Logo
< Greif’in direnişçi kadınları ve Emekçi Kadın Komisyonu deneyimi

Direnişe içerden tanıklık...


Yol gösterici bir direniş pratiği!

 

Greif fabrika işgali, çok önemli deneyim ve birikimler bırakan ve değerler yaratan bir direniş olarak, Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde yerini aldı. Taşeron köleliği başta olma üzere işçi sınıfına dayatılan insanlık dışı çalışma ve yaşam koşullarına karşı izlenmesi gereken mücadele çizgisini, yöntem ve araçlarını gösterdi.

Greif işgali son yıllarda gerçekleşen önemli işçi direnişlerinden belirgin farklılıklar taşıyordu. Tekel direnişi ve son yılların iz bırakan diğer direnişleri genelde fabrikaların kapanması, toplu işten atmaların yaşanması, tazminatların ödenmemesi vb. üzerine gerçekleşmişti. Direnişe katılan işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanma imkanları yoktu. Greif direnişinde ise işçilerin iradesi ile üretim durduruldu. Grev hakkı gerçek anlamına kavuşturularak hayata geçirildi. Toplusözleşmede yaşanan tıkanma işgal gibi cüretli bir eylemle karşılandı. En önemlisi ise, örgütlü bir işçi eylemi olarak ciddi bir ön hazırlık üzerinden gerçekleştirilmesi oldu.

Direniş süreci boyunca yaşananların önemli bir kısmı yayınlanmış bulunuyor. Bunun ötesinde, işgale giden sürecin örülmesi, fabrikadaki yaşam, işçilerdeki bilinç değişimi, farklı kimliklerin ortak paydada buluşması, birçok tabunun aşılma vb., pek çok yönüyle yazılıp çizilebilecek çok şey var. Burada en önemli noktaların altı çizilmeye çalışılacak.

 

Düzenin ideolojik hegemonyasını kırma başarısı

Burjuvazi işçi ve emekçileri kontrol altında tutmak için her yol ve aracı kullanıyor. İdeolojik kuşatma bu açıdan önemli bir yerde duruyor. Düzenin gerici ideolojileri ile zehirlenme, emeğin sömürülmesinde başat bir rol oynuyor. İşçiler sermayenin saldırılarına, sessiz kalarak, hatta yer yer destek sunarak ortak olabiliyorlar. İşçi ve emekçiler ne zaman gelecekleri için söz söylemeye kalksalar, ideolojik zehir daha etkili kullanılıyor. Etnik, mezhepsel vb. kimlikler üzerinden sınıf parçalanmaya çalışılıyor.

Burjuvazinin parçalayıcı ve yozlaştırıcı ideolojisinin etkilerini kırmak zannedildiği kadar zor değil. İşçi ve emekçileri sınıf kimliğinde birleştirmeyi başarmak bunun ilk önemli adımıdır. Bu da işçi ve emekçilerin kendi öz örgütlülükleri ile sınıf çıkarları doğrultusunda harekete geçirilmesi demektir. Greif işgalinin gücü buradan gelmektedir. Devrimci öncü işçilerin müdahalesiyle komiteler temelinde örgütlenen işçiler kolektif çalışmanın ilk adımlarını atmışlardır. Kolektif iş yapma bilinci geliştikçe örgütlülüğün gücü de artmıştır.

Greif’te örgütlenme çalışmasının başından itibaren işçilere sınıf bilinci ve kimliği kazandırmak için yoğun bir çaba sarf edildi. Bu çaba burjuva ideolojisine karşı panzehir görevi gördü. Sınıfsal kimlikte birleşmede anlamlı bir mesafe alındı.

Direnişçilerin ağırlıklı bir kesimi (ki fabrika komitesinde de önemli bir yer tutuyorlardı) MHP, AKP gibi gerici partilerin tabanını oluşturuyordu. CHP tabanından gelen, Alevi ve Kürt kimliğine sahip işçiler küçük bir kesimdi. Bugün birçok direnişte Alevi ve Kürt kimliği önemli bir yer tutabilmekte, etnik ve inançsal ezilmişlik nedeniyle mücadelede daha rahat yer alabilmektedirler. Greif direnişi böylesi bir olanaktan da önemli ölçüde yoksundu. Direnişin öznesi olan işçilerin büyük bir kısmı, dinsel gericilik ve şovenizmin hakim olduğu bölgelerin insanlarıydılar. Böylesi bir bileşimle 60 günlük bir fabrika işgalini gerçekleştirilebilmesi, işçi sınıfı kimliğinde birleşme sayesinde mümkün olabilmişti.

