Logo
< Haziran Direnişi üzerine notlar

Haziran Direnişi, devrimci önderlik ve inisiyatif


Haziran Direnişi,
devrimci önderlik ve inisiyatif

Geçtiğimiz aylar bir kez daha kitle eylemlerine, direnişlere ve sokak çatışmalarına tanıklık etti. Yıllar içerisinde büyüyen öfkeleriyle meydanlara inen yüzbinler emperyalist-kapitalist dünyanın efendilerine korku salmaya devam ediyorlar.

Türkiye’de onyıllardır mayalanan öfkenin Gezi Direnişi ile büyük bir patlamaya dönüşmesi, Brezilya’da sosyal sorunlar karşısında kitlelerin isyan etmesi ve Mısır’da gelişen hareketin İhvan yönetimini alaşağı etmesi, içerisinden geçtiğimiz tarihi dönemin güncel örnekleri olarak yaşandı/yaşanıyor. Bu aynı süreçte dünyanın değişik bölgelerinde yaşanan kitle eylemlerini, grevleri ve sokak çatışmalarını da bunlara eklemek gerekiyor.

Devrimci önderlik ve devrime hazırlık!

“Tarih sınıf savaşları tarihidir”... Komünist Manifesto’nun bu veciz cümlesi, komünistler açısından içinden geçmekte olduğumuz günleri doğru ve bilimsel bir temelde değerlendirmek için tam bir kılavuz ipi olarak ele alınmalıdır. Zira toplumsal-tarihsel süreçler ve kitle hareketleri, sınıfsal çelişkilerden, onların döne döne ürettiği sorunlardan bağımsız şekillenmezler. Tersine toplumsal gelişmeler, sınıf çelişkilerinin ve mücadelelerinin bir sonucu olarak gündeme gelirler. Türkiye’yi sarsan büyük Haziran Direnişi de bu zemin üzerinde şekillenmiştir.

O halde devrimci önderlik ve devrime hazırlık sorununu öncelikle sınıfsal bir düzlemde ele almak, Haziran Direnişi’nin “önderlik” sorunlarına öncelikle buradan bakmak gerekiyor.

31 Mayıs’ı Hazirana bağlayan gece patlak veren büyük direnişin en temel zaafiyet alanı, politik ve örgütsel açıdan devrimci bir önderlikten yoksun olması idi. Bu durum, bunu başarabilecek, dahası hareketi bir adım daha ileri taşıyacak yegâne sınıfın, işçi sınıfının verili tablosundan bağımsız değildir. Hareketin ihtiyaç duyduğu önderlik pratiğini sergileyebilecek olan işçi sınıfı, Haziran Direnişi’ni örgütsüz ve dağınık bir şekilde karşıladı. Böyle bir harekete önderlik edebilecek bir sınıfsal örgütlülükten (sendikal planda dahi) yoksun idi. Bu nedenle kitle hareketi burjuvazinin farklı kesimleri karşısında savunmasız kaldı. Devrimci önderlikten yoksun kalan kitle hareketi hızla burjuvazinin ve küçük-burjuvazinin politik temsilcilerinin yönlendirmelerine açık hale geldi. Fakat büyük bir çaba harcasalar da, bu sınıflar hareketin inisiyatifini tam olarak ele alamadılar.

Dünya da yaşanan gelişmeleri erken bir tarihte değerlendiren ve yeni bir “bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemi” içerisine girildiğin tespitini yapan komünistler, devrime hazırlığı ivedi bir görev olarak tanımladılar. Devrime hazırlık üzerinden bir dizi sorumluluğun altını çizerek, özellikle işçi sınıfı içerisinde mevziler kazanmayı ve bu hedefle hayata geçirilen sınıfı devrime kazanma pratiğini yakalanması gereken temel halka olarak ele aldılar.

Zira tamamen nesnel koşullar üzerinden şekillenen ve toplumun derinliklerinde mayalanan kitle hareketleri kendisini patlamalar olarak ortaya koyduğunda, sürece yön vermek ve önderlik edebilmek için hazırlıklı olmak büyük önem taşımaktadır. Eğer kitlelere yön verebilecek bir konumlanışa sahipseniz, bunun politik ve örgütsel zeminlerini sağlam bir şekilde önden inşa edebilmişseniz, hareket patlak verdiğinde hızla inisiyatifi ele alabilir, hareketi devrimci bir mecraya yönlendirebilirsiniz. Bu ise en başta işçi sınıfı içerisinde politik ve örgütsel olarak mevzilenmek, sınıfın öncü kesimlerini devrime kazanmakla mümkündür.

Türkiye’yi sarsan büyük Haziran Direnişi, komünistlerin bu tespitini olgusal olarak bir kez daha doğrulamış oldu. “Devrime hazırlığın” kritik önemi bizzat hayatın içerisinde somutlandı.

Komünistler Haziran Direnişi üzerinden yaşadıkları sınanmanın tüm somut sonuçlarını döne döne değerlendirmeli, devrimci önderlik ve devrime hazırlık bakışı üzerinden sonuçlar çıkarabilmelidirler.

Devrimci önderlik ve ideolojik donanım

Komünistler olarak en önemli üstünlük alanımızın marksist dünya görüşü temelinde inşa ettiğimiz ideolojik kimliğimiz olduğunu sıklıkla vurgularız. Gelişim süreçlerimizde önümüze çıkan zorlukları aşmaktan sınıflar mücadelesinin görev ve sorumluluklarını omuzlamaya kadar, ideolojik kimliğimiz belirleyici bir yer tutmaktadır.

