Logo
< Gençlik çalışmasının güncel sorunları

Kolektif çalışma tarzı ve devrimci inisiyatif


Kolektif çalışma tarzı ve devrimci inisiyatif

Sınıf çatışmalarının ateş hattında mücadele eden devrimci bir parti, tekrara düşmek pahasına da olsa, bazı temel sorunları döne döne tartışma ihtiyacı duyar. Tartışma, sorunların farklı boyutları üzerinden gelişse de, belli yönleriyle tekrarlar içerebilir. Fakat tartışmalar belli özgünlükler taşıdığı ölçüde tekrara düşmekten çekinmemek gerek. Kaldı ki, eğitim sözkonusu olduğunda tekrarlar bir bakıma zorunludur da.

Bu temel sorunlardan biri de, “kolektif çalışma tarzı ve inisiyatif kullanma” alanında karşımıza çıkıyor. Devrimci sınıf çalışması yürüten bir partinin safları devrimci kadrolar yetiştirme alanı da olduğu için, bu sorunun farklı biçimlerde kendini hissettirmesi kaçınılmazdır. Zira devrimci militanların kadrolaşma sürecinde, “kolektif çalışma tarzına uyum sağlama ve inisiyatifli davranabilme” konusunda yetkinleşmeleri daima kritik bir önem taşır.

Kolektif çalışma tarzının önemi

Kitle çalışmasında inisiyatif sorunu özünde kolektif bir sorundur. Bununla birlikte bireysel, yani tek tek yoldaşların da sorunudur. Zira parça ile bütünün diyalektik birliği burada da geçerlidir. Bir dava uğruna birleşmiş yoldaşlar topluluğundan oluşan parti örgütleri, çoğu zaman hem nitelik hem nicelik açıdan tek tek bileşenlerin düzeyini aşar. Buna karşın örgütlere bu üstünlüklerini veren, tek tek yoldaşların birikim ve deneyimlerini ortak dava uğruna birleştirmeleridir.

İnisiyatif kullanabilen yoldaşlar topluluğundan oluşan bir parti örgütünün ya da organının önderliğinde yürütülen siyasal faaliyet, kitle çalışmasında da başarılı olacaktır. Öte yandan başarılı faaliyet yürüten örgütün bileşeni olan yoldaşların inisiyatif kullanma yetenekleri de gelişecektir. İçinde konumlandıkları organı güçlendirmek için öğrenme, kendini aşma noktasında çaba harcayan bileşenler, bileşenlerini eğitip yetkinleştirmeyi ihmal etmeyen parti örgütleri… Bu niteliklerini geliştiren her organ siyasal çalışmaya, işlerin planlanmasına, karşılaşılan güçlüklerin aşılmasına, sorunların halledilmesine toplam faaliyeti güçlendirme perspektifiyle yaklaşmakta güçlük çekmeyecektir. 

Organ bileşeni yoldaşların inisiyatif kullanmaktan geri durduğu ya da bu yönde gerekli çabayı harcamadıkları yerde ise, genelde tersi sonuçlarla karşılaşırız. Yani inisiyatif kullanma noktasındaki edilgenlik, siyasal faaliyette organın başarısını sınırlayacak, bu ise hem yoğun emekle yarattığımız bazı olanakların heba olmasına yol açacak, hem parti örgütü bileşeni yoldaşların gelişimini yavaşlatacaktır.

Vurgulamak gerekiyor ki, organlarımızda birikim ve deneyim bakımında gelişmeye ihtiyaç duyan yoldaşlarımız bulunabilir. Sınıf devrimcileri için birikim ve deneyim bakımından gelişmenin bir sınırı yok elbet. Fakat burada tartıştığımız mesele bu değil. Sorun, kolektiflerimizin düzeyi ile bazı yoldaşların yetkinleşme düzeyi arasında bir açının bulunmasıdır. Bu açı, devrimci siyasal faaliyette bir boşluğa yol açmadan dengelenebiliyorsa, başarılı bir kolektif çalışmadan, dolayısıyla parça ile bütünün karşılıklı olarak birbirini geliştirmesinden söz edebiliriz. Zaten kolektif çalışmada temel kaygılardan biri, bileşenlerin eğitimini ihmal etmeden farklı yetenekleri ortak amaç doğrultusunda sefer edebilmektir. Parça ile bütünün karşılıklı gelişimi de ancak bu temel üzerinde mümkündür. 

Kadrolaşma sürecini, başka bir ifadeyle birikim ve deneyim kazanma sürecini başarılı bir kolektif çalışmada geliştiren yoldaşların, kitle çalışmasında inisiyatifli davranmaları önündeki esas engeller de ortadan kalkmış olacaktır.

