Logo
< 15-16 Haziran, sol hareket ve işçi hareketi

Gelişmekte olan işçi-emekçi hareketi ve 1 Mayıs


 

Gelişmekte olan işçi-emekçi hareketi
ve 1 Mayıs

 

Sermayenin saldırılarının ağırlaşarak sürdüğü, buna karşılık yeni bir işçi hareketi dalgasının boyverdiği bir ortamda, 1 Mayıs dönemine girmiş bulunuyoruz.

Sermayenin işçi sınıfına yönelttiği çok yönlü saldırıların şu günlerde belirgin bir biçimde öne çıkan yönü, hızlandırılan özelleştirme saldırısıdır. Devlet işletmelerinin en verimli ve en kârlı olanları sıra sıra emperyalist ve yerli tekellere peşkeş çekilmekte, bu saldırının sonuçları işçi sınıfına işsizlik, sendikasızlaştırma, sosyal hakların gaspı, kölece çalışma koşulları vb. olarak yansımaktadır. Tekellere peşkeş çekilen işletmeler temel önemde kamu hizmetleri veren kuruluşlar oldukları için, bu aynı saldırı emekçilere pahalılık, aşırı kâr ve vurgun konusu hizmetler, dolayısıyla yaşam koşullarının daha da ağırlaşması olarak yansımaktadır, yansıyacaktır.

Kamu emekçileri cephesinde bir kez daha sahte sendika yasası ve geniş çaplı işten çıkarma planları gündemdedir. Paralı eğitim yükü adım adım ağırlaştırılan, harçların 10-15 kat artırılmasıyla karşı karşıya bulunan öğrenci gençlik ise, yanısıra şu günlerde birçok yerde devlet destekli faşist çetelerin terör saldırıları ile yüzyüzedir. Geniş emekçi köylü katmanları, kendilerini ağır bir yıkım ve perişanlıkla yüzyüze bırakacak olan İMF-Dünya Bankası planlarının güncel tehditi altındadır. Depremin perişan ettiği onbinlerce emekçi hala sahipsizdir, perişanlık içerisindedir. Sayısız vaadlerle onbinlerce depremzede emekçiyi bugüne kadar aldatıp oyalayan devlet, başta kalıcı konutlar olmak üzere karşılıksız kalan vaadlerinin hesabını vereceğine, cumhurbaşkanı ağzından ve alay edercesine, “havaların ısınmakta olduğu” müjdesini verme utanmazlığını gösterebilmektedir.

Bu sonu gelmez saldırılara karşı özellikle işçi sınıfı cephesinden yükselen ve gitgide genişleyen tepkiler, içinde bulunduğumuz dönemin bir öteki temel özelliği durumundadır. İşçi sınıfı hareketinin tabandan gelen yeni bir hareketlenme içerisinde olduğunun belirtileri son aylarda hızla çoğalmaktadır. Birçok kentte peşpeşe gündeme gelen ve mücadele isteğini ve arayışını yansıtan işçi ve emekçi platformları, Ankara’ya yürüyüşler, kitlesel basın açıklamaları, peşpeşe gerçekleşen ve herbirine binlerce işçinin katıldığı Gemlik, İzmit ve İstanbul mitingleri, eğitimde özelleştirmeye ve faşist saldırılara karşı üniversitelerde yaygınlaşan öğrenci eylemleri, bunun ilk akla gelen örnekleridir. Tüm bu belirtiler gösteriyor ki, geçen Temmuz-Ağustos ayında geniş çaplı olarak kendini ortaya koyan ve ancak depremle kırılabilen işçi-emekçi hareketliliği, bir kez daha taban dinamizmiyle kendini ortaya koymaktadır. Sermaye uşağı hain sendika konfederasyonları, henüz bu hareketlenmenin dıştan seyircisi durumundadırlar. Fakat bir kez daha onu bloke edecek hain bazı plan ve hazırlıklar içerisinde olduklarından da kuşku duyulmamalıdır.

