Logo
< Referandum sonrası düzen siyaseti

Sektörel işçi birlikleri üzerine


Sektörel işçi birlikleri üzerine


(Konuya ilişkin olarak TKİP Merkez Komitesi’nde gerçekleşen tartışmanın buradaki yayın vesilesiyle gözden geçirilmiş özel bir bölümüdür... )

Konuyu politik örgüt mü sendikal örgüt mü ikilemine sıkıştırarak, ya da sınıfın tarihsel olarak ortaya çıkmış temel örgüt biçimleri üzerinden ele almaya çalışarak önümüzdeki soruna bir tanım ya da açıklama getiremeyiz. Sektörel işçi birliklerine bu kalıplar içerisinden bir yer bulamayız.

Sınıf içerisinde politik ve sendikal boyutları olan çok yönlü bütünsel bir çalışma yürütüyoruz. Ve bu çalışmanın önünü açacak, onu rahatlatacak, gelişmesini ve başarısını kolaylaştıracak biçim ve yöntemler arıyoruz, bulduklarımızı da deniyoruz. Kuşkusuz keyfi ve öznel bir biçimde değil, tersine koşulların olduğu kadar genel deneyimlerin ve kendi deneyimlerimizin ışığında yapıyoruz bunu. Sektörel işçi birlikleri de bu biçimlerden biri, bugün için güncel olarak öne çıkanıdır. Boşluktan değil somut bir çalışma birikiminden, onun dayattığı bir ihtiyaçtan doğmuştur, bu özel ve özgün biçim. Ama yine de halen bir bakıma daha çok bir denemedir. Ne olduğu, nasıl bir işlev yerine getirebileceği yaşanacak deneyimin ışığında daha iyi anlaşılacaktır.

Sektörel birlik sınıf hareketinin kendi dinamik gelişiminden çıkmış bir örgütsel biçim değildir, bu yeterince açık. Burada sözkonusu olan, öncü bir bakışla ve sınıf hareketine devrimci müdahaleyi kolaylaştıracak amaca uygun biçimlerdir. Sorunun bu yanını, bu türden örgütsel biçimlerin kitle hareketinin kendi öz ürünü biçimlerden temel önemde farkını, geçmişte öncü işçi platformları tartışmalarında da yeterli açıklıkta ortaya koymuştuk. Sınıf hareketinin kendi dinamizmi ve gelişimi içerisinde yarattığı temel örgütsel biçimler vardır. Tarihsel olarak bunun en ilk ve ilkel biçimi işçi birlikleri, zaman içinde daha da gelişmiş haliyle de sendikalardır. Sendikalar, sınıfın mesleki kitlesel örgütleridir, sınıf örgütlenmesinin en gevşek ama en kitlesel, bir bakıma da en meşrulaşmış biçimidir. Bir başka temel biçim, siyasal mücadelenin yoğunlaşmasına, giderek de kurulu düzene karşı bir ayaklanma düzeyine ulaşmasına bağlı olarak Sovyetler, Konseyler, Şuralar, programımızda tercih edilen ifadeyle, Meclisler’dir. Yaygın kullanımı ile Sovyetler, sınıfın kitlesel siyasal örgütleridir; devrim sürecinde ayaklanma ve devrimin zaferiyle birlikte iktidar organı işlevi görürler. Parti ise sınıfın öncü devrimci örgütüdür; sınıf örgütlenmesinin en üst, en gelişkin, etkin biçimidir, alışılmış ifade ile ‘sınıf ordusunun genel kurmayı’dır.

Bunlar sınıfın uluslararası düzeyde tarihsel olarak ortaya çıkmış temel örgütlenme formlarıdır. Kuşkusuz bunların yanısıra yine sınıf ve kitle hareketinin kendi öz dinamizminin ürünü sayısız başka ara, özel ya da geçici biçimler sözkonusudur.

