Logo
< 100. yılına doğru Büyük Ekim Devrimi - A. Eren

“Küba, nihayet geleceğinin efendisi oldu!” - Fidel Castro


Moncada Garnizonuna saldırı, o gün için devrimin zaferi demek değildi, fakat yurdumuza sosyalizmin kapılarını açan ulusal kurtuluş programını çizdi ve yol gösterdi. Tarihteki taktik gerilemeler, daima, bir yenilgi anlamına gelmez. (...) Bazı koşullarda, geleceğin yolunu döşemede önemli olan şey, kavga ve devrimci faaliyet için inatçı iradedir. Moncada olmasaydı Granma olmayacaktı, Sierra Maestra’da hiçbir mücadele ve 1 Ocak 1959’un olağanüstü zaferi olmayacaktı. Aynı şekilde, 1868 ve 1895’in destansal mücadelesi olmasaydı, Küba, Amerika’daki ilk bağımsız ve sosyalist ülke olmayacak, fakat iğrenç Yanke emperyalizminin ancak bir başka devleti olacaktı. Ulusal duyarlılık sonsuza dek hayâl kırıklığına uğratılacak ve hatta güzel toprağımızda İspanyolca konuşulamayacaktı. Bugünün bağımsız, devrimci ve sosyalist anavatanı, oğullarının kanı ve fedakârlığı üzerinde kurulmuştur.

Moncada’ya saldırıdan beş yıl beş ay ve beş gün sonra, Küba’da Devrim muzaffer oldu. (...)

Sadece en kararlı eylem gerekli değildi, aynı zamanda devrimciler için kurnazlık ve esneklik de gerekliydi. Her aşamada, devrimci hareketin ve halkın zaten (yerine getirmeye) hazır olduğu gündemin amaçları ileri sürüldü ve açıklandı. Ayaklanma mücadelesi döneminde sosyalizmin açıklanması halk tarafından anlaşılamayacaktı ve emperyalizm ordularıyla doğrudan ülkemize müdahale etmiş olacaktı. O günlerde Batista’nın kanlı zulmünün devrilmesi ve Moncada Programı bütün halkı birleştirdi. Sonraları, etkin ve muzaffer devrimin ilerlemesi duraksamadığında, kimine göre, devrim yanlış yola saptırılmıştı. Fakat bu kimseler gerçek hiyanetin Devrimi yan yolda durdurmak olacağını gözönüne almayı ihmâl ettiler. Burjuva ve emperyalist hakimiyetini ve insanın insan tarafından sömürüsünü korumak için mütevazi halkın binlerce evladının kanını dökmek, 1868’den bu yana, gelecek için, adalet ve vatanın ilerlemesi için dövüşen ve ölenlerin tümüne küçük düşürücü şekilde ihanet etmek olacaktı.

Devrim gerilemeler karşısında asla durmadı. Moncada ve Alegria de Pio, bu iki acı yenilgi, mücadelenin gidişini engellemedi. Mücadele, Sierra Maestra’da, yedi silahla yeniden başlamıştı. iki yıl içinde, güya yenilmez sanılan, zülüm ordusu yok edilmişti ve muzaffer halk bir zamanlar ulusa çevrilen 80.000 tüfeğin sahibi olmuştu. Bu savaş, insanın kararlılığının ve devrimci iradesinin esinlendirici bir örneğiydi. Mücadelenin son aşamasında, devrimci silahlı savaşçılar 3.000 kişiden biraz fazlaydı. Silahlar çarpışmada düşmandan alınmıştı. Son bağımsızlık savaşımızda herhangi bir dış ülkeden hiçbir yardım alınmadı. Orta sınıfların desteğiyle, İsyan Ordumuzdaki işçilerimiz ve köylülerimiz diktatörlüğü yıktı, askerî aygıtı parçaladı ve yurdun tam bağımsızlığını kazandılar. Devrimci genel grevle, işçi sınıfı nihaî savaşa kesin bir katkıda bulundu. Devrimimizin bu parlak başarısı, bir olgu olarak, dış dünyada hemen hemen hiç bilinmez. Bunun hakkında yayınlanan şeyler, bir hikâye biçiminde ve akla estiği şekilde yayımlanmıştır, fakat bunun sistematik ve belgesel tarihinin yeniden yazılması gerekir.

Emperyalizmin son anda yaptığı bütün manevralar -askerî darbe, geçici hükümet vb.- boşa çıkarıldı. Emperyalizm şimdi, ezici bir ordusu olmayan bir Lâtin Amerika ulusu ile ve silahlı bir halk ile boy ölçüşmek zorundaydı. 1 Ocak 1959’un önemi buydu. La Demajaguâ Haykırışı’ndan doksan iki yıl sonra, Küba, nihayet geleceğinin efendisi oldu ve kahramanca ölenlerin bayrakları yurdumuzda zaferle dalgalandı.

Bu, yalnızca 26 Temmuz Hareketi’nin eseri değildi. İşçi sınıfının en iyi unsurlarını biraraya getiren Marksist-Leninist Parti, evlatlarının çoğunun yaşamını feda ederek, kanı pahasına yüksek bir bedel ödedi. Devrimci Directoria savaşçıları saygınlıklarını 13 Mart 1957’deki Başkanlık Sarayı saldırısı gibi, pekçok kahramanca olaylarda sağladılar ve ayaklanma mücadelesinde etkin bir rol aldılar. Şanlı Komünist Partimiz bu dönem ve kökenlerden ortaya çıktı.

 (Küba Komünist Partisi 1. Kongresi – Belgeler, Sorun Yayınları, s. 27-29)