim duyulabilen, daha çok da dar pratiğin sorunlarına yönelik olan müdahale tarzı, yarattığı güvenlik sorunlarının yanısıra, örgütsel gelişmenin ve etkili bir siyasal faaliyeti örgütlemenin önündeki en önemli engellerden biridir. İdeolojik-politik bakışaçısının yön vermediği bir önderlik pratiği herşeyden önce önünü görme, siyasal faaliyetin öncelikli sorun alanlarını isabetli bir biçimde saptama, tahlil etme ve doğru bir müdahale sergileme başarısı gösteremez.

 

İdeolojik-siyasal eğitim ve donanım sorunu:

Partinin yıllardır üzerine gitmeye çalıştığı önemli sorun alanlarından bir diğeri, saflarındaki ideolojik eğitim ve donanım yetersizliğidir. Partinin ideolojik-politik plandaki açıklıklarına, bu çerçevede sağlam temellere oturan bir programa sahip olmasına karşın, bu halihazırda kadro ve militanlara maledilememiştir. Parti değerlendirmelerinde bu alandaki zayıflığın parti yaşamında ve çalışmasında yarattığı sorunlara pek çok vesileyle dikkat çekildiği halde, hala da anlamlı bir mesafe alınamamıştır.

Oysa, önderlik pratiğimiz ile siyasal faaliyetin örgütlenmesi alanındaki zayıflıklarımızın gerisinde, kadrolaşma alanında yaşadığımız zorlanmada, sanıldığından da önemli olan bu sorun alanı durmaktadır. İdeolojik-politik bakışaçısının yol göstermediği bir önderlik pratiği dar sorunlarla uğraşmanın ötesine geçemez. İdeolojik-politik planda zayıflık taşıyan kadrolar ve mahalli organlar ideolojik çizgiyi ve stratejik öncelikleri gözeten bir siyasal faaliyeti örgütleme başarısını gösteremez.

Sağlam bir marksist bakış açısı edinmek ve bu temel üzerinde parti çizgisini daha derinlemesine kavramak öncelikli yüklenme alanlarından biri olarak ele alınmalı, yukarıdan aşağıya tüm partiyi kesen bu zayıflığın üzerine artık kesin bir kararlılıkla gidilmelidir. Bu sorunun pratik çözümü noktasında özellikle de İK’lara ve yerel önderliklere önemli sorumluluklar düşmektedir. Yapılması gereken, somut bir yönlendirme ve sıkı bir denetimdir.

 

Partiyi saldırılara karşı korumak:

Güçlü bir devrimci örgütün inşasında ve korunmasında siyasal polise karşı mücadelede deneyim kazanmanın, ilkelere ve kurallara dayalı bir örgütsel yaşamı oturtmanın önemi yeterince açıktır. Fakat bugün sorun bunun ötesinde bir önem taşımaktadır.

Özellikle son yıllarda siyasi polis çalışma tarzını değiştirmiş, kullandığı teknik ve yöntemlerde oldukça yetkinleşmiş ve önemli bir deneyim kazanmıştır. Devrimci kadro ve militanların bu yeni duruma karşı yeterli eğitim, hazırlık ve deneyimden yoksunluğu halen başlı başına bir sorun alanıdır.

Dolayısıyla, yeni dönemde güvenlik sorununun özü, siyasi polisin yeni çalışma tarzını tüm yönleriyle incelemek ve kavramak, bunu gözeten ve karşılayan yeni bir çalışma tarzını geliştirmektir. Yanısıra örgüt saflarında ilke ve kurallar konusunda büyük bir dikkat, titizlik ve ciddiyeti yerleştirmek ve elbette bunu devrimci militan kimliğin çok yönlü olarak geliştirilmesiyle birleştirmektir.

 

TKİP devrimin bayrağını yükseklerde tutacaktır!

TKİP III. Kongresi Bildirisi sol hareketin gelinen yerdeki tablosunu şöyle özetlemekteydi:

“Devrimci ve reformist kanatlarıyla geleneksel sol hareket, ’90’lı yılların ortasından itibaren sürekli bir gerileme ve çözülüş süreci içerisindedir. Bu süreç içerisinde reformist akımlar daha da sağa kayarlarken, halkçı devrimci-demokrat akımlar bir yandan örgütsel bir tasfiye, öte yandan devrimci kimlik yönünden sürekli bir erozyon yaşayageldiler.

