Logo
< 15-16 Haziran, sol hareket ve işçi hareketi

Sınıf çalışmasının sorunları- I / TKİP MK


TKİP MK / Toplantı Tutanakları/ Sonbahar 2011

Sınıf çalışmasının sorunları - 1

Mt: III. Kongre'nin temel şiarı “sınıf eksenli partiye geçiş” olmuştu. Sorunları bu eksende ele aldık, görevlerimizi de bu eksende tanımladık. Sonuçta siyasal çalışmamızı sınıf merkezli kurabilmek, sınıf içerisinde kök salmaktı. Sınıfın eylemine önderlik etmekti. Sınıf içerisinde mevzi tutarak bunu yapabilmekti. Bunlardı hedeflerimiz.

Son bir yılda biz neler yaptık, ne tür deneyimler yaşadık? Anlamlı deneyimler yaşadık aslında. Bir yandan bir kampanya süreci örgütledik, ki bu kampanyanın hedefi, sınıfı örgütleme iddiası ve seferberliği altında sınıf yönelimimizi güçlendirebilmekti. Kararlı bir biçimde sınıf zemininde yol alabilmekti. Güç ve imkanlarımızı bu temelde, seçilmiş alanlara yönelik olarak seferber edebilmekti. Giderek sonuç alabilmek, giderek bir takım mevziler yaratabilmekti. Böyle bir hedef koyduk önümüze.

Ortaya bir takım deneyimler çıktı. Gerek yüklenmeden, gerekse de yöneldiğimiz alanlarda yaşanan işçi direnişleri sayesinde, sürecimiz farklı boyutlar da kazandı. Çok anlamlı müdahaleler de yaptık. Hem yaratılmış imkanlar, hem zaten mevcut olan imkanlar üzerinden... X direnişi, T. direnişi, öncesinde M. direnişi önemli deneyimler oldular... Bizim açımızdan tam da sınıf eksenli parti vurgusunun ete-kemiğe büründüğü, aslında bunun ilk anlamlı örneklerinin verildiği diyelim, süreçler ve deneyimlerdi.

Sınıfın eylemine önderlik edebilmek ve bu anlamda da başarılı örnekler, başarılı sınavlar verebilmek, başarılı deneyimler yaratabilmek... Bu da kuşkusuz çok anlamlıdır ve bizim için ileriye yönelik önemli bir adımdır.

Yanısıra ama, özellikle altını çizmemiz gereken, ne kazandık, ne kadar mevzi tutabildik, ne tür kazanımlar elde edebildik sorunudur. Kuşkusuz önemli deneyimler elde ettik. Partimiz bu süreç içerisinde siyasal sahnede kendi iddiasına uygun bir pratik sergilemiş oldu. “Sınıf eksenli parti!” şiarına uygun bir pratik ortaya koyabildi. Bunu bir takım işçi eylemlerine önderlik pratiği içerisinde sergilemiş oldu. Anlamlı bir dizi örnekle de görüleceği üzere siyasal sahneye taşıyabildi bu direnişleri. Kendi sınırları içerisinde süren direnişler olmaktan ziyade sınıfa müdahalenin ya da genel olarak siyasal alana müdahalenin dayanakları haline getirilebildiler bu direnişler. Bunu direnişleri birleştirip ortaklaştıran politikalar üzerinden de görebildik. Yanısıra, X deneyiminde olduğu gibi, sınıfa genel bir müdahalenin bir parçası olarak da değerlendirebildik. M. örneğinde olduğu gibi, yine sınıf hareketi içerisindeki bir eğilimin altını çizebildik. Sonuçta sınıf hareketinde uzun yıllardır görülmedik düzeyde militan, sendikal haklarını kopararak alabilen bir işçi bölüğünün deneyimi idi ve biz burada özel bir yer tuttuk. Müdahalemiz çok anlamlı idi.

