Logo

Yeni dönem ve partinin yüklenme alanları


Yeni dönem ve partinin yüklenme alanları

Bugünün Türkiye’sinde en önemli siyasal gelişme, bir iktidar gücü haline geldiği ölçüde pervasızlaşan amerikancı dinci partinin savaş ve saldırı politikalarıdır. Emperyalizmin ve işbirlikçi büyük burjuvazinin tam desteğini almanın sağladığı güç ve bu sayede düzen içi çatışmada elde ettiği üstünlük ile davranan AKP iktidarı, içerde Kürt halkına karşı yeni bir saldırı hamlesine girişirken, dışarda da bir kez daha ABD’nin savaş politikalarının maşalığına soyunmuş durumdadır. Bu tabloyu ise yeni sosyal yıkım programları tamamlamaktadır. Kıdem tazminatı gaspedilmeye çalışılmakta, esnek üretimin iş yaşamına tamamen hakim kılınması için yeni düzenlemeler gündeme getirilmektedir.

Sınıf ve kitle hareketinin içinde bulunduğu cendereden bir türlü çıkamadığı, Kürt halkının yeniden bir imha politikasıyla karşı karşıya kaldığı, sol hareketin yeni düzeyde tasfiyeci savrulmalar yaşadığı bir evrede, bu tablo partimize önemli güncel sorumluluklar yüklemektedir.

Önümüzde, işçi sınıfı ve emekçilere dönük sosyal yıkım politikalarına karşı aktif bir karşı duruşu örgütlemek, boğulmaya çalışılan Kürt halkının özgürlük mücadelesine sahip çıkmak, emperyalist savaş politikalarına karşı ezilen hakların yanında olmak ve onların mücadelesini bu topraklara taşımak gibi görevler bulunmaktadır. Başlamış olan kıdem tazminatı çalışmasının yanı sıra Suriye’ye askeri müdahale hazırlıklarına karşı devrimci bir anti-emperyalist cephenin yaratılması ve anti-emperyalist bilincin en başta işçi sınıfı olmak üzere geniş kitlelere eylemli bir tepki olarak maledilmesi, savaş ve saldırganlık politikalarına karşı Kürt halkı ile eylemli bir dayanışma içinde bulunulması, önümüzde somut görevler olarak durmaktadır. Partimiz bu görevlerin omuzlanması noktasında yoğun bir çaba içinde olacaktır.

Devrime hazırlık tüm çalışmamızın ana eksenidir

III. Parti Kongresi Bildirisi partimizin girmiş bulunduğumuz tarihsel döneme ilişkin değerlendirmesini şöyle özetlemekteydi: “İnsanlık yeni bir bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemine girmiş bulunmaktadır. Bunalımlar ve savaşlar halen günümüz dünyasına damgasını vuran yakıcı olgulardır. Birbirine sıkı sıkıya bağlı bu iki olgusal gerçek, yeni bir devrimler döneminin de dolaysız bir habercisidir. Dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin kapitalist bunalımların ve emperyalist savaşların büyük yıkım ve acılarına yanıtı bir kez daha devrimler olacaktır. Dünyanın dört bir yanında ve elbette Türkiye’de de.”

Dünya ölçüsünde olayların hemen tüm cephelerde hızlanan son zamanlardaki seyri, bu değerlendirmeyi tümüyle doğrulamaktadır. Dünyayı saran ekonomik kriz yeni bir düzeyde derinleşmekte, emperyalist dünyanın iç ilişkilerinde anlaşmazlıklar ve gerilimler çoğalmakta, emperyalist saldırganlığa ve savaşlara sürekli yeni halkalar eklenmekte, dünya ölçüsünde sosyal sorunların ağırlaşmasına sosyal huzursuzlukların büyümesi eşlik etmekte, ve nihayet, proleter kitle hareketleri ve halk isyanları dalgası, en umulmadık toplumlar da dahil, bir dizi ülke üzerinden kendini ortaya koymaktadır. Tüm bunlar girmiş bulunduğumuz tarihsel döneme ilişkin parti değerlendirmesinin önemini artırmakta, tüm partinin bu değerlendirme üzerinde daha dikkatle durmasını gerektirmektedir.

