Logo
< TKİP 1 Mayıs’a çağırıyor!..

1 Mayıs’tan 26 Mayıs’a greve, direnişe yürümek için!


Geleceksiz yaşamaya, güvencesiz çalışmaya karşı,

1 Mayıs’tan 26 Mayıs’a greve, direnişe yürümek için!

 

78 gün süren ve tüm toplumun gündemine oturan TEKEL Direnişi, sınıf hareketinde bir dönemdir yaşanmakta olan kıpırdanmanın ileri bir mevzisi olarak ve anlamlı bir deneyim biriktirerek geride kaldı. Geldikleri illere dönen direnişçi işçiler direniş ruhunu ve eylemini yerellerde yaşatmak için yeni bir çaba içine girdiler. Ancak bir kez daha sendikal bürokrasi engeline takıldılar. Sendika bürokratları direnişi güçten düşürmek ve tümden bitirmek için uğursuz rollerini oynamaya devam ettiler. Yine de direnişi devam ettirmeye yönelik yerel çabaların önüne tümden geçemediler.

TEKEL Direnişi, işçi sınıfının tarihsel misyonunu, toplumsal rolünü bir kez daha açığa çıkardı. İşçi sınıfının bağımsız bir güç olarak mücadele sahnesine çıktığında kendi gündemini yaratabileceğini, burjuvazinin gerici gündemlerini dağıtabileceğini gösterdi. Direnişin en anlamlı kazanımlarından biri bu oldu.

TEKEL işçileri, sınıfın diğer bölüklerinin istem ve özlemlerini de dile getirmeleri, Ankara'yı direniş mevzisine çevirmeleri, bu arada kararlılıkları ve militan tutumları nedeniyle tüm toplumun gündemine girebildiler. Direniş kendi sınırlarını aştı. Geniş bir toplumsal destek yakaladı. TEKEL Direnişi'nin, sınıf hareketinde yeni bir soluk ve ileri bir çıkış olmasının, toplumsal havayı değiştirmesinin gerisinde bu olgular yatmaktadır.

Diğer yandan direniş, yıllardır her hareketlenmeye başladığında sendikal bürokrasi eliyle denetim altına alınmaya, altı oyulmaya çalışılan sınıf hareketinin en temel ihtiyaçlarından biri olan taban örgütlülüklerinin önemini de bir kez daha göstermiş oldu. Nitekim sınıfın bağımsız davranabilme güç ve olanaklarını açığa çıkaran taban örgütlülüklerinin eksikliği, TEKEL Direnişi’nin akibetini de belirledi. Bu zaafiyet sendikal bürokrasinin işini kolaylaştırdı, ona Ankara’daki merkezli direnişi en zayıf biçimiyle sona erdirme olanağı sağladı.

1 Nisan eyleminin sınırları

Bu koşullarda gündemde bulunan 1 Nisan eyleminden kendi sınırlarını aşan sonuçlar beklemek olanaklı değildir. 1 Nisan eyleminin önemi, aylarca direnen TEKEL işçilerinin mücadele istek ve kararlılığını sendikal bürokrasiye rağmen gösterecekleri bir gün olmasından ileri gelmektedir. İşçiler Ankara’da toplu halde bulunurken ve bağımsız taban iradesini açığa çıkarabilecekleri, direnişi merkezi olarak yönlendirebilecekleri imkanlara daha çok sahipken, sendikal bürokrasinin ihanetini boşa çıkaracak bir güç ve örgütlülük düzeyine kavuşamadılar. 1 Nisan'a kadar yaşanan süreçte de belli illerde sınırlı çabalar dışında böylesi bir düzeye kavuştuklarını söylemek olanaklı değildir. Bu haliyle 1 Nisan eyleminde de işçiler sendikal bürokrasinin yeni bir ihanetini aşacak güç ve örgütlülük düzeyinden yoksundur. Bu da 1 Nisan eyleminin sınırlarını göstermektedir.

