Logo
< İkinci Kongre’nin ışığında güne yüklenelim, geleceği kazanalım!

Devrimci inisiyatif ve yaratıcılık üzerine


Devrimci inisiyatif ve yaratıcılık üzerine

 

Tarih boyunca ezen sınıflarla ezilen sınıflar arasındaki mücadele hep eşitsizler arası mücadele olarak süregeldi. Emekçilerin mücadelesi büyük sıkıntılar ve zorluklar içinde gelişti. En küçük bir devrimci mevzinin dişle tırnakla kazanıldığı ülkelerde mücadele araçları kitlelerin olağanüstü özverileri, sınırsız enerji ve çabalarıyla yaratıldı. Emperyalizmin ekonomik gücüyle, silahları-ordularıyla, teknolojisi ve kukla rejimleriyle halkları abluka altına aldığı bir dünyada, emekçi kitlelerin özverili ve yaratıcı çabalarına dayanmadan zaferler elde etmek mümkün değildir. Güçsüz bir halkın güçlü bir düşmana karşı mücadelede sınırsız yaratıcılığı ve fedakarlığı, devrimcilerin en temel silahı olmuştur.

Çarlık rejiminin zor koşullarında örgütlenen Lenin’in Bolşevik Partisi, çok sayıda yayınları, teknik araçları ve kadrolarıyla ülkeye ağ gibi yayılmıştı. Ve bu partiyi ayakta tutma noktasında yoksulluktan kırılan işçilerin birkaç kapiklik parti aidatları son derece önemliydi. Tarih kitapları, ABD askeri teknolojisinin yüzlerce kez yok etme gücüne rağmen, Vietnam halkı önünde diz çöktüğünden pek söz etmez. Oysa Vietnam zaferi, dişini tırnağına takarak savaşan, bombalardan korunmak için bütün bir şehri yeraltına taşıyan fedakârlıkların, yıllarca sarf edilen ve akıllara durgunluk veren çabaların, yaratıcılıkların sonucu kazanılmıştır.

Fazla uzağa gitmek de gerekmiyor. Bu ülkedeki komünistler, bugünkü partili düzeyi, son derece kısır bir tarihsel dönemde, olanaksızlıklar içinde ve sınırlı sayıda insanla adeta yoktan var ettiler. Bu elbette kolay elde edilmedi. Büyük çabalar ve emeklerle kazanılabildi. Zira Marx, Engels ve Lenin’in yolundan yürüyen komünistler, yapılamayanlar için “nesnel” nedenleri sıralayan ya da bin bir çeşit mazeret üreterek iş yapmaktan kaçınan, görevlerinin üstünden atlayan insanlar değil, tam tersine her tür zorluk ve engeli aşmaya çalışan, nesnelliğe teslim olmadan olmazı olur yapan, sabırlı-inatçı ve nihayet yaratıcı bir çaba sergileyerek, partili düzeye ulaşmayı başarabilmişlerdir. Şimdi bu düzeyi daha ileriye taşıma görev ve sorumluluğu ile yüzyüzeyiz.

Kollektif örgütlü çalışma, yaratıcılık ve inisiyatif

 
Devrimci faaliyette sonuç alınabilmesi, öncelikle birbiriyle yakından ilişkili iki konuya bağlıdır. Birincisi, tüm bireysel çalışmaları ortak hedefe yönelten kolektif örgütlü çalışmadır. İkincisi ise, kolektif örgütlü çalışmayı tamamlayan, onu durgun, mekanik ve tekdüze bir çalışma olmaktan kurtararak, her somut duruma göre zenginleştiren, geliştiren ve yeni açılımlara kavuşturan yaratıcılığa ve devrimci inisiyatife dayalı çalışmadır. Bu uyumlu bileşim olmadan yürütülecek bir devrimci çalışmadan istenen verim ve sonucun alınması çok zor olacaktır.

Kolektif örgütlü çalışmanın gerektirdiği disiplin ile devrimci yaratıcı inisiyatif karşı karşıya konulamaz. Bir komünist, taşıdığı sorumluluk ve devrime olan inancıyla her somut durumda doğruyu arayan, belli kalıplarla kendini sınırlamayan insandır. Önemli olan, sonucu nasıl olursa olsun bize söyleneni yapmak değil, mücadeleye katkıda bulunacak, bizi ileriye taşıyacak bir faaliyeti örgütleyebilmektir.

Bugünkü yetersizliğimizin bir nedeni kolektif örgütlü çalışmayı sürdürmede gösterdiğimiz zayıflık ise, diğer önemli neden de yaratıcı ve inisiyatifli çalışma konusundaki zayıflıktır. Dolayısıyla devrimci çalışmanın bu yönüne giderek daha fazla önem verilmesi gerekiyor.