Ortadoğu'daki halk hareketleri üzerinden bir kez daha dikkat çekilen bu temel parti değerlendirmesinin asıl önemi, bunun parti çalışmamızın güncel sorunlarıyla bağıdır. Daha açık bir ifadeyle, bu değerlendirmenin partinin tüm güncel çalışmasının temelini oluşturmasıdır. Konuya burada bir kez daha vurgulu biçimde dikkat çekmemizin nedeni de budur. Nitekim III. Parti Kongresi Bildirisi üzerinden yapılan da tamı tamına buydu. Bildiri'den yukarıya aktardığımız paragrafı, hemen devamında şu sözler izlemekte idi:

Bu tespit partimizin tüm mücadele, çalışma ve örgütlenme çabasının belirleyici ana ekseni durumundadır. Partimiz tüm güncel devrimci görev ve sorumluluklarına buradan bakmakta, geleceğin büyük mücadelelerine bu bakış açısı ile hazırlanmaktadır. Her biçimi ile burjuva gericiliğinin Türkiye toplumunu boğucu bir kuşatma altında tutması güncel olgusu geçici olmaya mahkumdur. Kapitalizmin onulmaz çelişkileri karşı konulmaz bir biçimde Türkiye işçi sınıfını ve emekçilerini bir kez daha devrimci sınıf mücadelesi alanına yöneltecektir. TKİP bu bilinçle, bundan beslenen bir devrimci güven ve iyimserlikle hareket etmekte, tüm güncel çabasını bu süreci hızlandırmaya yoğunlaştırmakta, bunu ise şaşmaz bir biçimde proletarya devrimi hedefine bağlamaktadır.”

Sorunları proletarya devrimi perspektifi içinde, bu hedefe sıkı sıkıya bağlı olarak ele almak, partimizin ayırdedici özelliklerinden biri olageldi. Biz daha hareketimizin çıkışından itibaren her türden güncel sorunu ve taktik görevi, ideolojik-ilkesel esaslar ışığında ve stratejik hedeflerle kopmaz bağı içinde ele almayı istisna kabul etmez bir tarz haline getirdik. Dönemin tüm zorluklarına ve soldaki genel tasfiyeci sürüklenmeye rağmen yönümüzü ve tutarlılığımızı korumayı temelde tam da buna borçluyuz.

Fakat III. Parti Kongresi Bildirisi üzerinden yukarıya aktarılan ele alışta sorun, her zaman için geçerli olması gereken ideolojik ve ilkesel tutum ve tutarlılığın ötesindedir. Burada sözkonusu olan daha özel bir durum, girilmiş bulunan tarihsel döneme ilişkin somut bir değerlendirmedir. Bu değerlendirme devrime hazırlanmak genel sorununu güncelleştirmekte, ona daha somut ve daha güncel bir anlam kazandırmaktadır. Bundan böyle bütün sorunlara yaklaşmakta olan yeni bir devrimler döneminin gerekleri ve ihtiyaçları üzerinden bakmaktır burada sözkonusu olan. Partinin güncel çalışmasının şaşmaz biçimde bağlanacağı hedef, dolayısıyla parti çalışmasının tüm alanlarını ve tüm yönlerini belirleyen ana eksen, bundan böyle artık budur. Bu çerçevede konunun tüm partide bu gözle ele alınıp tartışılması, bunun süreklileştirilmesi ve derinlemesine sindirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Temel alanlara paralel bir yüklenme

Döneme ilişkin bu değerlendirme ve tespitleri, partimizin önüne kapsamlı görev ve sorumluluklar koymaktadır. Özellikle II. Kongre’den bu yana gündeme getirilen ve büyük bir ısrarla hayata geçirilmeye çalışılan müdahaleler ile yeni döneme hazırlık görevlerinin çakışması, baştan itibaren sahip olunan bu açık devrimci bilincin doğal sonucudur. Ancak dünya çapındaki gelişmeler bizi daha hızlı bir hazırlık konusunda uyarmakta, yaşananlar bir yandan partiyi doğrularken, öte yandan bize partiyi her açıdan güçlendirmenin hayati önemi noktasında paha biçilmez dersler sunmaktadır.

