Logo

İnisiyatifli davranma sorunu


İnisiyatifli davranma sorunu

31 Mayıs’ta Taksim'de başlayan direniş Türkiye için yeni bir dönemi başlattı. Artık bu aşamadan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin. Gezi Parkı'nda gerçekleşen çadırlı direniş dönemi ise Türkiye devrim tarihi açısından önemli bir deneyim bırakmış oldu.

Komünistler olarak çadır direnişinin başından itibaren sürecin içerisinde yer aldık ve farklı araçlarla sürece müdahale etmeye çalıştık. Partinin “bunalımlar, savaşlar ve devrimler” dönemi olarak tanımladığı dönemin coğrafyamızda da “devrimler” dönemini mayaladığını bu süreçte çok daha açık bir şekilde görmüş olduk. Bir “halk ayaklanması” olarak işçi sınıfına dayanmasa da başta gençler olmak üzere çok geniş kesimleri mücadele içerisine çeken bu başkaldırı bizlere büyük bir coşku verdi. Ayrıca bu süreç, partinin ortaya koyduğu “devrime hazırlanıyoruz” şiarının, kadrolarımız başta olmak üzere tüm güçlerimiz açısından ne kadar karşılık gördüğünün sınanmasını da sağlamış oldu. Bu sınama sırasında pek çok artı yanımızla birlikte eksiklerimizi de gördük.

Artı yanlarımızı bir kenara koyup eksiklerimizin üzerine gidersek, göze çarpan zaaflı yönlerimizden biri inisiyatifli davranma alanındadır. Böylesi hareketli bir süreçte çevremizdeki tüm güçleri harekete geçirip, onların inisiyatiflerini açığa çıkarmamız gerekirken, bu inisiyatifsizliği kimi kadrolarımız da yaşayabildi.

Böylesi “olağanüstü” bir süreçte sürece müdahale etmekten sadece bir görev gibi bildiri-gazete dağıtmanın anlaşılması, bunu yaparken dahi kitlelerle yüz yüze gelip tartışmaktan çekinilmesi bu durumun daha net anlaşılması için verilebilecek bir örnek sadece. Zaman zaman kimi kadrolarımız eline megafon almaktan uzak durabilirken, bir çevre ilişkimizin bu konuda daha atak davranması ise, inisiyatif alma konusunda yaşanan sıkıntıyı anlatıyor.

 “Normal” süreçlerde inisiyatif sorunu göze çarpmayabilse de böylesi bir süreçte bu zaaf açık bir şekilde gözlemlenebildi. Bunun daha önce böylesi bir deneyim yaşamamış olmakla açıklanamayacağı ortadadır. Başta “bunlardan bir şey olmaz” denilen “apolitik” gençlik olmak üzere geniş kitleler politikleşip, cüret etme cesaretini gösterip, tüm yaratıcılıklarını kullanarak doğal önderler haline gelirken profesyonel devrimci olma iddiasındaki yoldaşlarımızın aynı “cüreti” göstermelerini beklemekten daha doğal bir şey olamaz. Böyle bir inisiyatifin ortaya konmasında yaşanan problemin kendi misyonu yerine getirmek için yeterli çabayı göstermemekle alakalı olduğu ortadadır.

Bizler komünistler olarak kitlelere önderlik etme iddiasını taşıyoruz.  Bu iddiaya uygun davranmak ise ancak inisiyatifli davranmakla mümkündür. Önümüzdeki süreçte yaşadığımız tutukluk ve atıllığı üzerimizden atarak kitlelere önderlik iddiasının gereklerini yerine getirmeliyiz. Başta kadrolarımız olmak üzere tüm güçlerimizi bu bakış açısı ile sürece müdahale etmelerini sağlayacak şekilde motive edip yönlendirmeliyiz.

Unutmamalıyız ki, devrime hazırlık çağrısı yapmış bir partinin militanları olarak bu hazırlığı büyütmek için bu zamana kadar sahip olmadığımız olanaklara sahibiz.

I. Işın


Üste