Logo
< 8 Mart’ta mücadele alanlarına!

TKİP Newroz ateşini tutuşturmaya çağırıyor!


TKİP Newroz ateşini tutuşturmaya çağırıyor!..

Newroz isyan ve özgürlüktür!

fileadmin/PDF/bildiri_201103_Newroz.pdfBu yıl Newroz’u Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki halk ayaklanmalarının yarattığı devrimci atmosferde karşılıyoruz. Ortadoğu’daki birçok halk için özel anlamlar taşıyan Newroz, en başta Kürt halkının uyanışının, isyanının, özgürleşmesinin simgesidir. Çekiciyle kan emici zalim Dehak’ın başını ezen Demirci Kawa’nın ezilenlere kurtuluş muştusudur. Bin yıllardan beridir Newroz’un isyan ve özgürlük alevleri Kürt halkının özgürlük tutkusunu kamçılamaya, ezilen halkların kurtuluş yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

Zaman içinde kan emici zorbalar kabuk değiştirdi, düzenleri yeni biçimler aldı. Artık dünyaya emperyalist-kapitalizm ve onun köşe taşları olan sermaye devletleri hakim. Halklara yönelik zulüm, baskı ve kölelik ise geçmişe rahmet okutacak boyutlar kazandı. Tüm dünyada emekçi halklara emperyalizmin binbir örtüyle gizlenmiş boyunduruğu takıldı. Sömürü alabildiğine yaygınlaşıp ağırlaştı. Ücretli kölelik düzeni tüm dünyada işçi ve emekçilere cehennem koşulları yaşatıyor. Emperyalist savaşlar, bölgesel boğazlaşmalar, soykırımlar yoluyla insan kırımları devasa ölçülere vardı. Çağımızın Dehaklar’ı yerküremizi dahi yokoluşun eşiğine getirmiş bulunuyorlar.

 

İşçiler, emekçiler, kardeşler!

Uzun yıllar boyunca en büyük zulme uğramış halklardan biri Kürt halkıdır. Güney Kürdistan’da durum bir nebze değişmiş olsa da İran, Suriye ve Türkiye’deki Kürt topraklarında ulusal baskı ve zorbalık devam ediyor.

Türk sermaye devleti kuruluş yıllarından başlayarak Kürt halkını yok saydı, inkar, asimilasyon ve yok etme doğrultusunda dizginsiz bir zulüm uyguladı. Ancak, teslimiyet bayraklarının çekildiği ve çok güçlü göründüğü bir dönemde bile Mazlum Doğan gibi çağdaş Kawalar’ın yaktığı direniş ateşine çarptı. Yoksul Kürt emekçilerine dayanan devrimci direniş ve silahlı isyan sayesinde Kürt halkı tarihinin en büyük uyanışını, silkinişini ve özgürleşmesini yaşadı. Kürdistan’ın dörtbir yanındaki serhildanlar sermaye devletini acz içinde bıraktı. Kürt halkı '90’ların ilk yarısına kadar süren devrimci mücadele sayesinde öyle bir ayağa dikildi ki, sermaye devletinin '99’daki başarısına, Kürt hareketindeki savrulmaya ve önderlik zaafiyetine rağmen bir daha diz çökmedi.

Dümeninde AKP’nin oturduğu sermaye iktidarı, Kürt halkını önce AB demokratikleşmesi yalanı eşliğinde iğreti kırıntılarla teslim almaya çalıştı. Son bir iki senedir de “açılım” aldatmacası altında silahlı Kürt direnişini tasfiye etmek, Kürt halkının özgürlük umutlarını tümden boğmak için uğraşmaktadır. Arkasında başta ABD olmak üzere emperyalist merkezlerin olduğundan şüphe edilemeyecek olan “açılım” süreci, tasfiye odaklı bir ortaoyunundan başka bir şey değildir.