Dünyada sayısız devrim işçilerin, emekçilerin ve devrimci militanların inanç, azim, kararlılık ve yaratıcılıklarıyla gerçekleşti. İster zaferle sonuçlanmış olsun ister yenilgiyle, her devrimci eylem yeni dersler ve deneyimler bıraktı geriye. Hepsinin ortak amacı yeni bir dünya yaratmaktı. Bütün bu mücadelelerin içinden sayısız proleter kahramanlar ve örnek devrimci militanlar çıktı. Hangi devrimi, hangi devrimci eylemi incelersek inceleyelim, hepsinde ilk göreceğimiz şey, her birinin çok sayıda devrimci militanın ve emekçi kitlelerin emekleriyle gerçekleştiği olacaktır.

Bunun yanısıra her büyük devrimde ya da devrimci eylemde adını anmadan geçemediğimiz önemli devrimci kişiler de vardır. Devrim ya da devrimci eylem kitlelerin eseri olmuştur. Ama onun, neredeyse bütün yeni ve olumlu özelliklerini kendi eylemine yansıtan, bu yönüyle öne çıkan örnek devrimciler ve önderler, belirgin bir şekilde önümüzde dururlar.

Buradan çıkarmamız gereken iki önemli sonuç var. Bunlardan birincisi, örnek devrimci militanların ve önemli devrimci derslerin, daima devrimci mücadeleler tarafından yaratıldığıdır. Diğeri ise, devrimci kadroların, kendi görevlerini yerine getirebilmeleri ve sağlıklı bir komünist gelişime sahip olabilmeleri için, hem devrimci deneyi ve derslerden ustaca yararlanabilmeleri, hem de örnek devrimci ve önderlerin karakteristik özelliklerini örnek alarak kendilerini geliştirmeleri gerektiğidir.

Örneğin, devrimci kadroların taşıması gereken temel özellikler üzerine yazılan sayısız makale ve yazılarda, bütün zamanların en büyük devrimcisi olan Lenin örnek gösterilmiştir. Elbette, devrimci militanların eğitimi ve gelişimi söz konusu olduğunda, en gelişmiş örneklerin ele alınması doğaldır.  Çünkü, bu en gelişmiş örneklerde, çoğu kez imkansız sayılan şeylerin başarılabilirliği, değişmez sayılan şeylerin değiştirilebilirliği görülür.

Yalnızca kendisine söylenenleri yapmaya çalışan insanlarla bir yere varılamayacağı açıktır. Belli kalıplarla düşünen ve iş yapan, devrimci mücadelede ciddi atılımlar yapmaktan ürken tereddütlü bireylerin sakıngan, tekdüze ve mekanik çalışmaları mücadelenin ilerlemesinin önündeki en büyük engellerden birisidir. Böylesi insanlarla ancak var olanlar tekrarlanır. Günler, aylar ve giderek yıllar “bir şeyler yapıyoruz”, “gelişiyoruz” avunmalarıyla geçer. Bu inisiyatifsiz insanların ayak sürümeleri sürekli tempo kaybına neden olur. Oysa ciddi bir devrimci hareketin hızla ilerlemesi, tempoyu yükseltmesi gerekir. Bunun için ise, inisiyatif sahibi ve yaratıcı kadro ve militanlara sahip olmak şarttır.

Yalnızca söylenenlerle iş yapmaya alışmış, kendisine söylenmeyen şeyleri yapmaktan kaçınan bir komünistin yol açacağı zararlar saymakla bitmez. Güç ve olanakların boşa harcanması, zaman kaybı, uygun fırsatların kaçırılması, moral bozukluğu, işlerin aksaması, ilişkilerin mekanikleşmesi ve verimsizleşmesi, bürokratik eğilimin güçlenmesi vb...

Marksizme göre, “gerçek her zaman somuttur.” Hiçbir yönerge ya da hiçbir bilgi-deney, gerçeği tam olarak kucaklayamaz, ona ancak şu ya da bu ölçüde yaklaşabilir. Günlük pratik çalışmalarımızda somut gerçeği sürekli irdelemeliyiz. Geçmişin deney ve tecrübelerini göz önünde tutarak, bize söylenenlerin kendi somutluğu içinde hayat kazandırılabildiği ölçüde değer taşıdığını, belli koşullarda söylenenleri  pratiğin canlı ayrıntılarıyla yoğurmadan mekanikçe uygulamanın hiç de istenen sonuçlara ulaşmayacağını, hatta tam tersi sonuçlara bile yol açabileceğini akılda tutmalıyız.

