Logo

Yeni bir dönemin başında gençlik çalışması...


Yeni bir dönemin başında gençlik çalışması...

Olanaklar, sorunlar ve sorumluluklar

Dünyada yeni dönem ve gençlik hareketleri

Dünya ölçüsünde gelişen yeni kitle hareketlerinde gençlik temel bir dinamik olarak önemli bir rol oynuyor. Tunus ve Mısır’daki büyük patlamalarda gençliğin oynadığı rol daha başından tartışmasız bir olguydu. Bu sarsıcı çıkışlardan ilham alan diğer halkların gençliği de gelişen hareketliliklerde etkin bir şekilde yer aldı, yer almayı sürdürüyor.

Gençliğin kitlesel olarak mücadele sahnesine çıkışı Ortadoğu’da gelişen halk hareketleriyle sınırlı değil. İspanya, İngiltere, Fransa, İtalya gibi emperyalist metropoller başta olmak üzere Şili, Arjantin, Yunanistan vb. gibi dünyanın bir dizi ülkesi günleri/haftaları bulan gençlik eylemlerine sahne oldu. Dönemsel duraklamalar yaşasalar da, bu hareketliliklerin anlık olarak parlayan gelip geçici çıkışlar olmadığını geçtiğimiz bir-iki yılın eylem bilançosu yeterli açıklıkta yansıtmaktadır. Aynı zamanda bu hareketlerin, dünyadaki genel kitle mücadelesinin etkisine açık olduğunu, dolayısıyla yayılarak süreceğini de göstermektedir.

Böyle olması bir dizi etkenden kaynaklanmakla birlikte, burada öne çıkan iki temel nedenin altını çizebiliriz. Birincisi, emperyalist kapitalizmin dünya ölçeğinde yaşadığı çok boyutlu krizle ilgilidir. Kapitalist sistemin '70’lerden bugüne sürüp gelen çok yönlü bunalımının, 2000’lerin sonlarında şiddetli bir finansal-mali çöküş olarak dışa vurduğu biliniyor. Bunun kısa dönemli bir dalgalanma olmadığı, giderek derinleşen bir hegemonya krizi eşliğinde yaşanan iktisadi, sosyal, siyasal boyutlarıyla bütünsel bir sistem krizi olduğu gitgide daha açık bir biçimde görülmektedir.

2000’lerin sonlarına kadar bunalımın yükünü fazlasıyla sırtlamış olan işçi ve emekçilerin önüne bu kez emperyalist ülkelerdeki emekçi kitleleri de kapsayacak şekilde daha kabarık bir fatura konuldu. Bunun anlamı daha çok yoksullaşma, daha fazla işsizlik, daha katlanılmaz yaşam ve çalışma koşullarıdır. Zira burjuvazinin, kamu kaynaklarını eğitim, sağlık, sosyal ihtiyaçlar, belediye hizmetleri, çevre vb. gibi alanlardan çekerek tekellerin ve devlet maliyelerinin kurtarılmasına aktarmasından, kamusal hizmet alanlarının sürekli özelleştirilmesinden başka bir reçetesi yoktur. Dahası giderek şiddetlenen emperyalist saldırganlık, militarizm, baskı-terör aygıtları olarak devletlerin tahkimi ve savaş ihtiyaçları faturayı sürekli şişirmektedir.

Bu tablodan en çok etkilenen kesimlerin başında işçi ve emekçi sınıfların gençliği gelmektedir. İşsizlik en çok onları vurmakta, gelecek güvensizliğini en çok onlar yaşamaktadır. Dünya çapında yaşanan bu durum gençlik hareketlerinin mayalanmasını, etkileşimini ve yayılmasını koşullayan temel neden durumundadır.

Öne çıkan ikinci etkense, gençliğin doğası itibariyle taşıdığı dinamizm, toplumun en atak, en gözüpek, en cüretkar kesimi olmasıdır. Bu onu çeşitli sorunlar karşısında hızla tepki veren, yer yer dünyada yaşanan gelişmeler karşısında daha duyarlı davranan bir kesim haline getirmektedir. Bu olguyu günümüz dünyasının iletişim bakımından "küresel köy"e dönüşmesi olgusuyla birlikte ele almak gerekir. Zira internet başta olmak üzere iletişim kanallarından en ileri düzeyde yararlanan kesim doğal olarak gençlik kitleleri olmaktadır. Bu, gençliğe dünyanın en uzak noktalarındaki hareketlenmelerden dahi esinlenme olanağı sunmakta, onu yakıcı sorunları üzerinden harekete geçmeye teşvik etmektedir.