Tüm bu öznel ve nesnel zorluklara rağmen 1 Nisan eylemi işçilerin bir kez daha taleplerini haykırmak, kararlılıklarını dile getirmek, sendikal bürokrasiyi mücadeleci eylem biçimleriyle göreve çağırmak, direniş çadırlarının yeniden kurulmasını istemek ve zorlamak açısından bir imkanıdır. Aynı zamanda güçlü bir sınıf dayanışması sergilenebildiği koşullarda, işçi sınıfı ve emekçilerin mücadele isteğini dışa vurdukları bir zeminin açığa çıkması anlamına da gelecektir.

Emek ve devrim güçleri açısından 1 Nisan'dan sonra çubuğun asıl bükülmesi gereken yön 1 Mayıs ve 26 Mayıs olmalıdır. 1 ve 26 Mayıs’ın güçlü bir ön hazırlığa konu edilmesi tüm emekçilerinin yüklenmesi gereken temel halkadır.

TEKEL Direnişine müdahalenin sorunları

Direnişin başından itibaren sermaye devletini ve hükümetini zora sokacak, işçilerin taleplerini kazanmasını sağlayacak, sınıfın diğer bölüklerini harekete geçmeye zorlayacak eylem biçimlerinden en temel olanı kuşkusuz “genel grev ve direniş”ti. Dolayısıyla da bu konuda sergilenecek çaba apayrı bir önem taşımakta idi. Ancak süreç içerisinde, içerden ve dışardan yapılan müdahalelere rağmen, direnişçi işçilerin genel grev isteği ile bunun örgütlenmesi kapasitesi arasındaki belirgin açı kapatılamamıştır. Bu konuda sendikal mevzilerin etkin ve etkili kullanımının barındırdığı imkanlar, sorunun ve sorumluluğun mutahapları tarafından heba edilmiştir.

Sendikal bürokrasinin oyalayıcı ve direnişi zayıflatıcı tutumu, ancak devrimci güçlerin, ilerici sendikacıların, öncü işçilerin üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmeleri, direnişe bu yönde müdahalede bulunmaları ölçüsünde bertaraf edilebilirdi. Ne var ki bu güçlerin önemli bir kesimi direnişe bu yönde bir müdahalede bulunmadılar. Dahası ters yönde çabalar içinde oldular. Reformist çevreler hemen tümden sendikal bürokrasinin kuyruğunda sürüklendiler. İlerici sendikacılar ise direnişe karşı sorumluluklarına adeta gözlerini kapadılar. Zaten nicelik ve nitelik bakımından belli bir darlığı ifade eden öncü işçi ve emekçiler cephesinden de tabanda direnişi büyüten ve alt kademe sendika bürokratlarını zorlayan bir müdahale gerçekleşemedi.

İlk aşamasından itibaren direnişe devrimci sınıf mücadelesinin ihtiyaçları çerçevesinde müdahale etmeye çalışan komünistler ise güç ve imkanları doğrultusunda etkin bir faaliyet kapasitesi sergilediler. Ancak belli açılardan müdahalenin kimi ayakları eksik kaldı. Kuşkusuz bunun öznel ve nesnel nedenleri bulunmaktadır. Öznel eksikliklerin temel bir unsurunu, direnişin muhatabı tüm kesimleri zorlayacak, taraflaştırmayı hedefleyecek bütünlüklü bir yönelimin güçlü bir tarzda hayata geçirilememesi oluşturmaktadır. Güç ve imkanları doğrultusunda komünistler asıl olarak direnişteki işçilere yöneldiler. Kuşkusuz direnişin öznesi işçilere bu yönlü müdahale öncelikli, zorunlu ve anlamlıydı.

