Logo

İşçi-emekçi kadın çalışması...


Sorunlar, ihtiyaçlar ve görevler

Emekçi kadın çalışmasında son yıllarda çaba ve yönelimimiz yoğunlaşmış olmakla birlikte henüz hedeflediğimiz mesafeyi alabilmiş değiliz.

Partinin temel değerlendirmelerinde kadın sorununa ve nasıl bir kadın çalışması yürütülmesine dair temel esaslar ortaya konulmuş olduğu halde, öncelikli olarak sınıf çalışmasında yaşanan zayıflık ile kadro sorunundan kaynaklı olarak bu alanda sistematik bir çalışmayı oturtamadık. Dolayısıyla kadın çalışmasında yaşadığımız zorlanma, kadın sorununa bakış ve çalışmanın örgütlenmesine dair belirsizlik ya da boşluklardan kaynaklanmıyor, sorun uygulama planında yaşanıyor.

Son yıllarda AKP iktidarıyla birlikte kadının ezilmişliğini derinleştiren politikalar kadın sorunu konusunda duyarlılığı geliştirmiş ve kendi içinde bir tepki birikimine yol açmıştır.  Ancak sola hakim feminist-reformist çizgi, bu tepkileri kadın-erkek karşıtlığına yöneltmekte, bu temelde emekçilerin birliğini bölen politikalarını son yıllarda daha da derinleştirmiş bulunmaktadır.

Böylesi bir dönemde sınıf devrimcileri, kadın sorununda estirilen liberal-reformist rüzgara karşı ideolojik mücadeleyi emekçi kadınların örgütlenmesinin sorunlarıyla birleştiren bir dizi etkinliğe konu etmişler, yanı sıra kadın işçi ve emekçilere dönük çalışmalarını yaygınlaştırmışlardır. Sınıf devrimcilerinin çabasıyla Greif direnişi bünyesinde oluşturulan kadın işçilere yönelik komisyon, kadın çalışmasına ilişkin perspektifimizin pratikte yaşam bulması açısından anlamlı bir örnek olmuştur.

Ancak, bu yönlü çabalara rağmen, yakın döneme baktığımızda, kadın işçileri de doğrudan ilgilendiren metal direnişi, seçimler, 1 Mayıs vb. süreçler emekçi kadın çalışmasının gündemi olamamıştır. Çalışma alanlarında kadın işçilere dönük kolektif bir yüklenme yapılamamış, kadının cinsel ezilmişliğinden kaynaklı sorunlarına yeterli ilgi gösterilmemiş ya da sınıf zemininden kopuk ele alınabilmiş, toplumsal öfke patlamasına yol açan Özge Can Aslan'ın katledilmesinin ardından verilen refleksler zayıf kalmıştır. Özetle, emekçi kadın çalışmamızda zayıf ve parçalı bir tablo ortaya çıkmıştır.

Kadın sorununun toplum ölçeğinde öne çıkmış olması ve toplumsal mücadelelerde kadınların tuttukları belirgin yer, işçi-emekçi kadın çalışmasında daha özel bir yoğunlaşmanın önemini ortaya koymaktadır.

 

Sorun pratikte aşılmalıdır!

Kadın çalışmasında zorlanma alanlarımızın aşılmasının esasta pratik bir sorun olduğunu ifade ediyorsak, bugünkü tabloyu değiştirebilmek için çift yönlü yüklenmeye ihtiyaç vardır. Bir yandan emekçi kadın çalışmasında politik önderliği güçlendirmek, diğer yandan da yerel çalışmaların inisiyatifiyle kadın işçi çalışmasına yoğunlaşmak.

Politik önderlik planında yaşanan yetersizlik ve zayıflıklara yüklenmek, temel çözücü halka olarak önemli bir yerde duruyor. Alanın sorunlarına daha fazla yoğunlaşmak, somut politikalar üretebilmek, aynı zamanda partiye bu temelde yön verebilmek en temel ihtiyaçtır. Bu, çalışmamızda bir zayıflık olarak görülen parçalı tabloya da müdahale anlamına gelecek, kolektif ruh, ortak politik hat ve bütünlüğü güçlendirecektir. Partinin kadın çalışmasının esasları ve yönelimleri konusundaki birikiminin özümsenmesi açısından varolan boşluklar, zaafiyet alanları ve yer yer çarpıklıkların aşılmasına hizmet edecektir.

