Logo
< Sınıf çalışması, kolektivizm ve kadroların rolü

Bahar süreci ve kadın işçi çalışması


Bir süredir kadın işçi çalışmasına yükleniyoruz. Kuşkusuz bu yüklenmeyi sınıf çalışması hedeflerimizin bir parçası olarak ele alıyoruz. Sınıf zemininde bir kadın çalışmasına yapılan özel vurgular, bu alana dönük yönelimi, yoğunlaşma ve derinleşmeyi sağlamış bulunuyor. Henüz mevziler yaratamamış olsak da, son dönemlerde yoğunlaşan çalışmalar ve gerçekleşen etkinlikler kadın çalışmasına bakışımızı ve perspektiflerimize uygun yönelimi pekiştiriyor, çalışma adım adım kendi zeminine oturmaya başlıyor.

Bu çalışmada asıl ihtiyacımız, “yönelimi” aşan bir pratik sergileyebilmek, kadın işçi mücadelesinde etkin bir taraf haline gelebilmek için mevziler yaratabilmektir. Bu hedef doğrultusunda çalışmanın sürekliliğini sağlamanın yanı sıra kendi zemininde devrimci politika üretebilme eksikliğine yüklenmek bir ihtiyaç. Çelişkiler yığını olan ülkemizde kadın işçileri de doğrudan ilgilendiren bir dizi gelişme yaşanıyor. Çalışma yaşamını tümüyle esnekleştirme yönündeki saldırı politikalarından sermaye sınıfının kapsamlı saldırılarına ve bir dizi toplumsal soruna kadar pek çok gelişme karşısında, fabrika zeminleri başta olmak üzere, kadın işçilere yönelik gündelik bir siyasal faaliyeti örgütleyebilmek gerekiyor. Tam da bu noktada zorlanma yaşıyoruz. Gündelik politikada ustalaşma ihtiyacı kendini dayatıyor.

Daha somutlayarak ifade etmek gerekirse, siyasal bilinç kazandırma hedefiyle kadın işçileri de doğrudan ilgilendiren sorunları ve gelişmeleri onlara taşıyabilmek gerekiyor. Emperyalist savaş ve saldırganlık politikalarından düşük ücretlere, kiralık işçi bürolarına, toplumda her geçen gün tırmanan şiddet sorununa vb., kadınların yaşamının dolaysız bir parçası. Tüm bunların kadın işçiler ve daha genelde işçi sınıfı için ne anlama geldiğini, saldırıların sınıfsal arka planı ile birlikte kadınlara taşımalı ve bu sorunlar karşısında harekete geçirmeyi hedeflemeliyiz.

Bunun için, birincisi, kadın işçilere yönelik propaganda-ajitasyon faaliyetinin süreklileşmesi gerekiyor. İkincisi ve bugün aynı zamanda üzerine yoğunlaşmamız gereken nokta, sorunlar ve gelişmeler karşısında kadın işçilere tutum aldıracak, tepkilerini açığa çıkaracak yol, yöntem ve araçları yaratabilmektir. Örneğin, Ankara katliamı sonrasında, bir tekstil fabrikasında siyah kurdele takma tutumunun örgütlenmesi, katliamın boyutu karşısında basit bir tepki olmakla beraber sınıf içindeki çalışma açısından fazlasıyla anlam taşımaktadır. Zira, kadın işçilerle tartışmayı daha güçlü yapma imkanı sağlamakta, tutum aldırmaya kolaylaştırmaktadır. Bir takım mevzilerden yoksunluğumuz, böylesi tepki ve tutumların hayata geçirilmesinde zorluklar yaratsa da, asli sorunumuz “gücün olmaması”ndan kaynaklanmıyor. Politik çalışmadaki tekdüzelik, propagandaya sıkışan çalışma tarzı algısı, sorunları genelliği içinde alan, özgülleştirmekten uzak bakışımız belirleyici olabiliyor. Bunun için politik çalışmanın sorun ve ihtiyaçları çerçevesinde daha güçlü bir müdahale gerekiyor. 

Önümüzdeki süreçte, kadın işçi çalışması kapsamında, güçlerimizin ve olanaklarımızın sınırlarına takılmadan, gerek merkezi planda gerekse de yerel inisiyatif alanında gündelik çalışmada devrimci politik müdahaleyi güçlendirmek, bu temelde politika üretme alanına yoğunlaşmak, bunun sorunlarını tartışmak bir ihtiyaç.

 

Bahar süreci ve devrimci politik çalışma

Bahar sürecinde sınıf mücadelesi için önemli tarihsel günler birbirini izliyor.  Çalışmamız kuşkusuz takvimsel gündemlere dayanmıyor. Ancak kitle mücadelesi açısından önem taşıyan bu günler, egemen sınıflar ile işçi ve emekçilerin, yani karşıt sınıfların güçlerinin sergilendiği bir gün olma özelliği taşıyor.

Yoğunlaştırılmış ve eylemsellikle de birleşen bir süreç olarak ele aldığımızı bahar döneminde işçi sınıfının kendi duruşunu sergilemesi ve sınıf tavrını koyması önem taşıyor.

Bahar sürecinin ilk halkası olan 8 Mart’ı geride bırakmış bulunuyoruz.

Kürt halkının direnişinin sembolü haline gelen Newroz'da, vahşi katliamlar ile karşı karşıya kalan Kürt halkının haklı ve meşru taleplerini sınıfın içinde işlemek ve dayanışma çağrısını yükseltmek durumundayız. Sınıfın birliği ve halkların kardeşliği temelinde kadın işçiler içinde de propagandayı yükselterek, şovenist etkiyi kırmaya dönük sistematik bir çaba harcamalıyız.

1 Mayıs ise çok daha ayrı bir yerde durmaktadır. İşçi sınıfının uluslararası birlik ve dayanışma günü, kendi başına bir mücadele günü değil, işçi sınıfının kendi talepleriyle alanlara çıktığı, gelişmeler karşısında kendi sınıf tutumunu ortaya koyduğu ve gücünü gösterdiği bir gün olma özelliği taşıyor. Dolayısıyla kadın işçi ve emekçilerin kendi taleplerini ortaya koymaları, sermayenin pervasız saldırıları karşısında işçi sınıfının bir parçası olarak mücadele içinde yerlerini almaları önem taşıyor. Aylardır sergilenen devlet terörüne, estirilen gerici atmosfere rağmen işçi sınıfının ve onun bir parçası olarak kadın işçilerin 1 Mayıs'ta mücadele alanlarında yerini alması, sınıf mücadelesi açısından ayrı bir yerde duruyor.

 

Güçlü bir faaliyet!

Bahar sürecinin öne çıkan eylemsel süreçleriyle birlikte kadın işçileri ilgilendiren her türlü gelişme karşısında fabrika zeminlerinden yola çıkarak güçlü bir faaliyeti örgütlemek görev ve sorumluluğu önümüzde duruyor. Güncel görev, kadın işçi çalışmasında belirgin bir mesafe katederek, kadın işçileri sınıf mücadelesinin etkin bir parçası haline getirmektir. Kuşkusuz ki siyasal bir hareket olarak kadın sorunu çerçevesinde bir dizi görevimiz bulunuyor. Bu alanda ideolojik birikimin geliştirilmesi, zenginleştirilmesi, bu çalışma içinde çok yönlü olarak  uzmanlaşmak vb... Ancak bunların tümü, kadın işçi çalışmasının hedefleriyle bağlantılıdır ve bu alanda yoğunlaşırken aşılacaktır. 


Üste