Partinin devrimci örgütün güçlendirilmesine çubuk büktüğü, dahası bunu “yaşamsal” ilan ettiği bir dönemde yerel örgütlerimizin güçlendirilmesi özel bir önem kazanmaktadır. Partinin yerel örgütlerden oluştuğu gözönüne alındığında, yerel örgütlerin güçlendirilmesinin önemi daha kolay anlaşılır. Zaten yerel örgütlerimizin güçlendirilmesinden söz ettiğimizde, dolaysız bir şekilde partinin güçlendirilmesinden de söz etmiş oluyoruz.
Aynı diyalektik bütünlük, partinin gündeminde bulunan kadrolaşma sorunu açısından da geçerlidir. Parti, militanların kadrolaştırılmasına vurgu yaparken, çevre ve çeper ilişkilerini örgütlemenin önemi üzerinde de durmaktadır Bu koşullarda isabetli bir müdahale, ısrarlı bir çaba ile güçleri kadrolaştırmada yol almak, esası yönünden yerel örgütlerimizin bu alanda gösterecekleri başarıya bağlıdır.
Parti militanlarının yanısıra, gelişmeye açık, bu yönde çaba harcayan çevre/çeper ilişkilerinin daha ileriden kazanılıp kadrolaştırılması ancak devrimci siyasal faaliyet içinde mümkün olduğuna göre, bu faaliyeti sürdüren yerel örgütlerimiz etraflarında biriken güçleri kadrolaştırma hedefiyle hareket edebilmeli, toplam faaliyeti planlarken işin bu yönüne özel bir dikkat göstermelidirler.
Pek çok temel metinde vurgulandığı üzere kadrolaşma genel/soyut bir sorun değildir. Somut olan bu sorunun somut çözüm alanı, devrimci siyasal sınıf çalışmamızı yürüten yerel örgütlerdir. Bu noktada merkezi müdahale elbette önemlidir. Ancak pratikte somut adımlar atacağımız yer yine yerel örgütlerimiz olacaktır.
İhtilalci bir sınıf partisi için kadrolaşma sorununun çözüm alanı genel siyasal faaliyetten öte, devrimci sınıf çalışması olabilir ancak. Partinin, sınıftan kadrolaşmak ve kadroları sınıf çalışması içinde dönüştürerek yeniden kazanmak yönünde yaptığı vurgu da bunu anlatmaktadır. Bir kez daha vurgulamak gerekiyor ki, komünist işçi partisinin aradığı nitelikleri taşıyan kadro tipi ancak böyle bir çalışma içinde yaratılabilir.
Yerel örgütlerimizi güçlendirme sorununu irdelediğimizde, karşımıza geniş bir alan çıkmaktadır. Zira partinin gündemi, öncelikleri, sorunları, hedefleri ne ise, daha dar anlamda yerel örgütler için de odur.
Verili koşullarda yerel örgütler üstten alta doğru güçlendirilmek durumundadır. Bu ise, işe yerel çalışmalara önderlik eden organ ya da kolektiflerden başlamak gerektiğine işaret etmektedir.
İlkin, yerel örgütler düzenli bir organ işleyişini oturtmalıdırlar. Düzenli toplantılar yapan, toplantıları gereksiz ayrıntıların tartışılmasıyla boğmayan, yaşanan sorunlara, aksaklıklara müdahale eden ancak onlara takılıp kalmayan, her durumda faaliyeti, aynı anlama gelmek üzere partiyi güçlendirmeyi merkeze koyan bir tarz tutturulmalıdır.
Toplantıların gündemleri, siyasal gelişmelerin yanısıra bölge faaliyetine odaklanan, çalışmayı planlayan, denetleyen, aksama noktalarını belirleyip çözücü müdahalelerde bulunan, geliştirici, ufuk açıcı nitelikte olmalıdır. Her bileşen tartışmalara katılmalı, soru sormalı, görüş ve önerilerde bulunmak için çaba harcamalıdır. Toplantıların bu nitelikte olabilmesi için yerel örgütlerdeki deneyimli yoldaşların çabası ayrı bir önem taşımaktadır.
Yerel örgütlerimizde süreci nispeten yeni olan yoldaşlar yer alabilmektedir. Doğal olarak bu yoldaşlardan yetkin bir kadro düzeyi beklenemez. Ancak süreç içinde bu niteliği kazanabilmelerini sağlayacak bir çalışma tarzı izlenebilmek durumundadır. Bu noktada organ toplantılarının atmosferi, çalışmanın planlanması, denetlenmesi, somut görevlendirmelerin düzenli yapılması işlevsel olacaktır. Faaliyet içinde kazanılan örgütsel deneyim, çalışmanın her aşamasında devrimci militan kimliğin geliştirilmesi ile pekiştirilmelidir. Kısacası tarzımız bütünsel dönüşümü gözetmelidir.
