Logo
< Komünist Enternasyonal’in 100. Yılı!..

Direnişler ve fiili meşru mücadelenin önemi


Kapitalist krizin faturası işçi çıkarmalar, çalışma koşullarının ağırlaştırılması, ücretlerin geriletilmesi, yüksek vergiler ve zamlarla işçi ve emekçilere ödetilmek isteniyor. Bu saldırılara karşı halihazırda anlamlı bir tepki ortaya konulamasa da, gözle görülür bir öfke mayalanması var. Saldırılara tepki büyük oranda lokal sınırlarda seyrediyor. Daha çok, saldırılar karşısında sendikal örgütlenme ve toplu sözleşme süreçlerinde birtakım kazanımlar elde etme mücadelelerine tanık oluyoruz.

Sendikalaşma mücadeleleri kapitalist patronlar tarafından bazı istisnalar dışında saldırılarla karşılanıyor. İşten atma ve üyelikten zorla istifa biçiminde karşımıza çıkan bu saldırılar büyük oranda işe iade vb. sınırlı tepkilerle karşılanıyor. Nadir olarak sendikal nedenlerle işten atılanların iadesi talepli kapı önü direnişleri yaşanıyor. Toplu sözleşme süreçlerinde patronların uzlaşmaz tutumu sonucu, eğer grev yasaklanmadıysa, sendikalar tarafından istemeyerek de olsa greve çıkılabiliyor. Sınıf hareketinin güncel görünümü üzerinden baktığımızda, bu tür eylemleri ileriye taşmanın sorunlarını tartışmak sınıf devrimcileri için önemli bir yerde duruyor.

Ekonomik mücadelelerin sınırlarını görmeli ve uygun araç, yol ve yöntemlerle bu mevzi direnişleri devrimci temellerde güçlendirmeyi başarabilmeliyiz.

Sınıf devrimcileri için ekonomik-sendikal mücadelenin başarıyla sonuçlanması önemlidir. Ama bu herşeyin başı sonu değildir. Bu yanıyla karşımıza iki olumsuz eğilim çıkabiliyor.

Birincisi, hareketle somut bağlar kurmadan onu yönlendirme eğilimidir. Bunun sınıf hareketi açısından somut karşılığı olmadığını özdeneyimlerimizden biliyoruz.

İkincisi, somut bağlar ve kazanımlar adına, işçiler ya da sendikalar ile karşı karşıya kalmamak adına, mücadelenin zaaflarını açıktan dillendirmekten uzak durma zayıflığı sergilenebiliyor.

Sınıf devrimcileri olarak işçi direnişlerinin başarıyla sonuçlanması isteriz. Ama yasalcı bir çizgide mücadelelerle sınırlı kazanımlar bile elde edilememektedir. Fiili meşru mücadele hattı ve onun eylem çizgisi referans noktamızdır. Fabrika önünde bekleyişten öteye geçmeyen, üretimi hedef almayan eylem biçimleri işçilerin mücadele isteklerini zayıflatmaktadır. Birleşik Metal ve Petrol-İş Sendikası’nın deneyimleri, kapı önü direnişlerin zamanla sönümlenip gittiğini göstermiştir. Geçmişte bu yolla sınırlı sonuçlar elde edilebilmiş olsa da, tek adam diktatörlüğü koşullarında kapı önü direnişi hiçbir patronun umurunda değil. Dün Deva’da, bugün Flormar’da olduğu gibi. Bizzat iktidar tarafından grev yasaklarının açıktan savunulduğu bir ülkede yaşıyoruz. Fiili meşru mücadele çizgisi bugün çok daha büyük bir önem kazanmış bulunuyor.

Bu da sınıf devrimcilerinin işçileri üretimi etkileyecek eylemlere ve mücadele yöntemlerine ikna etmeyi başarmalarından geçiyor. Bu yönüyle Türkiye işçi sınıfı tarihi sayısız örnekle doludur. Kendi öz deneyimlerimiz de bize yol gösterecektir. Onları harekete geçirmeyi başardığımızda, direnişi güçlendirmek ve işçilere sınıf bilinci kazandırmak için direnişe özgü bülten ve özel sayılar çıkarabilir, böylesi mücadeleleri yaşamış işçi bölükleriyle bağ kurarak direnişlere güç vermelerini sağlayabiliriz.

Bu müdahalelerin o gün için karşılık bulup bulmaması bizim için temel belirleyen değildir. Önemli olan, sınıfı doğru bir müdahale hattına yöneltme çabasıdır. Sol sekterliğe düşmeden, sözümüzü ve eylem önerilerimizi sınıfa benimsetme ve bu doğrultuda hareket geçirme çabasına yoğunlaşmalıyız.

Z. Yalçın


Üste