Logo
< III. Parti Kongresi aynasında kadro sorunu

Fabrika çalışmalarımızın mevcut durumu üzerine


Fabrika çalışmalarımızın mevcut durumu üzerine

“Sınıf eksenli parti” iddiasının en temel halkalarından biri, parti çalışmasında fabrika zemininin güçlendirilmesidir. Her dönem büyük önem verdiğimiz bu konuda özellikle III. Kongre sonrası süreçte ayrı bir yoğunlaşmaya gidilmiştir. Kongre iradesi, “belirlenmiş sektör ve birimler üzerinden daha etkin bir fabrika çalışması” yönelimini pratik bir müdahale planı ile birlikte bütün örgütün önüne koymuştur. Kongreden bu yana geçen zaman diliminde bu açıdan belli bir yol alındığı görülmektedir. Alınan bu yol sadece, zaten mevcut olan yönelimin güçlendirilip tüm örgütlere hakim kılınması sınırlarında kalmamış, tam da kongrenin altını çizdiği “genel planda seslenen olmaktan çıkıp, çekip çeviren, eyleme yönelten, eylem içerisinden güç toplayan ve gerisin geri bu gücü sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına yönlendiren” bir çalışmanın örgütlenmesinde anlamlı adımlar atılmıştır. Bu adımların bugünkü sonuçları tabii ki fazlasıyla yetersizdir. Gene de bu, yakalanan gelişimin önemini azaltmamakta, sadece sınırlarını göstermektedir.

Kuşkusuz ki sınıfı eyleme çekme ve eylem içerisinde ona örgütlü biçimler kazandırma çabamızın önünde sınıf hareketinin bilinen dağınık, parçalı, bilinç düzeyi geri tablosu bulunmaktadır. Ancak bu geri tabloya rağmen özellikle fabrika çalışmasında bugünkünden daha ötesini yapmak mümkündür.

Çalışmamızın son dönem verileri göstermektedir ki, hemen tüm alanlarımız önemli bir işçi ilişki ağı yaratmış durumdadır. Dahası, her alanın özel olarak yöneldiği fabrika birimleri ve sektörler mevcuttur. Buralara dönük sistemli bir propaganda faaliyeti yürütülmekte, içerden ilişki ağı yaratılmaya çalışılmakta ve daha çok sendikal biçimler altında örgütlenme çalışmaları yürütülmektedir. Son dönemde fabrika merkezli gerçekleşen bir dizi mücadeleye bakıldığında, sınıf devrimcilerinin bu mücadelelerin ya doğrudan örgütleyicisi ya da aktif bir bileşeni olduğu görülmektedir.

 

Sınıf hareketi ve müdahalemizin yönü

Fakat yakalanan bu gelişim ivmesinin sadece kendi yoğunlaşmamızın ürünü olduğu düşünmek eksik ve nesnellikten kopan yaklaşım tarzı olacaktır. Sınıf mücadelesinin mevcut düzeyi ile partinin fabrika yöneliminde çakışma söz konusudur. Sermayenin ardı arkası kesilmeyen genel saldırılarına karşın sınıf hareketi içinde bulunduğu darlığı aşamamakta, bir çıkış yaratamamaktadır. Bunda sınıf hareketinin, döne döne işlediğimiz yapısal zaafları başat faktördür. Siyasal önderlik boşluğundan sendikal bürokrasinin etkisine, oradan toplumun genel politizasyon düzeyine kadar birçok alanla bağlantılı yapısal sorunlardır bunlar. Sınıf hareketinde alttan gelen bir dalga olmadıkça, salt siyasal müdahale üzerinden alınan mesafe de belli sınırlılıklar taşımaktadır.

Sınıf hareketini geliştirme çabamızın bir yönü, hareketinin ileri kesimlerine müdahale etmek, onun önündeki engelleri aşmasını sağlayarak birleşik devrimci bir mecraya doğru ilerlemesini kolaylaştırmak ise, öbür yönü tam da bu görevin yerine getirmenin güç ve olanaklarını yaratmak için, fabrika ve işyeri merkezli işçi sınıfının “hergünkü” mücadelesine etkin ve çok yönlü bir müdahaleyi başarmaktır. Bu ikicisinde sağlanacak başarı, hareketin parçalı, dağınık ve dar olduğu bugünkü koşullarda ilkine etkin bir müdahalenin de önkoşuludur.

