Logo

Tüm hazırlıklarımız devrimin zaferi için!


Tüm hazırlıklarımız
devrimin zaferi için!

Gelişmelerin bunalımlar ve savaşlar ekseninde ilerlediği ve bunu devrimlerin tamamlayacağı bir tarihsel dönemden geçiyoruz. Faturası döne döne işçi sınıfı ve emekçilere ödetilmesine rağmen kapitalist kriz derinleşmeye devam ediyor. Bunun sonucu ise ağır bir sosyal yıkım oluyor. Öte yandan derinleşen kriz, kapitalist tekeller arasındaki dengeleri bozuyor, rekabeti azdırıyor, hegemonya ve nüfuz mücadelelerini kızıştırıyor. Sonuç, tırmanan militarizm, paylaşım ve nüfuz mücadeleleri ve giderek bu temelde büyüyen gerici savaş ve saldırganlık politikaları oluyor.

Kuşkusuz henüz devrimci çıkışlar ortada yok fakat düzenin sosyal ve siyasal saldırılarına yanıt vermek üzere emekçiler yoğun bir hareketlilik içerisindeler. Ortadoğu’daki halk isyanları ve dünyayı saran sosyal mücadeleler, bu açıdan da yeni bir dönemin yeni işaretleri. Halen devrimci önderlik zaafiyeti bu hareketlerin sınırlarını da belirliyor. Bunun için günün temel görevi, her bakımdan boşluğu görülen devrimci sınıf partisini, devrimci rolünü oynamak üzere inşa edebilmektir.

Komünistler bu konuda tam bir açıklığa sahip bulunuyorlar. Bundan 25 yıl önce, siyasal mücadele sahnesine çıktıkları evrede, rüzgar her bakımdan tersten eserken, bu temel gerçeğin altını çizerek kendi misyonlarını tanımlama yoluna gitmişlerdi. Son birkaç yıl içerisinde daha somut ve açık biçimler kazanan gelişmeleri de döne döne bu bakış çerçevesinde değerlendiriyorlar. Kuşkusuz, gelişmelerin bu denli açık biçimler kazandığı, düzen ideologlarının dahi bu temel gerçekleri reddedemediği bir durumda bu kadarını görmek artık bir üstünlük değildir. Komünistlerin üstünlüğü ya da ayırdedici yanı, bu temel tarihsel gerçeklerin farkında olmak değil, bunları ideolojik-siyasal bir bilince dönüştürmek ve buna uygun bir siyasal-örgütsel yaşam kurmuş olmaktır. Komünist hareketin 25 yıllık tarihi bunun kanıtıdır.

Siyasal gelişmeleri tarihsel ve teorik bir bakışla değerlendiren komünistler, siyasal-örgütsel çizgilerini de bu bakış doğrultusunda biçimlendirmişler ve aradan geçen süreçteki nice zorluklara rağmen bu bakımdan kesin bir tutarlılık örneği vermişlerdir. Bu, devrime hazırlanmak demektir. Sağlam bir devrimci teorik temel, ihtilalci bir örgüt ve bu iki alandaki gelişmeyi devrimci sınıf zemininde gerçekleştiren bir hazırlık sürecidir sözkonusu olan. Ulaşılan düzeyin yetersizliklerine rağmen, komünist hareketin 25 yıllık tarihi ve birikimleri, bu ülkede devrim adına atılmış gerçek adımlardır. İşçi sınıfına dayalı bir devrimcilik anlayışı ve pratiği, illegal ihtilalci bir örgütsel yapı, bu ikisinin güvencesi olarak marksist teorinin devrimci özü ve yöntemi konusundaki açıklık ve bilimsel sosyalizmin esaslarına dayalı devrimci bir program... İşte gelişmenin bu temel unsurları, güncel gelişmeler karşısında stratejik hedeflere bağlanmış bir devrimci tutum ve pratik sonucunu vermektedir.

