Logo
< “Teslimiyeti değil direnmeyi tercih ettik, ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz!..”

Direnişimizin nedenleri, anlamı ve talepleri


DHKP-C, TKP(ML) ve TKİP’li tutsakların basına ve kamuoyuna ortak açıklaması:

 

Direnişimizin nedenleri, anlamı ve talepleri

 

Basına ve kamuoyuna!..

Ölüm Orucu Direnişimizin yarattığı deprem; hücreleri, yaptıranların başlarına yıkacak!

Direniş tarihimize onurla yazılan yeni sayfalar eklemeye devam ediyoruz!

Faşist devletin biz devrimci tutsaklar nezdinde “F Tipi” hücre hapishaneler uygulamasıyla başlattığı saldırı süreci bugün yeni bir aşamaya giriyor.

Faşist devlet, 2000 yılının başından bu yana hücrelere geçileceğini belirtiyor ve bunun hazırlıklarına büyük bir hızla devam ediyor. 2000 yılının Mayıs ayından itibaren faaliyete geçirileceği söylenen hücreler tutsak yakınlarının, halkımızın duyarlı demokrat çeşitli kesimlerinin devrimci tutsakları sahiplenmesi ve hücrelere karşı yükselttiği eylemlilikler nedeniyle bugüne kadar hayata geçirilemedi.

Fakat bu erteleme hücre saldırılarından vazgeçildiği anlamına gelmiyordu. Tepkileri göze alamayan işbirlikçi uşak iktidar TMY’nin değiştirilmesi, Cezaevi İzleme Kurulları’nın oluşturulması, “af” vb. demagojik ve yalana dayalı içi boş söylemlerle oluşan tepkiyi yatıştırmaya, hücreleri meşrulaştırmaya çalıştı. Meclis açılır açılmaz ilk ele alınacak maddeler olarak düzenlemelerin gündeme getirileceği tartışmalarıyla, oluşan duyarlılığı kırmayı, muhalefeti etkisizleştirmeyi hedefledi. Hiçbir netliği olmayan, belirsiz ifadelerle geçiştirilen düzenleme dedikleri maddeler, hücre saldırısının özünü değiştirmeyen, aksine baskı ve işkence anlamına gelen uygulamaları gizlemeyi amaçlayan bir örtüden başka bir şey değildir. Her yanından delik deşik edilen örtü, gerçekleri gizlemeye yetmiyor.

Faşist devlet F Tipi Hücre Hapishane çalışmalarından vazgeçmiyor. Bu gerçek aylardır hemen her gün tüm dünyanın gözleri önünde kanıtlandı. Hücrelere karşı olan binlerce tutsak yakını, aydın, sanatçı, devrimci-demokrat-ilerici gözaltına alındı, işkencelerden geçirildi. Yaşlı analarımız hücrelere karşı oldukları için Ankara yollarında, İstanbul’da alanlarda öldüresiye dövüldüler. Galatasaray Lisesi önündeki eylemlerde yerlerde sürüklenerek gözaltına alınmak sıradan bir uygulama haline getirildi.

Tüm faşist uygulamalara rağmen ailelerimiz ve tüm duyarlı kamuoyu bizi yalnız bırakmadı. Neredeyse her gün hücrelere karşı eylemlerle yanımızda oldular, Adalet Bakanlığı’na, hükümete çağrılar yaptılar. “Hücreler Ölümdür” dediler. Karşılığında gördükleri ise işkence, dayak ve gözaltından başka bir şey olmadı.

Faşist devlet kararlılık gösterisine girmeye devam etti. “Hücrelere mutlaka geçilecek”, “F tipleri çağdaştır, insan haklarına uygundur” dendi. Hücrelerden vazgeçmeyeceğini açıkça ilan etti. Herkes konuştu. Herkes bir şeyler söyledi. Hücre saldırısına karşı çıkanlar, yanında olanlar söylediler söyleyeceklerini. Artık konuşma sırası biz tutsaklara geldi.

Sürecin başından bu yana faşist devletin bu saldırısının ancak bedelleri göze alabilen bir mücadele çizgisi ile, direnişle püskürtülebileceğini söyledik. On yıllardır ülkemiz hapishanelerinde devrimci tutsakların direnişleri karşısında diz çöken faşist devletin anladığı tek dil buydu. Bugün bir kez daha emperyalizme ve işbirlikçi uşaklarına anladığı dilden cevap vereceğimizi ilan ediyoruz.