Gündemimizdeki sektörel birlikler ise tümüyla farklı ve özgün bir karaktere sahiptir. Herşeyden önce bunlar sınf hareketindeki nesnel gelişme dinamiklerinin değil fakat öznel çaba ve müdahalelerin, bunun yarattığı birikimin bir ürünüdürler. Parti sınıf içerisinde çok yönlü, çok boyutlu bir çalışma yürütüyor. Bu çalışma sanayi bölgeleri ya da havzaları üzerinden sürüyor ve birimler, yani fabrikalar üzerinde yoğunlaşıyor. Ama aynı çalışma bu temel üzerinde sektörel boyutlar da taşıyor ve bu yönüyle özellikle sendikal çalışma planında önemli olanaklar sunuyor. Bu, bölge ve birim esasına dayalı çalışmaya aykırı değil, tersine onun bir ürünü, uzantısı ve bütünleyeni. Esenyurt’ta ya da Gebze’de fabrika eksenli bir çalışmaya yönelirsiniz; ama bunu diyelim ilkinde metal ve tekstil, ikincisinde metal ve petro-kimyo sektörlerinde yoğunlaşarak yapmak yoluna giderseniz. Hedef birimlerinizi bunun gerektirdiği bir öncelikle saptarsınız. Örneğin metal sektörü ekseninde yoğunlaşan çalışmamızın mantığında da bu var. Ve gelinen yerde bu çalışma, kuşkusuz bugüne kadarki birikimi üzerinden, kendi gelişimini ve başarısını kolaylaştırıcak örgütsel biçimler arıyor, buluyor ve uyguluyor. Sektörel işçi birlikleri de bunun bir ifadesidir, bunun bir ürünü olarak gündeme gelmiştir.

Bu birlikler parti örgütleri değildirler, çalışmaları da parti çalışmasının dolaysız bir ifadesi sayılmamalıdır. Parti, kendi adına dolaysız çalışmasını zaten yürütüyor, bu çerçevede yapabileceklerini yapıyor. Ama bu dolaysız biçim ve yöntemler kendi başına yeterli değildir, olamaz da. Daha esnek, dolaylı ve elbette kucaklayıcı biçim ve yöntemlere ihtiyaç var. Çalışmanın akışı ve deneyimi bunu hem gerekli ve hem de olanaklı kılıyor. Çalışmamızın etkisini geliştirmek ve yaymak, bunu nispeten daha kolay bir biçimde başarmak için daha esnek biçimler gerekli hale geliyor. Partinin politikalarını o alanda meşru bir biçimde etkin kılacak biçimler olmak durumunda bunlar.

Bir yoldaş, birlik politik bir işçi odağıdır dedi. Bu tanım belirli sınırlar içinde kuşkusuz doğrudur. Ama ardından bunu gerekçelendirirken, metal işçilerinin her türlü çıkarlarını, öteki emekçi katmanların çıkarlarını savunan, toplumun gündemindeki tüm sorunlarda taraf olabilen bir örgüt olabilmelidir dedi. İşte bu biçimiyle sözkonusu tanım sorunludur, zira biraz zorlarsanız partiye doğru büyüyen bir misyon tanımına kadar gider varır bu. Elbette sıradan bir sendikanın da toplumu ve emekçileri ilgilendiren her önemli konuda söyleyecek sözü vardır, olmalıdır, nitekim oluyor da. Bildiğimiz reformist çizgideki DİSK bile, temel toplumsal-siyasal gündemler ya da sorunlar üzerinden yeri geldikçe tutum alabiliyor, çağrılar yapabiliyor, duruma göre eylemlere de vardırıyor bunu. Demek istiyorum ki elbette sektörel birliklerin de bu konularda bir tutumu olmaldır ve olacaktır. Ama bu, işçi birliğinin bütün bu alanlara ve sorunlara politika yetiştiren bir yapı olarak görülmesine yolaçmamalıdır. Politik işçi odağı tanımının yoldaş tarafından gerekçelendiriliş tarzı biraz bunu akla getiriyor.

