Logo
< 15-16 Haziran, sol hareket ve işçi hareketi

Sınıf çalışmamızın yeni dönemi


Partimiz beş zorlu yılı geride bıraktı. Bu beş yıl içerisinde yaşanılan zorlu süreçlerde verilen sınavlar, bizi bugün yeni bir aşamaya getirmiş bulunuyor. Kendi zorlu ve sancılı gelişme süreçlerimiz bakımından bir dönem artık kapanmıştır. Yeniden inşa dönemi diye adlandırılabilecek bu süreç esası yönünden belli bir başarıyla geride bırakılmıştır.

Zorlu bir sürecin geride kalması

‘98 Kasım’ında partinin ilanından sonra hareketimizi hedefleyen sistematik saldırılar bir yana, genel sınıf hareketi için de geride kalan bu beş yıl çok yönlü kayıpların yaşandığı bir dönem oldu. Tüm bu süreç içerisinde işçi ve emekçi hareketi, saldırılara etkin bir karşı koyma gücü göstermek şöyle dursun, ciddi bir gerileme, bir bakıma dağılma yaşadı. Sermaye iktidarı ekonomik ve sosyal cephede kapsamlı saldırı paketlerini bir bir hayata geçirmeye çalışırken, siyasal cephede de -özelde devrimci hareketi ezmeye yönelik- ciddi saldırılar içerisinde oldu. Bunlarda belli başarılar da kazandı.

Yeniden inşa irademiz, nispeten uzun sayılabilecek bir döneme yayılsa da, saldırıları daha baştan büyük bir ciddiyet, ama aynı ölçüde bir soğukkanlılıkla karşılamış olmanın avantajıyla, beş yılın ardından asgari bir başarıya ulaştı.

Parti aşamasına yeni varmış her hareket için partinin ilanı, doğalığında yeni bir inşa sürecinin başlaması anlamına da gelir. Nitekim parti kongremiz, toplam faaliyetin partili düzey üzerinden yeniden inşa edileceğini, bunun en kritik ve tayin edici alanlarından birinin ise sınıf çalışması cephesi olacağını ortaya koymuştu. Bu tarihi adımın sınıf düşmanlarımızca yerinde değerlendirildiğini gösteren yoğun saldırı dalgasının yaratığı tahribat ve kayıplar, inşa sürecini bizim için bir süreliğine farklı bir çerçeveye sokmuş, öncelikle kaybedilen örgütsel ve politik mevzilerin yeniden yaratılması önplana çıkan bir görev olmuştur.

Partili düzey üzerinden yeniden şekillendirilecek olan sınıf çalışmamız ise, bu geçici öncelikten en fazla etkilenen alan oldu. Parti inşa süreci içerisinde yaratılan mevzilere dayanarak, sınıfın ana gövdesine yönelik etkin bir siyasal faaliyet yürütmek, sınıfın geniş kesimlerine partinin politikaları doğrultusunda müdahale etmek, ve böyle bir faaliyet içerisinde, sınıfın öncü kuşağını daha geniş bir ölçekte partiye kazanmak görevi, kaybedilen mevzilerin yeniden oluşturulması göreviyle içiçe girdi. Geride kalan beş yıl içerisinde yeniden inşa irademiz, yalnız kaybedilen mevzilerin yeniden var edilmesini sağlamamış, toplam parti çalışmamızı da gelinen yerde tarihinin en güçlü düzeyine ulaştırmayı başarmıştır.

Alabildiğine elverişsiz şartlarda ortaya çıkarılan bu önemli başarı, sınıf mücadelesinin çok yönlü görevleriyle karşılaştırıldığında, kuşkusuz hep ciddi yetersizlikler de taşıdı. Bu yetersizliklerin yaşanmasında yeniden inşa sürecinin zorlukları temel faktörlerden biri oldu. Ve şimdi örgütsel yeniden inşa sürecinin esas anlamıyla tamamlandığını söylediğimiz bir aşamada, siyasal sınıf çalışmamızın yeni bir döneme girdiğini de söylemiş oluyoruz aynı zamanda. Bu yeni dönem üzerinden bir dizi temel noktaya değinmeden önce, geride kalan süreci en azından temel bazı çizgileriyle hatırlamak, yeniden inşanın hangi şartlar altında nasıl bir yönde geliştiğini kısaca özetlemek, sürecin kavranması noktasında yol gösterici olabilir.