Türkiye’de gençliğin karşı karşıya bulunduğu sorun ve gündemler

Yaşanan sorunlar itibariyle Türkiye’deki gençlik açısından da durum farklı değildir. Hatta bir dizi bakımdan daha ağır bir tablo söz konusudur. Eğitim olanakları her geçen gün daralmakta, eğitimin niteliğinde sürekli bir düşüş yaşanmaktadır. Benzer düzeydeki ülkelerde olduğu gibi işsizlik oranının en yüksek olduğu kesim gençliktir. En ağır çalışma koşulları bu kesime dayatılmaktadır. Çocuk işçilik olağan bir uygulama durumundadır. Gelecek karamsarlığı en çok gençler içinde yaygındır. Toplumu çürütmenin araçları özellikle gençliğe yönelik kullanılmaktadır, vb...

Eğitim alanındaki gençliği ele aldığımızda, alana özgü sorunların da ağırlaşarak sürdüğünü görüyoruz. Eğitimde özelleştirmeler ve bu alanın tümüyle paralı hale getirilmesi adımları hızlandırılıyor. Neo-liberal saldırı dalgasının bir ayağı olarak gündeme gelen Bologna süreci, Uluslararası Yükseköğrenim Kongresi'nde daha somut bir çerçeveye kavuşturulmuş durumda. Burada gençliğe yönelik saldırıların politik çerçevesi oluşturulmuş, saldırılar topyekun karaktere büründürülmüştür. Geçtiğimiz dönem eylemlerle püskürtülen harç zamlarının bu kez “Torba Yasa” içinde gizli olarak arttırılması girişimi, rektörlere harçları belirleme yetkisi veren düzenleme vb., de bu sürecin bir ürünüdür.

Öte yandan, bu saldırılara paralel olarak öğrenci gençlik yoğun bir baskı ve devlet terörü ile karşı karşıyadır. Bunun en temel boyutu soruşturma-uzaklaştırma uygulamasıdır. 2000’lerin başlarından itibaren tırmandırılan bu saldırı, lise ve üniversitelerde siyasal faaliyeti alabildiğine daraltmış bulunuyor. Yalnızca öğrencileri değil, öğretmen ve akademisyenleri de kapsıyor. Başta devrimci özneler olmak üzere hareketli ileri kesim bir yandan okullardan atılırken, diğer yandan olduğu kadarıyla gençlik yığınlarından yalıtılıyor. Son 10 yıllık deneyim bu etkili saldırının salt gençliğin kendi dinamikleri üzerinden püskürtülemediğini, halihazırda gençlik içinde bunun potansiyelleri olsa bile hareketin genel durumundan kaynaklı bunun kısa vadede mümkün olmadığını tescil etmiş bulunuyor. Mesele toplumsal mücadeleyi doğrudan ilgilendirmekte, dolayısıyla toplumsal mücadele dinamiklerine maledilmesini gerektirmektedir. Elbette bunun gerçekleşmesi en başta gençlik hareketinin soruna yaklaşımıyla, kendi özgücü üzerinden bir direnç örgütlemesiyle ve sorunu diğer kesimlerin gündemine taşıma başarısı göstermesiyle mümkündür.

Soruşturma-uzaklaştırma saldırısı lise ve üniversitelerde polis ve ÖGB terörünün olağan bir uygulama olarak sürmesiyle, okul yönetimlerinin kışlacı dayatmalarıyla, yargı ve medya başta olmak üzere diğer düzen aygıtlarının bu konudaki aktif katkılarıyla paralel yürütülmektedir. Okullarında yaşamları ve gelecekleri üzerine söz söyleyen öğrenciler, polisin ve ÖGB’nin şiddetiyle, yönetimlerin soruşturma saldırılarıyla, düzen medyasının karalama kampanyalarıyla ve burjuva mahkemelerin terörüyle karşı karşıya kalıyorlar. Sırf pankart-afiş asmak, gösteri yapmak vb.'nden yola çıkılarak öğrencilere "terör örgütü üyesi" muamelesi yapılıyor. Duyarlı politik kesimler soruşturmaya uğramakla kalmıyor, mahkemelere gönderiliyor, okuldan uzaklaştırılıyor. Yer yer tutuklamalar ve okuldan atılmalar yaşanıyor.