Zaten konuştuk, bu deneyimleri kendi içerisinde ele almak, irdelemek gerekmiyor ama çıkarılacak çok önemli sonuçlar var aslında, her birine yönelik olarak. Bunu yeterince yapabildiğimiz söylenemez. (…) Bu belki mümkün değildi ama kritik noktalarda yapılması gereken bir takım müdahaleleri yapabildiğimizi söyleyemeyiz. Ama yine de her bir direnişi kendi sınırlarının dışında değerlendirebilme becerisi gösterebildik ve böylece politik etkimizi büyüten sonuçlar da elde edebildik. Kendi kimliğimizi, kendi tarzımızı, kendi gücümüzü ve rengimizi aslında gösterebildik. Sınıfın eylemine önderlik pratiği içinde bunu yapabilmiş olduk. (…)

Diğer bir alan sektörel birlikler deneyimidir. Bu da başlı başına çok anlamlı bir deneyim oldu bizim için. Eksikliklerimizi biliyoruz, boşluklarımızı biliyoruz. Sınıf içerisinde dayandığımız güç ve imkanların sınırlılığı bizim o alana müdahalemizin sınırlarını da belirledi. Güçlerimizin düzeyi ve sınırları bizim sınırlarımızı da belirledi. Ama her halükarda biz orada politik bir taraf olabildik, böyle bir düzey yakalayabildik. Aynı dönem içerisinde bunu başarabildik.

Burada süreklilik esastır bence. Hep vurguluyoruz, sınıf çalışmasında süreklilik, yönelim, yoğunlaşma, ısrar esastır. Birlik deneyimi bu ısrarın sonucudur, bu anlamda altı çizilmesi gereken bir çalışmadır. Biz bu alandaki güçlerimizin durumuna takılmadan ama sonuçta partinin sınıf içerisindeki stratejik yönelimlerinin bir sonucu olarak, günlük dönemsel gelişmelerden bağımsız olarak, o yönelimimizi hep koruyabildik. En kuru, en cansız, en hareketsiz dönemlerde dahi biz o alana dair söz söyleyebildik, o alandaki belli güç ve olanaklara dayanarak varolmayı bilebildik ve sonuçlarını da aldık diye düşünüyorum. O dönem içerisinde bunu o alandaki sendikacılar da, yakın güçler de ya da bir takım siyasetler de tanımak zorunda kaldılar. Metal işçilerinin Türkiye işçi sınıfı hareketi içerisindeki rolü biraz iş ciddiye bindiğinde kavranmaya başlandı. Bunun ardından yönelmeye başladı öteki bazı çevreler. Fakat asla bizim vardığımız düzeye varamadılar, o başarıyı gösteremediler. Bu alandaki muhataplarımız da bizi bu yanıyla ciddi bir hasım olarak, öteki yanıyla ciddi bir muhatap olarak gördüler, görmek zorunda kaldılar.

Bu da bence çok ciddi bir başarıdır. Son yerel genel kurulda atılmış adımlar, yapılmış olan müdahale bence çok anlamlıdır. Sadece müdahale değil, sadece oradaki bir takım inisiyatifler değil, politikanın kendisi de... Orada saptanmış bir politika var. Birincisi, sınıf sendikacılığı bayrağını yükselteceğiz. İkincisi de burayı bir hesaplaşma zemini haline getireceğiz. M'in hesabını soracağız, metal TİS'lerinin hesabını soracağız. Böyle söylenmiş ve buna uygun bir hazırlık yapılmıştır. Alanda tuttuğumuz bazı mevziler de bunu alabildiğine kolaylaştırmış oldu. Buna dayanarak yaptığımız müdahaleyi, yoldaşlar payına çok başarılı bir müdahale olarak görüyorum. (…) Çok anlamlı bir deneyimdi. Bu da aslında bu dönem içerisinde altı çizilmesi gereken bir başarıdır, bir gelişme düzeyidir. Bunu sürdürebilmek, bu tür durumları çoğaltabilmek gerekiyor.

Sonuç olarak bu deneyimler önemli ve anlamlı deneyimlerdir. Ve sınıf çalışmamız açısından belki hala da bir eşiği atlamadık ama bunu başarmanın arifesinde olduğumuzu söyleyebiliriz.

(…)

Sözlerimi toparlayayım. Önümüzdeki süreç sınıf hareketinin önümüze çıkaracağı imkanları da kullanarak, her bakımdan gelişeceğimiz, derinleşeceğimiz bir dönem. En azından dış şartlar bu bakımdan fazlasıyla var. Bizim de ciddi imkanlarımız, ciddi birikimlerimiz var. Yetersizliklerimiz de iyi irdelenebilirse, doğru dersler çıkarılabilirse, parti platformlarında enine boyuna tartışılabilirse, bu bizi güçlendirecektir, bizi yeni döneme hazır hale getirecektir.