İnşa süreci dönemi sınıf çalışmamız

Politika güçle yapılır. Bu çok bilinen ve sık kullandığımız özdeyişe bizim hep, “ama güç olmak için de politika yapmak gerekir” vurgusunu eklediğimiz biliniyor. Daha en başından, yani hareketin siyasal mücadele sahnesine çıkışından itibaren, her türlü güç, olanak ve kadro kazanımımızı, siyasal sınıf çalışması zemininde değerlendirmeye büyük bir önem verdik. Tek tek güçler kazanmak ya da bir takım mevziler yaratmak, bizim için her zaman genel politik çalışmaya bağlı ve tabi bir sonuç olarak anlaşıldı. ‘98 yılında bizi partili düzeye ulaştıran siyasal sınıf faaliyetimiz, gerek kendi sınırlılıklarımızdan, gerekse işçi hareketinin onyılları bulan sancılı-durgun seyri nedeniyle, işçi sınıfının sınıf bilincine ulaşmış devrimci öğelerinden, yani öncü devrimci işçilerden kadrolaşma alanında ciddi sınırlılıklar taşımaktaydı.

Kuşkusuz bununla da bağlantılı olarak, genel ve etkin bir siyasal sınıf faaliyeti örgütlemede ciddi zorlanma alanlarımız vardı. Gene de özellikle 3. Genel Konferansı (Mart 1994) takip eden dönemde, bu alanda önemli adımlar atmayı da başarmıştık. Sınıf hareketinin genel durgunluk ortamında yaşanan mevzi direnişlere yapılan etkin müdahaleler; özellikle orta ölçekli işletmelerde yaratılmaya başlanan mevziler; sınıfın geneline seslenen gündemlere dayalı çalışmalar; sınırlı da olsa sınıf zemininden kadrolaşmanın başlaması; hepsinden önemlisi, bizi partiye büyüten toplam siyasal faaliyetimizin artık işçi sınıfı zeminine oturtulmasının ve buradan üretilmesinin başarılması, mevcut sınırlılıkları aşmanın da önemli bir birikimini yaratmıştı.

Partileşmeyi takip eden operasyon dalgası bu birikimde ciddi gedikler açarak, böylece varolan sınırlılıkların aşılması şöyle dursun, eldeki bir takım mevzilerin de kaybedilmesine neden oldu. Bu dönem içerisinde örgüt çalışmamız bir dönem için geri çekilmek zorunluluğu ile karşı karşıya kaldı. Bu arada zindan süreci gibi çok ağır bir dönem yaşandı. Bu dönem içerisinde faaliyetimizin yönünde ve güçlerimizin konumlanmasında yer yer bununla bağlantılı öncelikleri gözetmek mecburiyetiyle karşı karşıya kaldık. Bu dönemde ortaya konulan etkin faaliyet yeniden inşa sürecinde kritik bir rol oynasa da, bu öncelikler ve bir ölçüde de yön kaymaları, sınıf çalışmasında derinleşmede bir takım müdahaleleri ertelememize yol açtı.

Bu sürecin belli bir aşamasında duruma bilinçli bir müdahale yapıldı ve parti çalışmasında stratejik önceliklerin gerekleri yeniden önplana çıktı. Genel planda propaganda-ajitasyon çalışmasının güçlendirilmesi, sınıf çalışmasında kullandığımız araçların çeşitlenmesi, bültenler, platform çalışmaları, kültür kurumları vb. adımlarının atılması, çalışmamızın nihayet sınıf zemininde toparlanmaya başladığının ifade ve yansımalarıydı.

