Logo
< Kadro sorunu üzerine notlar...

Siyasal gelişmelere müdahale sorunu


Zor bir dönemden geçiyoruz. Bu sadece Türkiye’ye özgü bir durum da değil. Dünya ve bölge ölçüsünde yaşanan gelişmeler, bu zorlukların önümüzdeki dönem katlanarak artacağını göstermektedir.

Partimizin yeni döneme ilişkin “bunalımlar, savaşlar ve devrimler” dönemi tanımlaması her günkü gelişmelerle doğrulanmaktadır. Ortaya çıkan tablo sürecin mantığına ve doğasına uygundur. Zira bunalımlar ve savaşların kaçınılmaz olarak yarattığı yıkıcı bir fatura olacaktır. Bu fatura bugün dünyanın dört bir yanında işçilere, emekçilere ve ezilen halklara ödettirilmektedir. Polis rejimi uygulamaları devreye sokularak, “teröre karşı mücadele” adı altında tüm demokratik hak ve özgürlükler gaspedilerek, sosyal yıkım programlarıyla işsizlik, sefalet, yoksulluk ve geleceksizlik yaygınlaştırılarak, savaş ve saldırganlık politikaları tırmandırılarak bu fatura ödettirilmeye çalışılmaktadır. Bunların eşliğinde ilerici ve devrimci güçlere yönelik saldırılarla devrimci gelişmelerin önü alınmak istenmektedir.

Bu koşullar altında devrimci siyasal mücadeleyi yürütmenin güçlükleriyle karşı karşıyayız. Bu tablo kaçınılmaz olarak siyasal sınıf faaliyetimizi etkilemektedir. Genel planda siyasal gündemler ile sınıf gündemleri arasındaki bütünlüğü oluşturmak konusunda düşünsel bir açıklık içinde olsak da, bunu pratik faaliyette başarıyla örgütlediğimizi söylemek mümkün değildir. Son dönemde siyasal gündemlere müdahalede belli bir atalet ve tutukluk içinde olduğumuz görülmektedir. Kuşkusuz bu sadece bize özgü değil, tüm sol ve ilerici güçleri kesen ortak bir zaafiyettir. Dolayısıyla bu durum genel planda sınıf ve kitle hareketinde bir gerilemenin de göstergesidir.

 

Düzenin saldırılarının öncelikli hedefi devrimci siyasal faaliyettir

Sermaye düzeni başta Kürt hareketi olmak üzere devrimci ve ilerici sol güçlere yönelik olarak dizginsiz bir saldırı yürütüyor. Özellikle son birkaç yıldır devrimci siyasal faaliyetin tümüyle önünü kesmeye yönelik bu saldırılar, aynı zamanda her türlü devrimci çıkış ve arayışı boğma amacı taşıyor.

Çoktandır kendi hukukunu bir yana bırakmış olan sermaye iktidarı, zor ve ideolojik aygıtlarını devreye sokarak her türlü toplumsal muhalefeti ezmeye çalışıyor. Ancak bunu bir türlü başaramıyor. Zira çatışma ve mücadele dinamiklerini tümüyle ezmesi ve etkisizleştirmesi kolay değil. Yine de bu saldırılarının belli sonuçlar yarattığını vurgulamak gerekiyor. Özellikle ilerici çevreler üzerinde belli geriletici sonuçlara yol açtığı görülüyor. Sermaye devleti için ezemediği koşullarda ilerici sol güçleri ehlileştirip denetim altında tutmak her zaman temel bir politika olmuştur. Bugün bunda belli bir başarı elde ettiği açıktır.

Özellikle toplumda korku, yılgınlık ve umutsuzluk atmosferi yaratılarak kitlelerin sokağa, direnişe, eyleme ve mücadeleye yönelmesinin önünü kesmek amaçlanmaktadır. Sistematik baskı ve terör yoluyla kitleler politik yaşamın dışına itilerek hareketsiz kılınmak istenmektedir. Kitlelerin ileri kesimlerine yöneltilen faşist baskı ve terör, kitlelerin geri kesimlerini ürkütmenin, terbiye etmenin ve edilgenleştirmenin bir aracı olarak devreye sokulmaktadır.