Komünistler TEKEL işçileriyle yaptıkları toplantılarda, eylem ve etkinliklerde, işçilere seslendikleri her türlü araçla, taban iradesini ve örgütlülüğünü açığa çıkarmayı hedefleyen bir hat izlediler. Yanısıra TEKEL işçileriyle dayanışmayı, direnişi yaymayı hedefleyen zeminler yaratmaya çalıştılar. Bu yönelim devrimci güçlere dayalı bir takım imkanlar da yarattı. Ancak sözkonusu zeminlerin daha fazla genişletilmesi, direnişin muhatabı tarafların saflaştırılması doğrultusunda değişik araç, yol ve yöntemlerin devreye sokulmasında çeşitli imkanlar yeterince değerlendirilemedi. Başta direnişin merkezi olan Ankara'da olmak üzere konunun muhatabı siyasal güçler, ilerici-devrimci iddialar taşıyan sendikacılar, meslek ve demokratik kitle örgütleri, olduğu kadarıyla ilerici-devrimci öncü işçi ve emekçiler gerektiği kadar zorlanamadı. Direnişin her aşamasında mutahapların direniş karşısında nasıl konumlandıkları, ne gibi tutumlar aldıkları, hangi konularda eksik davrandıkları, taşıdıkları kaygılar ve almaları gereken tutumlar kamuoyuna açık bir şekilde yeterince güçlü bir tarzda tartışılamadı.

Böylesi bir müdahalenin temel muhataplarından birisi de TEKEL işçileriydi. Bu anlamda işçilere yönelik müdahalede belli sınırları aşamadı. Özellikle Kürt illerinden gelen işçilerin sendikal bürokrasinin temel dayanağı olduğu bilinmesine rağmen, buradaki işçilere doğrudan seslenen araçlar devreye sokulamadı, aldıkları tutumla neye hizmet ettikleri anlatılamadı, nasıl bir tutum almaları gerektiği tartışılmadı. Benzer şekilde ileri tutum alan işçi çadırlarının olduğu zeminler de, direniş komitesine duyulan yakıcı ihtiyacı döne döne anlatan, bu yönde atılan adımları tüm işçilere duyuran, işçilere açık çağrılara konu edilen etkin tutumlarla güçlendirilemedi.

Direnişin belli bir aşamasından itibaren, komünistlerin yoğun çabasıyla, devrimci güçlerin de içinde yeraldığı dayanışma platformuyla hareket eden TEKEL işçilerine de yeterince güçlü bir müdahale yapılamadı. Sözkonusu işçilerin yer yer “biz yolumuzu, yönümüzü belirleyelim, ihtiyaç oldukça siz devreye girin” türü yaklaşımları, birebir yapılan tartışmaların ve müdahalenin yanısıra açık mücadelenin konusu edilebilmeliydi. Öncü işçilerin bir kesiminin yeraldığı sözkonusu komite girişiminin sergilediği yaklaşımın zaafiyetleri, direnişe müdahalede güçlü ve zayıf yanları, tüm işçiler nezdinde değişik araçlarla ön açıcı ve zorlayıcı müdahalelere konu edilemedi.

Direnişin mutahabı kesimlere tüm bu müdahalelerin yapılabildiği en temel araçlardan biri de doğal olarak yayınlarımızdı, fakat bunların da gereğince kullanılabildiklerini söylemek zor. Kimi eleştirel değerlendirmelere konu edilen tutum ve davranışlar, hiç de üzeri örtülü bir biçimde değil, fakat doğrudan muhataplarını hedef alan bir tarzda eleştiri konusu yapılabilmeliydi. Özellikle direnişin başından beri küçük hesaplarla sendikal bürokrasinin kuyruğunda hareket eden reformist güçlerin direniş süresince aldığı tutumlar etkin bir teşhirin ve mücadelenin konusu edilebilmeliydi. Direniş sinsi çabalarla sönümlendirildikten sonra bu çevrelere yönelik olarak gündeme getirilen eleştiriler, sözkonusu gerici tutumların açığa çıktığı her süreçte daha açık ve güçlü bir biçimde yapılabilmeliydi.

TEKEL Direnişi ve alt kademe sendika bürokratlarının tutumu

Direnişin başından itibaren işçilerin genel grev kararı beklediği açık bir olguyken, üstelik direniş boyunca biraraya gelen Türk-İş Başkanlar Kurulu toplantılarından ve Türk-İş bürokratlarından bu yönlü bir irade çıkmayacağı ortadayken, ilerici bazı sendikacıların yönetimde olduğu sendika şubeleri ve bazı mücadeleci unsurların yer aldığı sınıf mevzileri, TEKEL Direnişi’ni sahiplenen bir konumlanış içerisinde olmadılar.