***

İşçi ve emekçi hareketinin mevcut seyri, sermayenin iktisadi ve sosyal saldırılarına yönelmekte; eylemliliklerde, özelleştirme, işten çıkarmalar, sefalet ücretleri ve zamlara karşı tepkiler önplana çıkmaktadır. Tabandan gelen işçi ve emekçi hareketinin İMF-TÜSİAD reçetelerinin bu en yıkıcı güncel unsurlarını hedef alması isabetli bir yönelimin ifadesidir. Fakat yönelim bu şekliyle temel önemde bir yetersizliği de yaşamaktadır. Sermayenin iktisadi ve sosyal saldırılarını devletin sistematik baskı ve terörü tamamlamakta, saldırıların engelsizce gerçekleşebilmesi için, bu çok sistematik bir politika olarak uygulanmaktadır. Sermaye iktidarının bu alandaki başarısının kitleleri büyük ölçüde dizginlediği, hoşnutsuzluğun çapıyla kıyaslandığında mevcut eylemliliklere katılımı çok büyük ölçüde sınırladığı bir gerçektir. İktisadi ve sosyal hak arama mücadeleleri, siyasal özgürlükler uğruna mücadele edilmesi ve bunların fiilen kullanılabilmesi ölçüsünde başarılı olabilir.

Bu çerçevede, mevcut sınıf ve kitle hareketinin en temel yetersizliklerinden biri, devletin sistematik baskı ve tetörünü doğrudan hedeflememesi, buna ilişkin siyasal istemlerin yeterli açıklıkta ifade edilememesidir. Hareket iktisadi ve sosyal haklar uğruna halihazırdaki yönelimini, faşist baskı ve teröre karşı açık bir yönelimle, dolayısıyla demokratik-siyasal özgürlükler uğruna mücadeleyle birleştirmeyi başarmak durumundadır. Bunu başardığı ölçüde kendine güçlü ve soluklu bir temel sağlamış olacaktır. Bu toplumun tüm ezilen kesimlerini birleştiren bir mücadele ve eylem zemini de olacaktır.

Bu bize, girmekte olduğumuz 1 Mayıs döneminde, sınıf ve kitle hareketinin üzerinde yoğunlaşacağı ve 1 Mayıs’ın taktik hedefleri olarak öne çıkaracağı istemlerin genel çerçevesini de vermektedir. Bu, iktisadi ve sosyal planda özelleştirmeye, işsizliğe, sefalet ücretlerine ve zamlara karşı; siyasal planda devletin faşist baskı ve terörüne karşı yönelen, iktisadi-sosyal haklarla temel siyasal özgürlüklerin bütünlüğünü kuran bir taktik mücadele hattıdır.

Toplumun ezilen ve sömürülen tüm kesimlerinin ve katmanlarının öncüsü olarak işçi sınıfı, 1 Mayıs döneminde, yalnızca sosyal yıkım programlarına karşı değil, bu saldırılar karşısında kendisini ve emekçileri teslim almaya yönelen baskı ve teröre karşı da sesini yükseltmeli; sınırsız söz, basın, örgütlenme, toplanma ve gösteri özgürlüğü için de mücadele etmelidir.

Başta özelleştirme olmak üzere sosyal yıkım programlarına karşı pozitif istemlerle mücadele alanlarına çıkmalıdır. “7 saatlik iş günü-35 saatliklik çalışma haftası!”; “Herkese iş ve iş güvencesi!”; “Herkese parasız sağlık hizmeti!”; “Her düzeyde parasız eğitim!”; “Tüm çalışanlara genel sigorta!”; “Herkese sağlığa uygun ucuz konut!”; “İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret!” gibi, tüm emekçileri birleştirecek karakterde istemler uğruna mücadele etmelidir.

Emperyalist köleliğe karşı sesini yükseltmeli, tüm emperyalist kuruluşlarla ilişkilerin kesilmesini talep etmeli, faturası işçilere ve emekçilere ödettirilen dış borçların geçersiz sayılmasını, dış borç ödemelerinin durdurulmasını talep etmelidir.