Burada amacımız sadece 25 yıllık birikimin anlam ve değerinin altını çizmek değildir. Bu devrimci bakış ve yöntemsel tutarlılıktan hareketle bugünün siyasal gelişmelerini stratejik bakışaçısıyla ele almak, siyasal ve örgütsel görevlerimizi bu temelde kavramaktır.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, güncel gelişmeler “bunalımlar ve savaşlar” ekseninde bir seyir izlemekte, adım adım devrimler döneminin gelmekte olduğunun işaretleri bugünden görülmektedir. Gelişmeleri bu temelde kavrayan bir devrimcilik iddiası, buna uygun bir devrimci hazırlık içerisine girmeyi gerektirir. Örneğin bunalımların, gericiliği, savaşları ve saldırganlığı tırmandıracağı ve devrimci olanakların büyüyeceği tespitinden çıkacak sonuç, önümüzdeki dönemde siyasal mücadele koşullarının ağırlaşacağıdır. Bu durumda devrimci bir parti, siyasal ve örgütsel yaşamını bu gerçeklerin ışığında gözden geçirmek ve hazırlanmak zorundadır. Bu çerçevede yapılacak öncelikli işlerden ilki, illegal-ihtilalci örgütü güçlendirmek, buna uygun önlemleri almaktır. Bunun yapılmaması, devrimciliğin lafızdan öteye bir anlamı olmadığını gösterir, ki bugün Türkiye devrimci hareketini büyük ölçüde silip süpüren tasfiyeciliğin kendini bu alanda göstermesi rastlantı değildir. Legalist tasfiyeci rüzgar her biri onlarca yıllık geçmişe sahip olan geleneksel devrimci-demokrat hareketten geriye pek az şey bırakmıştır. Siyasal-örgütsel yaşamını ve misyonunu tarihsel ve sınıfsal bir bakış açısıyla kuramayanlar, zamanı geldiğinde iddialarını ve bayraklarını orta yerde bırakmaktadırlar.

İşte güncel gelişmeleri bu bakışaçısıyla değerlendiren komünistler, siyasal ve örgütsel görevlerini de yine aynı bakışaçısıyla saptıyorlar. Yaşanan süreç giderek siyasal şartların ağırlaşacağını ve bölgesel bir savaş da dahil önemli gelişmelere gebe olduğunu gösterdiğine göre, günün örgütsel görevinin merkezinde böyle bir sürece hazırlanmak sorumluluğu durmaktadır. Bu ise temelde, legal çalışma olanaklarının daraldığı, devletin tüm imkanlarını devrimci örgütü ve çalışmayı ezmeye yönelttiği bir süreçte ayakta kalabilmek, siyasal çalışma ve mücadeleyi bu şartlarda sürdürebilmek ve devrimi hazırlamak demektir. Böyle bir dönemde devrimci bir parti kendi koruma adı altında çalışma ve mücadeleden sakınamaz. Böyle bir tutum bir parti için çürüme ve ölüm demektir. Bu halde devrimci bir partinin olağan tutumu örgütsel ve siyasal çalışmasını bu koşullara uyum gösterecek biçimde şimdiden hazırlamak olmalıdır. İşte partinin daha II. Kongre’de saptadığı görev tam da bu olmuş, o günden bu yana bu yönde önemli bir mesafe almıştır.

Komünistler III. Parti Kongresi’nden bu yana örgütsel-siyasal alandaki görevlerini, partide politik önderliğe dayalı çalışma tarzının oturtulması başlığı ile birlikte tartışıyorlar. Daha doğrusu siyasal-örgütsel pek çok temel sorunun çözümü bu alanda mesafe almaya bağlanmıştır. Politik önderliğe dayalı çalışma tarzı, tarihsel dönem vurgusu ve bu çerçevedeki görevler üzerinden bakıldığında, bugün apayrı bir önem kazanmıştır. Zira, politik önderliğe dayalı çalışma tarzı, sorunları politik bir bakışla ele almak ve çözmek olduğu gibi, aynı zamanda parti merkezinden başlayarak partinin politik önderlik düzeyinin yükseltilmesi ve her bakımdan kendine yeterli yerel önderliklerin yaratılması anlamına gelmektedir. Böyle bir düzeyin en önemli unsurlarından birisi yayınlarsa, diğeri ise yeterli sayıda nitelikli kadroya sahip olabilmektir.