 

Mücadelenin kalbi fabrikalarda

Genel olarak sınıf hareketinin değil ama özel olarak sınıf mücadelesinin kalbi fabrikalarda atmaktadır. Bu genel doğru, mevcut durumda özel bir özgünlüğün de ürünüdür. Yoğun saldırı dalgasının yıkıcı etkileri esas olarak uygulamaya geçildikten sonra belirgin bir tepkiye konu olmaktadır. Haklarını korumak, çalışma koşullarını düzeltmek gibi dar bir çerçeve sahip bu tepki, eyleme döndüğü her durumda sert bir mücadelenin yolunu döşemektedir. Bu sert zeminde konumlanıp onu ileriye çekmeyi hedeflemeyen devrimci bir müdahale planının sınıf mücadelesinin bugünkü tablosu içinde güçlenme şansı neredeyse yoktur. Bunun için fabrika merkezli yönelim, sadece çok önemli olan “partinin fabrika zemininin güçlendirilmesi” yaklaşımının bir ürünü değil, sınıf hareketini içinde bulunduğu cendereden çıkarma görevinin de vazgeçilmez bir gerekliliğidir. Seçilmiş alanlar üzerinden etkin bir fabrika çalışmasının başarılması, bu müdahalenin ürünü olarak somut mevzilerin yaratılması, genel olarak sınıf hareketine daha etkin bir genel müdahale yapabilmemizin de yolunu döşeyecektir.

Mücadelenin mevcut düzeyinde taraf olamayanlar onu ileriye çekemezler. İç gündemlerden alevlenen ve kısmi dar taleplere sahip fabrika merkezli mücadelelerin içinde yer almadan, bu yönlü çatışmalara yön verecek bir taktik hat ve çalışma tarzı tutturulmadan da, fabrikaları hedef alan bir politik faaliyet zemini yaratmak elbette mümkündür. Fakat fabrika iç gündemlerinden kopan, bu gündemler üzerinden net hedeflere dayalı açık bir mücadele programı olmayan, genel gündemler ile fabrika içi gündemlerin bağlarını yeterince güçlü kurmayan bir siyasal çalışmanın, propaganda düzeyini aşabilmesi bugünkü koşullarda güçtür. Belirlenmiş her bir fabrikayı iyi tanımak, oradaki mücadele dinamiklerini doğru tespit ederek, onlara dayalı bir müdahale planı oluşturmak ve bu plan üzerinden sürekli ve sistematik bir yoğunlaşmayı gerçekleştirmek, bütün çalışma alanlarımızın temel dönemsel yönelimi olmalıdır. Bu yapıldığı koşullarda genel politik faaliyetimiz de fabrika merkezli bir taban kazanabilir.

Mevcut pratiğimize bakıldığında, alanlarımızın hedef fabrikalara hakimiyetinde belli bir düzeye sahip olduğu, söz konusu fabrikaların süreçlerinin izlendiği, bu süreçlere yer yer anlamlı müdahaleler yapıldığı söylenebilinir. Ancak söz konusu olan, belli hedefler doğrultusunda kesintisiz bir müdahale olduğunda, müdahale planlarının ve planlamalara yön veren politikaların tekdüzelikten çıkarılması, ayrıntılandırılması ve dönemsel değerlendirmeler ışığında geliştirilmesi gerekmektedir. Fabrika içinde taraf olmak pratikte büyük ölçüde içerden konumlanmaya endekslenmiş durumdadır. Bunun bir doğallığı olmakla birlikte, hedef fabrikalara yönelik özel politikaların oluşturulabildiği ve buna sınıfın kısmi taleplerine dayalı bir ajitasyonun faaliyetinin sistematik bir biçimde eşlik edebildiği koşullarda bunun ötesine geçmek mümkündür.

Mücadelenin mevcut düzeyine sıkışarak onu ileri çekmek mümkün değildir. Fabrikaların kısmı dar gündemlerine sıkışmış, bütününüyle bunun üzerine oturmuş bir siyasal çalışma ne fabrika içerisinde, ne de genel olarak sınıf mücadelesinde etkin mevziler yaratabilir. Dahası bu tür bir çalışmanın istikrarını bile koruması güçtür. İktisadi ajitasyona sıkışmış, hele hele iktisadi sorunların fabrikalarda dar yansımalarından başını kaldıramayan bir çalışmanın sınırları baştan bellidir. Bu türden bir çalışma, fabrikada söz konusu gündem ne ise bir dönem ona dayanarak belli bir gelişim yaşar, o gündem şu veya bu nedenle etkisini kaybettiğinde kendi ısrar ve iradesini dahi kaybeder. Genel bir iktisadi-politik ajitasyonu içinde barındırmayan, toplumun temel sorunlarını döne döne işlemeyen bir yönelim, mücadele için gerekli irade ve donanımı da açığa çıkaramaz.