Bu saldırıların son halkalarından biri, reformistlerin denetiminde bürokratik bir örgütlenme olmanın ötesine pek geçemeyen Genç-Sen’in dahi kapatılması olmuştur. Amaç üniversitelerin en ufak bir muhalefetin dahi olmadığı kışlalara dönüştürülmesidir. Zira eğitim alanına yönelik iktisadi-sosyal saldırıların kapsamı bunu gerektirmektedir.

Düzenin gençliği zapturapt altında tutma çabası bunlarla da sınırlı değil. Geçmişten bugüne kullanılagelen sivil görünümlü faşist saldırılar, yeni dönemde de gerektiği ölçüde gündemde olacaktır. Fakat bundan daha etkili olanı, dinsel gericiliğin etki alanının giderek yayılması ve yarattığı basınçtır. AKP’nin son seçim başarısı, değişik kılıklardaki dinci faşist yapılanmaların etkinliğine büyük bir yoğunluk kazandırmış bulunuyor. Açıktır ki gençlik bu gerici yapılanma ve faaliyetlerin başlıca hedeflerinden biridir. Hatta dinci akımın bugünkü başarısının gerisinde, bir dizi etkenin yanısıra, geçmişten bugüne özellikle eğitim alanındaki gençliğe yönelik çok yönlü kuşatması yatmaktadır. Okulların açılış evresi bunun yoğunlaşarak süreceğini göstermekle kalmıyor, “imamın gençliği”nin milliyetçi-ırkçı faşistleri aratmayacak bir pervasızlıkla hareket edeceğinin işaretlerini de veriyor.

Gençlik hareketinin genel durumu

Gençliğin karşı karşıya bulunduğu sayısız soruna rağmen gençlik hareketindeki parçalı ve dağınık tablo sürüyor. Yazık ki girişte örneklediğimiz ülkelerdeki türden bir kitlesel hareketlenmenin belirtileri henüz ortaya çıkmış değil. Dolayısıyla gençlik hareketinin genel durumundan söz ederken dar bir politik kesimi temel almış oluyoruz.

Hareketin taşıyıcısı olan bu kesimin son iki-üç yıldaki nispi hareketliliği/dönemsel eylemli çıkışları bu tabloyu değiştirmekten uzak kaldı. Dolayısıyla partimizin gençlik hareketinin durumuyla ilgili temel değerlendirmeleri güncelliğini korumaktadır. Örneğin hareketin temel dinamiği olan politik kesimler ile geniş gençlik yığınları arasındaki kopukluğun bir parça giderilebildiğini gösteren hiçbir veri yoktur. Geçtiğimiz eğitim yılının başlıca eylem gündemleri (6 Kasım, 4 Aralık Dolmabahçe, 5 Ocak ODTÜ, Mart gündemleri vb.) politik öznelerin gençlik yığınlarından kopukluğunu ve yaşadığı dağınıklığı yeniden teyit etmiştir.

Geçtiğimiz dönem aynı zamanda gençlik hareketinin ileri kitlesi içinde tasfiyeci reformizmin yozlaştırıcı etkinliğinin iyiden iyiye belirginleştiğine de tanıklık etmiştir. İleri kesimler içinde tuttukları yer bakımından öne çıkan ve blok halinde davranan Öğrenci Kolektifleri, TKP'li Öğrenciler, Gençlik Muhalefeti, Emek Gençliği gibi reformist sol çevreler gelinen yerde birleşik-devrimci bir gençlik hareketinin gelişmesinin karşısına birleşik reformist bir odak olarak dikilmiş bulunuyorlar. Böylece gençlik içinde devrimci özlem ve duyarlılığın istismarı üzerinden militan devrimci mücadelenin, devrimci kimliğin, devrimci ilke ve değerlerin erozyonu ivme kazanmış durumda.

