Logo
< Parti çalışmasının örgütsel temelleri ve organik bütünlüğü

Örgütsel cephedeki görevler ve kadrolaşmanın öncelikleri


 

Örgütsel cephedeki görevler ve kadrolaşmanın öncelikleri

 

Yılların örgütsel birikimi
ve Kuruluş Kongresi

Partileşme sürecimizin en önemli birikimlerinden biri de kuşkusuz örgütsel alanda yaratıldı. Partimizin Kuruluş Kongresi yılların teorik birikiminin, ideolojik-programatik alandaki gelişmemizin ve sınıf çalışması alanında yakaladığımız düzeyin yanısıra, elbette örgüt cephesinde yaratılan birikim, oluşturulan değerler ve maddi kuvvetler üzerinden gerçekleştirildi. Kuruluş Kongresinin toplanma kararını konu alan “Herşey Parti İçin! Herşey Parti Kuruluş Kongresi İçin!” başlıklı bildirgede, örgüt cephesindeki somut başarı şu sözlerle ifade edilmişti:

“Örgüt cephesi bir başka başarı alanıdır. Türkiye’de ve dünyada üstüste binen iki büyük yenilginin bunaltıcı ortamında, tasfiyeciliğin kol gezdiği ve devrimcilikte en iddialı grupları bile şu veya bu biçimde etkisi altına aldığı bir özel tarihsel evrede, komünistler, ihtilalci örgüt fikrinde büyük bir katılık göstermekle kalmamışlar, onu pratikte gerçekleştirmede de büyük bir kararlılık göstermişlerdir. Bugün bu cephedeki bilanço da ortadadır. Komünist hareket kendi öz örgütsel kimliğini, birikimini, değerlerini, tüm bunların taşıyıcısı olan kadrolarını yaratmayı başarmıştır...” (Partileşme Süreci-1, s.268-69, Eksen Yayıncılık)

Partimizin Kuruluş Kongresi, doğallığında bir program ve tüzük kongresi olsa da, örgüt, örgütsel işleyiş ve kadro sorunları gündemine de gerekli önemi veren bir tutum sergiledi. Kaldı ki neticede tüzük sorunu esası itibariyle örgütsel düzlemi ilgilendiren bir sorundur. Tüzük tartışmaları incelendiğinde görülecektir ki, Parti tüzüğümüz uluslararası komünist hareketin ve Türkiye sol hareketinin tarihsel örgüt deneyimlerinden ve yanısıra kendi örgütsel süreçlerimizden gerekli eleştirel dersler süzülerek oluşturulmuştur. Tartışmaların örgütsel ilkeler, örgüt yaşamı, işleyişi ve kadro sorunları konusunda hayli zengin olması bundan dolayıdır. Bu, tüzük gündeminin tamamıyle örgütsel sorunlar eksenine oturduğunun da bir ifadesidir. Parti tüzüğümüzün kuru ve biçimsel formüller yığını değil de canlı, dinamik ve sağlam temellere oturan bir örgütsel yaşantının ihtiyaçlarına yanıt olabilen bir ilkesel ve hukuksal çerçeve ortaya koyabilmesi de bu sayede başarılmıştır.

Kuruluş Kongresi, örgüt ve kadro sorunlarını başlı başına bir gündem olarak ele aldığı oturumlarında ise, daha çok kendi öz süreçlerimiz, deneyimlerimiz ve sorunlarımız üzerinde durmuştur. Tartışmalarda, o güne kadarki deneyimlerimiz irdelenerek örgüt ve kadro sorunlarına bakışın ayrıntılı bir çerçevesi çıkarılmış, sorun ve zayıflık alanları, öncelikli görev halkaları Partili dönemin ihtiyaçlarına göre yeniden tanımlanmıştır.