Elbette direnişin ilk günlerinden itibaren burjuvazinin gerici ideolojisi farklı tonlarda kendini gösterdi. Bazı dönemlerde belirgin bir biçimde dışa da vurdu. Örneğin, dışarıdan gelen destekçilerin büyük bir kısmının sol çevrelerden olması, bazı kesimlerde rahatsızlığa neden oldu. Direnişe karşı gericilik yapmak isteyenler bu durumu kullanmaya çalıştılar. Öncü işçilerin müdahaleleri ile bunlar boşa düşürüldü. Komite toplantıları ve genel toplantılarda eğitici tartışmalar yürütülerek gerici eğilimler mahkûm edildi. Sınıf kimliğinin neden belirleyici olduğu defalarca tartışılarak, tüm meselelere sınıfsal kimlik üzerinden bakma bilinci güçlendirilmeye çalışıldı. Direnişin ilk günlerinden itibaren çıkartılan bülten de bu doğrultuda etkin bir biçimde kullanıldı. Sınıf dayanışmasının önemi, geçmiş direnişler üzerinden sınıf bilinci ve dayanışma ruhu bültenlerde ele alındı. Eğitim çalışmalarının ve toplantıların konusu oldu. Burjuva ideolojisinin parçalayıcı etkisine karşı sınıf bakış açısını ve mücadelenin birleştirici değerlerini işçilere taşımada sağlanan başarı direnişin güçlü yanlarından biri oldu.

Sınıfın kendi kimliği ile harekete geçemediği bir dönemde bunun başarılması rastlantı değildi. Direnişe yön veren devrimci iradenin çabalarının ürünüydü. Direnişçi işçiler her ne kadar bütün gerici kalıpları aşamasalar da, işçi sınıfının dünya görüşünü kavrama doğrultusunda önemli bir süreç yaşadılar. Sömürüye karşı birlikte örgütlenen, birlikte barikat kuran, yoksunlukları birlikte yaşayanların safının bir olduğunu gördüler.

Fabrika işgali ile kurulan ortak yaşam tüm yapay ayrımları ortadan kaldırdı. Her bölüm ayrı bir komün gibi işledi. İşçiler kavganın ortaklaştırdığı yaşam içinde paylaşmanın hazzını tattılar, gerçek bir kardeşleşmeyi yaşadılar.

Birlikte göğüslenen kavga içinde örgütlülük daha da güçlendi. Hiçbir bölüm, grup, birey ayrıcalıklı olmadığı için, nifak yayanlar bir bir açığa çıkıyordu. Kolektivizmin gücü, bunun için özel bir çaba gerektirmiyordu.

Ayrımsız-gayrımsız bir mücadelenin içinde ekmekler bölüşülüp çaylar hesapsızca içildikçe, dostluklar daha da pekişti. Hiçbir çıkar, bencilce düşünce taşınmadan verilen dost selamının değeri arttı. Dün bir işi angarya görüp başka bir sınıf kardeşinin sırtına yıkanlar, ortak çıkarları için her işi birlikte omuzladılar. Kolektif iş yapma bilinci güçlendi. İşgal fabrikasını korumak için gece-gündüz nöbetler tutuldu. Hiçbir emreden olmadan yapıldı tüm işler. Sınıf bilinci sınıfın eylemi ile birleşince, kolektivizmin yasaları kendiliğinden hayat buldu.

 

Tabular bir bir parçalandı

İşgal başladığında, işçilerin önemli bir kesiminde burjuvazinin yarattığı tabular etkiliydi. Fabrika işgaliyle birlikte bunlar bir bir yıkılmaya başladı.

İşgal öncesi yapılan toplantılarda her olasılık enine boyuna değerlendirilmişti. Eğer talepler kabul edilmez de işgale başlanılırsa, nelerin yapılacağı planlanmıştı. İlk adım, fabrikadaki güvenlik görevlilerinin dışarı çıkartılmasıydı. Direnişin öncüleri toplu sözleşme görüşmesinin olumsuz sonuçlandığını açıkladıktan sonra, daha önce alınan karar tekrar oylamaya sunuldu ve fabrika işgali başladı. Günler önce yapılan görev dağılımına göre herkes harekete geçti.

