Logo

Emperyalist nüfuz mücadeleleri ve Ortadoğu


Emperyalistler arası nüfuz mücadeleleri, saldırganlık ve savaşların esas alanı hala da Ortadoğu’dur. Suriye başta olmak üzere Irak, Libya ve Yemen halen sıcak savaşın yıkım ve acıları içinde kıvranıyor. Bu savaşlarda yüzbinlerce masum insan yaşamını yitirdi ya da sakat kaldı. Milyonlarcası yerini yurdunu terketmek zorunda kaldı, halen göçmen yaşamının çok yönlü acılarıyla boğuşuyor. Bu duruma yolaçan savaş ve çatışmalarda ulusal, dinsel, kültürel farklılıklar en ölçüsüz bir biçimde kullanıldığı için, halklar arası ilişkiler de çok büyük tahribatlara uğradı.

Dümeninde AKP’nin durduğu Türk sermaye devletinin ABD emperyalizminin çıkarları ve kendi sefil hesapları uğruna dolaysız biçimde katkıda bulunduğu bu durumdan kazançlı çıkan tek bölge ülkesi ise, emperyalizmin Ortadoğu’ya saplı hançeri olarak duran Siyonist İsrail oldu. Ortadoğu’daki bir dizi ülkeyi, özellikle de Suriye ve Irak’ı etnik, dinsel ve mezhepsel sorunları kışkırtarak bölmek ve böylece güçten düşürmek, uluslararası Siyonist merkezlerin daha 1980’lerin başında deşifre olmuş bir stratejik planı idi. Irak ve Suriye üzerinden bu tam da Siyonist planlarda ortaya konulan hedeflere uygun biçimde bugün fiilen gerçekleşmiş bulunuyor.

ABD emperyalizmi ve Siyonist İsrail bunu AKP’den IŞİD’e her türden ve her renkten gerici İslami akımlar sayesinde başardılar. İslami akımların doğrudan ya da dolaylı biçimde her zaman emperyalizmin hizmetinde oldukları, son yılların acı olaylarıyla bir kez daha kanıtlanmış oldu. Olayların tüm seyri, her biçimiyle siyasal İslamın, bölüp parçalayarak bölge halklarını felakete sürüklemek ve böylece emperyalizme kolayından yem etmek dışında bir misyonu olmadığını ortaya koydu.

Ortadoğu, hemen tüm ülkeleriyle, bir farklı halklar, kültürler, dinler ve mezhepler mozaiğidir. Bu toplumsal-kültürel olgu, milliyetçi, dinci ya da mezhepçi akımların kategorik olarak bölge halklarının ortak çıkarları için olumlu bir alternatif olamayacağını gösterir. Farklı köken ve kültürlerden halkları emperyalizme ve yerel egemen sınıflara karşı ortak çıkarlar ekseninde birleştirebilmek için, anti-emperyalist, devrimci-demokratik ve laik bir program ve stratejik çizgi, zorunlu asgari koşuldur. Bölge halklarının, özellikle de halen gerici iç boğazlaşmalarla kan kaybeden ülkelerin en büyük talihsizliği, böyle bir programa sağlam ve istikrarlı bir temel oluşturacak modern sınıfsal yapıdan yoksun olmalarıdır. Bu nesnel olgu devrim mücadelesinin ihtiyaçlarına bölgesel düzeyde bakmayı özellikle gerektirmekte, bölgede modern sınıf ilişkileri bakımından nispeten daha ileri, dolayısıyla daha gelişkin bir işçi sınıfına sahip ülkelerin devrimcilerine çok daha büyük bir sorumluluk yüklemektedir.

TKİP V. Kongresi Bildirisi

Aralık 2016


Üste