Genelde yerel örgütlerimizdeki tüm yoldaşlar, özelde süreci nispeten yeni olan yoldaşlar için devrimci iç yaşamın örgütlenmesi kritik bir önem taşımaktadır. Örgüt bilincinin gelişmesi açısından olduğu kadar, örgütlü yaşama pratik uyum yeteneğinin kazanılması açısından da devrimci iç yaşamın önemi tartışmasızdır. Kurallı iç yaşam planlı, dinamik, mümkün olduğu ölçüde boşluklara yer vermeyen nitelikte olmalıdır.
Süreci yeni olan yoldaşların bu konuda kimi zorlanma alanları olabilir. Bu zorlanma alanlarına, kurallı devrimci yaşamdan taviz vermeden fakat uygun üslupla geliştirici ve kazanıcı müdahaleler yapılmalıdır. Altını çizmek gerekiyor ki, her devrimci ayrı bir kişiliktir. Dolayısıyla kazanıcı müdahalelerin bir reçetesi yoktur. Sorunlar ya da zorlanma alanları somut olduğu gibi, kazanıcı çabaların da somut ve özgün olması gerekir. Nitekim, kişinin özgünlüğünü gözeten müdahale kazanıcı olurken, belli kalıplara göre yapılan sekter müdahaleler kırıcı olmaktadır. Bu koşullarda her yerel örgüt, somut olarak güçlerini koruyup geliştirmenin yol ve yöntemini ancak kendisi bulabilir. Buna rağmen gerektiğinde üst organlardan görüş, öneri ve müdahale talebinde de bulunabilir.
Yerel örgütlerin düzenli organ işleyişinin bir göstergesi de, üst organlara düzenli rapor vermesidir. Rapor, faaliyet üzerinde düşünsel yoğunlaşma, çalışmanın toplamını denetleme, yeni dönemi planlama, süreci yeni olan güçleri eğitme, dönemsel olarak alanın tablosunu partinin üst organlarına ileterek gerekli merkezi taktik politikaların saptanması için veriler sunma işlevi görüyor. Görüldüğü üzere sistemli bir rapor akışı düşünsel yoğunlaşmayı gerektirdiğinden, yerel faaliyetin başarılı seyrinde önemli bir yer tutmaktadır.
Yerel örgütlerimizdeki yoldaşların toplamı için, ama özellikle sürece yeni katılan yoldaşların gelişimi açısından ideolojik-teorik eğitimin önemini de bir kez daha vurgulamak gerekir. Parti metinlerinde bu sorunun önemine işaret edilmesi, konunun MYO’da döne döne işlenmesi, parti saflarında ideolojik-teorik eğitimin önemine dair bir bilinç açıklığı sağlanmıştır. Ancak bunun pratikte henüz tam karşılık bulduğu söylenemez. Partinin kolektif eğitim programları oluşturduğu bir dönemde, bu eğitim için uygun pratik planlamalar yapmak yerel örgütlerimizin sorumluluğundadır.
Partinin bölge organlarında konumlanan yoldaşların nitelik yönünden gelişimi, yerel örgütlerimizin düzeyini yükseltmekle kalmayacak, daha uyumlu ve verimli bir çalışmayı örgütleme olanaklarını da genişletecektir.
İlkin Türkiye Komünist İşçi Partisi tüzüğünün “Partinin niteliği, amacı ve temel ilkeleri” başlıklı birinci bölümünün ikinci paragrafını bir kez daha hatırlayalım:
“TKİP, işçi sınıfının temel tarihsel amaçlarının ve çıkarlarının temsilcisidir. Burjuvaziye karşı mücadelesinin çeşitli gelişme aşamalarında işçi sınıfına yol gösterir, eylemine önderlik eder. Yalnızca ideolojisi, programı ve taktiği ile değil, sınıfsal temeli ve örgütünün sınıf bileşimiyle de proleter bir sınıf partisi olabilmek için azami çaba harcar. Fabrika ve işletme hücreleri temelinde örgütlenmeyi esas alır.”
Bu hatırlatma elbette yerel örgütlerimizin sınıf eksenli bir faaliyet örgütlemedikleri anlamına gelmiyor. Güçlerinin yüzde 90’ını sınıf çalışmasında konumlandıran bir partinin yerel örgütlerinin sınıf merkezli bir faaliyet yürüttükleri kendiliğinden anlaşılır. Bu hatırlatma, bir kez daha, “yalnızca ideolojisi, programı ve taktiği ile değil, sınıfsal temeli ve örgütünün sınıf bileşimiyle de proleter bir sınıf partisi olabilmek için azami çaba harcar” vurgusuna dikkati yoğunlaştırmak içindir. Bu alanda aldığımız mesafeyi gözardı etmeden, sınıfa genel seslenmenin yanısıra, seçilmiş hedeflere yoğunlaşmayı temel alan bir tarzın partinin tüm yerel örgütleri tarafından hayata geçirilmesinin güncel önemine dikkat çekmek gerekiyor.