Kongre değerlendirmelerinin güncelliği

Halihazırda “Örgütsel Sorunlar” ismiyle kitaplaştırılmış da bulunan bu son derece önemli tartışmalar, tüm güncelliğini ve önemini bugün de olduğu gibi korumaktadır. Bu yalnızca ortaya konulan bakışaçısının her zaman için yol gösterici nitelikte oluşundan da gelmemektedir. Daha da somut ve pratik bir nedeni var bunun. Partili dönemin örgütsel alandaki temel önemde görevleri, gerek toplumsal nesnel süreçlerin zorlayıcı etkilerinden, gerekse örgütsel omurgayı hedef alan düşman darbelerinin yarattığı maddi tahribatlardan kaynaklı olarak, istenilen düzeyde yerine getirilemedi. Bu hala da gündemimizdeki sorundur ve bu çerçevede Kuruluş Kongresi’nin yol gösterici değerlendirmeleri hala da apayrı bir anlam ve önem taşımaktadır.

Partimiz Kuruluş Kongresi’ni izleyen bir-iki yıl boyunca düşman darbelerinin  etkilerini gidermekle uğraşmak zorunda kaldı. Kongrede belirlenen “örgütsel darlığı   aşmak” görevini yerine getirecek olan kadro çekirdeğine yönelmişti söz konusu    darbeler. Kayıplar sadece kadroların önemli bir bölümünün tutsak edilmesiyle sınırlı kalmadı. Zindanlara yönelik saldırılar ve zindan direnişleri boyunca da Parti önemli  bir kadro kaybı yaşadı. Fakat bütün bunlar azim ve kararlılıkla zaman içinde telafi edildi.

Bütün bunlara rağmen Partimizin bugün büyük bir siyasal ve moral özgüvene sahip olması, tam da son 4 yıl boyunca karşılaştığı zorlu sınavlardan başarıyla çıkması nedeniyledir. İdeolojik-politik çizgimizin sağlamlığı zorlu dönemin gelişmeleri boyunca yeniden ve yeniden sınandı. Taktik politikalarımız bütünlüklü faaliyette aldığımız mesafeyle, toplumun ve sınıfın gündemlerine yönelik müdahale çabasının isabetliliğiyle doğrulandı. Örgütsel omurgaya dair yapılan değerlendirmelerin haklılığı, kadroların düşman karşısında (gerek işkencehanelerde , gerek mahkemelerde, gerekse zindanlarda) sağlam bir devrimci-militan duruş sergilemesiyle ispatlandı. Dışarıda kalan kadrolar, genel süreçlerin zorluğu rağmen ve darbeler karşısında yılgınlığa düşmeden, örgütsel ve politik alandaki görevleri zaman içinde gitgide güçlenen bir pratik başarı çizgisinde yerine getirmeye çalıştılar. Örgütsel yaraların sarılması, siyasal sınıf çalışması alanındaki görevlerin yerine getirilmesi çabasıyla içiçe başarıldı ve bugün birçok noktada darbe öncesi düzey belirgin biçimde aşıldı.

Bu veriler, örgüt ve kadrolaşma alanında önümüzde bekleyen görevleri başarıyla yerine getirebilmenin asli zemini konusunda bir sorun olmadığını göstermektedir. Demek oluyor ki, ideolojik, politik ve örgütsel çizgimizin doğruluğu, kuşkuya yer kalmayacak denli ispatlanmıştır. Strateji ve taktiklerimiz, pratik davranış çizgimiz mücadelenin seyri içinde tekrar tekrar doğrulanmıştır.

Kadrolaşma sorunu önceliklidir

O halde örgüt cephesindeki görevleri yerine getirmek için yükleneceğimiz halka ya da halkalar nelerdir? Bu soruya verilecek ilk yanıt kadrolaşma sorunları olacaktır. Zira kadrolar, doğru bir çizginin ve isabetle saptanmış görevlerin başarıyla hayata geçirilebilmesinin tayin edici güçleridir. Tüm tarihsel deneyimin ürünü temel önemde bir görüş ve gerçekliktir bu:

“Doğru politik çizgiye sahip olmak, bu elbette ilk ve en önemli meseledir. Fakat yine de yetersizdir. Doğru politik çizgi ilan edilmek için değil, hayata geçirilmek için gereklidir. Ama onu hayata geçirmek için, Parti’nin politik çizgisini anlayan, bu çizgiyi kendi çizgisi olarak benimseyen, bu çizgiyi hayata geçirmeye hazır, pratikte gerçekleştirmeye hazır, bu çizginin sorumluluğunu alabilecek, savunabilecek, bu çizgi için mücadele edebilecek kadrolara, insanlara ihtiyaç vardır. Aksi halde doğru politik çizgi kağıt üzerinde kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.” (Komünist Enternasyonal’de Kadro Sorunları Üzerine, s.146, İnter Yayınları)

Kongrenin örgüt gündemi tartışmalarında kadrolaşma sorunlarının önemli bir yer tutmasından anlaşılabileceği gibi, Partili dönemin örgütsel görevlerinde öncelikli yüklenme halkalarından ilki kadrolaşmaktı. Elbette ki kadrolaşmak, partimiz tarafından hiçbir zaman kendi içinde bir sorun olarak ele alınmadı. Kadrolaşma alanındaki başarıyı partinin genel ideolojik, politik ve örgütsel yaşamından ve mücadelesinden ayrı ele almak olanaksızdır. Bu sorunun sağlam, sağlıklı, başarılı ve amaca uygun bir çözümü ancak böylece olanaklıdır. Partileşme sürecimiz, aynı zamanda, başarılı bir kadrolaşmanın uygun zeminini yaratma sürecidir de. Gerek EKİM Konferanslarında, gerekse konuyla ilgili temel metinlerde bu zemine önemle vurgu yapılmış, kadrolaşma temelinin oluşturulmasının sorunları enine boyuna ele alınmıştır. Kadrolaşmanın ancak sıcak mücadele pratiği içerisinde, sistemli, hedefli ve istikrarlı bir siyasal sınıf çalışması yürütülerek, çok yönlü bir eğitimle sağlanabileceği belirtilmiş, kadrolaşma zemininin özlü bir çerçevesi çizilmiştir. “Düşünen ve savaşan kadrolar” böyle bir zemin üzerinden yetiştirilmiştir.

Kadrolaşma sorununu “temelde doğru bir ideolojik-siyasal çizgi, yetkin ve başarılı bir önderlik, doğru bir çalışma tarzı ve nihayet devrimci bir içi örgütsel yaşam sorunu” olarak ortaya koyan EKİM 3. Genel Konferansı, kadrolaşma sorununun temellerini ve kadro politikasının esaslarını da oldukça özlü şekilde formüle etmişti. Bu özlü çerçeve, Kuruluş Kongresi’ne kadar olan dönemde, kadrolaşmada önemli mesafeler alınmasının, nihayet kuruluşu gerçekleştirecek örgütsel omurganın yaratılmasının kılavuzu oldu. Örgütsel cephede o güne kadar yaratılan birikim ve sağlanan önemli başarı elbette yetersizliklerin ve zayıflıkların tümden giderildiğini anlatmıyor. Nitekim Kuruluş Kongresi hazırlık sürecini somut olarak başlatan bildirgede örgütsel sorunların önemine işaret ediliyor ve bunun hazırlık sürecinin en önemli halkası olduğu özenle vurgulanıyordu:“Bugüne kadar partileşme süreci açısından zayıf ya da yetersiz kaldığımız belli alanları çok özel bir tarzda öne çıkarır, bu alanı özel bir yüklenme konusu haline getirirdik. ?imdi inşa sürecinin son evresindeyiz ve doğal olarak tüm cephelere paralel biçimde yüklenmek zorundayız. Fakat illa da bir özel alana işaret etmek gerekliyse, bunun örgüt cephesi, örgütsel yapının hızla genişletilmesi ve iç örgütsel yaşama çeki düzen verilmesi olduğunu belirtmek durumundayız.” (Partileşme Süreci-1, s.273, Eksen Yay.)