SSGSS sürecinde belirgin olarak öne çıkan ve Türk-İş yönetimiyle belli düzeylerde gerilim yaşayan, ancak sendika konfederasyonlarına karşı tok bir yanıt vermek, tabana yaslanarak sınıf mücadelesini güçlendirmek yerine mevcut mevzilerini korumaya çalışan Türk-İş bünyesindeki alt kademe sendika yöneticileri TEKEL Direnişi’ne karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmekten uzak durdular.

Komünistler baştan itibaren bir kısmı ilerici olan bu muhalif kesimlerin bunu başaracak bir iradeye ve özgüvene sahip olmadıklarını bilerek davrandılar ve sorunu bu kapsamda ortaya koydular. Ancak bu hiçbir biçimde onlara düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmeleri yönünde basınç uygulamaktan, kamuoyu önünde açık tutum almaya zorlamaktan uzak durulması anlamına gelmemektedir.

Komünistler, direnişin ilk ayında yaptıkları değerlendirmede konunun önemini şu sözlerle ifade etmişlerdi: “Genel grev hedefine ulaşabilmek, ileri bir bilinç ve örgütlülük düzeyini gerektirmektedir. Bu ise TEKEL işçilerinin tek başlarına üstesinden gelebilecekleri bir iş değildir. İşçi sınıfı içerisinde öncü rol oynayabilecek başka sınıf bölüklerinin de TEKEL işçilerinin yanında saf tutması ve giderek birleşik bir işçi iradesinin oluşturulması yönünde çaba gösterilmesi gerekmektedir. Bu durumda, bir yandan sendikal bürokrasi etkisizleştirilirken, öte yandan mücadeleden yana eğilim ortaya koyan kararsız alt kademe sendika bürokratları mücadeleye çekilebilir. Sonuçta işçi sınıfı adına sendikaların gerçek mücadele örgütleri olarak kazanılmasının yolu açılmış olur. Bunlar mevcut koşulların oldukça ilerisinde hedefler olmakla birlikte, bugün günlük mücadele ve müdahalenin böyle bir perspektifle ele alınması zorunludur. Zira böyle yapılmazsa, TEKEL işçilerinin estirdiği rüzgar boşa gider ve süreç boyunca ortaya çıkan imkanlar heba edilmiş olur.” (Kızıl Bayrak, 22 Ocak 2010)

Tüm süreç boyunca TEKEL Direnişi’nin alt kademe sendika bürokratları üzerinde yarattığı basınç, panel, forum, işyeri temsilcileri ve işçi toplantıları, konfederasyonları tutum almaya çağıran deklarasyonların örgütlenmesi vb. değişik araç, yol ve yöntemle daha fazla zorlanabilirdi.

1 Mayıs'tan 26 Mayıs'a bahar dönemini güçlü örgütlemek için!

Önümüzde 1 Mayıs ve 26 Mayıs gibi sınıf mücadelesini büyütmenin imkanlarını taşıyan önemli süreçler bulunmaktadır. TEKEL Direnişi’nin deneyimleri ışığında sürece yüklenmek gerekmektedir. Sendikal bürokrasinin TEKEL Direnişi’ni ortada bırakmasının bir manivelası da olsa, dört konfederasyonun altına imza attığı 26 Mayıs eylem kararının altının doldurulması için tüm güçlere önemli görevler düşmektedir.

Bu çerçevede, direnişle birlikte daha ileri çıkan TEKEL işçilerini ve mücadele ruhunu sınıfın diğer bölüklerine taşıyabilecek bir güç ve dayanak olarak sürece etkin bir şekilde katmaya çaba sarfetmek gerekmektedir. Elbetet, 1 Mayıs ve 26 Mayıs genel grev sürecinin güçlü bir şekilde örgütlenmesi için asıl olarak ilerici-devrimci iddialar taşıyan tüm güçler günün önemine uygun davranmakla yükümlüdürler.