Bu açıdan fabrikanın mevcut iç gündemlerine sıkışmadan, saldırıların esas kaynağı olan sömürü düzenine karşı bir bilinç yaratmak, işçileri böyle bir mücadeleye doğru sevketmek, müdahalemizin esas yönünü oluşturur. Değişik nedenlerle, daha çok da “fabrikadaki mevcut durum” gerekçesi ile siyasal ajitasyonu sınırlayan, siyasal bilinç taşıma ve örgütleme çabasını iç gündemlere müdahaleyi esas almak adı altında gölgede bırakan bir yaklaşımın geleceği olmaz. Bazı sendikal çalışmalar sırasında yaşanan, bütün müdahaleyi sendikacıların yapmadığı görevleri üstlenmek üzerinden kurgulayan bir faaliyetin sonuçsuzluğu bu açıdan en iyi örnektir.

Seçilmiş hedeflere dönük fabrika çalışmamızın diğer bir yönü, ilki ile bağlantılı tarzda, sistemli bir siyasal ajitasyonla bu fabrikaların ablukaya alınmasıdır. Bugün belli bir düzeyde gerçekleştirdiğimiz bu çalışma nicelikten çok nitelik olarak geliştirilmeye muhtaçtır. Bildiri, afiş kullanmak gibi materyal merkezli bir yaklaşımdan çıkıp, özel eğitim gruplarına yönelmek, tartışma grupları oluşturmaya çalışmak, merkezi materyallere bağlı kalmadan her türlü toplumsal sorunu fabrikaya taşımak vb. üzerinden şu anki tekdüzeliği aşmak gereklidir.

Bültenler ve fabrika bildirileri

Bültenler ve özel fabrika bildirilerinin süregiden fabrika çalışmalarımızda işlevsel araçlar olarak öne çıktığı birçok örnek üzerinden görülebilmektedir. Bültenler gelinen yerde belli bir düzey yaratmış olsa da, hala da bazı bültenlerimizin çıktığı alanın sektörel ve fabrika merkezli politikalarının taşıyıcısı olma noktasında zorlandığı söylenebilinir. Dönemsel olarak yoğunlaşılması gereken somut hedeflere odaklanmış mücadele çağrıları iken, genel ve kuru bir ajitasyonla sürekliliğini sağlayan örnekler de az değildir. Bu durum aynı zamanda söz konusu bölgelerin özel sektör ve fabrika politikaları oluşturma noktasındaki zorlanmalarının ve belli alanlara yoğunlaşmada hala da istenilen düzeye ulaşamadıklarının göstergesidir.

Bültenlerin asıl misyonu olan popüler politik ajitasyon alanında da katedilmesi gereken bir mesafe mevcuttur. İşçilerin bugün kavradıklarının ötesini vermek, somut sorunlar üzerinden güçlü politik teşhirler yapabilmek, merkezi politikaların özgünleştirilmesine dayalı popüler söylemlerle ama ortak bir siyasal eksen üzerinden kitlelere gitmeyi başarmak ihtiyaç olmayı sürdürmektedir. Kendi içinde fazlasıyla önemli olan işçi yazılarının buna rağmen bültenlerin düzeyini düşürdüğü bir gerçektir. İşlevselliği nedeniyle bu yazılardan vazgeçemeyeceğimize göre, kadrolarımız ve ileri güçlerimiz tarafından kaleme alınan yazıların, daha fazla emek harcanarak ve toplam politikalarımız ışığında yazılması gereklidir.

Son dönemde özellikle kampanya vesilesiyle ve ücret zamları döneminde daha yaygın olarak kullandığımız özel fabrika bildirilerine gelince, bunların sistemli hale getirilmesi, özellikle belirlenmiş alanlar üzerinden sürekliliğinin sağlanması önemlidir. Fabrikalara dönük toplam müdahalemizin bir parçası olarak gündeme gelen ve içerden kullanılan özel fabrika bültenleri ve bildirileri de elverişli yerlerde yaygınlaştırılmalıdır.