Kongre öncesi hazırlık tartışmalarının ilk gündeminin “Örgütsel Güvenlik Sorunları” olması bu açıdan rastlantı da değildir. Güvenlik sorunu, örgütsel yapıya, yaşama ve işleyişe devrimci ilkeler temelinde çeki düzen verilmesiyle doğrudan ilintilidir. Tartışmalarda sorun bu açıdan da ele alınmıştır. Kongrede örgüt, işlerlik ve kadro sorunları, partili dönemin gereklilikleri bağlamında ve o güne kadar ki tüm sürecimiz, deneyimlerimiz, çizgimiz irdelenerek ve gerekli sonuçlar çıkarılarak yeniden somutlaştırılmıştır. Dolayısıyla örgüt ve kadrolaşma sorunları, konuya dair doğru bir politik çizginin olmaması üzerinden değil, kadrolara düşen sorumluluk üzerinden tartışılabilir.

Doğru bir ideolojik çizgiyi hayata geçirecek, başarılı bir önderlik ve doğru bir çalışma tarzı gerçekleştirecek ve devrimci bir iç örgütsel yaşamı oturtacak olan, elbette örgütsel omurgayı oluşturan kadro çekirdeğiydi. Kuruluş Kongresi, kadrolaşmada acil ve yakıcı görev olarak, mevcut “kadro çekirdeğinin niteliğinin güçlendirilmesi ve niceliğinin hızla geliştirilmesi ve bunun siyasal sınıf çalışması, proleter sınıf temeli üzerinde yapılması”nı saptamıştı. “Kadro çekirdeğimiz, partili kurucu kadrolar olarak kendilerini ve faaliyeti örgütlemeyi başardıkları ölçüde, önümüzdeki dönemin görevlerini karşılanması mümkündür” denilerek, bu görevin de gene mevcut kadro çekirdeğinin omuzlarında olduğuna işaret edilmişti. Oysa biliyoruz ki, bu çekirdek kongrenin hemen akabinde ağır darbeler aldı ve bu Kuruluş Kongresi’nce örgütsel inşa sürecimizin ilerletilmesine ilişkin olarak saptanmış görevlerin gerçekleştirilmesini geçici bir süre için zaafa uğrattı.

Bunu ışığında bakıldığında, doğal olarak örgütsel cephedeki görevler esası itibariyle geçerliliğini bugün de hala korumaktadır. Örgütsel yeniden inşa alanında gelinen yerde anlamlı mesafeler almış olsak da bu böyledir. Yani örgüt ve kadrolaşma sorunları kongrede tartışıldığı haliyle, ortaya konulan somut çerçevesiyle tüm güncelliğini korumaktadır. Keza bu alandaki görevler, halihazırda örgütsel omurgayı oluşturan mevcut kadroların omuzlarındadır. Bu görevlerin yerine getirilebilmesi, bir kez daha yinelemek gerekirse, mevcut kadroların kendilerini ve faaliyeti örgütleyebilmesiyle mümkündür:
 “Program-taktik-ilke ve değerlerimiz, bunlarla birleşen bir merkezi önderliğimiz olduğuna göre, etkin bir taktik önderlikten, inisiyatifli bir yerel çalışmaya ve stratejik birimlerde derinleşen, fabrika hücrelerine oturan bir birim çalışmasına kadar bütün sorumluluk kurucu kadrolara düşmektedir. Bu, her düzeyde (genel, mahalli, fabrika) etkin bir politika üretimi, yaratıcı bir inisiyatif, sıkı bir örgütçülük demektir. Partili kadro politika yapabilen, parti politikasını özgülleştirerek yeniden üretebilen, geliştirebilen kadro demektir.” (Örgütsel Sorunlar, s.181, Eksen Yay.)

Etkin bir siyasal çalışma ve sağlıklı
bir örgütsel yaşam içinde...

Partileşme sürecinin çeşitli dönemlerinde ifade edildiği ve kongrede de yinelendiği gibi “kadrolaşmanın gerçek zemini etkin bir siyasal sınıf faaliyetidir.” Bugün tümüyle siyasal sınıf faaliyetine odaklandığımıza, tüm dikkatimizi ve çabamızı buna hasrettiğimize kuşku yoktur. Bölge organlarında yer alan yoldaşlarımızın neredeyse tümü, sınıf çalışmasını fabrikalarda konumlanarak yürütüyor.