Seçilmiş hedeflere yoğunlaşan çalışmada yol alabilmek için güçlerin dengeli ve isabetli dağılımına dikkat edilmelidir. Güçlerin mevzilenmesinde hem dar bir alana sıkışıp kalmaktan, hem geniş bir alana yayılıp dağılma yaşamaktan kaçınılmalıdır. Boşluk bırakan bir mevzilenme dikkatin dağılmasına zemin hazırlarken, ağır yükler altında ezilmeye yol açan çalışma tarzı ise yıpratıcı olmaktadır. Dolayısıyla burada gözetilecek denge önem taşımaktadır.
Bilindiği gibi partimiz, devrimci teoriyi rehber edinen devrimci örgütün, ancak devrimci sınıfla organik bir bütünleşme sağladığı, bu zemin üzerinde gelişip yükseldiğinde güvence altına alınabileceğini döne döne vurgulamaktadır. O halde yerel örgütlerimizin, saptanmış hedefleri temel alan bir faaliyetle sınıfın öncülerinden kadro kazanma ve farklı alanlardan parti saflarına katılan güçleri bu alanda dönüştürmede verili sınırları aşmayı sağlayacak bir çaba harcamaları gerekiyor. Bu alanda yaşanacak bir sıçrama, partinin geleceğinin, demek oluyor ki, proleter bir devrime önderlik edebilme yeteneğinin güvence altına alınması yönünde bir eşiğin aşılması anlamına gelecektir.
Bu alanda belli başarılar sağladığımızı ifade ederken, parti örgütünü sınıf bileşimi ile de proleterleştirme alanında kat etmemiz geren önemli bir mesafe olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Saptanmış hedefleri temel alan sınıf eksenli çalışmadaki ısrarımız bu mesafeyi almamızı kolaylaştıracaktır.
Parti örgütlerini alta doğru yayabilmek için çevre/çeper ilişkilerinin parti ile daha ileriden bütünleşme süreçlerini hızlandırmalıyız. Bunun için, olanaklı olduğu ölçüde tüm ilişkileri okuma grubu, çalışma komitesi, eğitim grubu, işçi, gençlik, kadın komisyonları gibi örgütsel formlarda tanımlamak gerekiyor. Sistemli ve disiplinli bir çalışma içine girmenin ilk adımı olan bu örgütsel formlar, kitle ilişkilerimizle daha yakında ilgilenmemize olanak tanıyacağı gibi, bu ilişkilerin gelişmek için daha yoğun bir emek harcamalarını da sağlayacaktır. Kuşkusuz her kitle ilişkisi bu nitelikte olmayabilir. Önemli olan bu nitelikleri taşıyan (ki çevremizde mutlaka bu nitelikte ilişkiler vardır) kitle ilişkilerimizi, ama özellikle işçi ilişkilerimizi zaman geçirmeden bu tarz bir çalışmanın içine çekmenin yolunu bulmaktır. Burada sorumluluk doğal olarak kitle ilişkilerini en iyi tanıyan yerel örgütlerimize düşmektedir.
Faaliyetin “propaganda-ajitasyon, örgütlenme, eylem” diyalektik bütünlüğü gözden kaçırılmamalıdır. Bugünkü koşullarda örgütlenme işin en zor yanı olsa da, yerel örgütlerimiz işin bu yönünü mutlaka gözetmelidir. Zira örgütlenme boyutu eksik her yerel ya da genel bir çalışma, en temel ayağından yoksun kalmış bir çalışma demektir.
Genelde bu konuda bir zorlanma yaşadığımız açıktır. Elbette bu zorlanmanın nesnel koşullardan kaynaklanan yönleri vardır. Sınıf hareketinin verili koşullarında bunu anlamak mümkündür. Tehlikeli olan, bu zorlanmanın giderek kanıksamaya yol açması, daha önemlisi nesnel güçlüklerin öznel zayıflıkların bir gerekçesine dönüşebilmesidir. Her yerel örgüt, elbette nesnel etkenleri gözardı etmeden, öznel planda yaşanan zayıflıkları saptayıp, buna uygun müdahalenin yol, yöntem ve araçlarını geliştirmeyi hedefleyen bir yoğunlaşma içine girmelidir.