İşte sahip olduğumuz bu üstünlük alanı (ideolojik donanım), kitlelerin harekete geçtiği günlerde devrimci önderlik pratiği açısından kilit bir rol oynamaktadır ve oynayacaktır. Zira toplumun birçok katmandan oluşan değişik kesimlerinin harekete geçtiği, yer yer karşı karşıya geldiği ve farklı politik güçlerin devreye girdiği karmaşık bir süreçte yolunu bulmak, her şeyden önce sarsılmaz bir ideolojik kimliğe sahip olmayı gerektirir. İkincisi, devrimci bir önderlik pratiği ortaya koyabilmek için hareketi tarihsel ve toplumsal ilişkiler içerisinde kavrayabilmek büyük bir önem taşımaktadır. Bu ise sağlam bir teorik donanımı gerektirir.

Eğer marksist dünya görüşü ile gereğince donanmamışsanız, sokakları saran kitle hareketi sizi de içerisine alır ve sürükler. Harekete önderlik etmek bir tarafa, hareket sizi kendisine benzetir, rengini verir ve aktığı yöne doğru taşır.

Bunu görmek için reformizmin Haziran Direnişi sürecindeki pratiğine bakmak yeterli olacaktır. Patlayan kitle hareketi bu çevreleri hızla aşmış, hareketin önüne geçemeyen reformizm, militanlaşan ve direnmekte kararlı olan kitlelerin arkasından yürümek durumunda kalmıştır. Tüm “barışçıl” eylem çağırılarına ve hareketi bu düzlemde tutma çabalarına rağmen, kitleler fiili, meşru ve militan bir direniş pratiği ortaya koymuş, bu çevreler ise istemeyerek de olsa barikat başlarına gelmek zorunda kalmıştır.

Kitlelere önderlik ve bir kez daha “darlığı kırmak” üzerine

Biz komünistler açısından ise sorun bambaşkadır. Zira süreç boyunca hareketi ileri taşımak için tutarlı-militan bir pratik ortaya koymuş bulunuyoruz. Sistematik olarak harekete yönelik devrimci müdahalelerde gerçekleştirdik. Yukarıda altını çizdiğimiz gibi, bunu sağlam bir dünya görüşüne, devrimci bir sınıf çizgisine sahip olmamız sayesinde başarabildik.

Fakat sürece müdahale açısından yeterli mevzilere ve bu mevzileri tutacak kitleselliğe sahip olamamak, harekete yön vermemizi fazlasıyla zorlaştırmıştır. Özellikle son süreçte öne çıkardığımız “darlığı kırmak” çağırısı, tüm yakıcılığını direniş günlerinde fazlasıyla hissettirmiştir. Bu hem devrimci sınıf politikalarını kitle hareketine taşımak açısından böyle olmuştur, hem de bizzat direnişi yönlendirmek ve yönetmek bakımından.

Hareketin kitleselliği ve yaygınlığı karşısında yaşanan darlık, devrimci müdahalenin etkisini de doğal olarak sınırlamıştır. Merkezi alanlara müdahale ederken yerellerde yeterince var olamamak ya da tam tersi bir durumla karşılaşmak, içerisinde bulunduğumuz darlığın bir sonucudur. Komünistler hızla bu sorunu geride bırakmak, “darlığı kırmayı” devrime hazırlığın temel sorumluluk alanlarından birisi olarak ele almak zorundadır. Zira Türkiye toplumu yeni kitle hareketlerine, barikat savaşlarına ve devrimci kalkışmalara gebedir. Parti bu süreçleri göğüsleyecek bir büyümeyi hızla başarmak, ideolojik-politik olduğu kadar pratik planda da kitlelerin devrimci isyanına önderlik edecek bir kapasiteye ulaşabilmek durumundadır. Darlığı kırmak, her şeyden önce bu nedenle ertelenemez bir ihtiyaçtır.

Kitle hareketi, politik açıklık ve devrimci inisiyatif

Kitle hareketine önderlik pratiğinin önemli halkalarından birisi de devrimci inisiyatiftir. Zira inisiyatif pratik açıdan tayin edicidir, yeri geldiğinde çatışmanın sonuçlarını belirleyebilir.

Haziran Direnişi bunun sayısız örnekleriyle doludur. Hareketin en hassas süreçlerinde alınan bir karar ya da pratik bir müdahale kitle hareketinin gelişimi üzerinde belirleyici olabilmiştir.

Devrimci inisiyatif her şeyden önce politik planda açıklık taşımayı gerektirir. İnisiyatifi ele almak için hareketin tablosu, seyri, güçler dengesi ve yönelimleri üzerinden kafaların açık olması gerekir. Nerde nasıl bir hamle yapılacağı, nerede esneklik gösterileceği ya da nerede katı bir tutum alınacağı, direnişin o canlı özünü yakalamakla mümkün olacaktır. Bu nedenle komünistler, devrimci önderlik misyonunu hayata geçirmek için, gelişen kitle hareketini döne döne incelemek, politik sonuçlar ve görevler çıkarmak durumundadır.

Bunu başarmanın yolu öncelikle kitleler içerisinde güçlü ve yaygın mevzilere sahip olmaktan geçmektedir. Bu nedenle hareketin nabzının attığı her yerde olabilmek gerekmektedir.

Etkili ve bütünlüklü bir inisiyatif geliştirmek açısından bir başka önemli alan parti yayınlarıdır. Parti yayınları direniş mevzileri üzerinden düzenli olarak beslenmeli, belirlenen politikalar hızla ve etkili bir şekilde yayınlar aracılığıyla kitlelere mal edilebilmelidir.

Devrimci önderlik üzerinden çerçevesini çizdiğimiz bu görevleri yerine getirebilmek açısından her zamankinden daha fazla imkanlara sahibiz. Komünistler bu imkanları etkin bir şekilde değerlendirmeli, kitlelerin devrimci isyanlarına ve güçlü fırtınalara yönelik hazırlıklarına hız vermelidirler.


Üste