Fakat bu çabadan gerekli sonucu alabilmek için bu kadarı yeterli değildir. Her şeyden önce organ faaliyetleri işlevsel hale getirilmek, düzene oturtulmak zorundadır. Bu, periyodik ve ihtiyaca yanıt veren organ toplantılarından çalışılan bölgeye sirayet etmeye, partinin dönemsel-genel politikalarını bölgede özgülleştirmekten sınıfın özgün sorunları üzerinden politika yapabilmeye, genel ve yerel gelişmeleri izleyerek sınıf kitlelerinin nabzını tutmaya dek bir dizi görev demektir. Diğer bir deyişle; “bu, kendi fabrikasında derinlemesine ve kökleşen bir faaliyet yürüten ama kendini bununla sınırlamayıp sektöründe, sendikasında ve bölgesinde kitle önderi bir öncü devrimci işçi olarak kendini ve faaliyetini kuran ve geliştiren bir tarz demektir.” (age.)

Düzenli ve işlevli bir organ yaşantısının kurulması, mahalli önderlik düzeyine yetkinleştirebilmesi, halihazırda mahalli komitelerimizde yer alan yoldaşlarımızın ideolojik, politik ve örgütsel her alanda yetersizliklerini gidermeleriyle, bütünlüklü bir eğitimi süreklileştirmeleriyle mümkündür. Kongrede eğitim dört boyutlu olarak tanımlanmıştır:

 “Teorik eğitim, klasik teori, artı program eğitimidir. Politik eğitim, kadroların hareketin politik çizgisi, taktiği, döneme ilişkin görevleri temeli üzerinde eğitimidir. Pratik eğitim, insanları mücadele içerisinde, doğru bir çalışma tarzına dayalı yaratıcı, girişken, militan ve savaşçı bir pratik içinde eğitmektir. Örgütsel eğitim, örgüt iç yaşamı içerisinde eğitmektir; eleştiri-özeleştiri, demokrasi, disiplin, yoldaşlık, açıklık, bütün bu temeller üzerinden insanları eğitmektir.” (Örgütsel Sorunlar, s.32)

Bu eğitimi hem kendileri için hem de yeni güçler için gerçekleştirecek özneler, mevcut kadrolardır. Eğitim, parti/organ yaşamı üzerinden kolektif olduğu kadar her bir yoldaşın bireysel inisiyatifine dayalı da bir sorumluluktur. Verili koşullarımızda kolektif yönlendiricilik altında bireysel çaba çok daha fazla verilmek durumundadır.

Örgütsel iç yaşama illegal ihtilalci temellerde çeki düzen verilmesi, etkin bir siyasal sınıf faaliyeti ve bunlar üzerinden bütünlüklü, sistematik ve kesintisiz bir eğitim çabası; bunlar mevcut kadroların kendilerini ve faaliyeti örgütlemelerinin öncelikleridir. Aynı zamanda partili kadroların sorumluluklarına işaret etmektedirler.

Bu sorumlulukların hakkını, elbette ki kendini tümüyle işçi sınıfı davasına adamış; ideolojik politik çizgiyi hiç değilse asgari düzeyde özümsemiş; kendisini örgütün asli bir öğesi olarak gören ve bunun gereklerine uygun hareket eden; örneğin Parti Tüzüğü’nde belirtilen haklarını kullanmayı bilen, görev ve yükümlülüklerini yerine getirme çabasını yaşamın eksenine koyan, sağlam bir devrimci militan kimliğe sahip partili kadrolar verebilir. Burada Partili kadrolara atfen sıralanan özellikler, kadro kriterlerinin de asgari çerçevesidir zaten.

Bu temel çerçeveye bağlı olarak ve toplam faaliyetimizin yetersizliklerinden yola çıkarak, kadrolaşma sorununun öteki bazı boyutlarına ayrıca değinmek mümkündür.