 Önümüzdeki dönem parti çalışmasının ana eksenini, yetersizlik alanlarına özel bir yüklenme ve her alanda niteliği güçlendirme oluşturmaktadır. Bu yüklenme içeriği itibariyle II. Kongre'den bu yana devam eden müdahalenin yeni bir düzeyde devamı olmakla birlikte, onun aşılması ve kalıcı sonuçlara ulaşılması hedefini taşımaktadır.

 Bu hedefe ulaşabilmek açısından partimiz gelinen yerde önemli bir birikim, deneyim ve kazanımlara sahiptir. Bunlara dayanarak, çözücü olanın öncelikli olduğu, öncelikli olanda alınan yol üzerinden bütün temel alanlara paralel bir müdahalenin gerçekleşeceği bir süreci örgütlemek görevi durmaktadır önümüzde.

Partide ideolojik düzeyi yükseltilme ihtiyacı

Partide ideolojik donanım sorunu hızla çözülmesi gereken bir sorun olarak durmaktadır önümüzde. Bugün partide, parti örgütünün tüm kademelerini kesen ciddi bir ideolojik donanım yetersizliği sorunu vardır. Kadrolarımızın büyük bir bölümü gençtir ve marksist dünya görüşünün esasları konusunda asgari bir eğitimden yoksundur. Çalışmamızın yoğunluğu, temposu, görevlerin kapsamı ve ağırlığına kıyasla belirgin kadro yetersizliği, bu zaafiyeti süreklileştirmekte, bu ise partimizin toplam çalışmasını zayıflatmakta, bununla da kalmayıp geleceğini de tehdit etmektedir. İdeolojik konumunu ve doğrultusunu partinin toplam kollektif kimliği, daha somut olarak da kadroları üzerinden güvenceye alamayan bir partinin geleceği her zaman tartışmalı kalacaktır.

Partimiz sağlam bir marksist teorik temele, bu temel üzerinde yükselen bütünlüklü bir ideolojik çizgiye sahiptir. Öncelikli sorun alanlarımızdan biri, bu birikimin tüm örgüte maledilerek kolektif bir güce dönüştürülebilmesidir. Bunun üzerinde daha önce değişik vesilelerle, ama özellikle de partinin 7. Mücadele Yılı'nı konu alan değerlendirmede tüm açıklığıyla durulmaktadır:

“… Bir partinin ideolojik birikimi ve gücü, onun toplamı üzerinden yansıyabilmelidir. Bu ise onun kadrolara maledilebilmesi ölçüsünde olanaklıdır. Oysa halihazırda partinin en zayıf yanlarından biri budur ve bu zayıflık, partinin toplam çalışmasını ve gelişmesini belirgin biçimde frenlemektedir. Planlı önlemlerle ve sistemli yüklenmelerle giderilemediği takdirde, halihazırda zaten olduğu gibi, partinin çalışma ve mücadele kapasitesini zayıflatmakla kalmaz, güçlüklerin artması ve koşulların ağırlaşması ölçüsünde partinin birliğini de zaaf uğratabilecek potansiyel bir zayıflık etkeni haline gelir.” (Güne Yüklenmek ve Geleceğe Hazırlanmak!, Parti Değerlendirmeleri - 2, s.361-362)

Bu sorunu asgari sınırlar içinde olsun çözebilmek, yalnızca partimizin ve siyasal faaliyetimizin geleceği açısından değil, içine girilen yeni dönemin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek için de hayati önemdedir. Buradaki sorun alanımız, partimizin çizgisinin, bu çizginin yön verdiği politik ve örgütsel yaklaşımlarının kadrolar tarafından genel olarak bilinip bilinmemesi sorunu değildir. Sorunumuz, bu çizginin üstünde yükseldiği marksist temelin, o temele gücünü veren diyalektik yöntemselliğin kavranmasında ve içselleştirilmesinde yaşanan zayıflıktır. Bu zayıflığın aşılması, partimizin çizgisinin tam olarak anlaşılmasının, onun pratik yaşamda gereğince üretilmesinin temel bir koşuludur.