Söylenenlerin çoğu durumda bize yönümüzü bildiren genellemeler olduğunu, onların yaşama uygulamak için bize önerilenlerin geneldeki gerçekliklerle sınırlandığını, dolayısıyla kendi gerçekliğimizde onları yeni biçimlerle zenginleştirmemizin gerekebileceğini unutmamalıyız. Bize söylenenleri hayata geçirirken, onları geliştirerek zenginleştirmenin bizim görevimiz olduğunu bilmeliyiz. Zira, kendilerini söylenenleri yapmakla sınırlayanlar, memur ruhlu insanlardır.

Bir komünist, bir işi sadece kendine gösterildiği gibi yapan kişi midir? Partinin kendisine verdiği görevi eksiksiz olarak yerine getirmiş bile olsa, onu kendisine söylendiği şekilde yapan bir militan, iyi bir militan mıdır? Basmakalıp bir düşünce yapısına sahip olan, önüne hesapta olmayan engel ya da sorunlar çıktığında tökezleyip kalan bir devrimci, öncü olabilir mi? Eğer yaratıcılık komünist militanın en önemli özelliklerindense, bunun gelişimi nelere bağlıdır? Bütün bu soruların yanıtları kendi içinde vardır ve sorunun ne olduğuna işaret etmektedir.

Marksist teori ve yöntem en önemli silahımız!


İnsanlık tarihinin en gelişkin düşünce sistemi Marksizmdir. Marksist teorinin amacı ise, devrimci pratiğin sorunlarına doğru yanıtlar üretmektir. Eski dünyanın alışkanlıkları, ilişki, kültür ve düşünce sistemiyle dört bir yandan kuşatılmış bulunan bir insanı değiştirmek, insanlığın gelişiminin önünde büyük ve güçlü bir engel olan bir sistemi yıkmak ve yeni bir dünya yaratmak, devrimci pratiğin amacıdır. İşte Marksizm, böylesine derinlemesine bir eylemin kılavuzudur. Bu nedenle Marksist teori ile donanmak, kendisiyle birlikte dünyayı değiştirme eylemine yönelen bir komünist militan açısından zorunludur.

Elbette Marksizm ile donanmak, marksist klasiklerin okunup incelenmesine indirgenemez. Zira Marksizmin öğrenilmesinin esas alanı devrimci pratiktir. Hem geçmişin devrimci pratik deneyimleri, hem de bugünkü devrimci politik çalışmanın ve devrimci yaşamın kendisidir. Marksizm’le donanmak, amaca ulaşabilmek için, hem eldeki bütün olanaklardan en yaratıcı tarzda yararlanmak, hem de yeni olanaklar yaratmak açısından da zorunludur. Marksizm bize kitlelerin devrimci enerjisinin, devrimci yaratıcı zekâsının ve devrimci atılganlığının nasıl harekete geçirileceğini gösterir. Bu bakımdan, Marksizmi büyük bir merakla ve heyecanla öğrenme isteğini asla yitirmemek, komünist militanın devrimci yaratıcı eyleminin ve gelişiminin vazgeçilmez koşuludur. Devrimci yaşamını ve pratiğini kabaca tekrarlayarak yürümeye çalışan devrimciler, gerçekte Marksizmin devrimci özünü kavrayamamış, Marksizmi büyük bir merakla öğrenme ve yaratıcı bir tarzda pratiğinde somutlama istek ve azmini yitirmiş kimselerdir.

Marksist teorinin devrimci pratik içinde somutlanabileceği, geçmiş devrim deneyimlerinin her somut duruma yanıt veremeyeceği, bütün ayrıntıları dolduran önermelerde bulunamayacağının bilincinde olarak, her somut görevde gerçeği aramalıyız. İnsan bilgisinin pratikten çıktığını ve yine ona dönerek doğrulanması gerektiğini akıldan çıkarmamalıyız.

Komünist militanların sadece kendisine söylenenleri yapmakla sınırlı kaldıklarını düşünelim. Eğer böyle olsaydı, devrim asla başarıya ulaşamazdı. Bu bakımdan, komünist militan için aslolan, sadece fiziki gücüyle değil, yaratıcı düşüncesiyle de mücadele edebilmeyi başarabilmektir. Ona bu yeteneği kazandırabilecek olan ise Marksizmin teorisi ve yöntemidir. Bu olmaksızın, komünist militanın hareket alanı daima dar kalacak, eldeki güç ve olanakların çok küçük bir kısmı harekete geçirilebilecektir.

Parti yaşantısı, devrimci pratik ve Marksizm


Her şeyden önce, bir işi yapmaya karar vermek büyük bir önem taşımaktadır. Elbette gerçekleştirilebilecek kararlar vermek gerekir. Ama bir şeye karara verirken, onun gerçekleşebilir gerçekleşemez oluşunun ölçüleri nelerdir? Bu noktada mevcut imkânlar ile alınan karar arasındaki ilişkiyi doğru kurmak büyük bir öneme sahiptir. Elbette ki bir imkâna bakan gözün ona nasıl baktığı da son derece önemlidir. İlk bakışta soyut gibi görünen bir imkân, ancak biz ona kullanılabilir, harekete geçirilebilir gözüyle baktığımızda ve onun üzerinde iş yapmaya başladığımızda somut bir olanak haline gelebilir. Yaratıcılık kendisini burada da belirleyici bir şekilde ortaya koyar.

