Logo

Devrimci hazırlık için olanakları değerlendirmek!..


M. Haki Koryürek

Tüm dünyada içinden geçilen süreç, büyük toplumsal alt-üst oluşlara gebe ve son derece heyecan verici. Dört bir yanda emperyalist savaş ve saldırganlık tırmanırken, ABD’nin çözülmekte olan hegemonyası ve emperyalist kampta her geçen gün daha da belirginleşen çok kutupluluk, daha bugünden Ortadoğu’dan Ukrayna’ya yıkıcı sonuçlara yol açıyor. Bu olguya, sosyal mücadele pratiklerinin dünya ölçeğinde büyük bir güç ve yaygınlık kazanması eşlik ediyor. Ve bunlar, içinde bulunduğumuz tarihsel dönemin objektif olarak yeni devrimlere kapı aralaması anlamını taşıyor.

 

Tehlike ve olanaklar içiçe

Dünya çapındaki bu sarsıcı gelişmeler, çalkantılı bir döneme girmiş bulunduğumuzun habercisi. Türkiye’deki bir dizi gelişme ve mevcut siyasal konjonktür de iç dinamikleri bakımından bununla örtüşüyor.

Burjuva devlet aygıtındaki kuvvetler ayrılığının biçimsel haliyle dahi silikleştiği, ordusundan polisine, medyasından eğitimine düzen kurumlarının esas işlevinin gözler önüne serildiği ve bu arada rejim içi iktidar dalaşı ile burjuva siyaset sahnesinin toplumun geniş kesimleri nezdinde teşhir olduğu bir tablo önümüzde duruyor. Bu elbette tüm toplumu saran dinci gericiliğin etkisiyle, henüz tüm siyasal-toplumsal sonuçlarını üretebilmiş değil. Yine de bu birikimin başka biçimlerde dışa vurma potansiyeli bulunduğundan şüphe etmemek gerekiyor.

Önümüzdeki seçimler iki gelişmeyi hızlandıracak. Birincisi baskıcı ve otoriter uygulamaların önceki dönemi de aratacak biçimde tırmanışa geçmesi. Ve ikincisi toplumun aklının ve kulağının devrimci düşünce ve söylemlere giderek daha açık hale gelmesi.

Burjuva siyaset sahnesinde yaşanan bir diğer olgu, halihazırda düzen içi bir alternatifin yokluğu. Bu, muhalif ve arayış halindeki kesimlerin sistem karşıtı bir çizgiye kaymasını kolaylaştıracaktır.

 

Zaferi göze alabiliyor muyuz?

Yeri geliyor, cemaat bağlantılı tutucu bir esnaf, gerici yayınları büyük bir dikkatle okuyabiliyor, ya da palazlanmak isteyen yeni yetme bir sermayedar daha çok semirebilmek düşüncesiyle gecesini gündüzüne katabiliyor, hatta rüyasında dahi kazanacağı müstakbel ihaleleri görecek kadar yanıp tutuşabiliyor. Düzenin çektiği çitleri ötesinde, başka bir dünya tasarımını aklı hayali almayan ve hiçbir geleceği olmayan bu zavallılar bile sefil gündelik çıkarlarına bu denli odaklanmış ve hevesli davranabiliyorken, bizim kararlı, istekli ve sistematik bir çaba içerisine girmeyişimiz büyük bir tutarsızlık olmaz mı?

İyi ama ülkede köklü bir gericilik geleneği var ve ellerinde devasa imkanlar bulunduruyorlar, denilebilir. Evet, bütün bunlar doğru. Ancak şunu da aklımızdan çıkarmamız gerekir ki, bu topraklarda aynı şekilde güçlü bir devrimci damar ve bunun yarattığı bir gelenek ve birikim var. Üstelik devrime yakınlık duyan, mücadeleye eğilimli küçümsenmeyecek bir kesim bulunuyor. Önemli olan kimin ne ölçüde elindeki olanakları değerlendirebildiğidir.

Umutsuzlar, karamsarlar, olmazları öne çıkaranlar, huysuz birer ihtiyar olmuşlardır artık. Devrimci ise gençtir, yaşı kaç olursa olsun daha hayatın baharındadır. Zafer ve başarılar sızlanmakla, mızmızlanmakla, yakınıp durmakla elde edilemez. Ne istediğini bilmekle, uzanıp yakalamakla, koparıp almakla, sarıp sarmalamakla olur. Özlemini duyduğumuz dünya için emek verip savaşmakla olur.