Saflarımızdaki ideolojik donanım zaafiyeti, faaliyet kapasitemizi sınırlayan ve niteliğini düşüren en önemli faktörlerden biridir. Sınıf mücadelesinin mevcut düzeyi ve partimizin kadro yapısıyla ilişkili olan bu zayıflık alanı çok özel bir yönelimle altedilmek zorundadır. Bu yapılmadan bugünkünden daha başarılı bir faaliyet kapasitesi ortaya koymak elbette mümkündür. Fakat bizim ihtiyacımız olan ve hedeflenen “bugünkünden daha iyisini yapmak” değil, politik ve örgütsel olarak çok yönlü bir sıçramayı gerçekleştirmektir.

 Mevcut ideolojik birikimin ve buna kaynaklık eden marksist yöntemselliğin kollektif bir bilince dönüştürülmesinin başarılması, dönemsel planlamamızın en önemli halkası ve diğer alanlardaki gelişimin önünü açacak itici dinamiğidir. Bu alanda sağlanacak başarı, politik önderlik düzeyinin yükseltilmesinden sınıf çalışmasında kalıcı mevziler yaratmaya, devrimci örgütün inşasından kadrolaşmaya kadar diğer yüklenme alanlarımızı doğrudan etkileyecektir.

Parti bir süredir bu sorun çözümüne yönelik yeni tedbirlere ve uygulamalara başvurmaktadır ve sorunu bu kez asgari sınırlar içinde olsun çözme kararlığı içindedir. İlk uygulamalar, bu doğrultuda ısrar edilirse sorunun çözümünün giderek kolaylaşacağını da göstermektedir. Ancak bu merkezi çabaların önemi ve işlevi ne olursa olsun, kadroların özel çabası ve yönelimi olmadan başarıya ulaşma şansı yoktur. Kadrolarımız kendilerini ideolojik-teorik olarak geliştirme sorununu faaliyetimiz temel bir parçası ve ilerletici öğesi olarak ele almadan, bunu devrime ve partiye karşı temel bir sorumluluk olarak kabul etmeden, bu alanda anlamlı bir başarı elde edilemez.

“Devrimci örgüt yaşamsaldır!”

“Devrimci örgüt yaşamsaldır!” tespiti II. Parti Kongresi’nin en önemli değerlendirmesidir. Bu, solda ortaya çıkan tasfiyeci dalgaya karşı sert bir uyarı olmakla birlikte, aynı zamanda içe dönük olarak da, zayıflayan örgütsel yapının yeniden inşasının da parolasıydı. III. Kongre'den itibaren bu alanda önemli bir mesafe katedildi. Geleneksel devrimci-demokrat grupların neredeyse istinasız olarak devrimci örgüt sorununda irade ve iddialarını yitirdiği bir süreçte katedilen bu mesafe kendi içerisinde büyük bir anlam ve önem taşıyor. Bugünün Türkiye’sinde gerçek manada bir devrimci yeraltı örgütüne, bu örgüte dayalı kesintisiz bir faaliyete, bunun gerektirdiği ideolojik, örgütsel ve teknik donanıma sahip tek hareket TKİP'dir.

Bu elbette partimizin hala da bu açıdan önemli kusurları bulunduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Bugün bu alana yönelik müdahalenin temel önceliği, II. Kongre’den bu yana yapılan müdahalelerle alınan sonuçları kalıcılaştırmak ve örgütsel istikrarı güvenceye almaktır. Politik önderliğe dayalı bir çalışma tarzı üzerinden illegal devrimci temeli güçlendirmek, örgütsel disiplini pekiştirmek ve kurallı yaşamı oturtmak, kadro sorununun nitel ve nicel boyutlarında mesafe almak, örgüt içi yaşamı geliştirip zenginleştirmek, parti yaşamını ve çalışmasını toplamında yeni bir düzeyde devrimcileştirmek vb. bunu tamamlamaktadır.

