Logo
< 15-16 Haziran, sol hareket ve işçi hareketi

Yetersizlikler, devrimci eleştiri ve bazı sorunlu yaklaşımlar


Yetersizlikler, devrimci eleştiri ve bazı sorunlu yaklaşımlar


Partimiz kolektif bir emeğin ürünüdür. Yalnızca bu topraklarda devrim ve sosyalizm mücadelesi veren kuşakların yarattığı birikimi değil, uluslararası komünist hareketin 150 yılı aşan bütün bir birikimini de içerir. Daha dar planda ise, bir siyasal akım olarak komünist hareketin mücadele sahnesinde yerini aldığı günden bu yana sürece katılmış, bu uğurda emek harcamış, bedel ödemiş tüm devrimci komünistlerin kolektif emeğinden süzülmüştür.

İdeolojiden programa, yaratılan yeni gelenek ve kültürden devrimci değerlere, ilkelerden stratejik önceliklere, bu birikimin dolaysız taşıyıcısı olan illegal ihtilalci örgüte kadar parti, tüm bu birikimin ürünü bir kolektif canlı organizmadır.

Parti, kolektif emeğin ürünü olması yönüyle bireyleri aşar. Bireyler geçici olabilir, parti kalıcıdır. Ancak kolektifin bireyler toplamından oluşması yönüyle de özneleşmiş bireylerde yansımasını bulur. Elbette bu karşılıklı varoluşun, kimi zaman karşımıza çıktığı gibi, bireyin kolektifin üzerindeymiş gibi davranmasıyla ilgisi yoktur. Böylesi bir bakış ya da yanılsama, parça-bütün diyalektiğinin göz ardı edilmesine yolaçar. Bütünsel kavrayış, özne düzeyine erişen bireyin rolünü hiçbir şekilde gözardı etmeden, bütünün belirleyici önemini yerli yerine oturtmaya olanak sağlar.

Karmaşık ve hareket halinde bir bütünden oluşan parti, dönemsel değerlendirmelerini faaliyetin toplamı üzerinden yapar. Parti, güçlü ve zayıf yanlarını buna göre saptar, gelişim sürecine, yüklenme alanlarına, belirlenen taktik politikaların hayata geçirilip geçirilmediğine bu bütünselliğe bakarak karar verir.

Kolektif bütünü oluşturan öznelerin sorunu bu genişlik, derinlik ve çok yönlülük içinde kavramaları özel bir önem taşır. Zira sınıf çatışmalarının ateş hattında bulunan devrimci bir partinin çalışma alanlarındaki gelişim süreçleri her zaman aynı seviyede olmayabilir. Özellikle sınıf ve kitle hareketinin zayıf olduğu bugünkü koşullarda bu tür uyumsuzlukların yaşanmasının anlaşılır nedenleri vardır.

Faaliyetin istikrarlı gelişme olanağından yoksun olduğu bir bölge ya da alanda mücadele eden partili güçler, faaliyeti toplamı üzerinden kavrayamadığı ölçüde, partinin dönemsel değerlendirmelerini yerli yerine oturtmakta da güçlük çekeceklerdir. Böyle bir durum ise, farklı sorunların yeşermesine yolaçabilecektir.

Bütünü kavramanın önündeki bir diğer engel ise, içinde yer alınan organ, komite ya da alanın faaliyetin merkeziymiş gibi algılanması, ya da indirgemeci bir yaklaşımla, alandaki durum ne ise, bunun tüm parti için geçerli olduğunun varsayılmasıdır.

Parti  faaliyetinin farklı alanlarındaki gelişme eşit olmadığı için, bir alandaki sorunlardan hareketle tüm partinin sorunlu olduğu sonucuna varmak, kimi zaman düşülen bir hata olabilmektedir. Böylesi bir bakış, bütünü kavramak yerine, parçadan hareketle genel yargılara varmaya, başka bir ifadeyle parçayı bütünden ibaret sanmaya yol açar. Böylesi bir muhakeme tarzı, çoğu zaman devrimci eleştiri yapmanın olanaklarını da heba eder. Dahası bu türden bir yanılsama, toplam faaliyetin başarılarını küçümsemeye olduğu kadar, başarısızlıkların abartılmasına da uygun zemin hazırlar.

Kapitalizmi kitlelerin devimci şiddetini temel alarak yıkma mücadelesi yürüten illegal ihtilalci bir partinin yolunu yürürken, pek çok sorun ve engelle karşılaşması kaçınılmazdır. Böyle bir partinin, özellikle de maddi-toplumsal zemini olan proletarya ile henüz bütünleşemediği evrelerde çok yönlü bir gelişmeye ihtiyaç duyacağı muhakkaktır. Partiyi oluşturan özneler açısından da benzer bir gelişim süreci kaçınılmazdır. Sözünü ettiğimiz gelişim süreçlerinin karmaşık, kendi içinde sancılı, hatta kimi zaman çatışmalı olacağını vurgulamak gerek. Bu gelişim aynı zamanda arınmayı da içermek zorundadır.

