Logo

Devrimci misyon bilinci!


Devrimci misyon bilinci!

Marks, Feurbach Üzerine Tezler’inin 8. maddesinde, “Toplumsal yaşam özünde pratiktir” der. Toplumsal yaşam pratik bir eylem ise, onu değiştirmeye dönük her adım da pratik bir eylem olmak zorundadır. Tarihin ilerleme dinamiklerini sınıf çatışmaları üzerinden açıklamak, marksist bakışaçısının temel yönlerinden biridir. Komünist Manifesto’nun “tarih sınıf savaşımları tarihidir” cümlesiyle başlaması, toplumsal gelişmenin diyalektik ilerleyişine yapılmış güçlü bir vurgu, pratiğe dair yol gösterici bir kılavuzdur. Marksizm, toplumsal yaşamın diyalektik ilerleyişini açıklama ve onu devrimci temellerde değiştirmenin pratik karşılığı ise, toplumsal yaşamın diyalektik ilerleyişi de Marksizmin kanıtlanmasıdır. Marksizmin bilim haline gelebilmesi, bu karşılıklı diyalektik ilişki ve teori-pratik birliğinin varlığı koşullarında mümkün olmuştur. Marks’ın “Aslolan dünyayı yorumlamak değil, onu değiştirmektir” sözü, teorinin maddi toplumsal temeli ile bütünleşebildiği ölçüde bir anlamı olabileceğini açıklar. Toplumsal yaşamdaki gelişme dinamiklerini anlama, toplumsal yaşamı pratik olarak yönlendirme ve kitlelerle bütünleşerek maddi temelini inşa etme kaygısı gütmeyen bir teorinin yaşama şansı yoktur. Teori ancak yaşamın canlı eylemi içerisinde gelişir, güçlenir ve maddi güç haline gelir. Teori pratiğe yön verebildiği oranda bir anlam kazanır.

Tarihin bugünkü modern burjuva sisteme kadarki yaşadığı gelişim süreci, eski toplumun bağrında bir ileri aşamanın ortaya çıkmasıyla, sınıfların birbirleriyle girdiği çatışma ve bu çatışmada eskinin yıkılması, yeni ve ileri olanın kurulmasıyla olanaklı olmuştur. Her toplumsal sistem ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel olarak bir sınıf karakteri taşır. Gündelik yaşamın temel belirleyeni, hakim sınıf ile bu sınıfın karşısında yer alan sınıfın çatışmasının boyutlarıdır. Tarihsel ilerleyiş diyalektiğinin sınıflara yüklediği misyon budur ve sınıflar bu misyonunun bilincine varıp pratik gereklerini yerine getirebildiği koşullarda devrimci dönüşümün olanakları ortaya çıkmıştır. Başarılı ya da başarısız devrimler sürecinin arka planında temelde bu vardır. Tarihi süreçte yeniyi temsil eden sınıfın devrimci misyonunu kavrayabilme ve pratikte gereklerini yerine getirebilme iradesi, sınıfların yıkıcı ve yapıcı gücünü açığa çıkartmıştır.

İşçi sınıfının tarihsel devrimci misyonu!

Sınıf karşıtlıkları mülkiyet ilişkileri üzerinden hayat bulur. Özel mülkiyetin ortaya çıkması ile beraber üretim araçları da bir sınıfın tekelinde toplanmış ve toplumsal yaşamı bu ilişki biçimi belirler hale gelmiştir. Üretim araçlarını tekelinde bulunduran küçük bir azınlık toplumun geneline ideolojik, politik, kültürel olarak egemen hale gelmiştir. Toplumsal eşitsizliklerin temelinde bu özel mülkiyet dayalı üretim ilişkileri yatmaktadır. Ekonomik altyapı toplumsal üstyapıyı belirlemektedir.

Çağımızda üretim araçlarını elinde bulunduran burjuvazi ve onun karşısında yer alan proletarya temel sınıfları oluşturmakta ve sınıf savaşımının iki karşıt cephesini temsil etmektedir. Kapitalist toplumda tarihi ileri götürebilecek olan bu iki sınıf arasındaki çatışmadır. Proletaryanın tarihsel gelişime sürecinde tuttuğu önemli yer sadece burjuva sınıfa karşı girişeceği savaşım değil, aynı zamanda tarihi sonuna götürebilecek tek sınıf olması gerçeğidir. Proletarya özel mülkiyet zincirinin dışındaki tek sınıftır. “Zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi” yoktur. Toplumsal eşitsizliklerin kaynağı olan özel mülkiyet ancak bu zincirin dışındaki bir sınıf tarafından ortadan kaldırılabilir ve toplumsal yaşamın her düzeyinde eşitlik sağlanabilir. Tarih proletaryaya bu devrimci misyonu yüklemiştir. Tarihin ileriye gidebilmesi proletaryanın devrimci misyonunu yerine getirebilmesi ile mümkündür.