Öncü mücadele deneyimleri yaratmak

Son dönemde yaşanan gelişmenin önemli dayanaklarından birinin yoğun sömürü altında haklarını korumaya çalışan işçilerin arayışları olduğunu söyledik. Bu türden bir arayışın kapsamı hakkında bilgi edinmek için sendikaların son dönemde yaşadığı “örgütlenme seferberliklerine” bakmak bile yeterlidir. Hemen hemen hiçbir şey yapmadıkları halde birçoğu son dört yılda yaşadığı büyüme ve toparlanmadan söz etmektedir. Esasta birçok işçi sendika kapılarından geri çevrilmekte ya da sürecin bir yerinde yarı yolda bırakılmaktadır. Yoğun hak gasplarının yolaçtığı bu sendikal yöneliş fabrikalardaki örgütlenme arayışının varlığını anlatması açısından önemlidir.

Bu imkanları gereğince değerlendirmek, öncelikle daha yaratıcı ve yüzü eyleme dönük bir tarzının çalışmaya hakim kılınması ile mümkündür. Tek tek fabrikalarda ortaya çıkmış mücadele arayışlarına etkin müdahale edilerek sınıf hareketinin genelini sarsan çıkışlar yaratılamayacağı açıktır. Fakat eyleme dönen arayışların toplam olarak hareketi etkilediği, ona canlılık kattığı da görülmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak, bugünkü koşullarda mücadeleyi diri tutmak, sınıfın diğer bölüklerine mesaj vermek açısından önemlidir. Direniş eylem ve örgütlenme girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlandığı koşullarda sınıfın diğer bölüklerini kötü etkilediği genelde kabul gören bir olgudur. Bu görüş tamamen yanlış olmasa da, ciddi bir mücadeleye konu olduğu koşullarda, işçilerin bu tür girişimlere artık belirgin bir sempati ve saygı ile yaklaştığı görülmektedir.

Bizim açımızdan da büyük-küçük kitlesel-tekil her türden mücadele ve direnişin, etkimizi yaymanın, mücadele çağrısını sınıfının geniş kesimlerine ulaştırmanın güçlü bir aracı olduğunu örnekler göstermektedir. Bu örnekleri çoğaltılabilmeli, bu yönde daha somut planlamalar yapılmalıdır.

Bu açıdan yer yer kendini gösterebilen tutuk, güvensiz, uzun vadeli bakmak ve şartları olgunlaştırmak adı altında örgütlenmeyi ve mücadeleyi erteleyen yaklaşımlar geride bırakılmalıdır. Fabrikadaki dinamikleri doğru tespit etmek ve bunları mümkün olan en kısa zamanda mücadeleye, örgütlenmeye yöneltmek ve her bir örgütlenme ve mücadele girişimini büyük bir ciddiyetle ele alıp büyüyüp güçlenmesi için tam bir seferberlik içinde olmak tüm çalışma alanlarımız davranış biçimi olmalıdır.

Öncü konumdaki bir parti her zaman stratejik bir bakışaçısıyla hareket etmek, bu çerçevede soluklu davranmayı bilmek, orta ve uzun vadeli hedefler doğrultusunda çalışmasına yön vermek durumundadır. Partimiz bu gerçekliğin hep farkında olmuş, yönelimlerini buna göre belirlemiştir. Bu uzun vadeli hedeflere doğru yol almak için şimdi ihtiyacımız daha fazla direniş, eylem ve mücadeledir. Zira sınıf hareketinin mevcut durumu buna uygun bir zemine doğru yol almaktadır.

Sınıf hareketi gibi partilerin gelişim süreci de sıçramalı olur. Partinin fabrika zemine kavuşması, birer birer fabrikaları kazanan doğrusal bir büyümenin değil kazanılan her bir fabrikanın, yaratılan her bir mücadele deneyiminin, her bir başarılı örgütlenmenin diğerlerini etkilemesi, politik etki ve gücümüzün genele yayması ile sağlanacaktır. Ancak böyle bir partinin müdahalesi sınıf hareketinin tıkanan mücadele kanallarını açabilir. Ancak böyle bir parti kitle hareketinin önünü açmada temel bir rol oynayabilir.