Logo

Kadro sorununun güncel halkaları


Kadro sorununun güncel halkaları

Kadro sorunu devrimci bir partinin geleceğini doğrudan ilgilendiren bir kapsama sahiptir. Zira kadrolar, en özlü ifadeyle, bir çizginin temsilcisi, yeniden üreticisi ve güvencesidirler. Deyim uygunsa bir yapının taşıyıcı kolonlarıdırlar. Bu nedenle, temsil ettiği çizginin tüm temel unsurlarını kendi pratiğinde ve davranış çizgisinde var eden, hayatını ve bütün bir geleceğini davasına adamış kadrolardan yoksun olan bir parti, esasta geleceği olmayan bir partidir. Devrimci parti ve örgütler açısından kadro sorununun esas mahiyeti budur ve önemi de buradan gelir. Dolayısıyla kadro sorunu ile ilgili yürütülen her türlü tartışmanın hareket noktası bu olabilmelidir.

Bugün etrafınızda şu veya bu düzeyde mücadeleyi omuzlamış insanlar birikmiş olabilir. Fakat bunun kendisi tek başına güvence değildir. Zira bu insan malzemesinden nitelikli bir parti örgütü var etmek, bir başka ifadeyle her açıdan mevcut çizgiyi maddi bir güce dönüştürebilmek, çok özel bir çabanın ürünü olabilir ancak.

 

Kadro potansiyeli ve devrimcileşme sorunu üzerine

Bir partinin kadro birikimi çok farklı özelliklere sahip olan insanlardan oluşabilir. Fakat ihtilalci bir yeraltı partisinde kadrolar, yetenekleri, deneyimleri ve birikimleri farklı olsa da, pürüzsüz bir devrimci kimliğe sahip olmak zorundadırlar.

Partinin kadro potansiyeline ve mevcut birikimine öncelikle ve şaşmaz bir şekilde buradan bakmak gerekir. Zira, eğer yeterli sayıda ve nitelikte devrimci kadroya sahipseniz, dahası bu devrimcilerin sayısını özel bir yoğunlaşmayla giderek artırıyorsanız, zamanla geri kalan tüm sorun alanlarını çözecek bir zemine de sahip hale gelirsiniz. Çünkü her açıdan tartışmasız devrimcilerden oluşan bir partinin üstesinden gelemeyeceği sorun yoktur. Burada Lenin’in o veciz sözünü hatırlatmak yerinde olacaktır: “Bana bir devrimciler örgütü verin, Rusya’nın altını üstüne getireyim!”

Bugün iç yaşamdan kitle çalışmasına kadar karşımıza çıkan bir dizi sorunun arka planına baktığımızda, devrimcileşme sorunlarının izini rahatlıkla görebiliriz. Partide devrimcileşme sorununun kaynağı ise, bütün öteki nesnel koşullarla birlikte esasta düzenle bağlarını koparıp atamamış olan küçük-bujuvazidir. Parti iki ayağını da sağlam bir şekilde sınıf zeminine basamadığı, dahası bu sağlıklı sınıf zemininden beslenerek devrimci işçi kadrolarla beslenemediği sürece bu sorunu aşmakta büyük bir zorlanma yaşayacaktır.

Bu nedenle parti bu sorunlara ve bu sorunların kaynağı haline gelmiş olan çürütücü küçük burjuva kimliklere karşı sistematik bir mücadele yürütmek zorundadır. Öte yandan, kadrolarının sistematik olarak devrimcileşme süreçlerini takip etmek, bu yönlü kesin ve ısrarlı bir çaba ortaya koymak, bunun koşullarını ve zeminlerini siyasal mücadele içerisinde döne döne üretmek partinin öncelikli görevlerinden birisidir.

 

Saflarımızdaki güçleri tanımanın önemi

Saflarımızda mücadele eden güçleri çok yönlü tanımak, güçlü ve zayıf yanlarını bilmek, onları dönüştürmenin ilk koşuludur. Zira bu başarılamadığında, doğru müdahalelerde bulunmak mümkün olmaz.

Bu nedenle kadrolaşma politikasının belki de en başına “güçlerini tanı” yazmak yerinde olacaktır. Peki tanıma süreci somutta ne şekilde ve hangi alanlar üzerinden ilerletilecektir? Birincisi sosyal pratiktir. İnsanların toplam sosyal pratiği, taşıdıkları sınıf kimliğinin, benimsedikleri dünya görüşünün aynasıdır. Şayet rol yapmıyorsa, hemen herkesi sosyal pratikleri üzerinden rahatlıkla tanıyabiliriz. Çünkü sosyal pratik kişinin toplumsal yaşamda tüm ilişkilerinin hayat bulduğu alandır. Bencil mi, paylaşımcı mı, cesur mu, korkak mı, açık mı davranıyor, kendi gerçeğini gizleme kaygısıyla mı hareket ediyor? Bütün bunlar gündelik yaşamda dolaysız olarak gözlemlenebilir. Kişinin devrimle olan bağları da bu pratik üzerinden rahatlıkla görülebilir. Zira kişinin gündelik yaşam içerisinde çevreyle, toplumla, yoldaşlarıyla, ailesiyle, arkadaşlarıyla, eşiyle vb. kurduğu ilişkiler, kimliğini güçlü bir şekilde yansıtacaktır. Elbette bakmasını başarabilene.

