Logo

Gençlik hareketi ve genç komünistlerin görevleri


Gençlik hareketi ve
genç komünistlerin görevleri

Yükseköğrenim gençliği yeni öğretim dönemine çok yönlü saldırılarla girdi. Ticari eğitim uygulamalarının hızlandığı, Bologna sürecinin uygulanmaya başlandığı, yeni disiplin yönetmeliği ile üniversitelerde siyasal faaliyetin yok edilmeye çalışıldığı bu sürece harçların kaldırılması yanılsaması eşlik etti. Cemaat örgütlenmelerinin açılış döneminde üniversitelere hücum etmeleri, önümüzdeki süreçte de dinsel gericiliğin iktidar gücü olmaya dayanarak gençliği gerici abluka altına almayı sürdüreceğini gösteriyor. Yeni eğitim dönemine aynı zamanda, işçi ve emekçileri olduğu kadar gençliğini de doğrudan etkileyecek olan, Suriye’ye yönelik emperyalist saldırganlığın yoğunlaştığı bir süreçte girildi.

Gençliğe yönelik saldırıların kapsam ve yoğunluğuna rağmen, geride kalan dönemde gençlik hareketinin tablosunun bu saldırıları göğüslemekten bir hayli uzak olduğunu söyleyebiliriz. İki yıl önce “söz-yetki-karar hakkı” talebi ekseninde gerçekleşen kısmi hareketlilik geçtiğimiz döneme herhangi bir iz bırakmamıştı. Geçen yılki 6 Kasımlar ise parçalı, cansız ve ruhsuz gerçekleşmiş, dönem boyunca egemenlerin attığı kimi adımlar sessizlikle karşılanmış, dönemin ikinci yarısında bir dizi üniversitede yaşanan faşist saldırılara da güçlü tepkiler verilememiştir. Yalnızca, dönem sonunda Bologna sürecinin yansımalarına ilişkin bir dizi üniversitede gerçekleşen kitlesel eylemler, gençliğin kendiliğinden tepkisinin anlamlı örnekleri olmuştur.

Sonuçta gençlik hareketinin ileri politik kesimlere daralan geri ve parçalı karakteri devam ederken, her yeni dönemde daha da geriye gidiş yaşanmaktadır. Gençlik hareketinin bu tablosunda düzenin gençliğe yönelik yılları bulan çok yönlü kuşatmasının yanısıra sol hareketin gençlik içindeki durumu da önemli bir rol oynamaktadır. Bir-iki reformist yapıyı dışta tutarsak, atalet devrimcilerinden reformistlerine kadar solun karakteristik özelliğidir.

İki yıl önce reformist güçler dörtlü olarak birlikte davranırken (Kolektifler, Gençlik Muhalefeti, TKP, Emek Gençliği), geçtiğimiz yıl HDK’nin oluşması ve onun gençlik güçlerinin birlikte davranma eğilimine girmesi, bir dizi süreçte, Kolektifler, TKP, Gençlik Muhalefeti ile HDK gençliğinin ayrı davranmasına yol açmıştır. Bu tabloda Kolektifler ve HDK daha özel bir yer tutmaktadır. Kendi tarzında militan bir çizgi sergilemeye çalışan Kolektifler, gençliğin enerjisini liberal-reformist bir platforma kanalize etmektedir. Kürt hareketinin odağında olduğu, reformistler ile kimi devrimci güçlerin de yedeklendiği HDK’nın “esnek platform” iddiası ise örgütsüzlüğün propagandasının zeminine dönüşebilmektedir. Vurgulanması gereken bir diğer nokta, iddialarını yitirmiş kimi devrimci çevrelerin de tasfiyeci sürüklenme eşliğinde HDK’nin kuyruğuna takılmasıdır.

Gençliğin devrimci özlemlerini ve enerjisini düzen içine kanalize ederek süreç içinde eriten reformist güçlerin uzun süreçte gençlik hareketinde daha ağır tahribatlara yolaçacağını bugünden görmek gerekmektedir. Böyle bir tablo karşısında genç komünistlerin gençlik içinde devrimci önderlik boşluğunu doldurma iddiası çerçevesinde taşıdığı misyon, her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır.