“Bu sürecin gelinen yerde bir devrimci irade kırılmasına vardığını, devrimci hareketimizin en temel ilkesel ve ideolojik kazanımlarının adım adım terkedildiğini görüyoruz. Birbirini izleyen yeni tasfiyeci yönelimler, devrimin stratejik sorunlarına ve önceliklerine tam bir ilgisizlik, Kürt sorunundaki kuyrukçu sürüklenişler, reformist solla ilkesel ve ideolojik ayrım çizgilerinin silinmesi, ihtilalci örgüt sorunundaki ilkesel ve pratik duyarlılığın fiilen bir yana bırakılması, bir arada bunun güncel yansımalarıdır...”

Biz burada, bu değerlendirmenin bir yıl sonrasında, tüm yeni gelişmelerin bu değerlendirmeyi ayrıca doğruladığını, ona ayrı bir anlam kazandırdığını vurgulamak istiyoruz. Geleneksel soldaki tasfiyeci çözülüş ve sürüklenişler bir dizi yapı ve çevre üzerinden artık gözler önündedir. Eski örgütler ya tümden tasfiye olmakta, ya da devrimci konumlar terkedilerek reformist-legalist zeminlere geçilmektedir. Yazık ki gelinen yerde artık farklı parti, örgüt ve grupların oluşturduğu bir “devrimci hareket” olgusundan sözedebilecek durumda değiliz.

Böyle olmadığını bize solun kümeleniş tablosu da tüm açıklığı ile göstermektedir. Bugün TKİP’yi dışında tutarsanız, solda iki ana kümelenme alanı var. Bunlardan ilki legal reformist parti ve çevrelerden, ikincisini ise Kürt hareketi eksenli grup ve çevrelerden oluşmaktadır. Herşeye rağmen devrimci sayabileceğimiz bazı çevreler ise bunlardan birinin ya da ötekinin, bazen de her ikisinin yanında, daha uygun bir ifadeyle, yedeğindedirler. Olmayan ise devrimci bir kümelenme, devrimci eksende bir odaklaşmadır. Zira ortada bunu olanaklı kılacak bir devrimci güçler tablosu yoktur.

’90’lı yılların ikinci yarısında başlayan yeni tasfiyeci kırılma ve sürüklenmenin geleneksel halkçı hareketin geride kalan temsilcilerine hazırladığı akibetin bugün ortaya çıkardığı sonuç budur. Devrim yapma iradesi yitirilmiş, devrimci örgüt zemini terkedilmiştir. Aynı anlama gelmek üzere, ideolojik kırılmayı örgütsel tasfiye tamamlamıştır.

Halkçı akımlar toplamının yapısal zaafiyeti onlara bu akibeti zaman içinde hazırlayacaktı, TKİP bunu ideolojik eleştiri içinde bütün açıklığı ile baştan öngörmüştür. Ama yazık ki süreç bizim öngördüğümüzden de kötü yaşanmış ve sonuçlanmıştır.

Bu tablodan çıkan sonuç şudur: Türkiye’nin devrimci geleceğine hazırlanma görev ve sorumluluğu hiç değilse bugünkü durumda yalnızca komünistlerin omuzlarındadır. TKİP, devrimci sınıf programı ve çizgisiyle, sınıfla devrimci birleşme hedefi doğrultusunda sergilediği ısrarlı ve inatçı pratiğiyle, devrimci örgüt konusundaki tutarlılığı ve kararlılığıyla, yılların mücadelesi içinde geliştirdiği yeni kültürü ve biriktirdiği moral değerleriyle, temsil ettiği yeni devrimci direniş çizgisiyle, tüm bu açılardan aldığı mesafe ile bugün bunun koşullarına fazlasıyla sahiptir.

TKİP III. Kongresi Bildirisi’nin solun durumunu tespit eden değerlendirmesi de bu aynı gerçeğin vurgulanmasına bağlanmakta idi: “Partimiz, bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de soldaki her türden tasfiyeci eğilime karşı ilkeli mücadelesini sürdürecek, devrimci ilkelerden, politikadan ve örgütten hiçbir koşulda taviz vermeyecek, gerekirse devrim yolunda tek başına yürüme iradesi ve kararlılığını gösterecektir...”

EKİM


Üste