Bütün bu süre boyunca Kürt halkına, siyasetçilerine, gençlerine, kadın ve çocuklarına yönelik faşist baskı ve terör hızından bir şey kaybetmedi. Kürt hareketi tarafından İmralı’da görüşmeler yapıldığının açıklandığı, devletin de bunu reddetmediği süreçte bu saldırılar iyice boyutlandı. Sermaye devletinin güya en mutedil göründüğü, yurtdışında yaşayan tanınmış Kürt simaları üzerinden oyunlar oynamaya kalktığı bu dönemde bile hala “iyi çocuklar” eliyle kirli savaş yürütülmekte, legal Kürt siyasetçileri kovuşturma ve tutuklanmalara uğramakta, “sınırötesi”ne saldırılar sürmekte, asker ve polis terörü Kürt gençlerinin ve çocuklarının tepesinden eksik edilmemektedir.

Bu kadarı dahi, aylardır süren İmralı diyalog trafiğinin, AKP cephesinden Kürt hareketini silahlı eylemden alıkoymak gibi basit bir seçim yatırımı dışında anlamı olmadığını göstermektedir. Dahası mevcut haliyle sürdüğü ve her şeyiyle kamuoyuna açık yürütülmediği müddetçe, sözkonusu türden görüşmeler sadece Kürt halkında ve ulusal harekette yersiz beklentiler oluşturmaya ve yeni hüsranlara hizmet edecektir.  

Bugüne kadar yaşananlar defalarca kez göstermiştir ki, sermaye devletinin Kürt sorununu çözmek gibi bir sorunu, dahası böyle bir çözüm olanağı yoktur. Sözde çözüm adına atılan her yeni adım emperyalizmin ve Türk devletinin çözümsüzlüğünü yeniden ve yeniden teyit etmektedir.

 

Kardeşler,

Newroz’un isyancı ruhu ve savaşım çağrısı gerçek devrimci çözümün ve kurtuluşa götüren yolun en özlü ifadesidir. Kürt halkının özgürlüğü Demirci Kawa’nın çekicini sımsıkı kavramasından geçiyor. Demek oluyor ki, Kürt işçi ve emekçilerinin gerçek özgürlüğü Türkiye işçi sınıfının ve emekçilerinin kaderiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Zira modern dünyada Kawa’nın çekicinin yegane mirasçısı işçi sınıfından başkası değildir. Bunu geçtiğimiz yıl bu dönemde görkemli direnişleriyle Türkiye’de halkların kardeşliğinin gerçek adresini veren TEKEL işçileri göstermişti. Bunu Çelmer’den PTT’ye, taşeron işçilerinden Ontex’e her işçi direnişinde görüyoruz. Bunu Tunus’tan Mısır’a son isyanların arka planına baktığımızda görüyoruz.

Bir kez daha vurgulayalım ki, modern Dehaklar ve onların dünya üzerindeki egemenliği koşullarında ulusal sorunun gerçek ve kalıcı çözümü sosyalizmden geçmektedir. Bu uğurda devrimci mücadele yürütülmeksizin zorbalardan “reform” koparmak dahi olanaksızdır. Nitekim Kürt halkının bugünkü tüm kazanımları, sermaye devletine karşı devrimci mücadele döneminin bugüne mirasıdır. Bununla birlikte, yalnızca bilimsel gerçekler ve tarihsel deneyim değil, bizzat Kürt halkının kendi özdeneyimleri de sermaye egemenliği yıkılmadan gerçek ve kalıcı özgürlüğün kazanılamayacağını tartışmasız bir şekilde göstermektedir. Bu ise ancak tüm milliyetlerden işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü birliği ve devrimci savaşımı ile başarılabilir.

Bu çerçevede Türkiye Komünist İşçi Partisi tüm işçileri, emekçileri ve Kürt halkını Newroz’da Ortadoğu halklarının tutuşturduğu mücadele ateşini büyütmeye, Newroz’un isyan ruhunu ve özgürlük çağrısını her zamankinden daha güçlü bir biçimde sahiplenmeye çağırıyor.

Bijî Newroz, Bijî azadi!
Kürt halkına özgürlük!
Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!
Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği!
Yaşasın devrim ve sosyalizm!

TKİP

12 Mart 2011

 

 


Üste