Biz parti olarak sınıf içerisinde bölgeler üzerinden ve bölgelerde de fabrikalar üzerinden bir politik çalışma yürütüyoruz. Ama aynı zamanda sınıf hareketinin sektörlerden oluştuğunu, bu sektörlerin sendikalarda örgütlendiğini, sendikal düzeyde merkezileştiğini biliyoruz. Bu esnek bir alan, rahat bir alan. Bu dikey sendikal alana müdahale edecek araçlar lazım bize. Orada Türk Metal-İş, burada Birleşik Metal-İş, öte yanda Çelik-İş var ve bunlar temsil etmek iddiasını taşıdıkları bu sektör üzerinden, onun adına konuşuyorlar. Biz de tam da bu sektörü kesen bir alanda meşru bir müdahale konumuna ve bunu olanaklı kılacak örgütsel bir biçime sahip olmak durumundayız. Sektörel birlik temelde bu ihtiyaca yanıt veriyor. Sendikal bürokrasiye karşı ve metal işçileri önünde, biz metal işkolunda sınıf bilinçli işçileriz, bizim de sözümüz var diyen bir tutumla ortaya çıkmanın amaca uygun esnek bir biçimi bu. Temelde sınıf bilinçli işçilerden oluşan, onlar tarafından örgütlenen, sendikal boyutta bir örgütsel biçim ve çalışmadır.

Eğer sorunu esası yönünden genel politik çalışma boyutuyla ele alsaydık, bu türden birlikleri bölgeler düzeyinde örgütleme yoluna giderdik. Bunu salt şu veya bu sektörle de sınırlamazdık. Farklı sektörlerden işçileri de kapsayan işçi birlikleri olarak düşünürdük, politik biçim ve bakışı içerisinde. Ama hayır, dikkat ediniz, biz bunu belirli bir işkolu olarak düşünüyoruz. Demek ki, sektörel birliklerin oynayacağı esaslı rol, bulundukları sektörel alanlara devrimci birer işçi odağı olarak müdahalede bulunabilmektir. Oysa siz işçi sınıfının politik tutumuyla, politik platformuyla, politik programıyla bir işçi birliği örgütlemeye kalkarsanız, bunu her bir bölgedeki bütün sektörlerdeki işçileri kapsayan bir tarzda yapabilmek zorundasınız. Nitekim geçmişte gündeme getirilen öncü işçi platformları tam da böyle düşünülmüştü, sektör ayrımı yoktu orada. Oysa sektörel birlik böyle değil, zira bölgeler değil, belirli bir sektör üzerinden kendini ortaya koyuyorlar, adlarına da yansıdığı gibi. Yarın öteki sektörlerde de benzer birlikler gündeme gelebilir, tekstil, petro-kimya vb. gibi...

Sınıf çalışması içinde bir birikimimiz, büyüyen bir etki alanımız var. Bu durumda bu etkiye kavuştuğumuz her sektörde bu birikime bir şekil vermek ve onu bir odak haline getirmek, işimizi birçok bakımdan kolaylaştıracaktır. Bir odak dedim, evet, sınıf önünde ve sözkonusu sektördeki tüm sendikal bürokrasi karşısında devrimci bir odaklaşma ve bunun bir örgütsel biçim içinde kendini varetmesi. Salt alt bölgeler ya da iller düzeyinde değil fakat aynı zamanda ulusal düzeyde de sektördeki sendikal bürokrasinin karşısına tutum ve tavır sahibi bir alternatif devrimci işçi odağı olarak çıkabiliriz, çıkabilmeliyiz, çıkıyoruz da.