Nesnel zorluklarla öznel yetersizlikleri
kolektif tarzla dengelemek…

Her parti örgütü bireyler topluluğundan oluştuğuna göre, her yoldaşın kitle çalışmasında sergileyeceği inisiyatif, kolektifin toplam başarısı açısından kritik bir önem taşır. Zira burada bireylerin faaliyete katılım düzeyleri, başarılı bir kitle çalışmasının dayanağı olabileceği gibi, çalışmayı kısırlaştıran bir etkene de zemin hazırlayabilir.

Başarılı kolektif çalışma, bileşenlerini süreçlere aktif olarak katan, ancak şu veya bu bileşene bağımlı kalmadan faaliyete önderlik eden organlarda özellikle belirgindir. Bu düzey yakalandığında, kimi zaman rastlanan kişilere bağımlı faaliyet yürütme sorunu da ortadan kalkar. Bu tarz, organ bileşenlerine alınmış kararları hayat geçirme konusunda geniş bir inisiyatif alanı tanıyarak bütünlük kazanır.

Kolektif çalışma, bileşenlerden birine endeksli kurgulanırsa, sözkonusu bileşenin herhangi bir sorunla karşı karşıya kalması halinde organın zaafa düşme riski yükselir. Oysa her bileşeninin katkısını en ileri düzeyden örgütleyebilen, bununla birlikte kolektif çalışma tarzından taviz vermeyen bir organ, bazı bileşenlerinde sorun veya zaaflar ortaya çıksa bile, ortak akıl ve iradeyle faaliyetini sürdürmeyi başarır. Devrimci siyasal faaliyette sürekliliğin esas olduğu göz önünde alındığında, her organın bu düzeyi yakalamak için azami çaba sarf etmesi gerektiği sonucu kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu düzeyi yakalayan bir parti örgütü, “şu yoldaşın hatası, zaafı, isabetsiz öngörüsünden dolayı kimi planlamalarımız boşa düşmüştür” türünden izahatlara ihtiyaç duymayacaktır. Zaten siyasal çalışmada kaçınılmaz olan kimi aksamaların kişiler üzerinden izah edilmesi, işin özünde sorunlu bir tarza işaret eder. Zira organın her sorunu tek tek bileşenlerin sorunu olduğu gibi, bileşenlerin şu veya bu alandaki sorunları da özünde organın sorunlarıdır. Kolektif çalışma tarzının temel niteliklerinden biri de budur.

Verili koşullarda devrimci siyasal faaliyetin temel bir ayağı olan kitle çalışmasının başarısını zora sokan birçok nesnel etkenden söz etmek mümkündür. Bunlar, çalışmayı verimsiz kılan değil, verim elde etmek için daha çok emek harcamayı zorunlu kılan etkenlerdir. Bu nesnel zorluklara bazen öznel yetersizlikler de eklenebilmektedir. Bu durum kimi zaman sorunları karmaşık boyuta taşıyabiliyor. Buna rağmen inisiyatifli davranabilen organların, kolektif çalışma tarzı ile bu engellere fazla takılmadan mesafe alabilmek mümkündür.

Sorunlar ilgili platformlar tarafından politik zeminde çözüme kavuşturulmalıdır!

Sürekli iş yapan kişinin bazen hata yapması gibi, devrimci siyasal faaliyet örgütleyen her parti örgütü/organı da, nesnel veya öznel nedenlerden kaynaklı sorunlarla karşı karşıya kalır. Bu durumlarda organlardan beklenen, partili düzeye yakışır bir tutum geliştirebilmeleridir. Bir parti örgütü sorunların kaynağına cesurca inebilmeli, eğer gerekiyorsa çok yönlü tartışmalara konu edebilmeli, çözüm üretebilmeli, ürettiği çözümleri hayata geçirebilmelidir. Her koşulda kaygı politik olmalı, öncelik devrimci siyasal faaliyetin güçlendirilesi, parti örgütünün sağlamlaştırılması olmalıdır.

Organın şu veya bu bileşeninden kaynaklı sorunlar sözkonusu olduğunda ise, tartışmanın politik zeminden kaymasını önlemek için özel bir hassasiyet gösterilmeli. Zira bazı örneklerde görüldüğü üzere, tartışmalar politik zeminden farklı yönlere kayabiliyor ki, böylesi durumlarda tartışmanın kısır döngüye saplanıp sorunları daha da karmaşık hale getirmesi işten bile değil. 

Tartışma zemini duygusal alana kaydığında sorunlar bireyselleşebiliyor. Bu ise meselenin muhatap olmayanlarla da tartışılmasına yol açabiliyor. Duygusal yönü ağır basan tepkisel davranışlar, kimi zaman yatay ilişkilere girilmesine kadar varabiliyor. Oysa sorunların, muhatapları dışındakilerin gündemine taşınmaması, unutulmaması gereken temel kurallardan biridir.

