Logo
< Devrimci ajitasyon ve propaganda çalışmasını yükseltelim!

Sınıf çalışmamızda tersaneler


Sınıf çalışmamızda tersaneler

 

2008 yılında Tuzla tersaneleri, kölece çalışma koşullarına karşı mücadele ve direnişin merkezi oldu. Ülke sınırlarını da aşan genel duyarlılık, iş cinayetleri ve kölece çalışma koşullarının gündeme gelmesini sağladı. Bunda, komünist tersane işçilerinin hem iç örgütlülüğü yaratma hem de dış kamuoyunu harekete geçirme mücadelesi önemli bir rol oynadı.

Başını komünist işçilerin çektiği Birlik’in dört yıla yaklaşan faaliyet ve örgütlenme çalışması, tersane işçileriyle hak arama mücadelesi içerisinde kurduğu bağ, hak gasplarına karşı gerçekleştirdiği eylemler, birçok işçinin hak kazanmanın eylemle olanaklı olduğu gerçeğini görmesini kolaylaştırdı. Yanısıra Birlik, bu dört yıllık zaman dilimine iki kurultay sığdırarak, tersane işçilerine izlemesi gereken rotayı gösterdi. 2. Tersane İşçileri Kurultayı’nda yapılan “grev” tespiti ve hedefi sonraki mücadelenin seyrini belirledi.

Nitekim havzada, geleneksel sendikal anlayış ile bunun çevresinde kümelenmiş kimi siyasetler de (her ne kadar tam olarak algılamasalar da) sonuçta pratikte, komünistlerin saptadığı çizgi doğrultusunda yürümek zorunda kalmışlardır.

Tabanın iradesini açığa çıkarmak, tabanın gücüne yaslanmak!..

Tabanın iradesine ve gücüne, enerjisine ve inisiyatifine dayanmayan bir eylemin başarısızlıkla sonuçlanması kaçınılmazdır. Havzada yaşanan eylemli süreç, peşpeşe iş cinayetlerinin yaşandığı bir süreçti. Bu süreçte ve öncesinde biriken öfkenin genel bir eyleme dönüşmesi, bu kadar çaba ve enerjinin harcandığı yerde doğaldır. Ancak bu tür bir genel eylemle bir genel grevi birbirine karıştırmamak gerekir. Bu tür eylemlilikler en fazla genel bir grevin örgütlenmesini hazırlayacak bir ön süreç olarak değerlendirilebilir. Mevcut örgütlülüğün belirgin bir zayıflık taşıdığı, tersaneler arası işçi değişiminin çok hızlı yaşandığı bir yerde, havza genelini kapsayan bir örgütlülük ve eylem çizgisinin izlenmesi gerekir ki, komünist tersane işçilerinin örgütlediği kurultayların en büyük başarısı bunun saptanması olmuştur.

Genel bir çağrıyla gerçekleşecek bir eylemin başarısına yaslanmak isteyen küçük-burjuva dükkancı ve reklâmcı zihniyetin algılayamadığı nokta, bir genel grevin biricik güvencesi olabilecek taban örgütlülüklerinin bu sürece her açıdan hazırlanması gerektiğidir. Süreç bu bakışla ele alınmadığı içindir ki, gerçekte imkâna dönüşebilecek olan 27 Şubat ve sonrası heba edilmiştir.  “Öncülük” oyunu oynanmış, tabanın iradesini açığa çıkarmak, tabanın gücüne yaslanmak yerine, dış destek üzerinden hesap yapılmıştır.

27 Şubat ve 16 Haziran sonrası süreç üzerinden sorulabilecek tek bir soru vardır: Tersane işçisi ne kazanmıştır? Bir bilinç sıçraması yaşamış mıdır? Tersanelerdeki çalışma koşullarında ne gibi değişiklikler olmuştur? Bu sorulara verilecek yanıt olumsuzdur. Elbette, mevcut kamuoyu desteğinin gücü ve işçilerin 27 Şubatı önceleyen süreçte gerçekleştirdiği eylemlerin de etkisiyle bir takım düzenlemeler gündeme gelmiştir. Ancak Tuzla cehennemindeki çalışma ve yaşam koşulları düşünüldüğünde, mevcut düzenlemeler devede kulak kalmaktadır. “Kazandık, kazanıyoruz” sloganıyla hareket eden “sosyalist” çizgi ne kazandığını ve kazandırdığını düşünmeli, bir nebze olsun sorumluluk göstererek kendini sorgulamalıdır.