Nasıl ki, 12 Eylül cuntasının hapishanelerdeki teslim alma politikaları püskürtüldüyse,

Nasıl ki, 1 Ağustos genelgeleri yırtılıp atıldıysa,

Nasıl ki, 1991’de Eskişehir tabutluğu kapattırıldıysa,

Nasıl ki, 1996’da Ölüm Oruçları’yla Eskişehir Tabutluğu bir kez daha kapattırılıp, halka yönelik saldırıların önüne barikat olunduysa, bugün yine aynı görevle karşı karşıya kalan biz devrimci tutsaklar olarak şehitlerimizin bize gösterdiği yoldan tereddütsüz yürümeye devam edecek, halk düşmanlarına bir kez daha diz çöktüreceğiz.

Bugün, kararlılık gösterisinde bulunanlar yine dizlerinin üzerinde gelecekler; biz devrimciler ise zaferimizi tüm dünyaya ilan edeceğiz.

Kararlıyız;
Bedeli ne olursa olsun ödemekten çekinmeyeceğiz. Ama hücrelere girmeyeceğiz. Hepimizi katledebilirler, Ölüm Oruçları’nda şehit düşebiliriz; hapishanelerde tek bir yoldaşımız kalabilir. Ama bu durumda bile o tek bir tutsağı sağ olarak hücrelere sokamayacaklardır.

Hücreleri yaptırtanların başına yıkacağız. Ölüm Oruçları’nda, Buca, Ümraniye, Ulucanlar, Burdur, Bergama hapishanelerinde direnen, şehit düşen yoldaşlarımızın kanlarıyla, canlarıyla yazdığı tarihe layık olacağız. Bizleri hücrelere sokmak isteyenlerin önüne bedenlerimizle barikat öreceğiz. Artık ülkemiz hapishanelerinde direnişin gür sesi yankılanacak.

Bugün tüm dünyanın huzurunda emperyalizme, işbirlikçilerine ve onların uşaklarına bir kez daha sesleniyoruz; ZAFER BİZİM, İŞBİRLİKÇİLİK, UŞAKLIK, YENİLGİ VE TESLİMİYET SİZİN TARİHİNİZDİR. Tarihimize hiçbir zaman leke sürdürmedik, sürdürmeyeceğiz. Tarihe yeni, onurlu sayfalar eklemeye devam edeceğiz. Bu inanç ve kararlılıkla, işbirlikçi uşak iktidarın hücre tipi hapishaneler temelinde tüm halka yönelik sürdürdüğü politik saldırıya karşı 20 Ekim tarihinden itibaren, belli bir süreden sonra ise Ölüm Orucu eylemine dönüştüreceğimiz Süresiz Açlık Grevi direnişimize başlıyoruz. DHKP-C, TKP(ML) ve TKİP olarak, yürüteceğimiz böylesine tarihsel bir direniş sürecini başlatmanın coşkusunu, moralini taşıyor, direnişimize başlama kararını açıkladığımız bu andan itibaren zaferi kazandığımızı biliyoruz.

Direnişimizin talepleri:
1- Bugüne kadar yapımı süren, esas olarak devrimci tutsakları tecrit, yalnızlaştırma, işkence yöntemleriyle teslim alma, kişiliksizleştirme politikaları çerçevesinde gündeme getirilen F Tipi Hücre hapishaneleri kapatılmalıdır.

2- Bütün bir halkı “terörizm” demagojisi ile suçlayarak “zanlı” haline getiren; işkence, katliam ve infazları yasallaştıran, bunları gerçekleştiren işkenceci-katilleri koruyan 3713 sayılı Anti-Terör yasasının sadece F Tipi hücreleri yasal dayanağını oluşturan 16. maddesi değil, tamamen anti-demokratik olan ve sonuçları artık iyice görülen bu yasa bütün sonuçlarıyla birlikte kaldırılmalıdır.

3- Kamuoyunda “Üçlü Protokol” olarak tanınan, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’nın ortak imzalarından oluşan, tutsakların savunma hakları ve tedavi hakları başta olmak üzere hak gasplarına yönelik, avukatlara onursuz arama dayatmasını içeren protokol iptal edilmelidir.

4- Kuruluş amacı ve 1984’ten beri uygulamalarıyla özel-olağanüstü mahkemeler olan Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırılmalı, verdiği cezalar bütün sonuçlarıyla kaldırılmalıdır.

5- Hapishaneler, belli periyotlarla ilgili kentin Barosu’nun atayacağı avukatlar, Tabipler Odası’nın belirleyeceği hekimler, tutukluların belirleyeceği avukatlar, tutukluların belirleyeceği tutuklu aileleri, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile insan hakları ihlalleri ile ilgili DKÖ’lerin atayacağı temsilciler ile Tüm Yargı-Sen’in atayacağı temsilcilerinden oluşan bir heyet tarafından, belli periyotlarla denetlenmelidir. Bu denetim keyfiyete bırakılmamalı, yasal güvence altına alınmalıdır.