Buna set çekebilecek bir devrimci odaklaşmanın güç ve olanakları ise giderek eriyor. Elbette bu yalnızca gençlik içinde devrimci faaliyet alanının daralmasından kaynaklanmıyor. Geleneksel devrimci-demokrat harekette 2000’lerin başından bu yana yaşanan tasfiyeci sürüklenme ve dağılma, özellikle son yıllardaki belli siyasal gelişmeler üzerinden kuyrukçuluğu, iddiasızlığı, devrimci araç, yol ve yöntemleri bir yana itmeyi giderek netleşen bir kimlik haline getirdi. Bütün bunların tasfiyeci reformist atmosferin fazlasıyla etkilediği gençliğe yansıması ise yazık ki daha da ağır oluyor.

Gençlik alanında potansiyeller, birikimler...

Tüm sorunlarına rağmen burada tartışma konusu olan, canlı, değişken, sürekli sirkülasyon yaşayan, bünyesinde harekete geçme dinamizmini barındıran bir toplumsal kesimdir. Kendine özgü bir alan olmakla birlikte liseli gençlikte süregiden canlanma ayrıca yeni birikimler üretmektedir. Liseli gençlik çalışmasına yüklenmeyi her geçen yıl daha da önemli hale getiren bu olgu, genelde gençlik hareketinin gidişatını da değiştirebilecek önemli bir olanaktır.

Türkiye’nin genel hatlarıyla değindiğimiz çözümsüz sorunlar yumağı ileri kitlesi üzerinden gençliği dönemsel de olsa eyleme itmektedir. Yanısıra ileri gençlik kitlesinin politik sorunlara ilgisi de gözönünde bulundurulmalıdır. AKP iktidarının bölgede saldırgan bir uşaklık misyonunu yüklendiği, Kürt halkına karşı topyekun bir saldırı yürüttüğü koşullarda bu ilginin ister istemez pratik yansımaları olacaktır.

Burada ileri kitlenin özellikle Kürt sorunundaki gelişmelere, örneğin anadilde eğitim, Kürt hareketine yönelik artan saldırı ve şoven kudurganlık vb. gibi yakıcı sorunlara dair tutumu başka açıdan da önemlidir. Bilindiği gibi, gençlik hareketinin çıkışı açısından önemli bir olanak olan politize Kürt gençliği, geçmişten bugüne ulusal sorun eksenli gelişmeler dışında genelde edilgen bir tavır içindedir. Ancak, bir yanıyla Kürt hareketindeki gidişata bağlı olsa da, Kürt gençliğinin dünyadaki ve ülkedeki siyasal süreçlerden etkilenmeyeceğini düşünmek için bir neden yoktur. Gençlik hareketimizdeki devrimci bir canlanmanın Kürt gençliğinin ufkunu genişleterek militan sıçramaların dinamiğini büyütmesi, en azından potansiyel olarak ortada durmaktadır.

Öte yandan dünyada ve yerel ölçekte yaşanan/yaşanacak gelişmelerden bağımsız düşünülmemesi kaydıyla, onyılların saldırı birikimlerinin kitlesel bir gençlik hareketini mayaladığından kuşku duymuyoruz. Zira artık dünya burjuvazisi dahi denizin bittiğini itiraf etmektedir. Egemenlerin ellerinde gençliği dizginleyebilecek hiçbir olanak kalmamıştır. Bu da gençlik hareketinin gelişmesinin nesnel koşullarını olgunlaştırmaktadır.