Kadro sorununun belirleyici önemi

“Elbette kadrolaşma sorunu kendi başına konulamaz. Bu, temelde doğru bir ideolojik-siyasal çizgi, yetkin ve başarılı bir önderlik, doğru bir çalışma tarzı ve nihayet devrimci bir iç örgütsel yaşam sorunudur. Kadro sorunu ancak tüm bunların organik bütünlüğü içinde gerçek anlamını, dolayısıyla başarılı ve kalıcı çözümünü bulabilir. Bu böyle olmakla birlikte yine de, tüm bu temel faktörlerin kalıcı gelişiminin ve başarılı bir uyumunun gelip kadro sorununun özel bir tarzda ele alınmasında düğümlendiği gelişme aşamaları da vardır ki, hareketimizin bugünkü durumu tam da budur. Kadrolar sorununda muhtemel bir çözümsüzlük, bir ideolojik-politik çizginin tüm gücünü boşa çıkarabilir; bir önderliği güçsüz duruma düşürebilir; belirlenmiş görev ve hedefleri kağıt üstünde bırakabilir; ve nihayet örgüt yaşamında ve pratik çalışmada bir tarzı tutturabilmeyi zora sokabilir, hatta tümüyle olanaksız kılabilir.” (EKİM 3. Genel Konferansı: Siyasal ve Örgütsel Değerlendirmeler, s.170)

EKİM 3. Genel Konferansı’nın bu değerlendirmesi, ana vurgusu üzerinden bugüne de ışık tutmaktadır. Elbette sözkonusu olan kadrosal yetersizliklerden kaynaklı olarak çizgimizin, onun yön verdiği siyasal faaliyetin, yapılan örgütsel müdahalelerin, oturtulmaya çalışılan tarzın boşa çıkması değildir. Fakat kadrosal yetersizliklerimiz tüm bu alanlarda gelişmeyi sınırlandırmaktadır.

 Parti uzun zamandır, ama özellikle 2007'de gerçekleşen II. Parti Kongresi’nden bu yana, siyasal faaliyetin temeli olan bu alanlara paralel bir yüklenme gerçekleştirmekte ve bu doğrultuda belli bir mesafe almış bulunmaktadır. Fakat bu başarının kadrolaşma alanındaki sonuçları fazlasıyla yetersiz kalmıştır. Bu yetersizlikte sözkonusu başarının mevcut sınırlarının rolü olmakla birlikte, asıl neden bu sınırlılığı da koşullandıran “mevcut kadro sorunumuzun” bizzat kendisidir.

Hareketimiz bir kez daha, “tüm bu temel faktörlerin kalıcı gelişiminin ve başarılı bir uyumunun gelip kadro sorununun özel bir tarzda ele alınmasında düğümlendiği” yeni bir gelişme aşaması içerisindedir. EKİM 3. Genel Konferası’nı izleyen dönemde bu tespit doğrultusunda yapılan müdahaleler bizi parti düzeyine taşımada önemli bir rol oynamıştır. Bugün sağlanacak başarı ise, artık ideolojik çizgisini program düzeyine çıkarmış, güçlü bir faaliyet kapasitesine sahip, sınıf çalışmasında belli bir yol katetmiş, oturmuş bir kimliği ve değerleri olan bir parti olarak bizi, yeni dönemin görev ve hedeflerinin gerçekleştirilmesinde farklı bir düzeye sıçratacaktır.