TEKEL Direnişi’nde görevlerini yerine getirmeyen ancak 26 Mayıs eyleminin örgütlenmesinde misyonlarına uygun davranması gerekenler DİSK, KESK ve Türk-İş içerisinde bulunan ilerici ve devrimci güçler, meslek odaları ve demokratik kitle örgütleridir. Konfederasyonları bu anlamda zorlaması, alta doğru çalışmayı örgütlemek doğrultusunda çaba göstermesi gereken özneler sözkonusu emek güçleridir.

Ancak, bugüne kadar tabandan bir basınç oluşturulmadığı koşullarda sendikal mevzileri elinde bulunduran ve ilerici iddialar taşıyan unsurların harekete geçmekte atıl kaldıkları bilinmektedir. Bu da öncü devrimci işçi ve emekçileri bekleyen görevlere işaret etmektedir. Asıl olarak 26 Mayıs eylemini örgütleyecek ve dışındaki imkanları zorlayacak olan onlardır.

Komünistler bahar döneminde bu çerçevede bulundukları her alanda merkezi ve yerel olarak güçlü bir faaliyet örgütleyeceklerdir. 1 Mayıs ve 26 Mayıs'ta geleceksiz yaşamaya, güvencesiz çalışmaya karşı genel grev ve genel direnişe çağrı yapan, muhataplarına bu görev ve sorumluluğu hatırlatan ve harekete geçmeye zorlayan politik ve pratik yüklenmeyle yürüyeceklerdir. Hem kendi güç ve imkanlarını, hem de dışlarındaki imkanları bu bakışla seferber etmeye çalışacaklardır.

Bulundukları her alanda Mayıs sürecini örgütlemesi gereken tüm muhataplarına genel grevi gündemleştirmesi, taban örgütlerine dayalı mekanizmalarla grev ve direnişi bir süreç olarak örgütlemesi için çağrı yapacaklar, bu doğrultuda değişik araç, yol ve yöntemleri kullanacaklardır. İşçi ve fabrika toplantılarından panellere, seminerlerden yaygın materyal kullanımına kadar değişik araçlarla işyeri temsilcilerini, öncü işçi ve emekçileri, ilerici sendikacıları ve tüm emek güçlerini 1 Mayıs'tan 26 Mayıs'a genel grev ve direnişi hazırlamak için örgütlenme komisyonları, grev ve direniş komiteleri kurmaya çağıracaklar, uygun olan yerlerde bunu gerçekleştirecekler, açığa çıktığı yerlerde ise bu çabayı güçlendirmeye çalışacaklardır. TEKEL işçilerini de bu sürecin etkin bir parçası yapmak, direnişçi işçilerin deneyimlerini, mücadele ruhunu ve taleplerini sınıfın diğer bölüklerine taşımak için çaba göstereceklerdir.

Halihazırda değişik taleplerle sürmekte olan ancak özünde sınıfın ortak taleplerini dile getiren direniş ve eylemlerle dayanışmak, direnişte olan işçi ve emekçileri ortak zeminlerde birleştirmek, 1 Mayıs'tan 26 Mayıs'a geleceksiz yaşamaya, güvencesiz çalışmaya karşı grev ve direnişi örgütleme iradesinin etkin bir parçası haline getirmek de komünistlerin yönelecekleri bir diğer imkan olacaktır. Komünistler bahar sürecinde bulundukları bölgelerde ve alanlarda, fabrika ve işyerlerinde, hem kendi güç ve imkanlarına yaslanarak ve hem de dışındaki imkanları görev ve sorumluluğa çağırarak, “1 Mayıs'tan 26 Mayıs'a geleceksiz yaşamaya, güvencesiz çalışmaya karşı genel greve, direnişe!” çağrısını yükselteceklerdir.

Komünistlerin propaganda faaliyetinde öne çıkaracakları temel şiarlar ise, çözümün devrimde, kurtuluşun sosyalizmde olduğunu ifade eden, işçi ve emekçileri devrim ve sosyalizm mücadelesine çağıran şiarlar olacaktır.

Komünistler, devrimci baharı yaratmanın, devrimci sınıf mücadelesini büyütmenin olanaklarını güçlendirmek için bugünden tüm hazırlıklarını yapmalı, tüm güç ve imkanlarını seferber etmelidirler!


Üste