Komünist gençliğin misyonu

Bu koşullarda gençlik hareketi tablosundaki devrimci önderlik boşluğu hayati bir soruna dönüşüyor. Zira, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, gençlik içindeki güç ve imkanları devrimci militan bir çıkışa kanalize edebilecek politik öznelerden söz edebilecek durumda değiliz. Reformist blok olarak hareket edenlerin oynadığı rol yeterince açık. Karşılarında devrimci bir odak olmadığı ve kendilerini güç olarak gördükleri yerlerde ayrışmayı, dolayısıyla birleşik eylem olanağını sekteye uğratmayı çizgi haline getirmiş olan bu çevreler, gençliği medya oyuncağına çevirmeyi marifet sayıyorlar. Etkileri altına alabildikleri ileri gençlik kitlesindeki devrimci duyarlılığın militan bir devrim iradesine dönüşmesi daha baştan tahrip ediliyor. Son bir yılda solun bir kesimi daha bu odağın kuyruğuna takılmış bulunuyor. Bu sonuncular içinde “Bağımsız siyasal varoluşlarını bir kitle örgütü olma iddiasıyla ortaya çıkmış Genç-Sen’de varolmaya tahvil eden grup ve çevreler ise, gençlik hareketi açısından belirleyici üniversiteler de dahil çoğu alanda zaten ciddiye alınabilir olmaktan çıkmış durumdadır.”(Ekim, sayı: 268, Ekim 2010)

Gençlik içinde devrimci muhatap kabul edebileceğimiz çevrelerin durumunda da esasa ilişkin bir değişim yoktur. Geçmiş değerlendirmelerimizde de vurgulandığı gibi; “gençlik hareketinin devrimci politik güçleri alana özgün müdahale planında her geçen yıl daha derin bir iddiasızlığa sürükleniyorlar. Kendi tarzlarında bir militan çalışmayı örgütsel bir liberalizmle bütünleyen bir-iki reformist çevrenin faaliyetleri dışında, sistemli ve sürekli faaliyet ancak genç komünistlerin bulundukları alanlarda onlar tarafından yürütülüyor.” (Ekim, sayı: 259, Ekim 2009) Söz konusu gruplar gençlik çalışmasını artık kampüs ve okullardan çok etkin olabildikleri semtlerde sürdürebiliyorlar. Üniversitelerde ise saflarındaki güçleri gençliğin somut gündemlerinden uzak tutan, sistemli ve sürekli bir faaliyetten alıkoyan bir iradeci apolitizmin temsilciliğini yapıyorlar.

Dolayısıyla, halihazırda reformist odaklaşmanın karşısına dikilebilecek, devrimci odak boşluğunu doldurabilecek koşullar yazık ki yoktur. Bir kez daha vurgulamak istiyoruz ki; “Bu tablo içinde partimizin gençlik çalışması özel bir önem kazanıyor. Çünkü tasfiyeci reformizm karşısında devrimci örgüt iddia ve iradesini komünist gençlik temsil ediyor. Gençliğin devrimci enerjisinin işçi sınıfı ve emekçi kitle hareketiyle devrimci temellerde birleşmesini de yalnızca komünistlerin gençlik çalışması sağlayabilir. Ne kadar kitlesel görünürse görünsünler, devrimci iktidar perspektifleri, bunu yaşama geçirecek devrimci bir örgütsel varlıkları olmayanların, gençliğin dinamizmini devrim mecrasına akıtmak gibi bir niyetleri ve sorunları yoktur. Tüm tarihsel deneyime ve günümüz dünyasının açık gerçeklerine rağmen devrimci örgüt/parti fikrine dudak bükerek, geçici olmaya mahkum eylemsellik üzerinden ‘pekala partisiz de olabiliyor’ diyenlerin, devrimle tek alakaları düzen bataklığında oyalanarak devrimi istismar etmek olabilir. Gençliğin devrimci dinamizmi ise devrimci mücadele için paha biçilmezdir. Bu enerjinin kabul edilemez bir ikiyüzlülükle düzeniçi saflarda heba olup gitmesini önleyecek yegane güç, gençlik alanında işçi sınıfının devrimci iktidar perspektifini temsil edenlerin yürütecekleri siyasal faaliyet ve devrimci örgütlenmedir.” (Ekim, sayı: 268, Ekim 2010)

Elbette bu, yine aynı değerlendirmede işaret edildiği gibi, hiçbir şekilde “ilkesel yaklaşımlar ve mücadele birliği temelinde en geniş eylem birliklerini oluşturmak çabasını” sürdürmeyi dışlamıyor. Tersine, ortaya koyduğumuz iddia, bu alandaki sorumluluğumuzu arttırıyor. Zira, hem gençlik hareketindeki parçalı yapı “sola eğilimli kitlede sürekli bir kırılma, umutsuzluk ve inançsızlık kaynağı” olmayı sürdürüyor, hem de “birleşik-kitlesel-devrimci bir gençlik hareketinin geliştirilebilmesi, büyük ölçüde alandaki ileri kitleninin eylem birliğini gerektiriyor.”