Kitlelerle yakın ilişki ve
partinin çeper örgütlenmesi

Komünist kadro “kitlelerle en sıkı temas” içinde olmalı, kitlelerle yaygın bağlara sahip olmalıdır. Bu, aynı zamanda “kitlelerin çıkarları içinde erimek, kitlelerin yaşantısının nabzını tutabilmek, ruh hallerini ve gereksinimlerini bilmek” demektir. “Parti örgütlerimizin önderlerinin otoritesi, kitlelerin onlarda önderlerini görmesi, kendi deneyimleriyle onların önderlik yeteneğine, mücadeledeki kararlılıklarına ve fedakârlıklarına kanaat getirmesi üzerine kurulmalıdır.” (Dimitrov, Komünist Enternasyonal’de Kadro Sorunları Üzerine içinde, s.220)

Kitle çalışmasına ağırlık vermek, bugün siyasal sınıf çalışmamızın oldukça önemli bir ihtiyacıdır. Kitlelerle sıkı bağlar kurmaya, bunları geliştirmeye, kitlelere ve mücadelelerine önderlik etmeye çalışmak, kadroların hem kendilerini yetkinleştirebilmelerini hem de yeni güçlere ulaşmalarını sağlayacaktır.

Parti örgütünün darlığı ancak kitle hareketi içindeki öncü ve dinamik yeni güçler kazanılarak ve örgütlenerek giderilebilir. Sınıfın öncü unsurlarına hiç değilse ulaşmak için bile ısrarla kitlelerin içine gitmeliyiz. Ama bunları gerçekten örgütlemek için, esnek ve somut örgütsel biçimlere başvurmak gereklidir. Kongrede bu, çeper örgütlenmeleri sorunu olarak formüle edilmiştir. Tartışmalarda da işaret edildiği gibi, Parti örgütü o aşamada kendi örgütlü çeperini gereğince yaratamamıştı. Halen de yaratabilmiş değildir. Partinin örgütsel çeperini yaratmak, şekilsiz tek bir ilişkimiz kalmayacak tarzda eğitim grupları, çalışma komiteleri, semt grupları vb. çeper örgütlenmelerine gitmek demektir. Bu örgütlenmeler kazanılan güçlerin eğitilmesi ve pratik çalışma içinde yetiştirilmesi olanağını verecektir bize. Bu sayede ve buna paralel olarak hem pratik faaliyet kapasitemiz güçlenip gelişecek ve hem de partiye yeni güçler bizzat bu çalışma içinde hazırlanabilecektir. Bu bir yandan parti örgütünün darlığını kırılması öte yandan kitlelerle daha geniş bir ilişki ağı anlamına da gelecektir. Bütün bunlara Kuruluş Kongresi değerlendirmelerinde önemle işaret edilmiştir. Bu örgütlenmelerle kadrolaşma ve parti örgütünü büyütme arasındaki ilişki konusunda şunlar söylenmiştir:

"Devrimci örgüte kadro hazırlama zeminleridir çeper örgütlenmeleri, parti için en verimli ve amaca en uygun kadrolaşma alanlarıdır. Bugünün çeper yapılanmaları önemli bir bölümüyle gerçekte yarının parti birimleridir. Bu alandaki başarı, gerçekte partinin kendi öz örgütlenmesini ve parti kadrosu niceliğini büyütme başarısıdır.” (Örgütsel Sorunlar, s.28)

Çalışmada yaratıcı yerel inisiyatif

Örgüt ve kadrolaşma sorunlarında bir diğer önemli yetersizlik inisiyatif alanındadır. Yerel ve bireysel inisiyatifin önemine, bütün görevlerin mevcut kadroların omuzlarında olduğunu belirterek işaret etmiştik zaten. Yerel inisiyatifin geliştirilmesi ve politik görevlerin omuzlanmasında inisiyatifli davranış, döne döne vurgu yapıldığı halde halen de çalışmamızın zayıf bir yönüdür. Oysa Bolşevik Parti deneyiminde yerel inisiyatifin tuttuğu çok önemli yeri ve bunun elde edilen tarihsel başarıdaki rolünü hepimiz çok iyi bilmekteyiz.