Önceden belirlenen güvenlik komitesi fabrikanın tüm güvenlik görevlilerini kapı dışarı etti. Böylece, yüzlerce işçinin “dokunulmaz” gördüğü güvenliklerin birleşen işçiler karşısında bir hiç olduğu görüldü. Ardından direniş komitesi ve seçilen işçiler fabrika yöneticilerinin olduğu bölüme giderek, “Fabrikada işgal başlattık. Artık her şey bizim denetimimizde. Komite kararı gereği fabrikada dolaşmanız yasak. Fabrikayı terk edebilirsiniz. Çıkmak istemezseniz bu bölümün dışına çıkmanız yasak” açıklamasını yaptılar. Greif işçileri düne kadar karşılarında konuşmaya cesaret edemedikleri sermaye temsilcilerinin karşısına örgütlü bir güç olarak çıkmışlar, “patron ve temsilcilerinin karşısında boyun bükmekten başka bir seçenek yok “ tabusu sınıf eylemi ile paramparça olmuştu. Kurallara uydukları müddetçe kendilerine hiçbir müdahalenin yapılmayacağı ifade edildiği halde yöneticiler korku içinde bir gün geçirdiler. Arabaları ile fabrikayı terk etmek isteyen yöneticilerin bu isteğinin karşılanamayacağı ifade edildi. Arabaların çıkmasına izin vermek barikatları açmak anlamına geliyordu. Fabrika yöneticileri komitenin belirlediği şartlar altında ve işçilerin yuhalamaları eşliğinde fabrikayı terk ettiler.

 

Kadın-erkek elele, mücadele birlikte örüldü

Birlikte çalıştıkları kadın işçileri küçümseyen, ikinci cins gören, kadının yeri kocasının yanıdır anlayışı ile hareket eden işçilerin kafasındaki bu algı süreç içinde yıkıldı. İşgalin başlamasıyla atılan ilk adımlardan biri de kadın ve erkeğin eşitliğini ve sermayeye karşı mücadelede birlikteliğini öne çıkarmak oldu.

Bölümlerden seçimle gelen kadın komite üyesi bir kişiydi. Kadınların büyük kısmı işgalle birlikte sürecin parçası olmuşlardı. Sürece geç dâhil olmaları ve burjuva ideolojisinin yarattığı kadın algısından kaynaklı, erkek işçiler kadın komite temsilcisi seçmeyi tercih etmiyorlardı. Devrimci işçiler tarafından bütün bölümlerin kadınlarını temsilen komite üyesi kadın sayısını artırma önerisi komite toplantısına sunuldu. Zorlu geçen bir toplantının sonunda komitedeki kadın sayısı artırıldı. Bu süreçle birlikte Greif’in kadın işçileri direnişin en ön saflarında yerlerini aldılar. Bu adımı Emekçi Kadın Komisyonu’nun kurulması izledi.

Greif’in direnişçi kadınları düzenin yarattığı kadın algısını parçalamak için önemli bir çaba sarf ettiler. Direnişin başında kadını küçümseyen yaklaşımlar bizzat direniş süreci içerisinde, kadınların sergilediği etkin pratik sayesinde aşıldı. Düzenin gerici temelde ürettiği kadın algısı giderek parçalandı.

 

İşgalciler ne yaptıklarını çok iyi biliyorlardı

İşgal öncesinde, işgal eyleminin patronlar düzeninin yasalarında yeri olmadığı, fakat hak alma mücadelesinin fiili meşru mücadeleden başka yolunun olmadığı yaşanılan deneyimler üzerinden sistematik bir eğitimin konusu edilmişti. Greif işçileri işgal eylemine başladıklarında nasıl bir eylemin parçası olduklarını biliyorlardı. Bu nedenle, işgal başladığında, sendika, devlet, patron ve kimi bozguncuların, “yaptığınız eylem yasadışı” propagandası karşılık bulmadı. Direnişten kopmalar bekleyen gerici odakların hevesleri kursağında kaldı. Direnişin ilk haftasında taşeron işçiler gruplar halinde işgal fabrikasına geldiler. Sendika üyeliklerini yaptırarak işgale katıldılar. Sendika üyesi olmayan, bölümünden izinli dışarı çıkmayan hiçbir işçi fabrikaya alınmıyordu. Güvenlik komitesinin fabrikaya bozguncu provokatörlerin sızmasını önlemek için aldığı önlemlerden biriydi bu. Dışarı çıkışlar için izin defteri tutuluyordu. Fabrika komitesinin kararı ile her bölüm komitesine bağlı işçilerin en fazla % 25’ine günlük olarak dışarı çıkma izni veriliyordu. Bölüm komitesinden izinliler listesi gelmemişse hiçbir işçi dışarı çıkamıyor, çıkanlar direnişi terk etmiş muamelesi görüyordu.