Ve nihayet, teslimiyet ve tasfiye batağına batarak mücadele alanını terkedenler tarafından tereddüte ve umutsuzluğa düşürülen Kürt emekçileriyle devrimci sınıfsal bir zeminde buluşabilmek için, ulusal baskıya ve şovenizme karşı durmalı, kardeş Kürt halkının özgürlük ve eşitlik taleplerine içtenlikle ve kararlılıkla sahip çıkmalıdır.

Sermayenin yıllardır sürmekte olan iktisadi-sosyal ve siyasal saldırılar karşısında, tüm bunlar, işçi sınıfı hareketinin acil istemlerini ifade etmektedir. Girmekte olduğumuz 1 Mayıs döneminde de bu istemler uğruna mücadele özel bir tarzda yoğunlaştırılmak durumundadır. Halihazırdaki kitle eylemlerinde, oluşan ve oluşmakta olan işçi-emekçi platformlarında göze çarpan en belirgin yetersizlik, uygulanmakta olan saldırılara karşı daha çok savunma çizgisinde bir karşıtlığın dile getirilmesidir. Oysa yapılması gereken, bu saldırılar karşısına işçi sınıfı ve emekçi hareketinin pozitif istemleri ile çıkmak, buna dayalı bir taktik eylem hattı oluşturabilmektir.

Sınıf hareketi “özelleştirmeye hayır!” demekle yetinemez. Özelleştirme işsizlik, örgütsüzlük, kölece çalışma koşulları, başta eğitim ve sağlık olmak üzere her türlü temel kamu hizmetinin aşırı kâr ve vurgun alanları haline getirilmesi vb. demek olduğuna göre, bunun karşısında, bu hedef ve uygulamaların tam karşıtını oluşturan hak ve istemler formüle edilmeli ve bunlar uğruna mücadele edilmelidir. Örneğin işsizliğe ve işten çıkarmalara karşı, “Herkese iş ve işgüvencesi!”; örgütsüzleştirme ve sendikasızlaştırmaya karşı, “Sınırsız örgütlenme özgürlüğü!”; paralı eğitim ve sağlık hizmetine karşı, “Her düzeyde parasız eğitim!” ve “Parasız sağlık hizmeti!” istemleri ileri sürülebilmelidir. İşçi sınıfı ve emekçiler yalnızca neyi istemediklerini ifade etmekle yetinirlerse, salt bir savunma çizgisinde kalırlar. Oysa neyi istemediklerinin yanısıra, ne istediklerini de net bir biçimde formüle etmeli ve bu istemler uğruna mücadeleye girmelidirler.

***

Yaygınlaşmakta olan işçi-emekçi platformları, yer yer reformistlerin özel etki ve ağırlığını yansıtıyor olsalar da, bunların yeniden gündeme gelmesinin taban basıncıyla, tabandan yükselmekte olan mücadele arzusuyla bağlantılı olduğu bir gerçektir. Bu çerçevede bu örgütsel biçimler, gelişmekte olan kitle hareketinin kendi bugünkü düzeyine uygun biçimlerin ilk örnekleri sayılmalıdır.

Doğal olarak bu, bu biçimleri olduğu gibi kabul etmeyi değil, tersine, onları emekçi hareketinin gelişme ihtiyaçlarına uygun bir doğrultuda geliştirmeyi ve devrimcileştirmeyi gerektirmektedir. Bu platformlar taban basıncının ürünü olsalar da, halihazırda taban örgütlülükleri değildirler ya da tabandan gelen alt örgütlenmeler üzerinde yükselmemektedirler. Büyük ölçüde ilerici ya da bugünkü pervasız saldırılara karşıtlık konumunda bulunan, bu saldırılara karşı bir şeyler yapılması niyeti taşıyan işçi ve kamu sendikaları şubelerine, bu şubelerin yönetimlerine dayanmaktadırlar.