Partinin kadın sorununa ve kadın çalışmasının esaslarına dair birikimine dayanarak, kadın çalışması alanında politik önderlik kapasitesinin güçlendirilmesi, bu birikiminin tüm partiye ve kadın çalışması yürüten güçlere maledilmesi ve partinin güçlü örgütsel müdahaleleri, bu alanda mesafe almamızı hızlandıracaktır.

 

Emekçi kadın çalışmasının zorlanma alanları

Temel noktalara ilişkin bu vurguların ardından, yakın dönem pratiğimizi de dayanarak kadın çalışmasında yaşadığımız sorunların ve zorlanma alanlarının altını bir kez daha çizmek istiyoruz:

* Kadın çalışması esasta kadın işçi çalışmasıdır. Sınıf çalışmamızın organik bir parçası ve özgül bir boyutudur. Bu konudaki açıklıklarımıza rağmen, bugüne kadar yaşadığımız zorlanmaların da (sınıf çalışmasının geriliği, kadro darlığın yarattığı sıkışmalar vb.) etkisiyle bu alanda gerekli yüklenmeyi başaramadık. Bunun yanısıra hala da aşılması gereken bir zaafiyet, kadının özgül sorunları üzerinden genel bir kadın çalışması algısıdır.

Sınıf çalışmamızın sorunları çerçevesinde tartıştığımız temel önemde bir nokta, doğal olarak kadın işçi çalışması için de geçerlidir. Kadın işçi çalışmasında mesafe almak, bu alanda somut hedeflere dayanmak, yoğunlaşmak ve kilitlenmek ile doğrudan bağlantılıdır. Genelliğinden çıkartılamadığı, sektör/fabrika vb. somutlamalara gidilemediği koşullarda, sistematik bir tarza bürünmesi ve mesafe alınması olanaklı değildir. Kadın işçi çalışması kapsamında direniş sürecinde kurulan Greif Emekçi Kadın Komisyonu’nun deneyimi, faydalanmamız gereken özgün bir örnektir.

Kadın işçi çalışması temelde, yaşadıkları tüm sorunların asıl kaynağını göstererek kadın işçilere siyasal sınıf bilinci kazandırmaktır. Ancak kapsamı ve hedefleri konusunda hala da yer yer bulanıklıklar yaşanabilmektedir. Emekçi kadın çalışması denildiğinde, kadının ya cinsel kimliğinden kaynaklı sorunlar (özellikle sınıf zemininin zayıf olduğu alanlarda), ya da kadın işçilerin çalışma yaşamındaki özgül sorunları akla gelebilmektedir. Elbette kadın işçi çalışmasının özgün karakterini hiçbir biçimde gözden kaçırmamalıyız. Ancak bu özgünlük onun sınıfsal kimliğine dayalı sorunlarının ve istemlerinin esas alınması gerektiği gerçeğini karartmamalıdır. TKİP II. Kongresi değerlendirmelerinde konuyla ilgili şu vurgular yer almaktadır:

“Sınıf içinde kadın çalışmamız, belki tekrar olacak ama yaygın yanlış kavrayışlar düşünüldüğünde bu gereklidir de, hiçbir biçimde kadının özgül istem ve ihtiyaçları sınırları içinde düşünülemez. İşçi kadın üzerinde yoğunlaşacak bir çalışma, onu temelde sınıf kimliği, dolayısıyla da buna dayalı sorunları, ihtiyaçları ve istemleri üzerinden hedeflemelidir. Ancak bu temel üzerinde ve onun bir parçası olarak, elbette ki işçi kadının ezilen cins olmaktan kaynaklı sorunları ve istemleri ile de birleşmelidir. Bir başka ifadeyle, işçi sınıfının genel sorunları ekseninde yürüyen çalışmamız, işçi kadınlara özgü sorunlara dayalı bir çalışmayı da içermek durumundadır.” (Kadın sorunu ve sınıf içinde kadın çalışması, II. Kongre değerlendirmeleri...)

