Logo
< 1 Mayıs parti faaliyetlerinden...

Sınıf hareketi ve 1 Mayıs’ın gösterdikleri


Sınıf hareketi ve 1 Mayıs’ın gösterdikleri

Son iki yılın gelişmeleri sınıf hareketinde yeni bir yükseliş eğilimine işaret ediyor. THY ve Telekom greviyle kendini gösteren, Tekel direnişi ile daha belirgin hale gelen sınıfın mücadele etme eğilimi ve kararlılığı, yetersizliklerine rağmen, fabrika merkezli eylem, direniş ve işgallerle sınıf hareketine soluk aldırmaya devam ediyor.

Son dönemde fabrikalarda yaşanan eylem ve direnişlerin büyük çoğunluğu işçi sınıfının sendikal örgütlenme eğiliminin bir sonucu olarak yaşandı. İşçilerin sendikal örgütlenme çabasına çeşitli baskı ve saldırılarla yanıt veren kapitalist patronlar, en büyük desteği de eylem ve direnişleri ortada bırakan sendika bürokratlarından gördüler.

İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerde örgütlenme eğiliminin güçlendiren, düzenin derinleşen krizine paralel olarak daha da boyutlanan ekonomik ve sosyal yıkım saldırılarıdır. Krizden çıkış yolunu, daha fazla işçiyi işten atmakta, sosyal hakları tümden budamakta, ücretleri düşürmekte, taşeronlaştırmada, esnek çalışma ve istihdamda, eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamu hizmetlerini tasfiye etmekte bulan sermaye sınıfı, emekçi kitlelerdeki tepki ve öfkeyi daha fazla biriktirmekte ve büyütmektedir. Sermayenin her geçen gün daha da ağırlaşan sosyal yıkım saldırılarına karşı işçi sınıfı ve emekçi kitleler kaybedecek başka bir şeyleri kalmadığını daha açık ve yalın görmekte, mücadele arayışına girmekte ve örgütlenme eğilimi göstermektedirler.

'99 depreminin ardından uzun süren bir durgunluk, örgütsüzlük ve dağınıklık dönemi yaşayan sınıf hareketi, üzerindeki ölü toprağını Tekel direnişiyle atmaya başlamıştır. THY ve Telekom greviyle mücadeleye yüzünü dönen, grevi etkin bir silah olarak kuşandığında sermayeye geri adım attırabileceğini görmeye başlayan sınıf kitleleri Tekel direnişiyle moral bulmuştur. Bu moral kazanıma Taksim 1 Mayıs’ının kazanımı da eklenmelidir. Zira son birkaç yılın 1 Mayıslar’ı tüm toplumda düzen ile devrim güçlerinin bir irade savaşına dönüşmüş, yaşanan tartışmalar tüm toplumu etkilemiş ve taraflaştırmıştır. Taksim’in zorlu mücadelelerle fiilen kazanılmış olması, direnme kararlılığı ve mücadele azmi sergilendiğinde sonuç alınabileceğini sınıfa göstermiştir.

Tüm bu gelişmeler sınıf kitlelerine moral kazandırmıştır. Sınıfın örgütlenme eğilimini ve mücadele isteğini güçlendiren iktisadi-sosyal saldırıların yanısıra moral yönden güçlendiren toplumsal gelişmeler de sınıf ve kitle hareketine etki etmektedir. Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlik mücadelesinin militan tepkilerle kendini ortaya koyması, Aleviler’in demokratik taleplerini eylemlerle ifade etmesi, YGS üzerinden ortaya çıkan şifre skandalı nedeniyle tepkilerini günlerce süren çeşitli eylemlerle gösteren liseli gençliğin mücadelesi, sınıf ve kitle hareketini etkileyen toplumsal gelişmelerdir.

Dünyada ve bölgede ise işçi ve emekçi halklar talepleri doğrultusunda ayağa kalkmış durumdadır. Avrupa’da işçi sınıfı ve emekçiler sosyal yıkım saldırılarına karşı eylemler, direnişler, grevler ve genel grevler gerçekleştirmektedirler. Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da zorba diktatörlüklere karşı halk isyanları yaşanmaktadır.