Bu, bu platformların en zayıf ve zaafiyet oluşturan yanıdır. İlericilik, hatta devrimcilik iddiası ne olursa olsun, militan ve örgütlü bir taban inisiyatifine dayanmayan, gücünü ve dinamizmini olduğu kadar karar ve eylem iradesini de buna dayandırmayan bu tür yerel sendikal platformlar, çoğu kere çok geçmeden hareketin önünü tıkamaktan kendilerini kurtaramazlar. Tutucu ve bürokratik eğilimler, karar ve eylem süreçleri üzerinde tabana ve dış devrimci etkilere kapalı bürokratik tutuculuk, tersinden sendika ve konfederasyon merkezlerinin gerici ve bürokratik etkilerine açıklık, yerel sendika yönetimlerine dayanan bu tür platformların konum ve seyrini belirleyebilmektedir. İİSŞP için bu konum ve davranış çizgisi, dünden bugüne sergilenen pratiklerle yeterince bilinmektedir. Reformist politik akımların bu platformlardaki etkinliği, sözünü ettiğimiz bu olumsuz konum ve eğilimlere ayrıca yapısal bir karakter kazandırmaktadır.

Bugünkü koşullarda sendikal hareketin en ilerici ve aktif kanadını oluşturan ve yeni oluşmuş bulunan İstanbul Emek Platformu’nun tüm bu açılardan nasıl bir pratik sergileyeceğini dikkatle izlemek gerekmektedir. Bürokratik sendikal tutuculuğun ve darlığın bazı belirtileri daha şimdiden burada da kendini gösterebilmektedir.

Partimiz bu platformların mevcut durumda işçi hareketinin gelişmesine sağladıkları imkan ve kolaylıkları görüp gözeterek davranmaktadır. Bu çerçevede oynadıkları olumlu rolü desteklemektedir. Fakat yukarda sözü edilen politik-örgütsel ve yapısal zaaflarından dolayı, onlara karşı eleştirel bir tutum izleyecek, zayıflık ve zaafiyetlerine karşı sistematik bir mücadele yürütecektir. Açık devrimci bir politik çizgide hareket etmeleri, şube yönetimlerine dayalı bürokratik yapılanmadan kurtularak devrimci taban inisiyatifine, örgütlenmesine ve iradesine dayalı oluşumlara dönüşmeleri için mücadele edecektir.

Son günlerde Ankara’da oluşan yerel emek platformu, sendika ve kitle örgütlerinin gücünü henüz doğrudan arkasına alamamak bakımından giderilebilir zayıflıklar taşısa da, taban dinamizmine dayalı olması, farklı sosyal kesimleri ve politik güçleri kucaklaması bakımından daha olumlu ve ileri bir oluşumun işaretlerini vermektedir.

Burada kritik bir noktayı daha eklemek durumundayız. Partimiz reformist akımlara karşı ideolojik ve politik mücadelesini her zamankinden daha güçlü bir biçimde sürdürmek kararlılığındadır. Fakat reformist akımlara ve politikalara karşı mücadele ile, herşeye rağmen kitle hareketinin gelişimine şu veya bu ölçüde katkıda bulunan emek platformlarının zaafiyetlerine karşı mücadeleyi birbirine karıştırmayacak, bu konuda gerekli dikkati, sorumluluğu ve esnekliği gösterecektir.

Öte yandan, reformizme karşı ilkeli ideolojik ve politik mücadele, sosyal reformist akımların bir kesiminin, bugün için taktik planda, kitle eyleminin gelişiminden yana tutumlarını hesaba katma, bunun gerektirdiği esnekliği gösterme gerekliliğini ortadan kaldırmaz. Bu esneklik, devrimci politik çizginin doğruluğunun anlaşılmasını, reformistlerin etkilediği devrimci ve emekçi tabanın kazanılmasını ve kitle eyleminin gelişimini kolaylaştıran bir doğrultuda olmak durumundadır.

***

1 Mayıs’ı önceleyen bir dönemde tabandan gelen bir işçi-emekçi hareketinin varlığı, bu yılın 1 Mayıs kutlamaları için büyük bir olanaktır. Eğer tüm devrimci-ilerici güçler bu olanağı doğru bir biçimde kullanmayı başarabilirlerse, bu yılın 1 Mayıs gösterilerinin son yılların en geniş katılımlı ve en coşkulu eylemleri olarak gerçekleşmemesi için bir neden yoktur. Bu başarılırsa eğer, sermayenin 17 Ağustos depreminden beri pervasızlaşarak süren çok yönlü saldırıları karşısında ilk kez önemli bir işçi-emekçi çıkışı gerçekleşmiş olacaktır. Bu çıkış, sınıf ve kitle hareketinin bundan sonraki seyri bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Buradan bakıldığında, tersinden 1 Mayıs gösterilerinin kendisi, İMF’nin sosyal yıkım programına karşı gelişmekte olan işçi-emekçi hareketi için büyük bir olanağa dönüşür. Bu durumda 1 Mayıs, bugün gelişmekte olan sınıf ve kitle hareket için yeni bir düzeye sıçrama işlevi görebilir.