El: II. Kongre'den bu yana sınıf çalışması alanında, yaşadığımız örgütsel sorunlara, oturtmaya çalıştığımız tarzın tam anlamıyla sonuçlar üretmemesine rağmen, önemli bir yol aldığımızı da belirtmek gerekiyor. Ama daha somuttan baktığımız zaman, M. yoldaşın vurgularının daha çok soruna pozitif yönden bakan bir yaklaşımın ürünü olduğunu düşünüyorum. Özellikle son bir yılda ortaya koyduğumuz direnişlerin önemi kuşkusuz ortada. Bunları tartışmıştık da. Yine de şu anda son iki parti kongresinde çizilen çerçeveyle bizim yürüttüğümüz sınıf çalışması arasında, bakış ve yaklaşım planında olmasa da, bunun uygulanabilirliği planında bir sorun alanı var. Bunu gözden kaçırabilecek her türden değerlendirme, bu alanda yapılması gerekenlerin, atılması gereken adımların yanlış yerlerden tariflenmesi sonucunu doğurur.

Şu an farklı kanala oturan bir siyasal faaliyet kapasitesi ortaya çıkarmaya çalışıyoruz ve bunda önemli bir zorlanma var. Biz bunu bizi aşan nedenlerden kaynaklı fabrikalardaki o gündelik mücadelenin içinde yapmaya çalışıyoruz ki, bu da doğaldır. Fakat bununla kurduğumuz temas henüz sınırlı. Hepimiz bir sendikal arayış var diyoruz ama biz çok az sendikal girişim içerisindeyiz. Bu bile bize bir şey anlatıyor. Madem işçilerde bir sendikal arayış var, birçok örneğe arka arkaya bakalım... Bu ama kesinlikle yarattığımız örneklerin öneminden bir şey kaybettirmiyor.

İkincisi, o çalışmanın kendisi her seferinde, yarattığımız örneklerin hepsi her seferinde o çerçeveyi aşmakta çok zorlanıyor. Kabaca sendikacıların yapmadığı görevlerin siyasal özne tarafından üstlenilmek zorunluluğu gibi bir durum ortaya çıkıyor. Biz bunu üstleniyoruz ama bunu maalesef ki esas görev ve hedeflerimizle birleştirmekte bir zorlanma yaşıyoruz. Şu veya bu gerekçeyle, her bir bölgenin kendine göre bir özgünlüğü olabilir. (…)

Fabrikalarla bağlarımız özellikle siyasal etki yönünden oldukça sınırlı. Sendikal mücadele açısından da aynı sınırlılık sözkonusu, ortaya çıkan arayışa rağmen. Bu ülkede sendikalar belli bir büyüme yaşıyor, en azından kendi iddiaları böyle. Bu büyümenin birçok kişinin kapıdan çevrilmesiyle bir arada yaşandığını da biliyoruz. Örgütlülüklerin en azından bir kısmını dışarda bıraktıklarını biliyoruz. Bir takım deneyimleri yarı yolda bıraktıklarını biliyoruz. (…)

Üçüncüsü, sınıf alanında gerçekten politika yapma gücümüz var, gerçekten bir kapasitemiz olduğunu düşünüyorum. Bu kapasitemiz günde güne büyüyor da. Bunu nerden biliyorum? Alanda belli bir yer tutan sendikanın kurullarından görebiliyoruz, MESS sürecinde taraf olmaktan görebiliyoruz. X gibi bir direnişi bu düzeye taşımaktan görebiliyoruz. X'in kendi içinde çok eksikliği olabilir ama bugünkü koşullarda bu sınırlı direnişi aylarca bir bayrak gibi dalgalandırmak bir siyasal kapasite işi. Bu başarılmıştır ve ben bunun çok kolay olduğunu da düşünmüyorum. Şahsen başlangıçta kötümserdim, bu direnişin varabileceği noktalar ve yaratabileceği etkiler konusunda, veya tekil direnişler, bunların yarattığı etki üzerinden... Ama sevinerek yanıldığımı gördüm. X bunun bu açıdan iyi bir örneği oldu.