Parti kuruluş kongresinde sınıf çalışmasından uzaklığıyla ve örgütsel olarak şekilsizliğiyle eleştirilen açık çalışmamız, tüm bu eksikliklere ve fazlasıyla genç, tecrübesiz güçlere dayanmasına rağmen, bu süreç içerisinde kuşkusuz partileşmenin de sağladığı politik, örgütsel ve moral etkiyle, ciddi bir değişim ve gelişme gösterdi. İllegal faaliyetin hırpalandığı ve bir süre için zorunlu olarak geri çekildiği bir dönemde, doğan boşluğu kendi cephesinden bilinçli bir tutumla dengeledi ve bir süreliğine siyasal faaliyetin esas yükünü üstlendi. Aldığı darbelerin yıkıcı etkilerine rağmen illegal parti faaliyeti de kendini belli bir evrenin ardından yeniden var etti. Ve yalnız propaganda alanında değil, fakat sınıf ve kitle çalışması alanında da partileşme öncesi dönemin üzerine çıktı.

Platformlar, bültenler ve kurum çalışmaları üzerinden çeşitlenen faaliyetimiz, nihayet belli alanlarda elle tutulur birikimler de yaratmaya başladı. Özellikle son iki yılda faaliyetimizin esas alanını artık belirgin biçimde işçi sınıfı hareketi, daha somut ve kesin olarak da fabrikalar oluşturmaya başladı. Parti hiçbir döneminde sınıf çalışmasına bu denli geniş ölçekte yönelmemiş, fabrika çalışmasını bu denli yaygın sürdürebilecek olanaklara sahip olmamıştı. Bu gerçekten önemli ve sonuçları asıl bundan sonra görülecek bir başarının ifadesidir.

Sınıf çalışması alanında başarılanları ayrıntılandırmak, dahası, tüm bunların hangi elverişsiz şartlar altında ve hangi zorluklara göğüs gerilerek başarıldığını ortaya koymak mümkün. Ancak burada konumuz bu değil.

Tüm bu gelişmelerin yaşandığı süreçte örgütsel yeniden inşanın hala sürüyor olması, bir dizi yetersizliğin de kaynağı oldu. Bu, bazı sorun alanlarına daha esaslı müdahaleler yapılmasını bir biçimde zora soktu. Yaratılan birikimin yeni bir düzlemde süzülmesi ve kalıcılaşması, atılan başarılı adımların süreklileştirilmesi ve bunun üzerinden partili düzeye yakışır bir sınıf çalışmasına geçilebilmesi, bu handikapın geride bırakılmasıyla doğrudan ilgili idi. Ne iyi ki artık o noktaya da ulaşmış bulunuyoruz.

Şimdi artık tüm ilgi ve dikkatimizi bu alana yoğunlaştırarak, faaliyetimizin yeni bir düzeye ulaşmasını engelleyebilen her türlü sorun alanına daha güçlü müdahaleler yapabilecek ve süreklileştirebilecek durumdayız.

Burada ve bunu önümüzdeki sayılarda izleyecek tamamlayıcı değerlendirmelerde, siyasal sınıf faaliyetimizin durumunu, ihtiyaçlarını ve gelişmesinin önünde engel haline gelmiş sorunların en önemlilerini tartışmaya çalışacağız.

Sınıf çalışmasında sıçrama eşiği

Faaliyetimiz kritik bir eşiktedir, üstelik bir süreden beridir bu böyledir. Bu eşiğin aşılıp aşılamayacağı birçok yan etkenin yanı sıra, esas itibarıyla gelişme gösterilen bazı konularda bu gelişme ivmesinin sürdürülmesine ve rutinleşme belirtisi gösteren bazı sorun alanlarına yapılacak etkili ve sonuç alıcı müdahalelere bağlıdır. Sınıfın gündemlerine etkin müdahalede, genel toplumsal ve siyasal gündemleri sonuç alıcı bir tarzda sınıfa taşımada aldığımız anlamlı mesafelere rağmen, bölge çalışmalarını fabrika zeminine oturtmada yer yer hala ciddi yetersizliklerimiz var. Etrafımızda toplanmaya başlayan işçi ilişki ağını kadrolaştırmada, sendikal cephede daha etkin bir taraf olmada ve platformlar, kurumlar, bültenler gibi araçların daha etkin ve işlevsel kullanılmasının sağlanmasında hala belli güçlüklerimiz ve sorun alanlarımız var.

