Logo
< Partinin pratik faaliyetlerinden

Örgütçü kimliğimizi güçlendirelim!


Yeni dönem hedeflerimizi kazanmak için… 

Örgütçü kimliğimizi güçlendirelim!

Faaliyetimiz içerisinde işçi, emekçi ve gençle tanışıyor, onları politik süreçlerimizin bir parçası haline getiriyor, harekete geçiriyoruz. Ancak bu ilişkileri örgütlemekte, siyasal bağımızı ileriye taşımakta zorlanıyoruz. Gündelik koşuşturmaca içinde onlarla gereğince ilgilenememek, önemli bir bölümüyle bağlarımızın giderek zayıflamasına yol açıyor. Bu durum parti saflarına yeni güçleri örgütlememizin önünde bir engele dönüşüyor.

Bu sorun partinin yeni dönem hedeflerinin kazanılmasında kilit bir önem taşıyor. Zira sözkonusu olan, parti çalışmasının nicel ve nitel olarak güç biriktirmesidir. Sorunun özü ise, faaliyeti parti ve devrim davasının ihtiyaçlarına uygun bir şekilde örgütlemeyi başarmak, bu çerçevede örgütçü kimliği geliştirmektir.

“Örgütçülük” devrimci kimliğimizin bir parçasıdır. Bu konunun bir yanı inisiyatifli yerel çalışma sorunuyla ilintiliyken, diğer yanı kadrolarımızın ideolojik kimliğinin gelişimi ve örgüt yaşamını daha ileriden devrimcileştirme sorunuyla bağlantılıdır.

Partimizin onyılları bulan birikim ve deneyiminin tüm parti güçlerine maledilememiş olması, örgütçü kimliğin gelişimini de güçleştiriyor. Bu nedenle, güçlerimizin gelişimlerini politik faaliyeti içinde hızlandıracak çok yönlü bir ideolojik-örgütsel eğitim önem taşıyor. Fakat bu noktada tüm yoldaşların da iradi bir çaba sergileyebilmesi gerekiyor.

Marksist bakışaçısıyla toplum yaşamını ve gündelik ilişkileri yorumlayıp değerlendirmeyi başarabilmek örgütçülük sorununda da vazgeçilmez bir yerde durmaktadır. Dünya görüşümüze, onun devrimci yöntemine hâkim olmamak, karşımıza çıkan olanakları görüp değerlendiremememize, doğru bir şekilde yorumlayamamamıza yol açmaktadır.

Bir devrimci kendi sınıf çizgisine ve ideolojisine yaslanarak saflarını nicel olarak güçlendirmek isteği ve azmiyle dolu olmalıdır. Bu doğal bir devrimci kimliksel özellik, devrimci misyonun bir gereğidir. Örgütçülüğün özel bir sorumluluk ve yetenek değil, devrimci komünist kimliğin doğal bir parçası olduğunu göz önünde bulundurmalıyız. Etkilediğimiz güçleri örgütleyip ileri çekmenin araç, yol ve yöntemlerine yoğunlaşmalı, bu çabayı süreklileştirmeliyiz.

Faaliyet alanlarında kurduğumuz ilişkiler sürekli olarak değişiyor, ciddi bir sirkülasyon yaşıyoruz. Eylem ve etkinliklere katılan kitlemizin büyük oranda değişmesi bu açıdan önemli bir veridir. Bir başka sorunumuz ise aynı ilişkilere daralmak ve üretememek oluyor. İlişki kurduğumuz kitlede farklılaşma bir yere kadar anlaşılır. Önemli olan, gelişme potansiyeli taşıyanları tespit ederek, onlara dönük ciddi bir emek harcamayı başarabilmektir. Ancak bu noktada uzun soluklu bir yaklaşım sergileyemiyor, yüzeysel bağlar kurmanın ötesine geçemiyor, bir süre sonra bu ilişki zeminini dahi kaybediyoruz. Burada ilişkilerimizin ihtiyaçlarını, kişilik özelliklerini, eğilimlerini vb. gözetmemek yaptığımız hatalardan biridir. Nesnel değerlendirme yapmak konusunda yaşadığımız zorlanma da bunda rol oynuyor.

Kitle ilişkilerimizle çok yönlü bağlar geliştirmeyi, yaratıcı yol ve yöntemlerle ilişkiyi süreklileştirmeyi başarmak durumundayız. Daha çok pratik süreçler üzerinden onlarla temas kurmak bir zaafiyetin göstergesidir. Doğru bir değerlendirme yapabilmek için onları tanımaya çalışmak, bağları güçlendirmek için gereken emeği harcamak gerekiyor. Günü kurtaran değil uzun vadeli bir kavrayışla kitle bağları kurmayı kılavuz edinmek, örgütçü kimliğin temel bir gereğidir.

Kitle ilişkilerimizin geliştirilebilmesi, doğru bir gözlemleme ve değerlendirme üzerinden mümkündür. Genelde karşılaştığımız, ilişkilerimizin bütünlükten yoksun bir şekilde “iyi” ya da “kötü” ifadelerine sıkıştırılarak değerlendirilmesi olabiliyor. Emek harcamak yerine kısa zamanda sonuç almak bakışıyla hareket edilebiliyor. Partimizin hedeflerini hızla hayata geçirme kaygısıyla, ilişkilerimizin düzeylerini gözetmeden, subjektif davranabiliyoruz. Sabırlı olmalı, ancak hiçbir ilişkimizin gelişimini kendiliğinden bir sürece bırakmamalıyız.

Hedef fabrikalar üzerinden derinleşen ve mevziler kazanmaya kilitlenen bir faaliyetten sözediyoruz. Pek çok fabrikada ilişki kuruyor, taban örgütlenmeleri oluşturuyoruz. Bu fabrika hedeflerini güvenceye almanın ve derinleşebilmenin yolu da, işçilerle bağların güçlenmesinden, süreklileşmesinden ve en ileri olanları saflarımızda örgütlemeyi başarmaktan geçiyor. Bunun için sosyal ve siyasal yönleriyle gelişkin bağlar kurabilmeli, çok yönlü güven veren bir tarzı oturtabilmeliyiz.

İlişkilerimizi aile yaşamı, kişilik özellikleri, ilgi alanları vb. üzerinden tanıyabildiğimiz ölçüde, ilişkiyi derinleştirme ve müdahale imkanımız artacaktır. Yaşadıkları sorunlara devrimci bir yaklaşımla çözüm bulma çabası içinde olmalı, sosyal-kültürel ihtiyaçlarını ideolojik duruşumuza uygun bir biçimde yanıtlayabilmeliyiz. Rutinleşen ilişkilerden uzak durmalı, üretken maddi zeminler oluşturacak bir yaratıcı bakışla hareket edebilmeliyiz.

B. Emek