Logo

Kadrolaşma sorunu ve çalışma tarzı


Kadrolaşma sorunu ve çalışma tarzı


İçinden geçmekte olduğumuz dönemde kadrolaşma sorunu, buna bağlı olarak partideki niteliksel birikimi büyütme ihtiyacının altını döne döne çiziyoruz. Bu açıdan ertelenemez görev ve sorumluluklarımızı açıklıkla ortaya koyuyoruz. Aslında yaşanmakta olan bu sorun bizim açımızdan uzun bir dönemi kapsıyor. Parti kuruluş sürecinden bu yana yapılan tespit ve değerlendirmeler (mevcut birikimin toplama maledilmesi, parti ile güçler arasında var olan açının kapatılması vb.) mevcut sorunun bizdeki yansımalarını yeterli açıklıkta ortaya koymakla kalmıyor, aynı zamanda çözüme giden yolların hareket noktalarına da işaret ediyor.

III. Parti Kongresi’nde bir kez daha “kritik bir halka” olarak tanımlanan kadro sorunu, “partinin devrimcileştirilmesi, örgüt niteliğimizin geliştirilmesi, partinin sınıf temeline oturtulması” vb. temel öneme sahip değerlendirmeleri dolaysız olarak kesen bir mahiyete sahip. Elbette böylesine kapsamlı bir sorun üzerinden atılacak adımlar göz önüne alındığında, örgütsel süreçlerimizin düzenlenmesinden politika alanına, kitle çalışmasından eğitim çalışmalarına kadar partimizin önünde bir dizi sorumluluk alanı duruyor. Fakat biz burada belli bir yönüne, çalışma tarzımıza vurgu yapacağız.

Günün görev ve sorumluklarına temel hedefler üzerinden bakmalıyız

Dönemin devrimci sorumlulukları ve bunun önümüze çıkardığı ihtiyaçlar üzerinden bakıldığında, toplam faaliyetin bir dizi alanında zorlanma yaşadığımızı kolaylıkla görebilmekteyiz. Zira gündelik politik faaliyetin hayata geçirilmesinden bir takım örgütsel süreçlere, teknik işlerden pratik faaliyetin çeşitli alanlarına kadar tüm bu devrimci görevler sınırlı güç ve imkân üzerinden yerine getirilmekte, verili bu koşullar bizim açımızdan yoğun bir çalışma temposu ve soluksuz bir gündelik faaliyet anlamına gelmektedir.

İşte bu tablo, güçlerimizin, özellikle yeni kazanılmış insanların gelişim süreçlerinde doğrudan sonuçlar yaratmaktadır. Elbette devrimci dönüşüm açısından bu zemin vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Fakat gündelik mücadelenin ortaya çıkardığı bu kapsamlı sorumluluklar ve “koşuşturma” nedeniyle henüz gelişim süreçlerinin başında olan bir dizi unsur boğulabilmekte, dönüşüm süreçleri tek yönlü ve genel bir devrimcilik anlayışı sınırlarında kalabilmektedir. Örneğin, yıllar önce saflarımıza katılan bir yoldaşın aradan geçen onca yıla rağmen “çok değişmediğimi düşünüyorum” diyebilmesi, verili durumu izah eder mahiyettedir. Böylesi güçler akıp giden faaliyetin özneleri olmaktan çok sürece eklemlenmekte, süreç içerisinde parti çizgisi ekseninde yeterince dönüştürülememekte, dahası kalıcılaştırılamamaktadır. Böyle bir durumda sirkülasyon sorunu kaçınılmaz olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bunun aşılamadığı yerde bir birikim oluşturmak, niteliksel bir gelişim sağlamak mümkün değildir. Zira, kayıp giden bu zeminde parti çizgisini ete-kemiğe büründürme olanakları ortadan kalmaktadır.

Bu süreç bir başka açıdan ileri parti kadroları şahsında da farklı zorlanma alanları yaratmaktadır. Günün çok yönlü sorumlulukları ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yoğunluklar parti kadrolarının omuzlarına bir dizi görev yüklemektedir. Bunun kendisi bu kadroların da zamanlarını büyük oranda gündelik işlere ayırmalarını koşullamakta, özellikle yeni kazanılmış güçlerin eğitim ve dönüşüm ihtiyaçlarının karşılanmasına gereğince zaman ayrılamamaktadır. Burada gündelik mücadelenin ihtiyaçları denebilir ki partinin ortaya koyduğu temel önceliklerin önüne geçebilmektedir. Bunun kendisi dahi, partinin tespit ettiği yeterli sayıda ve nitelikte kadro ihtiyacını dolaysız bir şekilde ortaya koymaktadır.

Buraya kadar altını çizmeye çalıştığımız sorunlar mevcut çalışma tarzımızı, politik-pratik faaliyetin gerçekleşme biçimini kesmektedir. Özellikle yeni kazanılmış güçler açısından büyük bir öneme sahip olan gündelik mücadele asla kendiliğinden bir akışa bırakılmamalı, partinin önüne koyduğu temel hedefler ekseninde planlı ve bilinçli bir müdahale süreci işletilebilmelidir. Faaliyetin hiçbir alanı yüzeysel bir çerçeveye mahkûm edilmemeli, derinlemesine ele alınabilmeli ve sonuçları üzerinden ayrıntılı değerlendirmeler ortaya konulabilmelidir. “Rutin” bir “koşuşturmaca”yla geçen zamanın nitelik yaratmadığı ortadadır. O halde faaliyete katılan her bir insanımıza parçası olduğu süreç yeterince kavratılabilmelidir. Güçlerimiz en küçük bir işi dahi gerçekleştirirken, daha büyük bir organizasyonun bilinçli ve planlı bir bileşeni olduğunu kavrayabilmeli ve bu bilinçle hareket edebilmelidir.