“Marksist teorinin özünü, modern burjuva toplumunun yıkıcısı ve yeni sosyalist toplumun kurucusu olarak proletaryanın tarihsel rolünün açığa çıkarılması ve açıklanması oluşturmaktadır. Dünya tarihi içinde kapitalist üretim ilişkilerinin (dolayısıyla modern sınıf ilişkilerinin) az gelişmişlik aşamasının bir ürünü olan ütopik sosyalizmden sanayi devrimi sonrasının bir ürünü olan bilimsel sosyalizme geçişi işaretleyen temel fikir de budur. Bir başka ifadeyle, Marx’ın, modern burjuva toplumuna egemen sınıf ilişkilerinin bilimsel tahlili yoluyla, proletaryanın bu toplumdaki özel konumu ve tarihsel rolüne ilişkin olarak ulaştığı bu sonuç sayesindedir ki, sosyalizm bir ütopya olmaktan çıkmış, sınıf özü ve eksenine dayalı bir bilim haline gelmiştir. Zira bu sayededir ki, insanlık tarihinin bu modern aşamasında, Lenin’in deyimiyle, ‘tarihsel hareketin materyalist temeli’ açığa çıkarılmış; böylece sosyalizm, kendi taşıyıcısı olma yeteneğine sahip biricik sınıf olan modern proletarya şahsında, gerçek maddi-toplumsal tabanına oturtulmuştur.”(Partileşme Süreci-2/Polemikler- Devrimci Proletarya’ya Yanıt)

Yukarıda aktardığımız paragraf, halkçı popülizmden devrimci proleter zeminde kopan partimizin, Marksizmin bilimsel yöntemi ışığında proletaryanın tarihsel devrimci misyonuna dair bakışını özlü bir biçimde anlatmaktadır.

Sınıfın devrimci partisinin tarihsel misyonu!

Proletaryanın, tarihin omuzlarına yüklediği devrimci misyonunu yerine getirebilmesi, bu misyonu bilince çıkartması, kendi sınıfsal gerçekliğinin, tarihsel gelişim içerisindeki özel yeri ve konumunun farkına varabilmesi ile mümkündür. Proletaryanın “kendiliğinden bir sınıf olmaktan çıkıp, kendisi için bir sınıf haline gelebilmesidir.” Bu sınıfın siyasallaşması sürecidir ve ancak öncüleri şahsında devrimci örgütle organik birliğini sağlayabilmesine bağlıdır. “...‘iktidar savaşımında, proletaryanın, örgütten başka silahı yoktur’. Tarihsel deneyimin ürünü bu temel düşünce, 20. yüzyılın bütün bir deneyimi tarafından ayrıca ve kesin bir biçimde doğrulanmıştır. Proletarya, nesnel tarihsel konumuyla çağdaş toplumun bu devrimci öncü sınıfı, bilinçli ve örgütlü öncüsü olarak partisine kavuşamadığı sürece, tarihsel amaçlarına başarıyla yürüyebilmek bir yana, bugünkü toplum içinde bağımsız bir siyasal sınıf konumu bile kazanamaz.” (Partileşme Süreci-1/Perspektifler ve Değerlendirmeler)

Marksist-leninist teori ve tarihsel deneyimlerin paha biçilmez dersleri devrimci partinin misyonu hakkında yeterli açıklığı sağlamıştır. Sınıfın siyasallaşması ve tarihsel devrimci misyonunu kavrayabilmesi ancak öncü partinin bilinçli müdahalesi ile olanaklı olabilir ve tersinden devrimci parti ancak sınıfın siyasallaşması ve tarihsel misyonunu yerine getirme mücadelesi içerisinde inşa edilebilir, gelişip güçlenebilir, misyonunu yerine getirebilir. Tarihin gördüğü en ileri eylem olarak Ekim Devrimi’nin paha biçilmez deneyimi bunu göstermiştir. Bu süreç, yine tarihin gördüğü en ileri örgüt deneyimi olarak Bolşevik Parti’yi yaratmıştır. Kapitalist toplumda proletaryanın devrimci misyonu ile devrimci partinin misyonu organik bir bütünlük taşır. Proletaryanın partisiz, devrimci partinin ise sınıf zemini dışında nefes alma şansı yoktur. Son birkaç yıl içerisinde dünya genelinde yaşanan sınıf ve kitle hareketleri, Ortadoğu’daki halk ayaklanmaları deneyimi, devrimci partinin oynayacağı misyonu bir kez daha tüm açıklığıyla görmemizi sağlamıştır.