Tüm bu gelişmeler sınıf ve kitle hareketini, mücadele dinamiklerini etkilemektedir. Sosyal ve iktisadi saldırılar altında bunalmış sınıf kitleleri bir çıkış yolu aramakta ve çıkışı örgütlenmekte ve mücadele etmekte görmektedirler. Bununla birlikte sınıf hareketi ciddi zayıflık ve yetersizliklerle yüzyüzedir. Bu eksikliklerin başında devrimcileşmiş bir öncü işçi kuşağı ile bağımsız taban inisiyatiflerinden yoksunluk gelmektedir. Sınıfın bilinç ve örgütlenme düzeyi henüz birleşik ve siyasal bir sınıf hareketinin gelişebilmesi açısından oldukça geridir. Sermayenin saldırılarını püskürtebilecek bir mücadele düzeyinin uzağındadır. Biriken tepkiye ve örgütlenme eğilimine rağmen, sınıf mücadelesinin önündeki temel engellerden biri olan sendikal bürokrasiyi bertaraf edebilecek bir tutum geliştirmemektedir.

Ontex, Çel-Mer, Konak Belediyesi ile özelleştirmeye ve güvencesiz çalışmaya karşı mücadele eden Tekel direnişi örneğinde olduğu gibi, işçiler sendikal ihanete eylemli tepkiler de göstermektedirler. Ancak bu tepkilerin sınırları da sınıfın bilinç ve örgütlenme düzeyinden bağımsız değildir. İşçi sınıfı sendikal bürokrasiye karşı sistematik ve bilinçli bir mücadele yükseltememekte, daha çok anlık tepkilerle hareket etmekte, böyle olduğu için de çoğu durumda tepkiler sendikal bürokrasi tarafından bertaraf edebilmektedir.

İşçi sınıfı ve emekçi kitleler 2011 1 Mayıs’ını böylesi bir toplumsal atmosferde karşıladılar. İşçi ve emekçiler, Kürt halkı, Alevi emekçiler, direnişçi işçiler, liseli ve üniversiteli gençlik talepleriyle, coşkuları ve öfkeleriyle 1 Mayıs alanındaki yerlerini aldılar. Ülke genelinde son yılların en yaygın, coşkulu ve kitlesel 1 Mayıs’ı gerçekleşti.

Alanlara çıkan yüzbinler sadece sermayenin sosyal yıkım saldırılarına karşı değil, aynı zamanda 1 Mayıs’ın içini boşaltmaya çalışan düzen güçlerine de anlamlı bir yanıt verdiler. Özellikle Taksim 1 Mayıs’ı üzerinden düzen güçlerinin önceki yıllarda sergilediği baskı, zor ve saldırganlığa karşı bu yıl daha fazla kitle Taksim’e akarak tok bir yanıt vermiş oldu.

Sınıfın örgütsüz ve dağınık tablosu 1 Mayıs alanlarına da yansıdı. Başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde işçi ve emekçi kortejlerinde taleplerini ve tepkisini ifade eden işçi ve emekçilerden daha fazlası alana kendiliğinden akarak eyleme katıldı.

1 Mayıs alanları son iki yıldır daha belirgin bir biçimde kendini bulmaya çalışan ve yeniden hareketlenmeye başlayan sınıf hareketini güçlendirme ihtiyacını göstermektedir. Sınıfın son dönem artan örgütlenme eğilimi ve mücadele isteği giderek yaygınlaşmaktadır. Ancak sınıf  kitlelerinin mücadele arayışına yanıt verebilecek, sınıfın örgütlenme ve bilinç düzeyini geliştirecek, devrimci bir sınıf hareketi geliştirme çabası gösterecek öncü dinamikler ne yazık ki çok sınırlıdır.

Ortaya çıkan imkanlara ve arayışa rağmen sol güçlerin sınıf hareketinin ihtiyaçlarına yanıt vermekten uzak konumu, 1 Mayıs’ı devrimci bir sınıf hareketi geliştirmenin imkanı olarak görmeyen pratiği, mevcut imkanların gereğince değerlendirilememesine neden olmaktadır. 1 Mayıs alanlarına bakarak kitleselliği ve coşkusuyla birleşik mücadelenin imkanını görenlerin ve moral bulanların, görev ve sorumluluklarına aslolarak sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarından bakması gerekmektedir.

İşçi sınıfının ve emekçi kitlelerin mücadele isteğine devrimci kanallar açmak, direnme kararlılığını güçlendirmek, birleşik mücadeleyi alanlarda, eylemlerde, grev ve direnişlerde örmek, sendikal bürokrasiye karşı mücadele etmek ve taraf olmak 1 Mayıs alanlarından yansıyan öncelikli görevlerdir.


Üste