“Ne kadar kitlesel görünürse görünsünler, devrimci iktidar perspektifleri, buna yaşama geçirecek devrimci bir örgütsel varlıkları olmayanların, gençliğin dinamizmini devrim mecrasına akıtmak gibi bir niyetleri ve sorunları yoktur. Tüm tarihsel deneyime ve günümüz dünyasının açık gerçeklerine rağmen devrimci örgüt/parti fikrine dudak bükerek, geçici olmaya mahkum eylemsellik üzerinden “pekala partisiz de olabiliyor” diyenlerin, devrimle tek alakaları düzen bataklığında oyalanarak devrimi istismar etmek olabilir. Gençliğin devrimci dinamizmi ise devrimci mücadele için paha biçilmezdir. Bu enerjinin kabul edilemez bir ikiyüzlülükle düzeniçi saflarda heba olup gitmesini önleyecek yegane güç, gençlik alanında işçi sınıfının devrimci iktidar perspektifini temsil edenlerin yürütecekleri siyasal faaliyet ve devrimci örgütlenmedir.” (Ekim, Sayı: 268, Ekim 2010)

Genç komünistlerin önünde, gençlik hareketinin ihtiyaçlarından yola çıkarak, gençliğin devrimci hareketini geliştirmek, bu kapsamda devrimci önderlik boşluğunu doldurmak iddiasıyla önümüzdeki sürece yüklenme görev ve sorumluluğu durmaktadır.

Doğru çalışma tarzını oturtmanın önemi

Geçtiğimiz yıl genç komünistler bulundukları alanlarda etkili bir politik faaliyet kapasitesi sergilediler. Özellikle ikinci dönem yürütülen kampanya süreci, çalışmanın toparlanması, gençliğin temel gündemleri ekseninde güçlü bir propaganda faaliyetinin yürütülmesi, yerellerde yürüyen faaliyetin ardından merkezi bir etkinliğin gerçekleştirilmesiyle yeni bir düzeyi ifade ediyordu.

Ancak, kampanya çalışmasının bu olumlu yanlarına rağmen, bir dizi alanda kampanyanın üst şiarları ekseninde propaganda çalışmasının ötesine geçilememiş ve örgütlenme ayağı zayıf kalabilmiştir. Güçlü yerel örgütlere dayanılamadığı koşullarda, genel şiarlar ve gündemler, faaliyetin yeni gelişmeler ışığında somut politikalarla yürütülmesini sınırlayabilmiş, yer yer yerellerin gerekli inisiyatifi sergilemesinin önüne geçebilmiştir. Kampanya sürecinde yoğunlaşmış bir çalışma ile geniş gençlik kitlelerine seslenilmesine ve sergilenen yoğun tempoya rağmen, sonuçların üretilmesinde yetersiz kalınmıştır.

Bu tablo, çalışma tarzının ciddi bir biçimde gözden geçirilmesini gerektirmektedir.

Partimiz, toplam parti çalışmasına ilişkin yaptığı temel değerlendirmelerde, politik önderliğe dayalı çalışma tarzının partinin genelinde hakim kılınmasının gerekliliğini son üç yıldır döne döne vurgulamaktadır. Parti faaliyetinin başarısının öncelikle politik kavrayışı ve açıklığı gerektirdiği ifade edilmekte, her türlü sorunun politik esaslar üzerinden ortaya konulması, bu kapsamda yerel örgütlerin ve kadroların önlerinin pratik müdahalelerle değil politik olarak açılması gerekliliğinin altı çizilmektedir. İnisiyatifli ve yaratıcı yerel çalışmanın da bu tarzın oturtulmasının en temel ayağı olduğuna önemle işaret edilmektedir:

 “O halde, yerel örgütler planında doğru bir çalışma tarzının oturtulması, merkezi pratik müdahale beklentisinin geride bırakılmasını gerektirmektedir. Daha çok merkezi kampanyalara, araçlara ve materyallere dayalı bir siyasal faaliyet yoğunlaşması gerçekte ciddi bir zaafiyetin göstergesidir. Yukarıdan sürekli gündem, müdahale ve çalışma materyali beklenerek, inisiyatifli bir gündelik çalışma yürütülemez. Partinin belirlediği politika ve hedefleri her adımda gözeten, bunları kendi alanına yaratıcı bir biçimde uyarlayan, bu temelde hedeflere kilitlenen verimli bir gündelik faaliyet örgütlenebildiği koşullarda, ancak bu durumda, inisiyatifli bir yerel çalışmadan sözedilebilir.” (Ekim, Sayı: 277, Aralık 2011)

“Partide çalışma tarzı sorunları” başlığını taşıyan bu temel değerlendirmede, doğru bir çalışma tarzı oturtulamadığı koşullarda inisiyatifli bir yerel çalışmanın hayata geçirilemeyeceği önemle vurgulanmaktadır.