Partinin politik faaliyeti, onun bütün örgütlerinin ve militanlarının faaliyetlerinin toplamıdır. Öyle ki, devrimci militanın gündelik devrimci faaliyet içerisinde öğrendiği her yeni şey, edindiği her yeni deneyim ve yarattığı her yeni imkân partiye mal olur. Öyleyse, komünist militanın karşılaşıp da üstesinden gelemediği ve böylece kesintiye uğrattığı çalışma, çözümsüz kalan her sorun, partinin politik faaliyetinin de aksamasına yol açacaktır. Parti faaliyeti, böylesine birbirine bağlı ve birbirini etkileyen bir faaliyettir. Bir komünist partinin militanı olmak demek, hiçbir kişisel çıkar gözetmeksizin, kişisel bir tatmin duygusuyla hareket etmeksizin, yapılan her işin devrim ve sosyalizm için yapıldığını bilmek demektir. Böylesine bir adanmışlık, öne çıkan sorunları aşmak için de yeterli bir zemin demektir.

Kuşkusuz ki devrimci politik faaliyet, hiçbir zaman planladığımız şekilde engelsiz yürümeyecektir. Hiç beklenmedik bir anda, hiç hesaba katmadığımız sorunlar ya da engeller çıkabilir karşımıza. Ama komünist militan, bunların rastlantısal olarak mı ortaya çıktığını, yoksa zorunlu ilişkilerin bir sonucu mu olduğunu bilebilir. Bunu bilerek yeni duruma göre yeni tutumlar geliştirebilir, “her belirli anda, bütün zinciri tutmak için kavranması gereken halkayı bütün gücüyle kavrayabilir ve ikinci halkaya geçişi sağlamca hazırlayabilir.” (Lenin) Yoksa, komünist militanın tutumu; yeni, hesapta olmayan bir sorun ve engelle karşılaşınca afallayıp kalmak, koşullardan yakınarak gerisin geriye dönmek değildir. Yaratıcılık burada da kendisini açıkça hissettirir.

Parti yaşantısı, devrimci pratik ve Marksizm, bize olanca yaratıcılığımızla ileri atılmanın olanaklarını sunar. Bir parti işini, sadece kendilerine söylendiği gibi yapmayı mütevazi bir erdem olarak gören devrimciler vardır. Böyleleri, genellikle, kendilerine söylenen işin, yönetici ya da önder yoldaşlar tarafından zaten en yaratıcı tarzda planlanmış olduğunu düşünürler. Elbette ki, partinin belirlediği rotayı şaşmaz bir şekilde takip, parti ilke ve kurallarına bağlı kalmak, komünistlerin en büyük erdemlerinden birisidir. Ama, ele alınan parti işi yapılırken, onun olabildiğince iyi bir şekilde yapılabilmesi için, eldeki olanakların nasıl en iyi şekilde kullanılabileceğini, o işin başındaki militanın yaratıcı düşüncesi ve pratiği belirler. Bu açıdan bakıldığında, yukarıda bahsedilen anlayış asla bir erdem sayılamaz.

Özcesi, devrimci pratiğin temel başarı koşullarından birisi olan devrimci inisiyatif ve devrimci yaratıcılık, her düzeyde ve her iş açısından geçerlidir. Mücadele, mücadelenin pratik yararı için bireysel inisiyatif kullanmaktan korkmayan, yaratıcı davranabilen yeni insanların omuzlarında yükselecektir. Hedefimiz yalnızca bize söylenenleri en iyi yerine getiren insanlar olmak değildir. Esas hedefimiz, bize söylenenlerin ötesine geçebilmek, somutluğu kavrayan bir çalışmayı örgütleyebilmek, yaratıcı bir tarzda sorunlara devrimci çözümler bularak mücadeleye katkıda bulunmak olmalıdır. Komünist militan, sorumluluk yüklenme cesaretinin artmasıyla gelişecektir. Komünist militan, hiç hata yapmayan değil, hatalarını yinelemeyen ve vahim hatalar yapmayan insandır. Devrimci çalışmanın yararı için, iyi niyetle yapılan ama sonuçta hata olarak gündeme gelen yanlış inisiyatif uygulamaları cesaretimizi kırmamalıdır. Hatalarımızı ancak yeni inisiyatif örnekleri ile aşabileceğimizi unutmamalıyız.

(Ekim, Sayı: 251, Mart 2008)