 Yeterli sayıda nitelikli kadrodan yoksunluk bütün alanlarımızı kesen bir sorun durumundadır. Bu sorunda yol almadan diğer sorun alanlarımızda kalıcı çözümler üretemeyiz. Diğer bütün sorunlar gibi bu sorunun da çözümünün sihirli bir reçetesi yoktur. Fakat önemle hatırlanması gereken, bugünün şartlarında, olağan siyasal-örgütsel faaliyetimizin kendi başına kadrolaşmak için hiçbir şekilde yeterli olmayacağıdır. Çok yönlü bir eğitimi, elimizdeki insan malzemesinin her türlü gelişim sorunu ile ayrıntılı bir ilgilenmeyi, sorun ve yetersizlik alanlarına sistemli bir müdahaleyi temel almayan her çalışma, kadrosal alanda kısır kalmaya mahkumdur. Bizim de bugün gereğince başaramadığımız ne yazık ki budur. Bu başarılamadığı sürece, kadrolaşma sorunumuz genel siyasal çalışmanın ve örgütsel yaşamın kendiliğinden sürecine endekslenecek ve kısır döngümüz en azından günün şartlarında aşılamayacaktır.

Kadrolaşma sorununda mesafe almaya kilitlenen bir bakışı tüm örgütte hakim kılmak, gerektiğinde diğer birçok şeyi bu önceliğe tabi hale getirmek, her alan için somut, kısa ve orta vadeli kadrolaşma hedefleri belirleyip, bu hedeflere ulaşmak için çok yönlü bir pratik çabayı siyasal faaliyetimizin en önemli unsuru kabul etmek, böylesi bir anlayış içerisinde mevcut kadroların niteliğini yükseltmek doğrultusunda etkin bir çaba sergilemek durumundayız.

Sınıf çalışmasının güncel sorunları

Son dönemde katettiği önemli mesafeye rağmen sınıf çalışmamız, sınıf hareketinin mevcut önderlik boşluğunu doldurma gücünden henüz fazlasıyla uzaktır. Oysa yaşadığı kıpırdanmalara rağmen içinde bulunduğu cendereyi bir türlü kıramayan sınıf hareketinin buna şiddetle ihtiyacı vardır.

 Kapsamlı yapısal sorunlarla boğuştuğu düşünüldüğünde, “devrimci önderlik boşluğu”nun doldurulmasının işçi hareketini içinde bulunduğu durumdan kendi başına çekip çıkaramayacağı açıktır. Dahası bu sorunun temel kaynaklarından biri de hareketin mevcut düzeyinin kendisidir. Fakat gene de altan alta biriken mücadele dinamiklerinin bu yapısal sorunları aşmayı kolaylaştıracak bir zemine dönüşememesinde “devrimci önderlik boşluğu”nun önemli bir rolü vardır.

 Sınıf içerisinde sağlam mevziler yaratamadığımız sürece önderlik ihtiyacına yanıt vermede yetersiz kalmamız da kaçınılmazdır. Sınıfa yönelik çalışmamız artık genel bir etki bırakmanın ötesine geçmeli, partiye sınıf içinde somut ve kalıcı mevziler kazandırmalıdır. Hedefli fabrikalar ve bunların çok yönlü kuşatılması, tam da bu sonucu elde edebilmek için önemlidir. Sınıf içinde kalıcı mevziler elde etmek sorunu, öte yandan, binbir emekle yarattığımız bazı mevzileri elde tutamama zaafiyetine bir vurguyu da içermektedir. Son bir yılın deneyimleri bu açıdan fazlası ile öğreticidir ve parti bunlardan gerekli dersleri çıkarmakla yükümlüdür.

Hareketin birleşik bir karakterden uzak parçalı ve dağınık yapısı, bilinç ve örgütlenme alanındaki mevcut geriliği düşünüldüğünde, kalıcı mevziler ancak seçilmiş alanlara çok yönlü olarak yoğunlaşan bir çalışmanın ürünü olarak kazanılabilir. Bu kuşkusuz partinin uzun yılları bulan bir temel politikasıdır, fakat yazık ki hala da yeterince doğru ele alınamayan bir sorun alanıdır. Gerekli olan, öncelikle hedef fabrikaları doğru bir değerlendirme ve isabetli bir tercihle seçmek, ardından bu fabrikalara içerden konumlanmanın yolunu bulmaktır. Elbette hedef fabrikayı tüm cephelerden kuşatmak, eldeki tüm olanaklarla buraya yoğunlaşmak, ne edip edip sonuç almak şaşmaz hedefi ile birlikte.