Tarihsel deneyimlerin derslerinden en ileri düzeyde yararlanma çabası içindeki Partimiz, en başından beri yerel inisiyatifi geliştirmeye özel bir önem vermiştir. Çünkü Parti örgütü, bulundukları alanlarda partiyi var eden, sürekli olarak geliştirip yaygınlaştıran, politikalarını hayata geçiren, önderliğini gerçekleştirmeye çalışan inisiyatif sahibi yerel organlar üzerinden yükselir. Ve Partiye, “inisiyatif sahibi, mücadelenin en zor şartlarında dahi yönünü kendi tayin edebilecek insanlar gerek.” Partiye, “mücadele hatlarının daima en önünde gitmeyi bilen, her duruma uyum sağlayan ve her türlü silahı kullanmayı ve onu duruma göre değiştirmeyi bilen insanlar gerek.” (Komünist Enternasyonal’de Kadro Sorunları Üzerine içinde, s.220)

Dimitrov’un sözleriyle söylemek gerekirse; “inisiyatifi ele almayı bilmeyen ve ‘ben yalnızca bana söyleneni yaparım’ şeklinde karar veren, Bolşevik değildir. Yalnızca, yenilgi anlarında kafasını kaybetmeyen, başarı anlarında şaşırmayan ve kararların uygulanmasında sarsılmaz sağlamlık gösteren birisi, gerçek bir Bolşevik önderdir. Kadrolar, somut mücadele görevlerini bağımsızca kararlaştırma ve bunun tüm sorumluluğunu hissetme zorunluluğu ile karşı karşıya kaldıklarında, kendilerini en iyi şekilde geliştirir ve yetkinleştirirler.”

İnisiyatifli davranışı geliştirmek elbette her bir Partili kadronun temel sorumluluğu olmakla birlikte, bu sorun esasta doğru bir çalışma tarzı ve örgütsel işleyiş sayesinde çözülebilir. Bu kurumsallaşma, kolektif sorumluluk, bunlar üzerinden demokrasi, disiplin, eleştiri-özeleştiri vb. mekanizmaların çalıştırılması demektir. Kolektif sorumluluk görevlerin ve yetkilerin paylaştırılmasını, bu çerçevede işbölümü ve uzmanlaşmaya gitmeyi anlatır. Partimizin bu açıdan olumlu bir davranış çizgisi, öteden beri süregelen sağlam bir politikası vardır. Kadrolar inisiyatifli davranabildikleri, sorumluluklara partinin asli bir öğesi ve sağlam bir dava adamı olarak sahip çıktıkları her durumda, Parti tarafından gerekli yetkilerle de donatılmaktadırlar. Mesele bunu ete-kemiğe büründürecek olan halihazırdaki kadrolarda düğümlenmektedir. Partili kadro, mevcut görevleri yerine getirmek için illa bir örgütsel talimatı, illa yetkiyle donatılmayı bekleyemez. Parti önderliğini sınıf ve emekçi kitleler içinde gerçekleştirebilmek, ancak sorumlulukların bilincinde olan ve sorumluluk almaktan korkmayan kadrolarla başarılabilir.

Sınıf çalışması zemini tayin
edicidir

Kadrolaşma sorununun kendi özgüllüğümüzde öne çıkarılabilecek bazı boyutlarını irdelemiş olduk. Fakat kadrolaşma alanındaki bütün sorunlarımızı ideolojik-politik çizgimizin gereklerine uygun maddi sınıfsal zemine yaslanarak çözebiliriz. Bu, işçi sınıfı içinde kadrolaşmak, örgütün proleter belkemiğini sürekli olarak güçlendirmek, kadro dönüşümünü sınıf çalışması içinde sağlamak, örgütü fabrika hücreleri temeline oturtmak sorunudur.