Sonuç olarak, partide çalışma tarzı sorunları gençlik çalışmamızı da doğrudan kesmektedir. Gençlik çalışmamızda da, partinin politik planda önderliği esas olduğu gibi, politik açıklıkla davranabilen inisiyatifli yerel örgütler de çalışma tarzının tamamlayıcı halkasıdır. Aksi takdirde, merkezi olarak belirlenmiş kampanyalara odaklı çalışma tarzı, yerelleri yer yer beklemeciliğe itebilmekte, gençlik kitlelerine sürekli ve sistemli politik propaganda götürülmesi gerekirken, faaliyet kampanya gündemlerine sıkışabilmekte, üniversitelerde yaşanan bir dizi gelişmenin üzerinden atlanabilmekte, bu arada gençliğin kendine özgü özelliklerinden biri olan inisiyatif gösterebilme becerisi de törpülenebilmektedir.

Dolayısıyla, gençlik çalışmamızda bugün için öncelikli sorunumuz, merkezi politika ile yerel örgüt ilişkisinin doğru temellerde kurulabilmesi, politik açıklıklar üzerinden yerel örgütlerimizin inisiyatiflerini geliştiren bir tarz izlemelerinin sağlanabilmesidir. Merkezi gündemlere paralel olarak yerele özgü somut politikalar üretilmesi, yerelin özgün sorunları ve gündemlerinin işlenmesi, bunların yerellerin yaratıcılığı ve refleks tutumlarıyla birleştirilmesine özel olarak yüklenilmesi gerekmektedir.

Aynı zamanda çalışma tarzımızın bir parçası olarak kitle çalışması ve örgütlenme sorunlarında geçmiş dönemlerde yaşanan eksikliklerimiz de gözden geçirilmelidir.

Bugün kitle çalışmasının üç temel ayağı açısından da ciddi yetersizliklerimiz bulunmaktadır. En rahat yapabildiğimiz propaganda çalışmasında dahi bir süre sonra tekdüzelik yaşanabilmekte, bu sıradan bir “işe” dönüşebilmektedir. Oysa her çalışmamız, kitlelerle yüzyüze gelmeyi, yeni gençlerle tanışmayı, tartışmayı hedefleyebilmelidir. Ancak o zaman, çokça eleştirdiğimiz “yeterince yaratıcı olmadığımıza” dair zayıflığımızda mesafe alabilir, etkili bir propaganda çalışması örgütleyebiliriz. Ek olarak belirtelim ki, bazen propaganda çalışmasında tek yönlü davranabilmekte, hayatın canlılığı içinde öne çıkan kimi gündemler atlanabilmekte, genel gündemler ile yerel gündemleri doğru bir temelde birleştirmede zorlanılabilmekte, akademik-demokratik sorunlarla politik sorunların bağını kurmada eksiklikler yaşanabilmektedir.

Örgütlenme ayağı kapsamında ise, çevre-çeperin örgütlenmesinde ve ilişkilerimize müdahalede kuşatıcı davranmakta yetersizlikler taşınabilmekte, çevre-çeper örgütlenmesi açısından önem taşıyan esnek örgütlere kalıpçı yaklaşılarak tek biçime sıkışılabilmekte ve işlevlerine uygun davranılamadığı koşullarda esnek örgütlenmeler temel örgütlerimizin yerine geçebilmektedir. Yerellerdeki değişik örgütlenmelerden devrimci temellerde yararlanmada da zayıflık yaşanabilmektedir.

Kitle çalışmasındaki temel zorlanma alanlarını aşmanın yolu, politik açıklığa sahip, kenetlenmiş, inisiyatifli, faaliyeti an be an üretmeyi önüne koyan yerel örgütlerden geçmektedir. Bu kapsamda gençliğin yaşam alanlarına nüfuz edebilmenin, yerelleri iyi tanıyabilmenin, sorunlarına hakim olabilmenin önemi ise yeterince açıktır.

Önümüzdeki dönem gençlik hareketinin gündemleri

Gençlik çalışmamızın gündemlerine de yukarıda ifade ettiğimiz çalışma tarzı ekseninde bakmak gerekmektedir. Gençlik kitlelerini politikleştirmek ve örgütlü mücadeleye kanalize etmek temel hedefi çerçevesinde genel ve yerel her türlü gündem esas alınabilmeli, bu açıdan sürekli ve sistemli bir gündelik siyasal propaganda yürütülebilmelidir.