Mevcut çalışmamız, seçilmiş alanlara yoğunlaşan bir tarzı oturtmada hala da zorlanmaktadır. Bu zorlanmada, öteki şeyler yanında, sınıf mücadelesinin genel görevlerini sınırlı güç ve imkanlarla omuzlama istek ve sorumluluğunun yol açtığı “dağılma” özel bir rol oynamaktadır. Sınıf hareketine kapsamlı bir müdahalenin sahip olunan belli mevziler üzerinden yapılabileceğini, dolayısıyla en önemli önceliğin bu mevzilerin yaratılması olduğunu bir an olsun akıldan çıkarmadan, politik faaliyetin gündelik yönetimine bu bakışla yön vermeden, bu “dağılma” durumuna son vermek zordur.

Esas geliştirici ve birleştirici zemin olan sınıf mücadelesinin genel gündemlerine kayıtsız kalmamız elbette sözkonusu değildir. Mesele bu gündemlere müdahalenin seçilmiş alanlara yoğunlaşacak ve buralardan somut sonuçlar alacak bir içeriğe kavuşturulabilmesidir. Bu herşeyden önce genel gündemler ile fabrikaların iç gündemleri arasındaki bağların doğru kurulmasıyla mümkündür. Fakat şu veya bu gündemi aşacak bir tarzda seçilmiş fabrikalar merkezli kesintisiz bir çalışma yürütülmeksizin, hedef fabrikalar bu açıdan bütün yönleri ile tanınmaksızın genel gündemlerin özgünleştirilmesi başarılamaz. Bölge, sektör ve fabrika düzeyinde özel hedeflere dayalı özel politikalar, bu politikalarla birleştirilen genel ve siyasal gündemleri işleyen çok yönlü bir propaganda-ajitasyon faaliyeti, işçilerin sosyal yaşam alanları da dahil olmak üzere çok yönlü kuşatılması vb., siyasal sınıf faaliyetimizde kilitlenilmesi gereken öncelikli halkadır.

 Yeni olmayan bu önceliğin faaliyetimize gereğince yön verememesinde, gündelik faaliyetin örgütlenmesinde yapılan planlama hataları, güçlerin doğru konumlandırılamaması ve partinin dönemsel yöneliminin yeterince kavranamaması da önemli bir rol oynamaktadır.

 Gerek sınıf çalışmasında şu ana kadar yarattığımız birikim, gerekse partide ideolojik-politik önderlik kapasitesini geliştirip güçlendirmek üzere gündemde olan müdahaleler düşünüldüğünde, partimiz fabrika temeline oturmuş bir siyasal faaliyet düzeyine ulaşmak için bugün her zamankinden daha uygun koşullara sahiptir.

Sınıf çalışmasının siyasal boyutuna ayrı bir önem vermek, bu çerçevede sınıf hareketine siyasal müdahalenin toplam sorunlarına eğilmek, sınıfa yönelik siyasal propaganda ve ajitasyonu güçlendirmek, fakat tüm bunları da özellikle hedef fabrikalar üzerinden yapmak, bir başka sorun alanımızdır. Bu, başından itibaren partimizin özel bir önem verdiği ve önemli bir deneyime sahip olduğu bir alandır. Sermayenin toplumu sürekli saflaşmaya ittiği ve böylece siyasal gelişmelere ilgisini artırdığı bir süreçte siyasal propagandanın ayrı bir önemi vardır. Sınıfa doğru ve amaca uygun bir dille seslenmeyi başarabilmenin, siyasal ajitasyonu sosyalist propaganda dili ile başarıyla birleştirebilmenin, özellikle fabrika bültenleri ve bildirileri üzerinden bunu yapabilmenin önemine de bu vesileyle değinmiş olalım.