Bu sorunlar yeni değildir elbet. Dahası bu başlıkların hemen hepsinde aldığımız anlamlı bir yol sözkonusudur. En önemlisi de, artık bu alanlara daha sistematik bir müdahaleyi yapabilecek durumdayız, bunun olanaklarına sahibiz. Taşıdığımız irade ve yarattığımız birikim, bu sorun alanlarına yüklenmek için her zamankinden daha güçlüdür.

Yaşanılan gelişmenin sınıf faaliyetimizde bir sıçrama yaratacağı beklentisi bugün saflarımızda güçlü bir duygudur. Yeni bir döneme girildiği değerlendirmesinin bu beklentiyi artırdığı ve belli bir sabırsızlığa yolaçtığı da bir gerçektir. Öncelikle bu beklentinin çok da yersiz olmadığını söylemek gerekir. Faaliyetimizin ortaya çıkardığı birikim böyle bir sıçramanın zemini olabilecek güç ve niteliktedir. Yeni bir döneme girmemiz de bunu anlatmaktadır. Ancak öte yandan yeni bir döneme girdik vurgusu, daha çok bizim kendi süreçlerimizle ilgili bir durumdur. Bunun esas sonuçlarına varabilmesi ve toplam siyasal faaliyetimizde bir sıçrama yaratabilmesi, bizden öteye genel plandaki bir dizi gelişmeye ve etkene de sıkı sıkıya bağlıdır. Örneğin sınıf ve kitle hareketinin gelişme seyri, bizi aşan bu etkenlerin başında gelmektedir.

Bu nedenle sıçrama tanımını da kendi sınırları içinde doğru anlamak, salt subjektif çabalarla elde edilecek başarının sınırlarını objektif koşulların içinde gerçekçi bir zemine oturtmak gerekir. Sınıf çalışmasında sıçramayı, daha çok, mevcut faaliyetimizin eski dönemle karşılaştırıldığında yeni bir düzeye çıkarılması olarak anlamak durumudayız. Faaliyetimizin çapında ve gücünde belirgin bir büyüme olarak da tanımlayabiliriz bunu.

Bunun bile bugünden yarına hemen başarılacağı beklentisine de girilmemelidir. Bu gelişmenin temposu düne göre daha hızlı olacaktır kuşkusuz. Ama gene de bu, dönemsel başarılarımızın üstüne basa basa, onlardan süzüle süzüle olacaktır. Öte yandan bunu başarabilmenin bile zorunlu önkoşulları var. Örneğin, faaliyeti yürüten kadrolar yeni bir düzeye ulaşmanın önünü açabilecek değişimler geçirmezlerse, yani yeni olanı eskinin alışkanlıkları ve anlayışlarıyla karşılamaya çalışırlarsa, istenilen sonucu almak da doğal olarak zora girer. Dolayısıyla, bu sürecin belirleyecek etmenlerden biri de, bizzat biz partililerin göstereceği değişimin kapsamı ve gücüdür. Partili kadrolar olarak bunun bilincinde olmalı, sorumluluklarımıza bunun üzerinden bakabilmeliyiz.

Genel siyasal gündemleri sınıfa taşımak

Henüz geniş ölçekte politika yapamadığımız parti öncesi örgüt sürecinde dahi toplumsal-siyasal gündemleri etkin çalışmalara konu etmeye çalıştık. Bu gündemleri sınıfa taşımak, buradan bir duyarlılık yaratmak, temel bir yönelimimiz oldu. Bu, işçi sınıfını toplumun tüm emekçi ve ezilen kesimlerinin öncüsü olarak gören teorik anlayışımızın doğal bir pratik sonucuydu. İşçi sınıfının dikkatini tüm toplumsal-siyasal sorunlara çekmek, devrimci bilincini bu doğrultuda geliştirmek, onun toplumda kendi öncü devrimci rolünü oynayabilmesinin temel önemde bir halkasıdır.