6- 21 Eylül 1995 tarihinde BUCA hapishanesinde üç arkadaşımızın katledilmesinden;
4 Ocak 1996 tarihinde ÜMRANİYE hapishanesinde dört arkadaşımızın katledilmesinden;
24 Eylül 1996 tarihinde DİYARBAKIR hapishanesinde on arkadaşımızın katledilmesinden;
26 Eylül 1999 tarihinde ULUCANLAR hapishanesinde on arkadaşımızın katledilmesinden ve tüm bu saldırılarda onlarca arkadaşımızın yaralanmasından sorumlu olanlar kamuoyuna açık bir şekilde hızla yargılanıp cezalandırılmalıdır.
5 Temmuz 2000 tarihinde BURDUR hapishanesinde arkadaşlarımıza saldıran, kolları kopartan, yaralayan, tecavüz edenler ve bu operasyonun emrini verenler, kamuoyuna açık bir şekilde hızla yargılanıp cezalandırılmalıdır.
Uğur Sarıaslan, Turan Kılıç, Yusuf Bağ, Mecit Seçkin, Rıza Boybaş, Orhan Özen, Gültekin Beyhan, Aygün Uğur, Berdan Kerimgiller, İlginç Özkeskin, Hüseyin Demircioğlu, Ali Ayata, Müjdat Yanat, Ayçe İdil Erkmen, Tahsin Yılmaz, Yemliha Kaya, Hicabi Küçük, Hayati Can, Ümit Altıntaş, Halil Türker, Abuzer Çat, Mahir Emsalsiz, Ahmet Savran, Aziz Dönmez, Habip Gül, Zafer Kırbıyık, Önder Gençaslan, İsmet Kavaklıoğlu, H. Hüsnü Eroğlu, Mehmet Yalçınkaya, Kalender Kayapınar, Yunus Yaman, Mehmet Batuge, Kadir Demir, Edip Direkçi, Nihat Çakmak, Erkan Perişan, Rıdvan Bulut, Hakkı Tekin, Mehmet Sabri Gümüş, Cemal Çam, Ahmet Çelik, Polat İyit, Engin Huylu, Murat Dil, Uğur Hülagü Gündoğan, Mustafa Kaya, Kazım Tunç isimli arkadaşlarımız değişik tarihlerde sağ olarak tutuklanmışlardı. Bu arkadaşlarımızın can güvenliği devletin sorumluluğundaydı. Bilindiği gibi tutukluluk statüsünün, halk tarafından kabul edilir ve hukuki oluşunun temeli devletin can güvenliğini garanti altına almasıdır. Bu arkadaşlarımız ise devlet tarafından katledildi. Bu arkadaşlarımızı geri istiyoruz...

7- Çeşitli hastalıkları sabit olan, 1996 Ölüm orucu sonrası rahatsızlıkları süren, çeşitli operasyonlarda yaralanan ve tedavileri yapılmayan arkadaşlarımız derhal salıverilmelidir.

8- Değişik tarihlerde ve yerlerde gözaltındayken bizlere işkence yapanlar açığa çıkartılmalı, kamuoyuna açık bir şekilde hızla yargılanıp cezalandırılmalıdır. Bu işkenceciler hakkında gerek savcılıklara gerekse de TBMM komisyonlarına başvurularımız vardır. “Takipsizlik kararları” ile işkencecilerin korunmasından vazgeçilmelidir.

9- Halkların demokrasi ve özgürlük mücadelesi önündeki tüm anti-demokratik yasalar iptal edilmeli, Kürt Ulusu ve diğer Ulusal azınlıklar üzerindeki baskılara son verilmelidir.

KAHROLSUN FAŞİZM YAŞASIN MÜCADELEMİZ!
KAHROLSUN TESLİMİYET, KAHROLSUN TASFİYECİLİK!
ÖLECEĞİZ AMA HÜCRELERE GİRMEYECEĞİZ!
YAŞASIN GENEL DİRENİŞİMİZ!
BİZ KAZANACAĞIZ!

DHKP-C Tutsaklar Örgütlenmesi
TKP(ML) Cezaevleri Parti Komitesi
TKİP Cezaevleri Merkezi Örgütlülüğü


Üste

Bildiriler

<< İlk < Önceki 1-20 21-40 41-56 Sonraki > Son >>