Proleter devrimin gerçekleşme zemini devrimci sınıf, devrimci parti ve bu ikisini birleştiren, yol gösteren devrimci teoridir. Sınıfın devrimci partisi tarihsel misyonunu ancak bu diyalektik bütünlüğü bilince çıkartabildiği oranda oynayabilir. Proletaryanın tarihsel aracı olarak maddi yaşamda yerini alabilir. Devrimci parti kendi tarihsel misyonunu, proleter sınıf zemini üzerinden yerli yerine koyabildiğinde, sınıfın devrimci ideolojisini, tutumunu temsil edebildiğinde, buna uygun bir konumlanma, buna uygun bir ruh hali, değerler sistemi oturtabildiğinde ve bunu gündelik yaşamın vazgeçilmez bir pratiği haline getirebildiğinde oynayabilir.  

“Bunalımlar, savaşlar, devrimler dönemi”  ve devrimci misyon bilinci!

İnsan tarihin öznesidir. Özne olmak, toplumsal yaşama müdahale ve değiştirme iradesidir. Devrim ve sosyalizm mücadelesi toplumsal yaşamda değişim iradesini açığa çıkartma ve özel mülkiyete dayalı sınıfları ortadan kaldırma mücadelesidir. Bu ancak proletaryayı özneleştirebilmekle mümkündür. Modern burjuva toplumunda proletarya nesneleştirilmiştir. Özne olma fikri burjuva toplumunda yok edilmeye çalışılmakta, tarihin geldiği son nokta olarak burjuva toplumsal sistem ilan edilmektedir. Bu proletaryanın bir özne olarak değiştirme iradesinin elinden alınmasıdır. Proletarya üretim içerisinde makinanın bir parçası olarak algılanır. Burjuvazinin sınıf karşıtlıklarını ideolojik ve kültürel aygıtlarıyla gizlemek için yürüttüğü propaganda, aynı gemideyiz masalı ve toplumsal yaşamı atomize eden, bireyselliği öne çıkartan, herkes kendinden sorumludur düşüncesi, proletaryanın tarih içerisinde özne olarak davranabilmesini engellemek içindir. İnsanın nesneleşmesi, özünde insanın kendine, parçası olduğu sınıfa ve tarihin ilerleyiş diyalektiğine yabancılaşmasıdır. Paris Komünü’nde proleterler tarihin bir öznesi olarak davranabilmiş, bu gücü açığa çıkartabilmiş ve proletarya kısa süreli de olsa iktidarı ele geçirmiştir. Rus proleterleri de özne olduklarının bilincine vardıklarında tarih sahnesinde bir sınıf olarak proletaryanın değiştirme ve yeniyi temsil etme gücü açığa çıkmış ve tarihin akışını değiştiren bir hareket yaratılmıştır.

Tarih nasıl ki kendi ilerleyiş diyalektiği içerisinde proletaryaya ve proletaryanın tarihsel devrimci aracı olarak komünist partiye, ikisinin organik birliğine devrimci bir misyon yüklemişse, bu misyonun gerçekleşmesi için de devrimci misyon bilinci güçlü devrimcilerden oluşan örgütleri vazgeçilmez kılmıştır. Devrimci misyon bilincini kuşanmış kadrolar sayesinde parti tarihsel devrimci misyonunu oynayabilir, proletaryaya tarihsel eyleminde öncülük edebilir. İçerisinden geçtiğimiz şu günlerde devrimci partinin ve parti militanlarının bu konuda alacakları mesafe yakıcı bir ihtiyaç olarak kendini dayatmaktadır. Partimiz III. Kongresi’nde marksist-leninist teori ışığında yeni bir döneme girdiğimiz tespitini yapmış, , güncel gelişmeler olarak kendini gösteren savaşlar ve bunalımları anlama çabası gütmüş ve savaşlar ve bunalımları eninde sonunda devrimler döneminin izleyeceğini tarihsel ve güncel veriler üzerinden ortaya koymuştur. 

TKİP III. Kongre Bildirisi şu tespiti yapmaktadır:“İnsanlık yeni bir bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemine girmiş bulunmaktadır. Bunalımlar ve savaşlar halen günümüz dünyasına damgasını vuran yakıcı olgulardır. Birbirine sıkı sıkıya bağlı bu iki olgusal gerçek yeni bir devrimler döneminin de dolaysız bir habercisidir. Dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin kapitalist bunalımların ve emperyalist savaşların büyük yıkım ve acılarına yanıtı bir kez daha devrimler olacaktır. Dünyanın dört bir yanında ve elbette Türkiye’de de.”