Politik zeminden kayan tartışmaların yol açtığı bir diğer sorun, aynı organdaki yoldaşların ortak iş yapma istek ve coşkusunun zayıflayabilmesidir. Oysa davaya adanmış, bu uğurda bedel ödemekten kaçınmayan sınıf devrimcileri için hiçbir gerekçe faaliyete dört elle sarılmanın önünde engel olamaz, olmamalıdır. Arada bir karşımıza çıkan bu tür sorunlar inisiyatif kırıcı olabildiği gibi, kitle çalışmasındaki verimi de düşürmektedir.

Vurgulamak gerekir ki, organ bileşenlerinin bir partili olgunluğu ile hareket etmek durumunda olduklarını unutma lüksleri yoktur. Bir organ ancak bu olgunlukta davranabildiği zaman, kimi bileşenlerin dikkat dağıtıcı eğilimleri olsa bile, tartışmaların politik zeminden kaymasını önleyecektir. Bu olgunluk, aynı zamanda tartışma platformlarında tüm yoldaşların kendilerini özgürce ifade etmelerini güvence altına almanın koşullarını da yaratacaktır. Bu konudaki her aksama ise, inisiyatif zayıflatıcı olmakla kalmayacak, kolektif çalışma tarzını zedeleyecek, parti örgütlerinin enerjisinin heba edilmesine yol açacaktır.

İşleyiş, kurallar ve iç yaşamın örgütlenmesinde
yol gösterici olan parti tüzüğüdür!

Tartıştığımız konuyla bağlantılı olarak parti tüzüğünün işlevine de değinmek gerekiyor. Zira komünist hareketin zengin tarihsel deneyimlerinden süzülen parti tüzüğü işleyiş, kurallar, devrimci iç yaşamın örgütlenmesi gibi önemli konularda yol göstericidir. Bunun yanısıra, parti iç yaşamında hukuksal normları belirlemesi yönüyle de, tüzük özel bir yerde duruyor.

Önce görev ve sorumluluklara, ardından haklara vurgu yapan tüzüğümüz, parti hukukuna tabi yoldaşların eşitliğini vurguluyor. Her hakkın görev olması gibi her görevin de hak olduğuna işaret eden tüzük, haklarla görevlerin diyalektik birliğinin altını çiziyor. Partinin, hukuksal bir yükümlülük altında olmasa da faaliyetimize katılan tüm yoldaşlardan tüzüksel kurallara uygun bir düzey beklediğini belirtmesi, bu temel belgenin işlevine verdiği önem hakkında ayırıca fikir vermektedir. 

“Bir parti, gerçekten kendine kılavuzluk edecek, kendi siyasal ve örgütsel yaşamını belirleyecek bir program ve tüzük ortaya koyduğu andan itibaren, kişisel bağlara, kişisel duygulara ve tercihlere bağlı olan herşeyi eriten, yerine parti bağını, parti değerlerini, parti ölçülerini koyan bir zemine de kavuşmuş olur…”  (Partimizin Tüzüğü Üzerine/1, Ekim, Sayı: 216, Temmuz 2000)

Tüzük, bize temel olanın parti bağı, parti değerleri, parti ölçüleri olduğunu gösteriyor. Ancak gerçek hayatta bu ölçülerin dışına çıkıldığına pek çok yerde tanık olmak mümkündür. Bu ölçülerin dışına çıkıldığında kişisel bağlar, kişisel kaygılar, kişisel duygular, şu veya bu yoldaşa duyulan yakınlık ya da uzaklığın örgütsel işleyişe etki etmesinin önü açılmış demektir. O halde her parti örgütü/organı örgütsel işleyişi ve parti içi yaşamı, bir de tüzükte belirtilen ölçüler üzerinden değerlendirmeye konu edebilmelidir. Bu ise program ve tüzüğün başucu metinleri olmasını gerektirir. Taktik politikayı parti programı üzerinden tartıştığımız gibi, işleyişi de tüzük üzerinden tartışabilmeliyiz. Politik zeminden kişisel alana kayan tutum ya da eğilimleri eleştirirken, tüzük temel dayanağımız olabilmelidir. Tüzüğün siyasal pratik içinde parti organlarına kılavuz olabilmesi ancak bu taktirde mümkün olur.

Bu ölçülerin politik yaşamda temel alınmasının hem kolektif çalışmanın başarısı, hem kadro ve militanların inisiyatif kullanabilme yetilerini geliştirmeleri açısından taşıdığı önem konusunda bir tartışma bulunmuyor. Sorun, bu ölçüleri devrimci siyasal sınıf çalışmamızda temel almak için her koşulda emek harcayabilmektir.