Bu alana yapacağımız başarılı müdahaleler, yerel örgütlerimizi güçlendirmenin en etkili yolu olacaktır. Bu başarı yerel güçlerimizi yetkinleştirip moral ve coşkusunu yükselteceği gibi, politik faaliyetimizin daha yaygın ve daha etkili olmasını da sağlayacaktır. Sınıf çalışmasında kökleşmek, bu alanda mevziler tutmak, buradan hareketle de bölge çalışmalarımızı kesintisiz bir şekilde sürdürmeyi güvence altına almak, örgütlülüğü alta doğru yaymayı başardığımız ölçüde mümkün olacaktır.
İşçi sınıfı ve emekçilere seslenme konusundaki başarılı pratiğimiz biliniyor. Merkezi yayınlarımızın yanısıra, birkaç istisna dışında bütün çalışma bölgelerimiz yerel yayınlar çıkarmaktadır. Yanısıra diğer propaganda araçlarını da hem çalışma bölgelerimizde, hem de emekçilerin geneline seslenecek şekilde kullanmaktayız.
Yayınlarımız ve diğer propaganda araçlarımız, partimizin çizgisinin, görüş ve politikalarının, temel şiarlarının işçi ve emekçilere taşınmasına hizmet ediyor. Yayın satışı, materyal dağımı veya eylemli süreçlere müdahalelerimiz esnasında yaptığımız ajitasyon bu etkiyi daha da pekiştiriyor. Bundan sonrası ise, etkilediğimiz işçi, emekçi ve gençlerle politik ilişkimizi geliştirmek, bu kitle ilişkilerinin gelişme potansiyellerini saptayabilmek, harekete geçirmek ve nihayet buna uygun olanları örgütlemektir. Faaliyetin bütünlüğü ancak böyle sağlanabilir. Yayın ve diğer araçlarımızın emekçilere seslenmenin yanında, birer örgütlenme aracı işlevi görmesi, yerel örgütlerimizin bu bütünlüğü sağlama becerisi, yaratıcılığı ve inisiyatifine bağlıdır.
Verili koşullarda politik çalışmamızın etkilerini örgütleme noktasında kolay başarı beklememek, ancak her ısrarlı çabanın da yaratacağı olumlu sonuçlar olacağını gözden kaçırmamak gerekir. Eğer çok etkin bir politik faaliyet yürüttüğümüz halde bunun şu ya da bu düzeyde örgütlenme alanında bir karşılığı olamıyorsa, burada sorgulanması gereken bir sorun alanı var demektir.
Yayınlarımızın ve diğer araçların emekçilere ulaştırılması, bu araçların yarattığı etkiler, bu etkilerin örgütlenmesi vb. konulardaki deneyimleri süzmek ise işin bir diğer boyutudur. Deneyimleri süzmek, faaliyetimizin yarattığı etkinin boyutlarını genel hatlarıyla görebilmeyi sağlayacağı gibi, politik çalışmamıza olumlu tepki veren işçi ve emekçilerle zaman geçirmeden daha yakından bağ kurma konusunda da yol gösterici olacaktır. Tabii ki süzülen deneyimlerin partinin kolektif birikimine aktarılması ve parti yayınlarının bununla beslemesi de gözden kaçırılmamalıdır. Deneyimleri, sorunları, zorlanma alanlarını yaratıcı değerlendirmelere konu edip parti yayınları üzerinden örgütün geneline maletmek, yerel örgütlerimizin kimi zaman ihmal ettikleri temel bir sorumluluktur.
Elbette partinin tüm yerel örgütleri, faaliyetlerini burada genel hatlarıyla çizmeye çalıştığımız bütünsellik ekseninde yürütmeye çalışıyorlar. Buna rağmen biliyoruz ki, her yerelin kendine özgü sorunları, zorlanma alanları mevcuttur. Sorun ya da zorlanma noktalarının kimi zaman kanıksamalara yol açması ise, faaliyete bütünsel bakışta belli kaymalara yol açabiliyor. Yerel örgütlerimizi güçlendirebilmek için, yürütülen faaliyetleri bu gözle de sorgulayabilmemiz gerekiyor.
10. yılını geride bırakan partimizin devrimci teori/program, devrimci örgüt ve devrimci sınıf bütünlüğünü özel bir tarzda öne çıkardığı bu dönemde, yerel örgütlerimiz de, faaliyetlerini partinin saptadığı bu dönemsel önceliklere uygun şekilde planlamalıdır. Partinin bu kritik üç alanda gelişip güçlenmesinin yerel örgütlerimizin bu alanlardaki gelişme ve güçlenmesine bağlı olduğu bir an bile akıldan çıkarılmamalıdır.