Greif işgalcileri işlerini öylesine ciddiye almışlardı ki, kimi zaman abartılı tutumlar alınabiliyordu. Direnişi ziyarete gelenlerin ortak kullanım alanlarında ağırlanacağına dair karar alınmış olmasına rağmen, güvenlik komitesinin giriş kapısında görevlendirdiği işçiler ziyaretçileri içeri almayabiliyordu. Neden almadıkları sorulduğunda, “tanımıyoruz, içeri sızmaya çalışan polis ya da patron adamı olabilir” gibi cevaplar veriliyordu. Bu duruma son vermek için defalarca müdahale edildi. Genel toplantılarda, bölüm ve fabrika komitesi toplantılarında tartışma konusu oldu.

 

İşgalin örgütlü gücü dost-düşman tarafından görüldü

Fabrika komitesi, polis vb. düzen güçleri ile, belirlenen heyet ve temsilciler dışında kimsenin muhatap olmaması yönünde karar almıştı. Bütün işçiler bu karara uydular. Polis bir işçiye soru sorduğunda ya da bilgi almak istediğinde, hiçbir işçi muhatap olmadı, muhataplarına yönlendirdi. Polis de ilk denemelerin ardından komite sözcülerinden başka kimseye yönelmedi.

İşgalci işçiler direnişin kurallarına göre davranarak bir tabuyu daha yıkmışlardı. Onlar için belirleyici olan düzenin kurumları ve temsilcileri değil, direnişin iradesini yansıtan komite ve komite kararlarıydı.

Direnişin 33. gününde gerçekleşen patron-taşeron, polis ve sendika provokasyonunda sermaye devletinin tüm kurumlarının gerçek yüzü bütün çıplaklığı ile bir kez daha görüldü.  Provokasyon girişimi işgalcilerin yaratıcılığı ile karşılandı. Arabası olanlar arabalarını fabrika girişine barikat yaptılar. Kadınlar sopaları kuşanarak “hiç kimse ölümüzü çiğnemeden buraya giremez” dediler. Yangın söndürme hortumları fabrikanın çeşitli noktalarına yerleştirilerek, “işgalci toması” olarak kullanıma hazır hale getirildi. Erkek işçiler provokatörlere karşı barikat oldular. Fabrikanın dört bir yanı saldırıya karşılık verecek şekilde hazırlandı. Saldırıya geçen sermaye cephesi direnişin örgütlü gücü karşısında hezimete uğradı.

 

Sendika mücadelenin olduğu her yerdir!

Greif işgali, örgütlülüğü sendika üyeliğine indirgeyen anlayışları da parçaladı. Greif işgalcileri en başından itibaren örgütlülüğü sendika üyeliği, sendikayı da Şirinevler’deki bina olarak görmediler. Ağaların her türlü ihanetine rağmen sendikayı işçi sınıfının mücadele mevzisine dönüştürmek için uğraştılar. İşgalin ilk haftasında Hadımköy’deki birçok işçi sendikaya üye yapıldı.