Fakat yine de kimi temel gündemler çalışmamızda öncelikli bir yer tutacaktır. Bunlardan birincisi, ticari eğitim, Bologna süreci ve bu kapsamda bir mücadelenin örgütlenmesidir.

Geçtiğimiz yıl gerçekleşen Yüksek Öğrenim Kongresi ile eğitimin ticarileştirilmesinin temel bir öğesi olan Bologna sürecinin ilk adımları atılmış, üniversitelerin sermayenin doğrudan müdahalesinin ifadesi olan mütevelli heyetlerince yönetilmesine ilişkin kararlar alınmıştı. Geçtiğimiz yıl bir dizi üniversitede ilk uygulamalar hayata geçirilmeye başlandı. Önümüzdeki dönemde bu adımlar daha da hızlanacaktır. Geçtiğimiz yıl birkaç üniversitede gerçekleşen kitlesel eylemler, bu sürecin kendiliğinden tepkiler doğurabildiğini, mücadele dinamiği potansiyeli taşıdığını göstermektedir. Dolayısıyla Bologna sürecinin temel bir gündem olarak ele alınması, programın ne anlam ifade ettiğinin kapsamlı bir propagandaya konu edilmesi, atılan adımlar üzerinden etkili bir çalışmanın örülebilmesi, bu alandaki potansiyeli açığa çıkartacak eylemli süreçleri örme bakışıyla hareket edilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, Ortadoğu’daki gelişmeler, Suriye’ye yönelik emperyalist saldırganlık, Türk burjuvazisinin Ortadoğu’da emperyalizmin jandarmalığına soyunması, ülkemiz işçi-emekçilerini ve gençliğini doğrudan ilgilendirmektedir. Gençliğin anti-emperyalist mücadelesini büyütmek, bu konudaki duyarlılığı açığa çıkarmak için, emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı etkin bir çalışma yürütülmelidir.

Ayrıca, soruşturma-ÖGB-polis terörü, tutuklama saldırısı, faşist baskı ve terör, Kürt halkına yönelik saldırılar, dinsel gericiliğin cemaatler eliyle üniversitelerde yaratmak istediği gerici kuşatma da öne çıkan gündem başlıkları olarak karşımızda durmaktadır. Elbette tüm bu gündemleri, her bir yerelin kendine özgü gündemleriyle birleştirmeyi başarmak gerekmektedir.

En önemlisi ise, içinden geçtiğimiz süreçte, reformistlerin kitlelerin düzene karşı biriken öfkesini düzen kanallarına akıtan çizgisi, iddiasızlaşan devrimci örgütlerin reformistlerin kuyruğunda sürüklenen tabloları karşısında, gençliğin devrimci öncüsü olarak, devrim ve sosyalizm propagandasını işlevsel, güçlü, canlı ve dinamik bir şekilde yapabilmektir. Birçok açıdan zayıf kaldığımız bu alanda kapsamlı tartışmalar yürütmek, etkili ve yaratıcı davranmak, sosyalizmin ve devrimin güncelliğini geniş gençlik kesimlerine anlatmak, devrimci iddiamızın en temel gereğidir.

Gençliğin militan eyleminin öncüsü olmak!

Gençlik ‘60’lı yıllardan bugüne Türkiye’de toplumsal mücadelede yerini almış, düzen-devrim çatışmasında bir taraf olmuş, ileri çıkışlarda önemli bir rol oynamıştır. Bugün reformistlerin bile özellikle gençlik alanında devrimci şiarlar kullanmalarının, militan bir eylem çizgisi izlemeye çalışmalarının gerisinde, Türkiye’deki bu mücadele geleneği yatmaktadır.

Bugün gençlik içinde devrim ve sosyalizm propagandasının temel bir yer tutması gerekliliğinin yanı sıra faaliyetin örgütlenmesinde ve eylem çizgisinde devrimci-militan bir tarzın hakim kılınması da önem taşımaktadır. Kuşkusuz bunu, kendi bağımsız çalışmamızın ötesinde, gençliğin devrimci enerjisini açığa çıkarmak, gençliğin devrimci eylemine yön vermek temelinde ele alıyoruz. Bu açıdan geçmiş dönemde gençlik hareketinde ciddi bir geri duruş sözkonusudur. Son bir yıl içinde gerek ÖGB-polis terörü, gerekse de faşist saldırılar karşısında gün geçtikçe gerileyen tutumlar alınmaktadır. Bu yıl daha kayıt süreçlerinde bir dizi üniversite yaşanan ÖGB ve polis terörü, önümüzdeki dönemde nasıl bir saldırganlık ile karşı karşıya kalınacağını göstermekte, devrimci militan duruşun önemini ortaya koymaktadır. Oluşan bu havanın kırılmasında genç komünistlere ayrı bir sorumluluk düşmektedir.