Sorun metal işkolunda sendikal bürokrasiye karşı metal işçilerinin devrimci bir odaklaşmasını yaratabilmek, devrimci bakışa ve çizgiye dayalı bir mücadele hattını pratik olarak geliştirebilmektir. Esası bu bence. Bunun ötesine bugünden hiçbir sınırlama koymayız. Sınıf hareketindeki gelişmeler, bizim kazanacağımız somut mevziler, beklenmedik başka olanaklar, ortaya yeni durumlar çıkarabilir ve bizi yeni tercihlere götürebilir ya da mevcut örgütsel biçim yeni misyonlar kazanabilir. Örneğin sektörel birliğin sağladığı birikim ve etkiyle biz sözkonusu sektörde alternatif bir devrimci sendika gündeme getirebiliriz ya da birliğin kendisi giderek zaman içinde buna dönüşebilir ya da birlik etkili ve birleştirici bir devrimci sendikal muhalefet odağı haline gelebilir.

(...)

Parti politikalarının uygun araçları, bu politikalara güç ve uygulama yeteneği kazandırmanın esnek biçimleri bunlar. Ama bundan bunların parti örgütleri, ya da partinin çeper örgütleri olduğu sonucu çıkmaz. Partinin çeper örgütlenmesi tümüyle başka bir şeydir. Partinin kendi hiyerarşik yapılanması içinde temel örgütleri var, komiteler, hücreler vb. Bunları ise çalışma komiteleri, çalışma grupları, fabrika eğitim grupları vb. sarmalıyor, çeper örgütlenmeleri olarak. Çeper örgütleri, partinin, kendi çeperindeki güçleri örgütlü bir biçimde çalışmaya ve mücadeleye katma ihtiyacının bir ürünüdür. Parti böylece hem çeperindeki güçlerin güç ve enerjisinden en iyi biçimde yararlanma olanağı bulur, hem de bu yolla örgütlenmesini ve kadrolaşmasını geliştirip hızlandırır. Yeni parti üyeleri ve yeni parti organları bizzat bu çeper örgütlerinden çıkar.

Oysa burada konumuz olan şey tümüyle farklıdır. Burada biz kitle çalışmasının esnek biçim ve yöntemleriyle, buna uygun düşen araçlarla yüzyüzeyiz. Bu araçlar parti çalışmasının ihtiyaçları içinde ortaya çıksalra bile, dar anlamda parti çalışmasının ötesinde bir konum ve işleve sahiptirler.

(...)

Temelde bizim güçlerimize dayanıyor olmasını bugün için sorun etmemek gerekir. Bence bu bugün için bir avantajıdır da. Ne dediğini bilen ve bunu da disiplinli bir şekilde uygulayan bir yapı olarak... Aman bu herkesi kapsamalıdır kaygısı bugün çok kimseyi kapsamak sonucu yaratmıyor ve kapsadığı kadarıyla da soruna dönüşebiliyor. Anlaşabileceğimiz, genel esaslarda birlikte harekete edebileceğimiz güçler varsa tabii ki katmaya bakalım. Partiye yakın olmayan ama bu biçimi amaca uygun bulup da içinde yer almak isteyenler elbette çıkacaktır. Biz böylelerine kucak açarız, devrimci bir işçi odağıdır, çerçevesi budur, gel katıl deriz. Ama bu bizim için çok özel bir kaygı ve bizi yoran bir sorun olmamalı; yapamadık, bize daraldı türünden... Bugün için bu bizim müdahalemizin, bizim çalışmamızın bir aracıdır ve onu kolaylaştırmaktadır. Elbette zaman içerisinde diğeri yapılabilse daha da anlamlı olur ve bu da ortaya farklı bir zemin çıkaracaktır. Biz o zemini o günkü sorunlara da bakarak o zaman değerlendiririz. Ama Birlik bugün sendikal zemine etkin devrimci müdahalemizin amaca uygun bir aracıdır. Sendikalar alanında ve işkolları üzerinden yürüttüğümüz çalışmayı kolaylaştıran meşru bir biçimdir.