İçinden geçmekte olduğumuz dönemde bu alanda elde edilebilecek bir başarı, siyasal mücadelenin bundan sonraki kısa dönemli seyri için tayin edici önemdedir. Başta özelleştirme olmak üzere sosyal yıkım programlarının bir ölçüde olsun dizginlenebilmesi, devletin keyfi baskı ve terörünün geriletilebilmesi, F tipi denilen hücre saldırısının püskürtülebilmesi, ve nihayet, devrimci hareketin şimdiki yalnızlığı ve tecriti kırarak sınıf ve kitle hareketi üzerinden güç kazanabilmesi, tüm bunlar, 1 Mayıs’ta elde edilecek ve 1 Mayıs sonrasına taşınacak başarıya sıkı sıkıya bağlıdır.

Bu son nokta, 1 Mayıs’ta yapılacak bir çıkışın 1 Mayıs sonrasında kitle hareketinde yeni bir evreye geçiş için bir basamak oluşturması, ayrıca önemlidir. Hatırlanmalıdır ki, geçmiş yıllarda en güçlü geçen 1 Mayıs’ların sonrası bile, kitle hareketinde bir hız kesme ve durgunluk dönemine geçiş olarak yaşanabilmiş, ardından sermayenin karşı saldırısı sökün etmiştir. Bu kez bu deneyimler de gözetilerek, 1 Mayıs’ın, zaten henüz yeni yeni ivmelenen kitle hareketini sıçratan bir basamak olabilmesi için çok özel bir çaba sarfedilmek durumundadır. Devrimci-ilerici güçler ile bugün mücadeleden yana tutum alan tüm sendikalar, kitle örgütleri ve platformlar, 1 Mayıs alanlarına çekecekleri kitleleri bugünden bu bakışaçısı ve ruhhaliyle donatmalıdırlar.

Tüm bu değinmelerden sonra, ülke çapında başarılı bir 1 Mayıs gösterileri zincirinin taşıdığı çok özel önem yeterince açık olmalıdır. Başarıyı güvencelemeye mecburuz. Bunun için de tüm devrimci-ilerici güçler olarak, bunun gerektirdiği bir bilinç, sorumluluk ve enerjiyle davranmak durumundayız. Herşeyden önce, dargörüşlülüğü ve her türden küçük hesapları bir yana bırakarak, sınıfın, emekçilerin ve devrimci güçler olarak bizlerin kaderini doğrudan etkileyecek olan bu sorunda ortak başarıyı güvencelemek için gerekli dikkati ve özeni gösterebilmeliyiz. 1 Mayıs’a katılım tarzımız da buna uygun olmalıdır. Devrimci güçler mücadele etmekte olan işçi ve emekçilerin bir parçasıdırlar; onların çıkarları için ve onların geleceği için mücadele etmektedirler. Dolayısıyla 1 Mayıs gösterilerinde de onlarla içiçe ve omuz omuza olacak, onlarla aynı saflarda yürüyeceklerdir.