Sürecin işaret ettiğimiz bu zorlu seyrinden dolayıdır ki, eleştiri-özeleştiri silahının devrimci temelde kullanılması büyük bir önem taşır. Burada zorluk, salt süreçlerin karmaşıklığından dolayı değildir, kolektifi oluşturan öznelerin bir kısmının, sorunların kavranışı ve çözümüne dair parçalı bakışında da kendini göstermektedir.

Parti, devrimci öznelerin kolektif birliğinin cisimleşmesi olduğu halde, kimi bileşenleri “özne olma” bilincini yeterince özümseyemediği için, karşılaştıkları sorunları uygun platformlarda asıl muhataplarıyla yeterince tartışmamakta, daha da önemlisi, kendilerini “çözücü özne” olarak görememektedir. Farklı görünümlerle karşımıza çıkan bu tutum, sorunların çözümünü farklı yerden bekleme gibi anlaşılması güç bir bakışın yansımasıdır. Bunun aşılması gereken ciddi bir zayıflık alanı olduğu yeterince açıktır.

Burjuva polis devletinin kuşatması altında pek çok sorunla boğuşarak mücadeleyi sürdüren illegal ihtilalci bir partinin tüm işleri her zaman istenilen düzeyde yürümeyecektir. Yolunda gitmeyen birtakım işler, zaaf alanları, acemilikler, yetersizlikler, vb. her zaman karşımıza çıkacaktır. Aksama alanlarını fark eden kadro veya militanların elbette sorunlara dair söyleyecek sözleri olacaktır. Bu bir görev olduğu kadar bir haktır aynı zamanda. Bununla birlikte, komünistler için eleştirinin devrimci bir silah olduğu gerçeği bir an olsun akıldan çıkarılmamalı, bu konuda büyük bir hassasiyet gösterilebilmelidir. Eleştiri zamanında ve muhataplarına yapılmalıdır ki, yapılan eleştirin etkisi, dolayısıyla da devrimci bir işlevi olsun.

Buradan çıkarılabilecek sonuçlardan biri “çetele” tutmamak gerektiği ise, diğeri sorunların muhatapları dışındaki kişi veya platformlarda konuşulmaması gerektiğidir. Aksi halde, kimi zaman örneklerini gördüğümüz gibi, birikmiş sorunlar çetelesiyle partinin karşısına çıkılır ki, bu tür örneklerde çoğu zaman eleştiriyi devrimci bir silah olarak kullanması gereken kadronun/militanın kendisi artık sorun alanı haline gelmiş olmaktadır.

Oysa komünistler söz konusu olduğunda eleştirmek, çözüm üretmek ya da en azından bu yönde çaba sarf etmektir aynı zamanda. Kendini özne düzeyine yükselten partililer için bu zaten böyledir. Ancak kimi zaman pek çok eleştiriyi sıralayıp çözüme dair tek söz etmeyen partililere de rastlanabilmektedir. Bu türden yaklaşımlar tek yönlü bakışın hala aşılamadığını gösterir. Çözüme dair söz söylemeyen, başka bir ifadeyle rahat eleştiren ama kendini çözüm üretecek platformun dışında gören bir anlayış, eleştiri-özeleştiriyi devrimci bir silah olarak kullanma noktasında sorunludur. Bu alandaki sorunlu yaklaşımlar ise, partinin ihtiyaç duyduğu çok yönlü eğitimli kadro düzeyine ulaşmanın önündeki engellerden biridir.

Kadrolaşma sorunu, komünist hareketin her dönem tartıştığı temel konulardan biri olmuştur. Döneme göre farklı boyutlar alsa da bu tartışma sürecektir. Nitekim kuruluş kongresindeki kapsamlı tartışmalara rağmen, parti II. Kongre’sinin de önemli gündem maddelerinden biri yine kadrolaşma sorunu olmuştur. Bundan sonra da bu sorun, her dönemin ihtiyaç duyduğu kadro ihtiyacı üzerinden döne döne tartışılacaktır ve önemini hep koruyacaktır.  Bugün ise bu sorun çok daha büyük bir önem taşımaktadır. Zira, yeterli sayıda ve yeterli düzeyde kadro, hem işaret edilen sorun alanlarına çözücü müdahaleler yapılabilmesi hem de partinin dayandığı eşiği atlayabilmesi için şarttır.

Gerek davaya bağlıkları gerekse mücadeledeki kararlıkları bakımında tartışmasız olan bazı partililerden de, burada tartıştığımız türden yetersizlikler yansıyabilmektedir. Yoldaşlarımız bu alandaki zayıflıklarını bilince çıkararak aşmak doğrultusunda bilinçli bir yönelim içine girebilmelidirler. Bu doğrultuda atılacak her adım, partinin ihtiyaç duyduğu kadro düzeyine ulaşmak yönünde atılmış bir adım olacaktır aynı zamanda.


Üste