En geri dönemlerde bile pek çok coğrafyada devrimci bir yükselişin olanaklarını bağrında barındıran toplumsal hoşnutsuzluklar, ayağa kalkışlar, yer yer öfke patlamaları ortaya çıkabiliyor. Üstelik bu tür sosyal kaynaşmalar kendini farklı biçimlerde de olsa belli aralıklarla tekrarlıyor. Kısacası tarihin nesnelliği işliyor ve bizim için son derece bereketli bir ortam sağlıyor. Ne var ki asıl sorun, devrime büyüyebilecek ya da devrimci bir yükseliş dönemine kapı aralayabilecek tüm bu olanaklar ancak biz bu yönlü bir hazırlığa sahipsek bir anlam ifade edebilir. Yani örgütsel birikim ve yığınağımız olduğu koşullarda önümüze çıkan böylesi tarihsel fırsatları değerlendirebiliriz.

Öteki türlü bir büyük fırsatın daha geçip gidişini kenardan izleriz, ellerimizden kaymasına seyirci kalırız. İyi ama bizim gerçekten istediğimiz bu mu? Ya rutinden sıyrılıp coşkulu ve enerjik bir uğraş içine gireceğiz ya da hayatın akışının bize hak tanıyacağı tek şey, oditoryumun en ön sırasından ya da belki kale arkasından alınacak bir izleyici biletidir. Yaşamda mutlak ve sihirli bir talih anlayışı yoktur. Ne var ki, şans ona hazır olanların, zafer ise onu göze alabilenlerin yanındadır.

 

Partili olma bilinci ile adımlarımızı hızlandırmalıyız!

Düşünce gücüyle her şeyi değiştiremeyiz elbette. Ama bu da önemli bir rol oynuyor. Psikanaliz alanında incelemeler yapan bir enstitünün bir araştırması bu açıdan dikkate değer. Bu çalışmada, kontrol ve deney gruplarından elde edilen verilerin karşılaştırmalı analizini yaparken, araştırmacılar şunu farkediyorlar. Kişi başlangıçta başarısızlığa uğrayacağı, muhtemelen çuvallayacağı ön kabulüyle kolları sıvadı mı, bu ihtimal üzerine odaklandı mı; beyin de niçin başarılamadığının gerekçelerini, daha doğrusu bahanelerini üretmeye koyuluyor.

Halbuki tersinden kişi, yapılması gereken işi, şu veya bu biçimde, yüksek bir olasılıkla hayata geçireceği kanaatine sahipse, beyin de meselenin nasıl çözüleceği, görevin nasıl tamamlanacağı üzerine faaliyetlerini yoğunlaştırıyor. Ve bu da sonuca yansıyor. Kısacası, zihnimizin işleyiş mantığında dahi düşünsel ve duygusal motivasyonlarımız önemli bir rol oynuyor.

Hedeflerimizin büyüklüğü gözümüzü korkutmamalıdır. Devrimin öncesinde, tam da hazırlık döneminde “Bugün sayımızın az olması sorun etmiyorum, milyonlar bizimle olacak.” diyordu Lenin. Gerçekten de devrimci iyimserliğin ve bilimsel dayanaklara sahip, berrak bir tarih bilincinin iyi bir sentezi... Doğru, düne kadar -ve belki bugün için de- biz insanlara yoğun bir emek harcıyor ve pek sınırlı bir sonuç alabiliyorduk. Ama ister fabrika çalışmasında, ister gençlik alanında olsun, bir dizi başarının bizi hızla sınıf ve kitle hareketinde bir devrimci odak haline getireceğinden şüphe duymamak gerekiyor.

Bu başarılabildiği oranda, giderek verimli olmaktan uzak koşturmacalar sona erecek, en ileri ve mücadeleci kesimlerin tek devrimci odak olan partimizin etrafında birikmesinin önü açılacaktır.

İşte tam da gerçek devrimci tarihsel rolümüzü oynayabileceğimiz bu düzeye erişebilmek için her birimize önemli sorumluluklar düşüyor. Dolayısıyla, her bir yoldaşımızın her düzeyden katkısı son derece değerlidir. Bu topraklarda böylesi bir misyonu yerine getirebilme potansiyeli bulunan tek siyasal güç partimiz, TKİP’dir. Gerisi partili olma bilinci ile adımlarımızı hızlandırmakta, toplumun devrimci geleceğini kucaklayabilmek için hedefli, planlı ve sistematik bir çalışmayı büyük bir coşku ve kararlılıkla hayata geçirmektedir.


Üste