Marksist teorinin diyalektik yöntemi ışığında yapılan bu değerlendirme sınıfın devrimci partisinin berrak bilincini ortaya koymakta, şu değerlendirmeyle devam etmektedir: “Bu tespit partimizin tüm mücadele, çalışma ve örgütlenme çabasının belirleyici ana ekseni durumundadır. Partimiz tüm güncel devrimci görev ve sorumluluklarına buradan bakmakta, geleceğin büyük mücadelelerine bu bakış açısı ile hazırlanmaktadır. Her biçimi ile burjuva gericiliğinin Türkiye toplumunu boğucu bir kuşatma altında tutması güncel olgusu geçici olmaya mahkumdur. Kapitalizmin onulmaz çelişkileri karşı konulmaz bir biçimde Türkiye işçi sınıfını ve emekçilerini bir kez daha devrimci sınıf mücadelesi alanına yöneltecektir. TKİP bu bilinçle, bundan beslenen bir devrimci güven ve iyimserlikle hareket etmekte, tüm güncel çabasını bu süreci hızlandırmaya yoğunlaştırmakta, bunu ise şaşmaz bir biçimde proletarya devrimi hedefine bağlamaktadır.”

Bu tespit ve değerlendirme, içerisinden geçilen döneme devrimci bir bakışın ürünü ve partinin önünde duran görevlere yapılmış güçlü bir vurgu olmakla birlikte, saflarında bulunan insanlarının bütününe yapılmış bir çağrıdır. Bu çağrı partinin proleter sınıf zemininde tarihsel devrimci misyonunu oynayabilmesi için bir seferberlik, partiyi her düzeyde ve her yönüyle güçlendirme çağrısıdır. İçerisinden geçtiğimiz tarihsel süreç ve gelişmeler adımlarımızı hızlandırmanın, gelişim süreçlerini güçlendirmenin aciliyetini ortaya koymaktadır. Bu süreç parti örgütlerinin, parti kadroları ve sempatizanlarının önüne birçok görev koymaktadır.

Bu görevlerden ilki ve en önemlilerinden birisi devrimci misyon bilincinin güçlenmesidir. Tarihin ilerleyiş diyalektiğinin sınıfa ve devrimci partiye, devrimci partinin her bir devrimciye yüklediği devrimci misyonun bilincine varmak, yaşamı bütünlüğü içerisinde anlamak ve gereklerini yerine getirmek için ortaya irade koymak temel bir yerde durmaktadır. Devrimci misyon bilinci, gün içerisinde atılan her adıma tarihsel perspektif üzerinden bakmak demektir. Tarihi sonuna götürebilecek bir sınıfın bu topraklardaki temsilcisi olmak sorumluluğunu ve önemini kavramak, güncel görevlere bu bilinçle yüklenmektir. Dağıtılan her bildiriyi, asılan her afişi bu bakışla ele almak, ilişki kurulan her insana bu sorumluluk, ciddiyet ve tarihsel haklılığımızın verdiği bir özgüvenle gitmektir. Ortaya çıkan her olanağı proleter devrimin ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirebilmek için yaratıcı ve inisiyatifli olabilmektir. Her görev ve sorumluluğu devrime yürüyen bir partinin kadroları olarak, disiplinli ve kararlı bir yaşam pratiği ile yerine getirmektir.

Bütün bunları bütünleyecek olan ise bilinçli birer komünist olmanın gereklerini yerine getirmektir. İdeolojik eğitimin, marksist dünya görüşünü ve partimizin ideolojik-politik platformunu kavramak açısından önemi yeterince açıktır. Artık sorun bu konuda alınacak mesafenin boyutları olmalıdır. Gündelik yaşamımıza her yönüyle devrimci misyonumuzun gerekleri yön verebilmelidir. Proletaryanın silahlı ayaklanmasını yönetebilme yetisi ancak devrimci misyonu bilince çıkartabilmiş, çok yönlü olarak kavrayabilmiş ve pratik içerisinde çelikleşmiş örgütler zemininde kazanılabilir. Devrime hazırlık demek, parti örgütlerinin, kadrolarının ve militanlarının devrimci misyon bilinciyle hareket etmesi demektir. Tüm güncel çabaya bu misyonun yön vermesi demektir.

Değiştirme iradesinin mayalanacağı yer, bugünden tarih içerisinde özne olmayı seçmiş komünistlerin oluşturacağı devrimci örgütlerdir. Parti örgütlerinin sınıfla birleşme sürecinde ortaya koyacakları irade, alınacak mesafe ve bu zeminde yaşanacak çok yönlü gelişim, sürecin seyrini tayin edecektir. 


Üste