Biz bunların nasıl yapılması gerektiğini, hangi biçimler altında yüklenilmesi gerektiğini az çok biliyoruz. Üstelik bir sürü eleştiriye de konu ediyoruz bu alandaki yetersizliklerimizi. Bunların yaratmış olduğu birikim, çok kısa sürede bir müdahale planı, hatta bunun uygulama gücü... Demin yoldaş örnek verdi, X direnişinin gelişim seyri üzerinden. (…) Bütün bunlar politik faaliyet kapasitemizin bir göstergesi. Bu politik faaliyet kapasitesi maddi bir güç olarak şimdi bize dönüyor mu? Zamanla böyle sürdürebilirsek, şu veya bu ölçüde verebileceği noktasında bir sorun görmüyorum. Bir takım öncü temaslar içerisinde, verili öncü, sınıf hareketi içerisinde yer tutan öncünün şu veya bu şekilde etkimiz altına gireceğini, bir kısmının zaten politik olarak etkimiz altında olduğunu, ama daha belirgin bir etki altına girebileceğini düşünüyorum. Biz son örnekler üzerinden sendikacıları saflaştırdık, üstelik son tahlilde sendikal bürokrasinin mekanizması içerisinde, yaptığımız hamleler onu başka bir yere doğru geçici de olsa çekebildi. Karakterini değiştiremeyebiliriz ama kimse kendi hesaplarını gelip de dayatmaz kolay kolay, bu görüldü.

Bütün bunlar yaptığımız toplam bir yüklenmenin ürünü, bunun başarısı. Bir politika yapma kapasitemiz var, bu kapasite zaman içerisinde daha önemli sonuçlar yaratacaktır ve sendikal hareket içindeki bazı güçleri de sürükleyebilecektir, böyle devam edebilirsek, bir takım eksiklikleri de giderebilirsek. Benim iyimser olabileceğim alanlardan biri de budur.

Biz tabii bu türden iğreti imkanlara güvenemeyiz. Fabrikalara müdahalemizi kendi gücümüzle yapmak istiyoruz. O mücadele içerisinde bunu başarmak istiyoruz. Bu kapsamda fabrikalara dair özel politikalar, seçilmiş alanlara özel çalışmalar, sık sık kullandığımız şiarlardan biridir. Ama bunda hala da zorlanıyoruz. Anladığım kadarıyla ilk Parti Okulu’na katılan yoldaşlar, bu zorlanmanın kendisini, genel siyasal faaliyete biraz ağırlık, politik kampanyalar, yüklenilebilen onlarca iş, bunların yarattığı toplam dağınıklık üzerinden açıklıyorlar. Bunların hiçbiri yanlış değil ama esas sorunun bu olmadığını, hala özel fabrika politikaları oluşturmak, oluşturulmuş olan bu politikaları şu veya bu ölçüde ısrarla sürdürebilmek gerektiğini, bunun yöntemlerinden bir tanesinin de, içerdeki mücadeleyi de şu veya bu ölçüde taraf olabilmek, ajitasyonuyla, söylemiyle ve oluşturuduğu politakalarla bu istikrarı sağlayabilmek olduğunu düşünüyorum. Böyle düşünsek de bu veya bu yerde bunu uygulamak, yol aldırabilmek, sonuçlandırabilmek kolay olmuyor.

Biz tabii ki mevcut mücadelenin düzeyine takılmak zorunda değiliz. Siyasal bir hareketiz. Sınıf mücadelesinin yasalarını biliyoruz, süreçlerin nereye varabileceğini kestirebiliyoruz, kendi görev ve misyonumuzu biliyoruz. Fakat bunların ötesinde, mücadelenin kendi mevcut düzeyi üzerinden hareketle doğru bir biçimde bağ kurmasını da bilebilmeliyiz. Olanın kendisine daha etkin müdahale yapabilmeliyiz. (…)

Öte yandan sektörel birlik süreci var ve biz gerçekten iyi bir politika oluşturduk grev sürecinde. Fakat nedense son anda tutup akıl almaz hatalar yapıyoruz. Geçen sene de böyle olmuştu. (…)

Geçen yılın … raporunda dikkat çekmiştim; belli bir örgütsel içe kapanmanın ardından gelmiş ilk raporlarda bile koca bir işçi ilişki ağı çıkmıştı ortaya. O çok sancılı bir yılın sonrasında benim için çok şaşırtıcı olan, her bölgede bunun böyle olmasıydı. Hiçbir abartısı olduğunu düşünmüyorum.