Güçlerimizi öncelikle sosyal pratiğin içerisinde tanıyabilmeliyiz ki, bütünlüklü müdahaleler geliştirebilelim ve devrimcileştirelim. Bunun için de onları sosyal pratikleri üzerinden yeterince tanıyabilecek bir ilişki kurabilmeliyiz.

 

Kadrolara yaklaşımda yöntemsel sorunlar

Devrimci kimlik kadroda temeldir. Parti kadrolarına ve kadro adaylarına öncelikle buradan bakabilmek durumundadır.

Fakat etrafımızda birikmiş olan güçler farklı yetenekleri ve siyasal faaliyet içerisindeki “gündelik pratikleri” üzerinden değerlendirilerek, kadro adayı olarak öne çıkarılabilmektedir. Kadrolara yaklaşım planındaki bu yöntemsel hatanın yaratacağı sonuçlar parti açısından hayatidir.

Bazen çalışmanın ihtiyaçlarının yarattığı basınçla, bazen de yukarıda altı çizilen yöntemsel hatayla, belli yeteneklere sahip olan ya da “iyi koşturan” bir dizi güç, henüz devrimcileşme sürecinin başındayken, temel bir parti kadrosu olarak tanımlanabiliyor. Böylece, devrimci kimlik planında taşınan zaaf ve zayıflıklar kendisine “sağlam” bir kamufle zemini buluyor.  Zayıflıklar aşılamadığı gibi, yıllar içerisinde kökleşiyor. Zira henüz devrimcileşme sürecinin başında olan bu güçler, mevcut zayıflıklarıyla birlikte “temel bir parti kadrosu” olarak bir dizi yükümlülüğün altına giriyor. Bunun böyle olması gerektiği zamanla kanıksanıyor ve bu durum giderek doğal karşılanıyor. Daha kötüsü, bu tür güçler önplanda oldukları alanlarda bu anlayışın temsilcileri oluyorlar.

Böyle güçler zaman içerisinde ya kendiliğinden safları terk ediyorlar, ya da yılların ardından gelen gecikmiş müdahalelere ayak direyerek sorunlu hale geliyor ve bir süre sonra kaçıp gidiyorlar. Böylece, henüz devrimcileşme sürecinin daha başında olan güçleri gerçek anlamda kazanma zeminlerini de kendi ellerimizle heba etmiş oluyoruz.

Oysa, bu insanları gerçekliklerini bilerek ve gözeterek konumlandırmak, mevcut gerçeklikleri üzerinden sistematik bir müdahaleyle devrimcileştirmek, kuşkusuz emek harcamayı gerektiren fakat doğru olan yoldur. Bu böyle yapıldığında, çevremizde biriken güçlerden gerçek anlamda parti kadroları çıkarılabilecektir.

Hassasiyetle üzerinde durulması gereken bir diğer nokta şudur. Saflarımızdaki güçlerin ve kadroların bir kısmı hala da benzer süreçlerin ürünleridir. Bu nedenle yapılacak müdahalelerin öznesi ve nesnesi büyük oranda aynı güçlerdir. Bu konuda tam bir kavrayış açıklığı yaratılamazsa, bu güçlerin dönüşüm süreçlerinin gerçekten zorlu ve sıkıntılı olacağı unutulmamalıdır.

Gelinen yerde kadro politikası partinin bugünkü düzeyi üzerinden ele alınmalıdır. Her türlü ölçütümüz partinin güncel kadro politikası üzerinden şekillenmelidir. Zira artık parti yeni bir dönemin içerisindedir, özellikle son parti kongresi ve parti okulları ile yeni bir düzeye ulaşmış bulunmaktadır. Dün, özellikle I. Kongre sonrası süreçte yenen darbenin ardından, faaliyetin ihtiyaçlarının yarattığı nesnel zorlanmalar nedeniyle partinin kadro politikası hedeflenen tarzda hayata geçirilememiştir. Fakat bu dönem artık büyük oranda geride bırakılmış bulunuyor. Bu nedenle kadro sorununa yönelik dünden kalan tüm sorunlu yaklaşımlar kesinlikle geride kalmak zorundadır. Hala yer yer eski algı ve yaklaşımlar karşımıza çıkabilmekte, bunun aşılması için yine köklü bir zihniyet yenilenmesi kendisini dayatmaktadır.

 

Kritik halka: Sınıf çalışması ve sınıf zemini

Devrimcileşme sorununun en önemli kaynaklarından birisinin saflarımızdaki küçük-burjuva sınıf kimliği olduğunu vurgulamıştık. Kadro politikasının bir yönü bu sınıf kimliğinin yaratacağı bozucu etkilere karşı mücadeledir. Fakat daha önemlisi, toplam siyasal faaliyeti güçlü bir şekilde işçi sınıfı temeline oturtmayı başarmaktır.

Parti açısında bunun iki yönlü işlevi olacaktır. İlki, parti safları düzenli olarak devrimci işçilerle beslenecektir. İkinci olarak, hedefli, sistemli ve başarılı bir sınıf çalışması saflardaki küçük-burjuva kimliklerin sağlıklı bir dönüşüm zeminine dönüşecektir. Buna yanıt veren güçler tam da böylesi bir zeminde hızla güçlenecek, küçük-burjuva kimlikleri ile mücadelede işçi sınıfının maddi ve moral silahlarıyla donanacaklardır.


Üste