Eğer kadın çalışmasının temel hedefi kadın işçilerin sınıf bilincini geliştirmek ise, her türlü siyasal gelişmeyi de bu çerçevede değerlendirmek durumundayız. Bugün karşı karşıya kaldığımız savaş ve saldırganlık politikaları, bunların sonucu olarak yaşanan vahşi katliamlar, düzenin çok yönlü krizi, seçim süreçleri vb. emekçi kadın çalışmamızın da somutluğu içinde gündemi olabilmelidir. 

* Kadın çalışmamızın hedeflerinden bir diğeri, işçi sınıfı içinde kadın sorununu ve dolayısıyla işçi kadınların sorunlarını işlemek, sınıfın bütününü kadın sorunu konusunda eğitmektir. II. Kongre değerlendirmelerinde konuya ilişkin şunlar söylenmektedir:

“... Bu, bir yandan toplum düzeyinde kadının genel ezilmişliğini ve bunun her türden yansımalarını yeri geldikçe sınıfın gündemine taşımak, öte yandan ise işçi kadınların özgül sorunları ve istemleri konusunda genel işçi kitlesini eğitmek ve pratik yönden duyarlı kılmak demektir. Bu eğitimin, işçi sınıfı içinde de derin kökleri olduğunu bildiğimiz feodal ataerkil ya da burjuva cinsiyetçi düşünce, eğilim ve önyargıları gündelik yaşamın ve mücadelenin her alanında ve evresinde çok yönlü olarak hedeflemesi de gerekir. Siyasal çalışmanın ve sosyal mücadelenin bütünlüğü içinde kadın sorununu gündeme getirip onun özgün ezilmişliğini erkek işçiye kavratmadan, kadın erkek kaynaşmasını sosyal mücadele içerisinde sağlamadan ve özellikle erkek işçiyi bu konuda bir eğitimden geçiremeden, sınıf içinde kadın çalışmasında anlamlı bir mesafe alamayacağımızı da unutmamak gerekir.” (agy)

Geride kalan dönemde karşı karşıya kaldığımız iki süreç, bu alandaki zayıflıklarımızı ortaya koymuştur. Özge Can Aslan'ın canice katledilmesi toplumsal ölçekte tepkilere yol açmış, tüm ülkede eylemler gerçekleşirken, tepkiler kimi fabrikalara da yansımış, özellikle sendikal örgütlülüğün olduğu işyerlerinde eylemler gerçekleştirilmiştir. Duyarlılığında arttığı böyle bir süreçte çalışma yürüttüğümüz alanlarda kadın sorunu üzerinden işçilere seslenme imkanı yeterince değerlendirilememiştir. Yine, onbinlerce işçinin içinde yeraldığı metal fırtınası sürecinde, sayıları sınırlı da olsa kadın işçiler de yeralmış, yanı sıra erkek işçilerin eşleri direnişe etkin bir biçimde manevi-moral güç vermişlerdir. Buna rağmen, siyasal olarak geri bilince sahip metal işçilerinin direniş sürecinde sergilediği cinsiyetçi yaklaşımları kırmaya dönük müdahalelerimiz zayıf kalmıştır.

Genel perspektifler ışığında bu ve benzeri süreçlerden dersler çıkartarak önümüzdeki dönemde sınıfın bütününe yönelik çalışmaya da yüklenebilmek gerekiyor.

* Kadın sorununu esasta işçi ve emekçi kadın sorunu olarak ele almamız ve işçi ve emekçi kadınları örgütlemeyi hedeflememiz, genel planda kadınların cins olarak ezilmişliğinin ikinci plana atılması anlamına gelmiyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerimizde, kadın çalışmasının kadının sınıfsal konumundan kaynaklanan sorunlarına indirgenemeyeceği, bu temel üzerinde işçi ve emekçi kadının cinsel konumundan kaynaklanan sorunlarının da bu çalışmanın temel önemde bir boyutu olduğunun altı önemle çizilmiştir. Burada önemli olan, kadının cinsel olarak ezilmişliğinin temelinde neyin yattığı, yani bu ezilmişliği üretenin ne olduğu, dolayısıyla neyin hedeflenmesi gerektiği konusunda bilinç açıklığı yaratmaktır.