 Daha önce, III. Kongre'de yanlış hatırlamıyorsam, Cihan yoldaşın bir vurgusu vardı, “A bölgesindeki bütün bir ilişki ağımız işçilerden” oluşuyor diyordu yoldaş. Şimdi her yerdeki ilişki ağımız büyük ölçüde işçidir. Bu ağ içerisinde kaybolmamak gerekiyor ama. Yanısıra bu ağdan belirlenmiş fabrikalara yönelimin gerçekleştirilebilmesi gerekiyor. Bunun araçlarının yaratılması gerekiyor. Oraya özel politikaların oluşturulması gerekiyor. R bölgesinde bu biçimde oluşturulan üç önemli fabrika var, özel bir fabrika politikasına dayanan, içerisi taranan, bakılan, ne olduğu bir miktar bilinen... Yoksa tabii ki bir sürü ilişki ağımız var, bir sürü fabrika ile ilişki halindeyiz. Onlarca fabrikada hedefli olarak çalışıyoruz, yüzlerce fabrika ile de bir biçimde ilişkideyiz.

Belli şeylerin altını kalınca çizmeye devam etmeliyiz. Evet, gereksiz yükleri atalım. Parti Okulu Habip Gül devresine katılan yoldaşlarla da böyle konuşulmuş, gereksiz yükleri atalım denilmiş. En nitelikli kadrolarımız, bir dönem için en azından, bir çubuk bükmenin ürünü olarak, belirlenmiş fabrikalarda nasıl çalışılabileceğine kilitlensinler. O fabrikaları tanısınlar. Orada ne oluyor, o işçiler ne istiyorlar, sorunları ne ve neyin mücadelesini veriyorlar? Gitsinler, yoğunlaşsınlar, hakim olsunlar. Bunun üzerinden bir hat belirleyelim. Toplam planlamalarımızın da buna uygun olması gerekir. Belirlenmiş hedefler var. Bunlara mümkün mertebe içerden konumlanma üzerinden yüklenelim. Dışardan müdahale ile sonuç alabildiğimiz çok az örneğimiz var. Ne kadar içerden konumlanabiliriz, bu ne denli olanaklı, bu da önemli bir sorun kuşkusuz. Kadro konumlandırmaktan bahsediyoruz, işçileri konumlandırmaktan değil. Bu da ciddi bir zorlanma yaratacaktır çalışmanın öteki sorunlarını götürmede, ama bunu da böyle yapalım, bir dönem için böyle şekillendirelim. Bu arada genel hedeflerimizi de bu olguyu gözeterek ele alalım.

(...)

Bunların farkında olalım. Bunların farkında olabilirsek, yer yer yaşadığımız gel-gitler bir miktar ortadan kalkabilir. Parti Okuluna katılmış yoldaşlar da esas sorunları hala belirlenmiş fabrikalara ısrarla politikalar oluşturmadaki zorlanmamızda arayacakları yerde, çok koşturuyoruz, çok bildiri dağıtıyoruz, bunun için gereğince yoğunlaşamıyoruz diyorlar... Emin olun, bunu böyle yaptıklarında diyecekler ki, ciddi bir siyasal atmosfer örgütleyemiyoruz, bir takım işçi ilişkilerimiz var ama fabrikaların iç süreçleri gerçekten kısır, bunları buradan çekebilmek, bir atmosferi yaratabilmek için araç ve yöntemlere ihtiyaç var. Bunu eleştirmek için de söylüyorum, bu böyledir son tahlilde. Ama madem sorunlar buradan yoldaşların nezdinde de bu kadar bilince çıkabiliyor, madem herkes bunun farkına varabilmiş sevindirici bir tarzda, evet biz elimizdeki kadrolarla en öncelikli hedeflenmiş fabrikalara yönelelim, gerekirse temel kadrolarımızı da içerden konumlandıralım. Ben hiç böyle düşünmüyordum, burada ortak vurgularımızı da biliyorum, Cihan yoldaşın özel vurgularını da biliyorum. Ama bu olmadığı koşullarda, bugünün şartlarında, fabrika merkezli bölge siyasal faaliyetinde bir zorlanma yaşıyoruz. Bunu en iyi olduğumuz bölgelerde bile yaşıyoruz.