Sendikal çalışmayı ve muhalefeti önemsemek, bu çerçevede fabrika eksenli çalışmamızın yarattığı güç, olanak ve prestije de dayanarak sendika bürokrasisinin karşısına giderek daha etkin bir taraf olarak çıkmak, bir başka önemli sorun ve görev alanıdır. Bu kapsamda sendikal bürokrasiye karşı ilkeli, etkili ve kesintisiz bir mücadeleyi özellikle önemsemeliyiz. Bu alandaki yeni deneyimlerimiz üzerinde önemle durulmalı, çıkarılabilecek sonuçlar partinin toplamına sunulmalıdır.

Çalışma ve direniş deneyimlerimizin sistemli bir biçimde toparlanması ve düzenli olarak partinin toplamına sunulması, bir başka temel önemde ihtiyaç ve sorun alanıdır. Sorun alanıdır zira halihazırda bu gereğince yapılmamaktadır. Böyle olunca da parti bizzat kendi özdeneyimlerinden öğrenememektedir, bunların bir kısmı çok önemli ve öğretici olduğu halde üstelik. Sınıf çalışmasında deneyim yetersizliği parti raporlarında da en çok dile getirilen konulardan biridir. Bu böyle olduğuna göre, bunun üzerinde daha bir önemle durmak da yerel parti örgütlerinin görevidir.

Siyasal kapasite ve çalışma temposu

Süreçleri güçlü yorumlayan, kitlelerin içinde bulunduğu durumu doğru tespit eden, bunlar üzerinden imkanları iyi gören, ancak buradan somut politikalar üretmekte zorlanan devrimci sınıf faaliyetimiz, sınırlılıklarını süreç içinde aştı. Bugün somut politikalar ışığında sınıf merkezli yaygın bir kitle çalışması örgütlüyoruz. Ama yürüttüğümüz faaliyetin düzeyi ve temposu göz önüne alındığında, elde edilen sonuçların sınırlı kaldığı da bir gerçektir.

Bunun temel nedeni kitle hareketinin mevcut durumu olsa da, süregiden kitle çalışmamız belli bir düzeye ulaşmış ve bir eşiğe gelip dayanmış bulunmaktadır. Bu eşiğin esas olarak niteliksel bir değişimle aşılabileceği, bu niteliksel değişimin ise, sınıf zeminine daha kuvvetli oturmak başta olmak üzere, kadroların ideolojik düzeyinin geliştirilmesinden örgütün oturtulmasına ve daha geniş kadrosal olanakların yaratılmasından kadar yukarda işlenen başlıklarda yol almakla sağlanabileceği, son dönemki yüklenmelerimizin, özellikle de ayları bulan son kampanyamızın sonuçları üzerinden açık biçimde görülebilmektedir.

Önümüzdeki dönem boyunca parti bu alanlara yoğunlaşacaktır. Bu yoğunlaşma genel siyasal faaliyetimizde nispi bir daralmaya yolaçabilir. Fakat bu durum sözkonusu hedefler doğrultusunda alınacak mesafeyle birlikte fazlasıyla telafi edilebilecektir.

***

Partimiz parti inşa süreci de dahil edildiğinde 23 mücadele yılını geride bırakmak üzeredir. Bu 23 yıl, elverişsiz nesnel koşullara rağmen partili kimliğin kazanılmasında temel önemde adımların atıldığı, birçok zorluğun aşıldığı, ağır da olsa önemli bir gelişimin yaşandığı bir zaman dilimi olmuştur. Önemli imkanlar sunmaya başlayan yeni dönem doğal olarak partimizin gelişip büyümesi için de uygun bir zemin anlamına gelmektedir. Kuşkusuz bu kendiliğinden olmayacaktır. Herşey partinin planlı ve yöntemli bir biçimde yapacağı müdahalelere, bunların yaratacağı verimli sonuçlara sıkı sıkıya bağlı olacaktır.

 Parti bugünden 25. Yıla uzanan zaman dilimini ayrıntılı olarak planlamış, öncelik ve müdahale alanlarını saptamış durumdadır. Bu planlamaların hayata geçirilmesinde sağlanacak başarı, partinin 25. Yılında yeni bir politik atılım yapmasının da koşullarını oluşturacaktır.

EKİM


Üste