Yeni dönemde gençlik çalışmamızın yüklenme alanları

Gerek dünyada yaşanan süreçler, gerek gençliğin karşı karşıya bulunduğu sorun ve gündemler, gerekse gençlik hareketi ile özelde gençlik içinde solun durumu, komünist gençliğin sorumluluklarının çerçevesini yeterli açıklıkta çiziyor. Omuzlarına yüklenen sorumluluklar gençlik çalışmasına her zamankinden daha güçlü bir devrimci irade ve ısrarla yüklenmemizi zorunlu kılıyor. Bu yüklenmenin güncel plandaki esasları Ekim’in aktarmalar yaptığımız yakın dönem değerlendirmelerinde mevcuttur. Zira çalışmamızın sorunları sözkonusu olduğunda temelli bir ilerleme kaydedilebilmiş değildir.

Bu sorunların ve dolayısıyla sorumlulukların güncel olarak öne çıkanlarını şöyle sıralayabiliriz:

1) Kadro niteliği ve niceliği planında yaşanan zayıflık nedeniyle örgütsel yapımız hala ciddi bir darlık içindedir. Partimizin genel planda da karşı karşıya bulunduğu bu sorun, parti kongrelerinde ve temel örgütsel değerlendirmelerde ifade edildiği üzere kadrolaşmayı, saflarımızdaki insanlarla çok yönlü olarak ilgilenmeyi, ideolojik-politik donanım başta olmak üzere onları her yönüyle eğitmeyi özel bir uğraş haline getirmeyi gerektirmektedir. Partimiz bu alanda esaslı bir yüklenme içindedir. Genç komünistlerin izleyeceği yol, bunu gençlik çalışmasına taşımak olmalıdır.

2) Mevcut koşullarda özellikle liseli gençlik çalışmamız büyük bir önem taşımaktadır. Liseli gençlik çalışması bir dönemdir doğrudan parti yerel örgütleri üzerinden yürütülmektedir. Fakat partinin bu alana yönelik çubuk bükmelerine (bkz. III. Kongre tutanakları, Ekim’in 264 ve 269. sayılarındaki değerlendirmeler, parti organlarında yürütülen tartışmalar) rağmen çalışmamız hala istenen düzeyin oldukça gerisindedir.

Oysa, gerek siyasal sınıf çalışmamız gerekse gençlik hareketi ve örgütlenmesi açısından liseli gençlik alanı muazzam potansiyeller taşıyor. Son bir yılın verileri, özellikle 1 Mayıs gibi eylemler, liseli gençliğin devrimci duyarlılığının reformist odaklar ve şekilsiz çevrelerce ikiyüzlü bir devrimci söylemle istismar edildiğini ve bunun sonuç verdiğini gösteriyor. Bunun gerisinde liseli gençliğin devrimci ajitasyon ve propagandaya açıklığı var. Sorun, sayısız kez yinelendiği üzere, yerel örgütlerimizin partinin perspektiflerine uygun bir pratik yoğunlaşma sergileyememesinde düğümleniyor. Yeni dönemde bunu geride bırakmak, gençlik alanında örgüt ve kadro yapımızı daha ileri düzeyde tartışabilmemizi sağlayacaktır.

3) Örgüt ve kadro yapımızdaki darlıkla da bağlantılı olarak kitle ilişki ağımız mevcut sınırlarını aşabilmiş değil. Bunun kitle çalışması pratiğinden ayrı tartışılamayacağı açık. Özelde gençlik açısından vurgulanabilecek zayıflıklardan biri, güçlerimizin yer yer siyasal çalışmayı ajitasyon-propaganda materyallerinin kullanımına indirgemesidir. Bir diğeri ise politik faaliyet hattı çerçevesinde gündeme getirilen eylem, etkinlik vb.'ni örgütlerken, mevcut ilişki ağının ötesine sıçratma bakışıyla hareket edilmemesidir. Oysa siyasal faaliyet hattı kitlelerle gündelik olarak somut bağlar kurmayı, ilişkileri geliştirmeyi sağlayan araç, yol ve yöntemleri içermiyorsa daha baştan temelli bir zaaf taşıyor demektir. Özünde kitle çalışması, dolayısıyla kitle ilişkileri alanını geliştirmek, insanlarla her türlü sorun ve gelişme üzerinden birebir bağ kurabilmek sorunudur. Bu ise alışkanlıklıklarımızı kırmayı, gençliğin nefes aldığı her alana, yaşadıkları yerlere, sosyal çevrelerine vb.’ne uzanmayı gerektirir.