 

Propaganda-ajitasyon faaliyetini yükseltmek

Sermaye iktidarı bir yandan zor aygıtlarını kullanırken, öte yandan işçi ve emekçilerin bilincini bulandırmak, şovenizm, milliyetçilik ve her türden gerici zehrini kusarak beyinleri teslim almak için ideolojik saldırı aygıtlarını etkili bir tarzda harekete geçirmekte, özellikle medya gücünü kullanarak bunu yapmaktadır. Gelişmelerin giderek karmaşıklaştığı ve çatışmaların keskinleştiği bugünkü koşullarda, işçi ve emekçiler gerici bir eksende taraflaştırılmaya çalışılmaktadır.

 Bu gerici kuşatmayı kırabilmek için devrimci propaganda-ajitasyon faaliyetini daha yaygın, sürekli ve etkili bir biçimde yürütmek, her türlü yol, yöntem ve aracı kullanmak yakıcı bir ihtiyaçtır. Legal, yarı legal ve illegal tüm araç ve yöntemlerin bir arada kullanılması çok daha güçlü bir etki yaratacaktır.

Sınıf ve emekçi kitlelerin ileri kesimleri bugün için belli bir “edilgenlik” içine sürüklenmiş olsalar da, olup-bitenlere karşı kayıtsız değiller. Olayları, gündemleri ve gelişmeleri dikkatle izlemekte ve belli bir tutumla birleştirmektedirler. Özellikle direnme iradesi ve kapasitesi ortaya koyan siyasal güçlere ilgileri giderek artmakta ve daha yakından takip etmektedirler.

İşte bu nedenle her biçimde ve her yolla işçilere ve emekçilere seslenmeyi başarmalı, bu çerçevede her türlü imkanı, aracı, zemini ve fırsatı etkili bir tarzda değerlendirebilmeliyiz. Partimizin programını, çizgisini, açıklamalarını, bildirilerini, çağrılarını, mücadele talep ve şiarlarını işçi ve emekçi kitlelere her vesileyle taşımalıyız.

 

Eylemli süreçleri örgütlemek

Elbette sermaye düzeninin saldırıları sadece propaganda-ajitasyon faaliyeti ile etkisiz kılınamaz. Bu faaliyetin önemi ve yakıcılığı ne olursa olsun, aslolan sınıf ve emekçi kitleleri mücadeleye çekip harekete geçirebilmektir. Harekete geçen kitlelerin eylemini devletin zoruna karşı aktif direnme çizgisine çekmektir. Toplumdaki gerici temellerdeki saflaşmayı bertaraf edecek ve gerçek bir sosyal mücadelenin önünü açacak olan da budur.

Kürdistan’da son aylarda gerçekleşen kitlesel katliamlara karşı gösterilen tepkiler belli sınırların ötesine geçemedi. Devrimci ve ilerici güçlerin ortaya koyduğu tepkiler azgın bir devlet terörü ile yüzyüze kaldı. Katliamların önünü kesebilecek ya da geriletebilecek bir eylemli süreç örgütlenemedi. Sermaye devleti Kürt halkına yönelik sürdürdüğü yıkıcı savaşını “teröre karşı mücadele” adı altında toplumsal ölçekte meşrulaştırmaya çalıştı. Kitlelerin gerici bilincine yaslanarak, onları edilgen bir tutuma sürükledi.

Bu durum sadece ilerici sol güçleri değil, bizim saflarımızı da şu veya bu düzeyde etkiledi. Pasif denebilecek düzeyde eylemleri gerçekleştirmekten dahi alıkoydu. Oysa bugün sınıf ve kitle hareketinin geriliği koşullarda “pasif” olarak nitelenebilecek bir takım eylemler bile yarınki ileri çıkış için imkanların birikmesini sağlayacaktır. Bu nedenle bugün için geri bir düzeyde de olsa direnmeyi geliştirip yaymanın büyük bir önemi vardır.

Sermaye düzeninin devrimci ve ilerici güçleri bir cendereye hapsederek, pasif bir konuma iterek, saldırılar ve katliamlar karşısında tepkisiz kılarak ezmeye çalıştığı bugünkü koşullarda öne çıkmak, her imkanı ve zemini devrimci siyasal faaliyeti güçlendirecek bir çizgide ilerletmek görevi önümüzde duruyor. Kitlelere direnme ruhu aşılamak, politik nedenlere dayalı eylemlere çekmek, devletin yasalarına ve yasaklarına karşı bir direnme çizgisi ve pratiği geliştirmek önümüzdeki dönemde öncelikli sorumluluklarımızdan biridir.


Üste