Sendikalar sorunu bir başka konu. Biz çaba gösteriyoruz, yoğun bir emekle ve sabırla çalışıyoruz, işçileri örgütlüyoruz ve alıp sendikalara götürüyoruz, örgütlensinler diye. Ama sendika bürokratları, konumlarının avantajlarını kullanarak ve işçinin henüz geri olan bilincine yaslanarak, bizi bir biçimde dışlıyorlar. Her seferinde bir biçimde dışarıya itiliyoruz, çok sayıda örneği var bunun. İşyerini örgütlüyorsun, sonuçta götürüp sendika bürokratlarının etkisine veriyorsun. Kolay bir çözümü olduğu için de söylemiyorum, ama bunun da bir çözümünü bulmak zorundayız.

(…)

Bir başka nokta... Sık sık ortaya çıkan, son 20 yıla damgasını vuran, sendika bürokrasisinin izlerini taşıyan yerel sendikal platformlar hep oluştu. Partinin politik etkisi artıyor. Bir takım girişimlerin daha doğrudan tarafı olabiliriz. Hemen yarın bunu başarabiliriz manasında söylemiyorum. Ama bu politik tempoyu sürdürebilirsek, genelde politika yapma kapasitemizi güçlendirebilirsek, bir takım güçleri etkileyebilir, yedekleyebiliriz. Ben mesela D sendikasında çok iyi izlendiğimizi düşünüyorum. (…) Bütün bunlar kazandığımız etki gücüne bir göstergedir.

Bu tür örnekleri yaratalım, bu tür örneklerin büyük bir etkisi olacaktır. Sendika ağaları kastını parçalamakta büyük yararlar sağlayacaktır. Hep söylüyoruz, sendikal bürokrasiyle politik mücadele yürütmek sorunumuz var. Yapmıyor değiliz. Türkiye'de kimse de bunu bizim kadar iyi yapmıyor. Hem tabandan hareketle yapıyoruz, hem politik kuvvetimizle yapıyoruz. Ama yetersiz. Daha belirgin, daha net, daha süreklilik kazanan, her fırsatta yüklenen, ama biraz ayrıştırmaya dönük. Sendikal bürokrasiyi ayrıştırıp ne olacak dememeliyiz, bu kastta gedikler açmalıyız. Alt ve üstten gediği büyütmeliyiz ki, kendimize bir alan bulalım, madem bu alanda politika yapıyoruz. Bu açıdan güçlenen zeminde sınıf çalışmamızın, yayın faaliyetimizin özel bir unsuru haline getirmeliyiz bunu.

(…)

Kadro sorunu sınıf çalışmasına da yansıyor. Bunun bir dizi göstergesi var. Ben bunlardan birine değineceğim. Kadrolarımız işçinin zaaflarına daha açık ve belirgin biçimde vurabilen bir söylem kullanmakta başarılı değiller. Sınıf hareketinin bugünkü durumundan sadece sendikal bürokrasi değil, aynı zamanda mücadeleden uzak duran işçinin kendisi de sorumlu. Bunu bu açıklıkla bile söyleyemedikten sonra, işçiyi bir yerden alıp bir yere götürmezsiniz. Bu nedenle buna sistemli bir biçimde vurmak zorundayız. Bu belki çok büyük bir kusur değil ama bu toklukta davranabilen kadrolarımız az. Biz buna, işçilerin zaaflarına daha çok yüklenmeliyiz. Zira sorunu şu anda tek çözebilecek olan güç o. Sendikal bürokrasiye yüklenelim ama bu kendi başına bir şey çözmüyor. Birleşik Metal delegesi gitgide apolitikleşiyor diyor insanlar. Ama daha önce bir takım öncüleri vardı ve esas yapabilecek onlardı. Daha çok onların üstüne gidebilmeliyiz.

(…)

(Devamı için tıklayınız...)

 


Üste