Bu bakışla Greif’e ait diğer fabrikalara da gidildi. Bunun için “dış işgal komitesi” oluşturulmuştu. Fabrika komitesinde nereye gidileceği, nasıl bir eylem yapılacağı saptanıyordu. Alınan kararı hayata geçirmek dış işgal komitesinin göreviydi. Ne zaman nereye gidileceği, eylemin içeriği önden açıklanmıyordu. Açıklandığında, gidilecek fabrikalara bilgi sızdırılıyor ve orada çalışan işçilere ulaşılması engelleniyordu. Bölüm toplantılarında, her an herkesin dış işgal ekibinde yer alacak ve eyleme gidecek gibi hazır olması isteniyordu. Fabrika komitesinde dış işgale gidecek kişilerin listesi oluşturuluyordu. Dış işgal komitesi bu kişileri eyleme gitmeden yarım saat önce uyandırıyor, gerekli bilgiyi vererek hazırlanmalarını istiyordu. Hedeflenen eylem alanına gidildiği andan itibaren basın-yayın komitesine gelişmeler aktarılmaya başlanıyordu.

Eylemlerden biri Ünsa’ya bağlı Samandıra fabrikasında gerçekleştirildi. Sabah erken saatte fabrikaya gidilerek işçilerin giriş yaptığı kapının denetimi ele geçirildi. İşbaşı yapmak için gelen işçiler karşılarında Greif işgalcilerini buldular. Buradaki taşeron işçilere sendikaya üye olma çağrısı yapıldı. Fabrikanın bahçesine üyelik masası kuruldu. Daha sonra fabrika içine girilerek bütün bölümler dolaşıldı. Megafonla yapılan konuşmalarda örgütlenme çağrısı tekrarlandı. Fabrika içindeki fiili işgalden rahatsız olan fabrika yöneticileri ve uşakları etkisizleştirildiler. Fabrika polis tarafından kuşatıldı. Polis işgalcileri “bu fabrikanın işçileri değilsiniz, yaptığınız yasadışıdır” diyerek tehdit etti. Haklılıklarından aldıkları güçle polisin karşısında duran Greif işgalcileri, programları tamamlanmadan fabrikadan ayrılmayacaklarını ifade ettiler. Samandıra işçileriyle yapılan toplantının ardından dış işgal komitesinin kararı ile eylem sonlandırıldı. Eylem saatlerce sürmüş, fabrikada üretim büyük oranda durmuştu. Eylemin en önemli yanı, sendikayı dört duvar gören anlayışın parçalanması olmuştu.

 

Sendikal bürokrasi karşısında tok tutum!

Sendika ağaları öyle bir algı yaratmışlardır ki, sendikacılar ne derse desin alkışlanmalıdır.

Greif’teki örgütlülük bu anlayışı da parçaladı. Sendika yöneticileri nasıl bir pratik sergilediyseler ona göre bir muamele gördüler. Durduk yere ne kimse yuhalandı ne de alkışlandı. İşgal öncesi ve sonrası bürokratik sendikacılığa karşı mücadelenin önemini kavratan eğitim sayesinde işçiler bürokratlar karşısında boyun bükmediler. Asıl gücün örgütlük olduğunu her fırsatta gösterdiler.

Sadece DİSK Tekstil bürokratları değil, DİSK Tekstil’in oyunlarının bir parçası olan DİSK bürokratları da Greif işçilerinin sınıf tutumuyla yüzyüze kaldılar. İşgalin 10. gününde işgalcilerin yoğun çabası ile fabrikaya gelmek zorunda kalan DİSK yönetimi Greif işçileri tarafından karşılandı. İşçiler, atılan bu adımı önemli gördüklerini vurguladılar ve DİSK’in yapması gerekenleri hatırlattılar. DİSK yöneticilerinin konuşmalarına temkinli yaklaştılar. Direnişe sahip çıkmak için atacakları adımlara dair somut sözler beklediler. Fakat tek bir somut adımdan bahsedilmedi. Bu durum işgalciler tarafından sessizlikle protesto edildi. Kani Beko ve diğer DİSK yöneticileri konuşurken denenen slogan attırma çabaları boşa çıktı. Görüldü ki, biat eden değil, her kelimeyi ölçüp biçen ve sınıfsal bir tutumla birleştiren Grief işgalcilerinin karşısındaydılar. Ağaların yüzünden düşen bin parçaydı.

DİSK yönetimi ve sendikal camia Greif işgali karşısında (istisnalar dışında) gerici bir taraf olarak saf tuttular. Büyük yankılar yaratan işgal karşısında üç maymunu oynadılar. Greif işgalcilerinin defalarca gerçekleştirdiği bilgilendirmeye rağmen gerçekleri çarpıtarak gerici bir propaganda kampanyası yürüttüler. Bu tutumları ile sermaye cephesine hizmet ettiler.