Bundan dolayıdır ki parti bugün yayınlar konusunu siyasal-örgütsel görevlerinin merkezine koymaktadır. Yayın organlarını işlevlerine uygun bir içerik ve düzene sokmak amacıyla müdahalelerde bulunmaktadır. Bununla birlikte kadroları niteliksel olarak geliştirmek amacıyla bir süredir Parti Okulu vb. uygulamalarla sistematik müdahaleler gerçekleştirmektedir. Bunlar partinin gelişmesinin ortaya çıkardığı sorunlara müdahaleler olmanın ötesinde tarihsel döneme ilişkin bakış ve partinin bu döneme hazırlıkları kapsamındadır. Öyle anlaşılmak ve kavranmak zorundadır.

İllegal örgüt, çalışma ve mücadele ihtiyacının arttığı ve zorlukların büyüdüğü bir evrede düzenli yayınlanan ve yaygın biçimde kullanılan merkezi yayınların hayati bir rolü vardır. Bununla birlikte, zor şartlar parti örgütünün doğrudan merkezden ve yerinde yönetilmesini zorlaştırdığı ölçüde, her bakımdan kendine yeterli ve güçlü yerel örgütler şarttır. Bolşevik partinin tarihsel deneyimi de bize iki temel unsurun hayati önemini göstermektedir. Ağır düşman darbeleri altında Bolşevik parti yaşamayı, örgütsel varlığını ve siyasal çalışmasını sürdürmeyi başarabilmişse, bunun gerisinde, her koşulda çıkmayı başaran illegal parti basını ile örgütsel olarak kendi başına ayakta kalma becerisine sahip yerel örgütler vardır. Bu tarihsel örnek de nasıl hareket etmemiz gerektiği konusunda bize yol göstermektedir.

Bu kapsamda özellikle yayınlar çerçevesinde belirtelim ki, işlevine uygun bir MYO’yu düzenli olarak çıkarmak, MK başta olmak üzere partinin önderlik kadrolarının en önemli görevlerinin başında gelmektedir. Ancak bu kadarı tarihsel dönemin ihtiyaçları için yeterli değildir. Legal yayın imkanlarının daraldığı koşullarda ihtiyaç, MYO’yu daha yaygın kullanılabilen bir yayın haline getirmek, ama daha çok da illegal parti basınını etkin, yaygın ve daha sık biçimde kullanabilecek bir düzey kazanabilmektir. Diğer taraftan, yerel örgütlerimiz de, ideolojik-politik bakımdan donanımlı, baskı ve zora karşı dayanıklı, bu koşullarda siyasal çalışma ve mücadelesini sürdürebilecek bir donanıma sahip olmalıdır. Bu son nokta üzerinden yayınlara ilişkin olarak şu söylenebilir: Merkezi yayının basımı ve dağıtımı konusunda asgari yeterliliklere sahip olmak, merkezi yayın dışında yerel yayın ve materyalleri basabilecek mekanizmaları yaratmak, tüm bunlar için gerekli teknik donanıma ve bilgiye sahip olmak, vb...

Elbette ihtiyaçlar ve görevlerin kapsamı çok daha geniştir. Burada sözkonusu olan siyasal ve örgütsel çalışmamızı içerisinde bulunduğumuz tarihsel dönemin ihtiyaçlarına uygun biçimde geliştirmek, böylece zor koşullarda devrime hazırlanmak, her bakımdan tarihsel rolümüzü oynayabilecek bir güce ve kapasiteye ulaşabilmektir. Parti güncel siyasal ve örgütsel görevlerine bu çerçevede yaklaşmaktadır. Tüm yoldaşlarımızın da böyle yaklaşması ve bunun gereklerini titizlikle yerine getirmesi halinde gelecek bizimdir. 25 yıllık tarihimiz bunun kanıtıdır.


Üste