Gelinen aşamada sınıf adına daha geniş ölçekte politika yapabilecek düzeydeyiz. Asıl olarak partileşmeyle sağlanan bu düzey geride kalan süreç içerisinde bilinen nedenlerle gerçek sonuçlarını henüz üretemedi. Genel siyasal gündemlere müdahale etmede hala bir dizi sorun yaşıyoruz. Sınıf hareketinin yaşadığı bunalım, bırakalım genel toplumsal-siyasal sorunları, kendi dar iktisadi ve sosyal sorunlarına karşı dahi gösterdiği duyarsızlık, bizim pratiğimizdeki yetersizlik ve zaaf alanlarıyla da birleşince işimiz iyice zorlaştı. Bu, özelikle fabrika eksenli sınıf çalışmamızda genel siyasal gündemlere ilgisizlik, bu alanı siyasal gündemlerden soyutlama eğilimi gibi sonuçlar da üretebildi. Fabrika ilişkilerimizin genel olarak yeni olması ve sınıf kitlelerinin politik düzeyinin düşüklüğü göz önüne alındığında anlaşılır olan bu pratik sonuç, gelinen yerde hızla aşılmalıdır. Bu çerçevede, örneğin zindan süreci, 3 Kasım seçimleri ya da emperyalist savaş gündemlerinin öne çıktığı evrelerdeki çalışmamıza bu gözle yeniden bakmalı, bundan sonrası için gerekli sonuçları çıkarmalıyız.

Sınıfın hareketinin özgün gündemlerine müdahale

Söylenenlerden sınıfın kendi özgün gündemlerine yapılacak müdahalenin önemsiz olduğu sonucu çıkarılamaz doğal olarak. Özellikle sınıf hareketinin parçalı olduğu dönemde, bu alana yönelik müdahale daha fazla önem taşır. Kaldı ki bizim sınıf çalışmasında aldığımız son dönemdeki mesafenin bu gündemleri iyi kullanmakla ciddi bir bağı da var.

Bu müdahalenin halihazırda iki temel zaaf alanı göze batmaktadır. Bunlardan birini ifade etmiş bulunuyoruz; işçi hareketinin kendi somut gündemleri, genel siyasal gündemlerle yeterince etkin ve yaratıcı tarzda birleştirilemiyor. Ötekini ise, sınıf hareketinin genelini ilgilendiren saldırılara karşı daha etkin bir faaliyet yürütmedeki zorlanma oluşturmaktadır. Bu açıdan bir gündem üzerinden az buçuk planlı bir çalışma yürütüldüğünde bir takım sonuçların alınabileceğini, örneğin yakın dönemde iş yasası üzerinden yürütülen faaliyet somut olarak göstermektedir. Özelleştirme saldırısı ve kendiliğinden patlamalara yol açan altıncı ay zamları vb. gündemler ise, bu noktadaki olumsuz örnekler sayılabilir.

Sınıfın genel gündemlerini kavrayıp bunları kısa vadeli kampanyalar tarzında bir faaliyete konu edebilmekte, hala katetmemiz gereken bir yol var. Yeni dönemde en fazla çubuğun bükülmesi gereken alanlardan biri budur. Bu yalnızca genel sınıf hareketinde daha yukarıdan bir politik etki sağlamayacak, aynı zamanda son dönemde bütün ağırlığımızı vermeye başladığımız fabrika ve sektör çalışmalarımızın önünü açan bir işlev de ortaya koyacaktır.

Yeni dönemde hem siyasal gündemler, hem de iktisadi-sosyal gündemler üzerinden daha güçlü bir biçimde politika yapabilir hale gelmeliyiz. Bu, son dönem sınıf çalışmamızda çubuğu büktüğümüz fabrikalarda kalıcı mevziler yaratma çabamızla karşı karşıya konulacak bir olgu değil, tersine, orada güçlenmenin temel önkoşullarından biridir.

Konuya, fabrika çalışmasında çok yönlü olarak yoğunlaşmanın sorunları; sendikal örgütlenme ve sendikal bürokrasiye karşı etkin mücadelenin sorunları; sınıfa müdahale araçlarının çeşitlendirilmesi, platform, bülten, kültür kurumları gibi araçların daha etkin hale getirilmesi; sınıf çalışması içinde kadrolarımızın eğitimi ve dönüştürülmesi, bizzat sınıf içinden kadrolaşmanın ve böylece parti örgütlenmesini fabrika zeminine oturtmanın sorunları vb. başlıklar üzerinden devam etmeyi umuyoruz.

(Ekim, Sayı: 234, Şubat 2004)


Üste