4) Bütün bunları dolaysız bir şekilde kesen bir sorumuz da gençlik yığınlarının örgütlenmesinde temel bir yer tutan esnek araç ve biçimlere yaklaşımdır. Bu konuda kalıplara takılmak için hiçbir sebep bulunmuyor. Eğer kitle örgütleri parti ile kitleler arasındaki volan kayışları ise, kitleleri devrime kanalize etmeyi ivmelendirecek şekilde ele almak kaydıyla, her tür esnek araç ve örgütlenme (örneğin eğitim grupları, ilgi alanlarına göre tanımlanabilecek tartışma çevreleri, platformlar, kulüpler, kollar, inisiyatifler, kültür-sanat kurumları, öğrenci gençlik sendikası vb.) kitle çalışmasının temel alanlarıdır. Hep belirtildiği üzere bu tür araçlar, genel olarak etkin bir siyasal çalışma için olduğu kadar, çevre-çeper güçlerimizi aktifleştirip kazanmak için de benzersiz önemdedir.

Yeri gelmişken, Genç-Sen konusunda yeni bir değerlendirmeye ihtiyaç duymadığımızı, konunun gençlik değerlendirmelerinde fazlasıyla irdelendiğini ve güncelliğini koruduğunu belirtelim. Genç-Sen’den öteye bu tür araçları devrimin ihtiyaçları temelinde değerlendirebilmek tümüyle bir bakış ve somut deneyim sorunudur. Gerek devrimci mücadelenin evrensel deneyimi, gerek partimizin 23 yılı aşan pratiği yeterli birikimi sunmaktadır. Devrimci bakışın kazanılması ve gerekli pratiğin örgütlenmesi bu birikimin döne döne incelenmesini, zenginleştirilmesini, kolektife maledilmesini gerektirmektedir.

5) Son olarak gençliğin yayınlar alanındaki sorumluluklarına değinmek istiyoruz. Merkezi gençlik yayınlarımız kendi alanlarında düzenli çıkarılabilen belli başlı örnekler durumundadır. Tümüyle gençlik güçlerimize yaslanmaları, her şeye karşın gençlik çalışmamızın iddia ve düzeyine önemli bir göstergedir. Elbette yerel katkıların çoğaltılması, niteliğinin güçlendirilmesi ve yaygın kullanımı açısından yaşanabilen yetersizliklerin giderilmesi gerekiyor. Yeni dönemde özellikle liseli gençlik yayının yerellerden beslenebilmesi ve etkin kullanımı çalışmamızın alacağı mesafeyi doğrudan belirleyecektir. Yanısıra hayli işlevsel oldukları sayısız deneyimle sabit olan yerel yayınlar/bültenler konusundaki zayıflamanın aşılması gerekmektedir. Öte yandan uzun bir süredir gündemde olduğu halde hayata geçirilemeyen site adımı da artık bir çözüme kavuşturulabilmelidir. Bu vesileyle bir kez daha MYO’ya kendi alanları ve sorunları üzerinden düzenli katkının bir diğer sorumluluk olarak gençlik güçlerimizin karşısında durmaya devam ettiğini de vurgulamak istiyoruz.

Gerek içinden geçmekte olduğumuz dönem, gerek gençlik alanındaki sorun ve sorumluluklar genç komünistleri çok daha güçlü bir devrimci irade, ısrar, moral ve özgüveni kuşanmaya çağırıyor. Genç komünistler mevcut sınırlara takılmaksızın partinin dönem kavrayışıyla donandıklarında, güne yüklenerek geleceğin devrimci patlamalarına gereğince hazırlanmalarının önünde bir engel kalmayacaktır.


Üste