Tüm bunların başarılabilmesi için insanlarımıza yeterince vakit ayırmak büyük bir önem taşıyor. Gelinen yerde, gerek yeni güçlerin daha ileriden kazanılarak kadrolaştırılması açısından gerekse mevcut kadroların mücadelenin temel ihtiyaçlarına yoğunlaşması açısından tüm faaliyet alanlarında çalışma tarzımızın bu somutlukta gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Güçlerimizi “her açıdan” kuşatmalıyız!

Partinin ihtiyaç duyduğu “yeterli düzeyde ve nitelikte” kadro potansiyeli esasta saflarımızda ve çeperimizde mevcuttur. Fakat tam da yukarıda özetlemeye çalıştığımız nesnel zorlanma alanlarından ve buna bağlı olarak şekillenen çalışma tarzımızdan ötürü bu potansiyeli yeterince işlemekte zorlanma yaşıyoruz.

Fakat gelinen yerde mevcut birikimin taşıyıcısı konumunda bulunan partili yoldaşların bu potansiyele çok özel bir tarzda yönelmesi kaçınılmazdır. Deyim yerindeyse, bu potansiyeli her açıdan kuşatabilmeli, gün be gün işleyebilmeli, devrimci gelişim süreçlerinin her aşamasına hâkim olabilmeliyiz. Özellikle bu alana gereken zamanı ayırmaktan asla geri durmamalıyız. Her bir yoldaşı olanaklı olduğu ölçüde gündelik sosyal yaşamın üzerinden de tanıyabilmeli, teorik gelişimden politik-pratik mücadelede yaşadığı zorlanma alanlarına kadar ortaya çıkan çok yönlü ihtiyaçlarını karşılayabilmeliyiz. Bizde işin bu yönü maalesef eksik kalabiliyor. Dahası iç yaşamda bırakılan her boşluk ve kendiliğindencilik zaman içerisinde giderek kronikleşen sorun alanlarına dönüşebiliyor. Faaliyette öne çıkmış bir dizi unsur üzerinden dahi iç yaşama, özellikle gündelik sosyal ilişkiler alanında bakıldığında belirgin zayıflıklar gözlemlenebiliyor.

Açıktır ki, saflarımıza katılan güçler belli bir devrimci niyet ve yönelim taşımakta, fakat bunu daha ileri bir niteliğe kavuşturmak için ciddi bir emek sürecine ihtiyaç duymaktadır. Bu durumda, mevcut nesnel koşullarının zorluklarıyla kendiliğinden baş etmeleri kolay değildir. Kaldı ki her yeni unsurun düzenden geldiği, birçok açıdan dönüşüm ihtiyacı taşıdığı, devrimcilik temelinde bir dizi sığlığın yaşandığı bilinmektedir. Öyle ki, uzun süre saflarımızda mücadele etmesine rağmen düzenle bağlarını koparma noktasında zayıf davranan güçler tablosu ile karşı karşıya kalabilmekteyiz. Bu insanlar mücadelenin çok da zorlu olmayan dönemeçlerinde savrulabilmekte, hızla geldikleri yere dönebilmektedirler. Bu sorun sadece yeni kazanılmış güçler üzerinden değil, yıllarca saflarımızda yer almış, mücadelenin belli sorumluluklarını üstlenmiş güçler şahsında dahi yaşanabilmektedir. Süreç içerisinde kendi başına bırakılmış kimi güçlerde ise, işaret ettiğimiz nesnel zorlanmaları yaşamadıkları koşullarda, giderek kendi gerçeklikleri ile uyumlu bir devrimcilik anlayışı oluşabilmektedir. Bundan dolayı, gerçekte kadro adayı sayılabilecek birçok yoldaş bir süre sonra yapılan müdahaleleri yanıtsız bırakabilmektedir.

Parti olarak önümüzdeki süreçte, hem mevcut güçlerimizle hem de saflarımıza katılan her yeni yoldaşla çok yönlü bağlar kurabilmek durumundayız. Yoldaşlarımıza gerek gündelik süreçleri, gerekse iç dünyalarında ortaya çıkan sorun alanları üzerinden her adımda kazanıcı müdahalelerde bulunabilmeliyiz. Nasıl ki toplumsal yaşamda insanların dönüşüm süreçleri açısından sosyal alan büyük bir önem taşıyorsa, devrimci bir parti açısından da parti iç yaşamının o denli belirleyici olduğunu akıldan çıkarmalıyız. Özellikle de söz konusu olan kadrolaşma sorunu ise. Bu açıdan parti yaşamında sosyal alana gereğince eğilebilmeli, yoldaşlarımızın parti ile bağlarını her açıdan güçlendirmek için yoğun bir emek harcamalıyız. Tek tek yoldaşlarımızı kendi nesnelliğinde kavrayabilmek, sorunlarına ve yaşamlarına hâkim olabilmek için özen göstermeli ve büyük bir sabırla hareket etmeliyiz. Deyim yerindeyse mevcut potansiyelimizi bütünlüklü olarak kuşatabilmeliyiz. Parti niteliğimizi güçlendirmenin ve büyütmenin yolu parti içi devrimci yaşamın gereklerini yerine getirmekten, her bir yoldaşımıza gereken ilgi ve emeği ortaya koymaktan geçiyor. Bunu öncelikli bir devrimci görev olarak ele almalı, bu noktada ortaya çıkan zayıflıkların sorumluluklarımız çerçevesinde üzerine gitmeliyiz.


Üste