 

Basın-yayın faaliyeti

Greif fabrikasında ilk yayın örgütlenme faaliyeti yürütülürken kullanıldı. Oluşturulan fabrika komitesi belli aralıklarla sadece güvenilir işçilere verilen bültenler çıkardı. Fabrika işgalinin başlamasının ardından yayın faaliyeti daha da önem kazandı. Hemen basın-yayın komitesi kuruldu. Komite ilk olarak bülten ve bildirilerin çıkarılmasını planladı. Sosyal medya aracılığı ile de direniş kamuoyuna taşındı. Hazırlanan bildiriler çevre fabrikalarda, mahallelerde, kent merkezlerinde dağıtıldı. Bülten ise iç örgütlülüğü güçlendirme ve eğitim aracı olarak kullanıldı. Basın-yayın komitesi fabrika komitesi toplantısının ardından bir araya gelerek hazırlık yapıyordu. Bültenin başyazısı komite toplantılarında öne çıkan tema üzerinden hazırlanıyordu. Yapılması gerekenlere işaret eden bir çerçevesi oluyordu. Diğer yazılar, başyazıyı güçlendirecek eğitici yazılar ve işgalci işçilerin yazıları biçiminde planlanıyordu.

İşçilerin bültene katkısını almak komitenin temel gündemlerinden biriydi. Başlangıçta zorlanma yaşansa da, ısrarlı bir yönelimle bu sorun önemli ölçüde aşıldı. İşgal bülteni düzenli yazarlarını dahi yaratmıştı. Greif işçileri yazılar, şiirler, özlü sözler yazıyorlardı.

Basın-yayın komitesinin odası yazıların teslim edilme saatinde işçilerle doluyordu. Yazılar yayınlanmadan önce yazarları ile sohbet ediliyor, yazının zayıf ve güçlü yanları üzerine yapılan tartışmalar bir sonraki yazının daha güçlü yazılmasını kolaylaştırıyordu. Ya da bazı işçi yazıları olumlu-olumsuz tepkiler alıyor, olumsuz tepki gösteren işçiler basın-yayın odasına gelerek konuşmak istiyorlardı. Yayın odası eğitici tartışmaların yapıldığı bir merkeze dönüşmüş, ilk günlerin ilgisizliği aşılmıştı. Basın-yayın komitesi yoğunluğa yetişemeyecek duruma gelmişti.

Bülten bütün işçiler tarafından dikkatle takip ediliyordu. Aksama yaşandığında, birçok işçi bülteni merak ettiği için basın-yayın odasının yolunu tutuyordu.

Bir de direnişin dış kamuoyu ayağı vardı. Fabrika komitesinin direktifleri doğrultusunda çeşitli açıklamalar hazırlanıyor, en geniş kamuoyuna ulaştırılması sağlanıyordu. Direnişi sendikalara, demokratik kitle örgütlerine, siyasi parti ve kurumlara anlatacak dosyalar vb. hazırlanıyordu. Uluslararası örgütlere direnişi anlatan açıklamalar gönderiliyordu. Çeviri konusunda yardımcı olacak birilerini bulmak vb. birçok iş basın-yayın komitesinin görevleri arasındaydı.

Basın yayın faaliyeti örgütleyici ve eğitici bir işlev görüyordu. İşçilerin eğitimi ve iç örgütlülüğün güçlendirilmesi, geniş kitlelere gelişmelerin aktarılması temel amaçtı. Komite her toplantıda bu konularda daha güçlü adımların nasıl atılacağını tartışıyordu.

İlk günler bülten ve bildiriler fabrikada hazırlanılıyor ve dışarıda basılıyordu. Bu durum hem zaman kaybı, hem de ciddi bir masrafa neden oluyordu. Basın-yayın komitesi fabrikada baskı yapma kararı aldı. Fabrikada bulunan fotokopi makinesi ve yazıcılar kullanılır hale getirilerek, bu imkan yaratıldı.