Böyle bir sorgulamayı yapmadıkları gibi, “birlik aracı aşılmıştır” diyerek, havzadaki eylemli süreçlerde komünistlerin oynadığı rolü görmezden geliyorlar. Gereksiz gördükleri “birlik“ aracının dört yıllık mücadele birikimini ve 27 Şubat eyleminin başarıya ulaşmasındaki rolünü yok saymalarının gerisinde dar grupçu çıkarlar yatıyor.

Kendi dışındaki siyasi çizgilere kapısını kapatan, dükkancı bir zihniyetle hareket eden bir sendikanın havzada başarı sağlaması elbette mümkün değildir. Aynı zihniyet, havzada artık bir dönemin “klasik protestoculuk” döneminin kapandığını söyleyerek, mevcut gerçekliğe uymayan söylemler kullanıyor. Bu söylemi kullananların peş peşe gerçekleşen iş cinayetleri ve hak gasplarına karşı yaptıkları tek şey ise, yalnızca ve yalnızca “protestoculuk”tur! Gündelik gelişmelere “damga vurma”, günü kurtarma çabasının ötesine geçemiyorlar. Bu da çok doğaldır, zira sınıf çalışmasına yabancıdırlar. Bundan dolayıdır ki, sınıfın anlık reflekslerinden ve öfkesinden yarar umuyorlar. Adlarının “tabela sendikası”na çıkmasının gerisinde de bu var. Gerçek bir sınıf sendikası, sınıfın bilincini ileriye taşıma kaygısıyla hareket eder, genel örgütlülüğü güçlendirme çabasına yoğunlaşır.

Bu eleştirileri sadece 27 Şubat eylemi üzerinden dile getirmiyoruz. Sergilenen, dükkancı ve fırsatçı anlayışın genel davranış biçimidir.

İki eylem süreci gerçekleşmiş (27 Şubat ve 16 Haziran), ancak bu süreçlerin ardından Tuzla tersanelerindeki hareketlilik dibe vurmuştur. Hem de işçi kıyımlarının, iş cinayetlerinin, yani cehennem koşullarının tüm boyutlarıyla yaşanmasına rağmen… Durum böyle iken, mevcut süreçleri abartılı değerlendirmelere konu etmek ciddi bir sorumsuzluktur. Böylesi bir süreçte “Tuzla neoliberal saldırılara karşı barikattır”, “Tuzla Stalingrat’tır” diyenler, gerçeklikten kopmakta, bulutların üzerinde dolanmaktadırlar.

Taban örgütlenmeleri yaşamsaldır!

Bugün tersanelerde tabanı harekete geçirmek, taban iradesin açığa çıkaracak örgütlülükler oluşturmaya yoğunlaşmak, enerjiyi dış desteğe değil de asli öznelere harcamak yaşamsal önemdedir. Birlik’in bu konuda güç ve imkanlarını fazlasıyla aşan bir pratik deneyimi vardır. Bu pratik kendisini temel örgütlenme alanları olan tersaneler ve işçilerin barınma yerlerinde göstermiştir. Havzada güçlü bir işçi hareketi geliştirmeyi amaçlayan Birlik, bunun ancak sınıf bilincinde asgari bir sıçramayla gerçekleşebileceği konusunda taşıdığı açıklıkla hareket etmiştir. Ücret gaspları ve iş cinayetlerine karşı tabanın eylemli gücünü açığa çıkarmak başta olmak üzere, sınıf bilincini geliştirme kaygısıya hareket etmiştir. Sınıfın kendi gücünü görebilmesi için tarihsel önemdeki günlerde (15-16 Haziran, 1 Mayıs, 8 Mart vb.) eğitici toplantılar ile birlikte bu eylemlere katılmayı özel bir gündem olarak ele alabilmiştir.

Bu pratik elbette sınıfın çıkarlarını ve ihtiyaçlarını esas alan bir bakışın ürünüdür. Taban dinamizmini açığa çıkarmaya, sınıfın geri bilincini kırmaya çalışan bir bakış!.. Bu bakış ve ona uygun tutum Birlik’e eninde sonunda kazandıracaktır.

Birlik, çıkardığı bültenlerle, insanca yaşam ve çalışma koşulları taleplerinin yanısıra, mevcut siyasal gündemleri de sınıfa taşımayı esas almaktadır. Bu çalışma salt materyal dağıtımlarıyla da sınırlı kalmamaktadır. Fakat yine de hedeflenen düzeyin oldukça gerisindedir. Tersane işçisinin sınıf bilincinin oldukça geri olması, ve işçi sirkülâsyonunun yaygın bir biçimde yaşanması, temel bir zorlanma alanıdır. Bu zorlanma ancak kadroların yoğun çabası ve enerjisiyle, fakat daha önemlisi, doğru bir politik çizgiyle aşılabilecektir.