Özellikle EKİM 3. Genel Konferansı sonrasında bu alanda hayli anlamlı mesafe katettik. Fakat Parti örgütü hala de fabrika hücreleri temeline kavuşabilmiş değildir. Bunun başarılmasının yolu, birçok şeyle birlikte ve özellikle sınıfın öncü ve dinamik öğelerine ulaşmaktan, onları partiye kazanmaktan geçiyor. Sınıfın ve sınıf hareketinin verili durumu bu konuda elbette zorluklar yaratıyor. Bu zorluklar ancak sistemli, hedefli ve kesintisiz bir siyasal sınıf faaliyetini yeterlilikle örgütleyebildiğimiz durumda aşılabilecektir. O zaman her koşulda dinamik işçilere ulaşabilir, öncü kimliklerini geliştirerek mücadeleye çekebiliriz. İşçileri ileri düzeyden kazanabilmek ise, onları dört koldan, ideolojik-politik müdahaleyle, sosyal ilişkilerle, kültürel-sanatsal faaliyetlerle kuşatmayı gerektirir.

Gençliğin devrimci enerjisini
kucaklamalıyız

Kadrolaşma kaynağımızın asli maddi zemininin işçi sınıfı olduğu açıktır. Fakat bu toplumun öteki emekçi ve ezilen kesimlerinin gözardı edilmesini gerektirmiyor. Bu ülkede öğrenci gençlik ve yoksul semt gençliği devrimci mücadeleyi her zaman önemli güçlerle beslenmiştir. Sınıf çalışmasına zorunlu çubuk bükmelerin de bir sonucu olarak bizim bu kaynağı yeterince değerlendirebildiğimiz söylenemez. Oysa gençliğin devrimci arayışlarına da ancak proleter sosyalizmi, somutta bu topraklarda onun biricik temsilcisi olan Partimiz yanıt verebilir. Fakat gençliği kazanmak, ondan sürekli olarak mücadelenin ihtiyaçlarına yanıt verebilen kadrolar yetiştirmek, gene devrimci temeller üzerinde yükselen bir gençlik çalışmasıyla başarılabilir. Son yıllarda kendi dinamikleri üzerinden kendini ve faaliyeti örgütlemeye çalışan, bu doğrultuda önemli mesafeler alan gençlik çalışmamızın bu ihtiyacın karşılanmasındaki önemi ortadadır. Bu çalışmayı politik ve örgütsel açılardan güçlendirmek, partinin ihtiyaçlarını karşılayacak bir çizgide, yani sağlıklı devrimci temeller üzerinde gelişmesini güvenceye almak Partinin görevidir.

Açık çalışmada kazanılan güçlerin
çok yönlü devrimci eğitimi

Parti örgütünün darlığı, her alandaki çalışmamızın partiye kadrolar yetiştirilmesi perspektifiyle yürütülmesi üzerinden aşılabilir. Açık alan faaliyetimiz, parti çizgisine uygun temellere kavuştuğu, geçmişle kıyaslanmayacak bir düzey yakaladığı halde, bu noktada yetersizlikler taşımaktadır. Partinin toplam faaliyeti ve genel etkisi üzerinden yüzünü Partimize dönenlerin başvurdukları ilk adres, çoğu durumda legal kurumlarımız olmaktadır. Burada biriken güçler, ancak örgütsel kimliğin özel bir tarzda geliştirilmesi, bu alandaki çizgimizin öncelikli bir eğitim konusu haline getirilmesi üzerinden kadrolaştırılabilirler. İllegal ihtilalci bir partinin kadroları, düzen karşısındaki konumlanışına uygun bir örgütsel yaşantı ve faaliyet içinde yetişebilir. Dolayısıyla, olanaklı olan her çalışma alanında organik bütünlüğü sağlamak kadro kaynaklarını gereğince değerlendirebilmenin temel bir halkasıdır.

Partimizin sağlam ve dinamik esaslara dayalı devrimci bir tüzüğü, ideolojik-politik çizgisine uygun sağlam bir örgütlenme ve kadrolaşma politikası, bu politikayı pratikte gerçekleştirebilecek bir kadro birikimi var. Partinin kadrolardan istediği, parti çizgisi ve direktifleri doğrultusunda kendilerini yetkinleştirmeleri, kendi alanlarındaki parti çalışmasını inisiyatifli ve yaratıcı bir biçimde örgütlemeleri ve ilerletmeleridir. Parti örgütünü geliştirip yaymak büyük ölçüde bunun başarısı ölçüsünde mümkündür.

(Ekim, Sayı: 230, Kasım 2002)


Üste