 

İşgal fabrikasında eğitim

Greif örgütlenmesinin ilk anlarından itibaren yürütülen eğitici faaliyetler işgalle birlikte artırılarak sürdürüldü. Sınıf bilinci ve sınıf mücadelesinin temel yasalarının eksen alındığı eğitici faaliyetler belli bir program çerçevesinde hayata geçirildi. Bülten bunun önemli araçlarından biriydi. Yanı sıra eğitim toplantıları, panel, seminer ve dersler gerçekleştirildi. Kapitalist sömürü düzeninin işleyişini anlatan ve işçi sınıfının misyonuna işaret eden konular işlendi. Sendikalar ve taban örgütlenmeleri çok farklı yönleriyle ele alındı. İşçi sınıfının mücadele tarihi eğitim çalışmalarında önemli bir yer tuttu. Belgesel vb. araçlar kullanıldı. Fabrikayı ziyarete gelen aydın, yazar ve sanatçılarla yapılan söyleşiler de eğitici birer araç olarak değerlendirildi. ÇHD’li avukatların katıldığı toplantılarda burjuva hukukunun ne ifade ettiği anlatıldı. Her genel toplantı da bir eğitim çalışması gibi işliyor, bunun önemini kavrayan işçilerin önemli bir kesimi büyük bir ciddiyetle katılıyor ve soru soruyorlardı. Devrimci temelde ele alınan bu eğitim çabası direnişin güçlenmesinde önemli bir rol oynadı.

 

Kültür-sanat faaliyetleri

 

İşgal fabrikasında önem verilen bir diğer alan kültür-sanat faaliyetleri oldu. Fabrikada çeşitli komisyonlar oluşturuldu. Komisyonların çalışmalarını yürüteceği alanlar hazırlandı. Sinema, şiir, spor, müzik, tiyatro vb. komisyonlar oluşturularak çalışmalar yürütüldü. Komisyonların çalışmalarını sunduğu etkinlikler organize edildi. İşgal fabrikasında yapılan her etkinlik komisyonların emekleri üzerinden şekillendi.

Fabrikanın büyük yemekhanesi genel toplantılar ve etkinlikler için kullanıldı. Memur yemekhanesi ise sinema salonuna dönüştürüldü. “Emek sineması” ismi verilen salonun açılışı bir sunumla gerçekleştirildi. Her akşam bir film gösterimi yapıldı. İşçilerin ilgiyle izlediği filmlerin ardından tartışmalar yürütüldü. Sinema salonu aynı zamanda kültür-sanat komisyonunun çalışma alanı olarak kullanıldı. İşgale destek için gelen çok sayıda sanatçı dostumuz bu salonlarda sergiledikleri gösterilerle direnişe katkı sundular.

 

Bilinç örgütlülükle birlikte güç demektir!

Greif işgali sınıf bilinci ve meşru mücadele anlayışı üzerinden yükselen örgütlü bir işçi eylemidir. İşgal fabrikasında, genel fabrika komitesi, 14 bölüm komitesi, basın, ziyaret, güvenlik, gözcü, savunma, yemek, temizlik, dış işgal vb. komiteler ve çok sayıda komisyona dayalı bir örgütlülük hayata geçirilmiştir. Bu örgütlülük gücünü işçilerin bilincindeki gelişmeden almıştır. Sürecin açığa çıkardığı bazı sorunların çözümü için ek komite ve komisyonlar oluşturulmuş, her komite ve komisyon bileşenleri tarafından ciddiyetle işletilmiştir. Her bir örgütlülük işçi iradesinin açık bir yansıması olmuş, işçi demokrasisinin anlamlı bir örneği sergilenmiştir. İşgalcilerin iradeleri dışında hiçbir adım atılmamış fakat doğru kararlar alabilmeleri için bilinç açıklığı yaratmaya özel bir önem verilmiştir.

Tüm kararlar işçilerin doğrudan temsil edildiği toplantılarda alınmıştır. Yapılması gerekenler bölüm toplantılarında tartışılmış ve genel toplantıda karara bağlanmıştır. Fabrika komitesinde ana hatları ile belirlenen işler ayrıntılandırılarak somut planlamanın konusu edilmiştir. Kimin hangi işi yapacağı, nasıl ve ne zaman yapılacağı kararlaştırılmıştır.

İşçi iradesinin hayat bulduğu bu işgal eylemine yön veren işçi sınıfının devrimci dünya görüşü olmuştur. Devrimci sınıf çizgisine dayalı bir iradi yüklenme ile sınıf hareketinin önünü açacak bir direniş pratiği sergilenmiştir.


Üste