Bugün Tuzla cehenneminde ortaçağ köleliği hüküm sürmektedir. Ancak, mevcut durağan ortam yanıltıcı olmamalıdır. Sermayenin topyekün saldırılarına karşı sınıfta alttan alta biriken öfke ve tepki giderek militan eylemliliklere yolaçmaktadır. Bu mutlaka kendini tersanelerde de açığa vuracaktır. Komünist tersane işçilerinin yapması gereken, tabanın iradesine ve enerjisine yaslanarak önümüzdeki sürece hazırlanmaktır.

Hazırlık taban örgütlenmelerine/komitelere dayanmalıdır. Birlik bünyesinde kurulan Bekarevleri Komitesi bu açıdan önemli bir örnektir. Salt barınma hakkını değil, siyasal süreçleri ve çalışma koşullarını da esas alan bu komite, işlevini yerine getirdiği koşullarda, mücadeleyi örgütlemedeki rolünü oynamayı başarabilecektir.

Burada bir noktaya dikkat çekmeliyiz. Genel örgütlülüğü ve eylem hattını esas alan bir mücadele çizgisinin tekil işyerlerinde oluşturulacak komiteleri ve eylemlilikleri önemsizleştirmesi bir yana, mücadele ancak bu zeminde kendini üretebilecektir.

Elbette işçilerin çok yönlü eğitimi gibi temel önemde bir sorun karşımızda durmaktadır. Bu her anın ve her yerin bir işçi eğitim alanı olduğu gerçeğini gözetmeyi gerektirmektedir. Bu bir davlumbot olabilir, soyunma konteynırı olabilir, Birlik ya da bekâr evleri olabilir, sinema, halı saha vb. aklımıza gelebilecek her yer olabilir/olabilmelidir.

İşçi sınıfının ekonomik sorunlarının siyasal sorunlarından ayrılamayacağı döne döne anlatılmalıdır. Bu hem propaganda araçları (afiş, bildiri, bülten vb.) üzerinden, hem de bire bir ya da toplu temas içerisinde yapılmalıdır. Filistin sorununa bakıştan krizden kaynaklı saldırılara karşı işyerlerini işgal eden Sinter, Tezcan Galvaniz, Brisa işçisinin direniş deneyimlerine kadar, birçok konu ve gündem eğitimin konusu haline getirilebilmelidir. Elbette kendi başına eğitim sorunumuzu çözmeyecektir. Fakat, işçilerde sağlanacak bilinç açıklığı, genel ve militan bir eylem hedefine yürürken, işimizi oldukça kolaylaştıracaktır.

Havzadaki verili durağanlık yanıltıcı olmamalıdır. Bugünden yarının hareketli günlerine hazırlanıyoruz. Bugün tersane işçileri ile bağlarımızı ne kadar geliştirip güçlendirirsek, yarının hareketliliğine de o ölçüde önderlik edebileceğimizi biliyoruz. Önümüzdeki sürecin önemli gelişmelere gebe olduğu bilinciyle hazırlığımızı en iyi bir biçimde yapmaya çalışıyoruz. Örneğin Aralık ayı içerisinde Pendik Askeri Tersanesi’nde işçilerin kendi inisiyatifleriyle ücret hakları için çalıştıkları gemiyi işgal etmeleri geniş kamuoyu tarafından bilinmez. Zira asker zoruyla bastırılmıştır. Bu örnek, Tuzla tersanelerinde hak gasplarına karşı benzer eylemlerin gerçekleşebilirliğine de işaret etmektedir. Koşulları oluştuğunda, direniş ve işgalleri örgütleme sorumluluğu komünist tersane işçilerinin omuzlarındadır, bu tür gelişmelere hazırlanıyoruz.

Eğer tersanelerde üretime ara verilmesi gibi bir olağanüstü gelişme yaşanmazsa, önümüzdeki dönemin motor gücü, komünistlerin yönlendiriciliğindeki Birlik olacaktır. Bugüne kadarki deneyim ve birikimlerimizi önderlik sorumluluğu bilinciyle irdeliyor, eksiklerimizi ve yetersizliklerimizi saptıyoruz. Sürecin biz komünist tersane işçilerine yüklediği görev ve sorumluluklara yanıt verebilmenin yolu, eksiklik ve zaafiyet alanlarına bilinçli bir müdahale ile birlikte enerjik ve yaratıcı bir yüklenmeden geçiyor.

Komünist Tersane İşçileri


Üste