Sol güçler ve mücadelenin sorunları

Bugün reformistlerin icazetçi liberal çizgileri ile devrimci güçlerin iddiasızlaşmaları ve yer yer reformistlerin peşine takılmalarına yolaçan savruluşları, devrimci bir gençlik hareketinin geliştirilmesinin önündeki en temel güçlüktür.

Bu noktada belirtmeliyiz ki, kimi reformist güçlerin gençlik içinde belirgin bir etkiye sahip olmaları, salt gençlik hareketinin geri tablosuyla uyumlu ideolojik-politik çizgilerinden kaynaklanmıyor. Kimi reformist akımların devrimci söylemler kullanmaları ve kendi tarzlarında militan bir çizgi izlemeye çalışmalarının da gençlik üzerindeki etkisini görmek gerekiyor.

Genç komünistler, gençlik içinde ortak çalışma ve eylem süreçlerindeki birliktelikleri bu tablonun ışığında ele alacaklardır. Kendi gücüne güvenen ısrarlı çalışmaları ile kendi yollarını yürürken, gençlik içinde ciddi bir çalışması olan akımlarla ortak işlere girişeceklerdir. Ancak bu yaklaşımı reformizme karşı etkili bir ideolojik-politik mücadele ile birleştirmek gerekmektedir. Reformizmin ve liberalizmin devrimci söylemlerle gençlik içinde güç kazandığı bir dönemde ideolojik mücadele ayrı bir önem taşımaktadır.

Bu arada belirtelim ki, geçtiğimiz yıllarda tüm bürokratik işleyişine rağmen kitleleri örgütlemenin araçlarından biri olarak değerlendirmeye çalıştığımız Genç-Sen, bugün bu potansiyelini tümüyle yitirmiş, geçtiğimiz yıl gerçekleşen genel kurulla birlikte bir kitle örgütü olmaktan tümüyle uzaklaşarak bir grubun tekkesine dönüşmüştür. Bu nedenle genç komünistler artık Genç-Sen içerisinde çalışmayacaklardır.

Partiyle bütünleşerek devrime yürümek için!

İnsanlık yeni bir bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemine girmiş bulunmaktadır. Bunalımlar ve savaşlar halen günümüz dünyasına damgasını vuran yakıcı olgulardır. Birbirine sıkı sıkıya bağlı bu iki olgusal gerçek yeni bir devrimler döneminin de dolaysız bir habercisidir. Dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin kapitalist bunalımların ve emperyalist savaşların büyük yıkım ve acılarına yanıtı bir kez daha devrimler olacaktır...” (TKİP III. Kongre bildirisinden...)

Partinin güncel gelişmeler üzerinden doğrulanan bu tarihsel dönem değerlendirmesi, bugün bir bütün olarak partinin güncel devrimci görev ve sorumluluklarına işaret etmektedir. Genç komünistler de görev ve sorumluluklarına bu çerçevede yaklaşmak, devrime hazırlanmak bakışı ile hareket etmek durumundadırlar. Gençlik hareketine önderlik etmek, birleşik, kitlesel ve devrimci bir gençlik hareketini örgütlemek iddiası ancak bu tarihsel bakışla, bu bakışa uygun devrimci misyonla ete-kemiğe bürünecektir.

Genç komünistlerin partili kimliği tam anlamıyla kuşanmaya da bu görevler ışığında yaklaşmaları gerekmektedir. Partiyle her açıdan bütünleşmek, aile, okul, gelecek vb. kaygılarda ifadesini bulsa da, esasta düzen-devrim çatışmasında net bir tercih yapmayı gerektirmektedir. Bu doğrultuda adımların hızlandırılması ve devrimci örgüt iradesinin gençlik alanında hayat bulmasının sağlanması, bu tarihsel bakış ve devrimci görevler içinde yerini bulmak durumundadır.

İşçi sınıfı devrimciliğinin gençlik alanındaki temsilcisi olma iddiası çerçevesinde ideolojik-politik donanım, devrimci örgütlenme ve devrimci eylem çizgisini hayata geçirmek sorumluluğu bugün her zamankinden daha fazla genç komünistlerin omuzlarındadır.


Üste