Soruna bakışımız yeterince açık ve net olduğu halde, gerek toplum ölçeğinde kadın sorununun ağırlaşması, gerekse reformist-feminist çevrelerin bu zemindeki etkileri, yer yer sınıf zeminimizin zayıf olduğu alanlarda bulanıklıklara yol açabiliyor. Oysa, kadın sorununa sınıfsal bakış, cinsel ezilmişliği tali planda görmek bir yana, onun kaynağına açıklık getirerek, buna karşı nasıl bir mücadele çizgisi izlenmesi ve neyin hedeflenmesi gerektiğini ortaya koyar. Binlerce yılı bulan cinsel ezilmişliğin kaynağında sınıflı toplumlar, dolayısıyla mülkiyet düzeni gerçeği yatar.

Kadınların cinsel ezilmişliğini üreten bu kaynağı, yani baskı ve ezilmişliğin kaynağı olan sistemi ve onun kurumlarını ortaya sermek, bu gerçeği başta işçi kadınlar olmak üzere işçi ve emekçilere taşımak, bu çerçevede güçlü bir teşhir ve eylemli bir hat, pratik-politik çalışmamızın oturması gereken zemindir. Kadının cins kimliğinden kaynaklı sorunlara kendi zeminimizden müdahale, kendini salt bu zeminden vareden feminist/reformist anlayışlara karşı mücadele ve onlarla aramıza sınırlar çekmek açısından da önem taşımaktadır. 

* Kadın çalışmasının örgütsel boyutuna dair de yer yer zorlanma yaşadığımızı belirtelim. İşin esası yönünden, bağımsız kadın örgütlenmesi ya da feminist-reformistlerin örgütlenme sorununa bakışı açısından saflarımızda bir açıklık var. Zorlanma pratik alanda yaşanmaktadır.

Temel bir kaynak olarak işaret ettiğimiz II. Kongre değerlendirmesinde, “tarihsel deneyimlerin ve pratik gerçeklerin” ışığında ihtiyaca uygun düşen örgütsel biçim olarak işçi-emekçi kadın komisyonları önerilmektedir. Komisyonlar, “bizzat kadın kitlelerini örgütlemenin biçimi olmaktan çok, onlara etkin ve amaca uygun biçimde yönelebilmenin örgütsel biçimi” olarak ifade edilmektedir. Zayıflık, komisyonların oluşturulması, işletilmesi ve sorunun örgüte maledilmesi konusunda yaşanmaktadır.

Kadın çalışmasının komisyon biçiminde hayat bulamadığı alanlarda, “her çalışmanın kadın boyutu olması” yaklaşımından yola çıkarak, ilgili zeminlerde (bir yerel çalışma, dernek, birlik, sendika vb.) bu konuda partinin genel perspektiflerine uygun bir bakışla hareket edilmesi gerekmektedir. Örneğin, son metal sürecinde erkek işçilerin sergilediği gerici ataerkil eğilimlere emekçi kadın komisyonlarının müdahale etmemesi kuşkusuz bir zayıflıktır. Ancak bu, metal eylemliliğine müdahale eden zeminlerimizin de böyle bir müdahale sorumluluğu taşıdığı gerçeğini değiştirmemektedir.

* Son bir nokta ise feminist-reformist güçlere karşı mücadele sorunudur. Reformist-feministlerin kadın sorununda oynadıkları uğursuz rol yıllardır ortaya konulmakta ve saflarımızda bu konuda yeterli bir açıklık bulunmaktadır. Bu alanda da Kürt hareketinin peşinden sürüklenen reformistler, sınıflar gerçeğinden koparılmış bir kadın yüceltmesiyle kadının ufkunu düzen sınırları içine hapsetmektedirler.

Partimiz kadın sorununda bir bütün olarak sola egemen hale gelmiş olan reformist-feminist çizgiye karşı etkili bir ideolojik mücadelenin önemine dikkat çekmektedir. Fakat aslolanın kendi zemininden güç olabilmekten geçtiğinin bilincindedir. Devrimci bir sınıf hareketinin bir parçası olarak kadın işçilerin örgütlenmesinde alınacak mesafe, solda estirilen reformist-feminist cereyanın etkisizleştirilmesinin de biricik yoludur.


Üste