Devrimci ya da ilerici olmak iddiasındaki tüm sendika şubeleri ve kitle örgütleri, onların oluşturdukları platformlar, bunun gerektirdiği bir dikkat ve sorumlulukla davranmak zorundadırlar. Bu sendikaların ve platformların safları işçi sınıfından ve emekçilerden yana tüm devrimci-ilerici güçlere koşulsuz olarak açık olmak zorundadır. Geçmişte İİSŞP bürokratlarının, kendi reformist konumlarının da bir gereği olarak, bu konudaki gerici tutumları bilinmektedir. Bu 1 Mayıs’ta onlardan bu konuda farklı bir tavır beklemek için de herhangi bir neden görünmemektedir. Bu yılki 1 Mayıs gösterilerinde bu konudaki açık sınavı yeni oluşan İstanbul Emek Platformu verecektir. Platformun ve platforma bağlı sendikaların saflarının komünist, devrimci ve ilerici güçlere koşulsuz olarak açılıp açılmaması, İEP’nin devrimcilik ve mevcut sendikal bürokrasiden farklılık iddiasının da sınandığı bir zemin olacaktır. Devrimcilik iddiası taşıyan hiçbir işçi ve emekçi örgütlenmesi, 1 Mayıs gibi tüm anlamı ve içeriğiyle devrimci olan bir eylemde saflarını devrimci güçlere kapatamaz. İçinden geçmekte olduğumuz dönemin kritik önemi, tüm devrimci güçlerin birleşik bir kuvvet olarak 1 Mayıs’ta güçlü devrimci bir alternatifi işçi ve emekçi kitlelere hissettirebilmesinin özel önemi, bu çerçevede İEP’e çok özel bir sorumluluk yüklemektedir.

***

Partimiz 1 Mayıs çalışmalarına bir kampanya olarak başlamış bulunmaktadır. Bu kampanyayı en güçlü, en etkili bir biçimde sürdürmek, partiyi, onun şiarlarını ve politikalarını sınıfın geniş kesimleriyle buluşturmak, 1 Mayıs kampanyamızın bize özgü özel hedefidir. Siyasal mücadele sahnesine sınıf kitleleriyle devrimci temeller üzerinde birleşmek, sınıfı devrimcileştirmek, onun burjuvaziye karşı devrimci eylemini geliştirmek iddiasıyla ve bu doğrultuda somut çabalarla çıktık. Fakat bu aynı zamanda bizim için birçok temel eksiklik ve yetersizlikle karakterize olan bir parti öncesi süreçti. Doğal olarak sınıfla birleşme çabalarımız bu temel eksiklik ve yetersizlikler tarafından sınırlanmakta, zayıflatılmaktaydı. Gelinen yerde ilk kez olarak her açıdan sınıfla devrimci birleşme sürecini başarıyla ilerletmek, sınıfın ve kitlelerin devrimci öncüsü rolünü oynamak koşullarına sahibiz. Artık adıyla, bayrağıyla, programıyla, politikalarıyla, mücadelenin ateşi içerisinde oluşturduğu gelenekleri ve değerleriyle, komünist bir sınıf partisiyiz biz.

Gündemdeki 1 Mayıs çalışmalarına ve 1 Mayıs’tan önce başlayan, 1 Mayıs’tan sonra ivmeleneceğini umduğumuz sınıf eylemliliğine karşı görev ve sorumluluklarımıza bu perspektiften bakabilmeliyiz.

Partimiz, örgütlerinin, çalışmasının ve sempatizan güçlerinin olduğu tüm kentlerde 1 Mayıs gösterilerine en etkin bir biçimde katılacaktır. Bu katılım kesin bir biçimde işçilerin ve emekçilerin safları üzerinden, onlarla içiçe geçerek ve kaynaşarak olmalıdır. Kendimizi, partimizin varlığını ve yolgösterici misyonunu, gösterilere katılan kitlelere kendi özel kortejlerimizden değil, fakat yazılı ve sözlü şiarlarımız üzerinden, militan, coşkulu, sürükleyici katılımımız üzerinden hissettireceğiz, göstereceğiz.

Tüm örgütlerimizi, tüm kadrolarımızı ve sempatizanlarımızı, partimize gönül ve destek veren herkesi, etkin bir 1 Mayıs kampanyası ve 1 Mayıs’a etkin katılım için, 1 Mayıs’ta ortak devrimci başarı için, partimizin 1 Mayıs’ta en geniş işçi ve emekçi kitlelerle buluşturulabilmesi için, en enerjik biçimde seferber olmaya çağırıyoruz.

(Ekim, Sayı: 214, Nisan 2000, Başyazı)

 


Üste