Logo
< Liseli gençlik çalışmasının sorunları

Gençlik hareketinin sorunları ve devrimci önderlik sorumluluğu...


Gençlik hareketinin sorunları ve devrimci önderlik sorumluluğu...

 

Yeni dönem gençlik hareketi ve görevlerimiz


(Ekim, Sayı: 243, Aralık 2005)

Yeni bir eğitim yılına girmiş bulunuyoruz. Gençlik hareketinin olumlu bir birikim oluşturamadan çıktığı geçmiş dönemin tıkanıklığının nedenlerini tahlil etmek ve bundan gerekli sonuçları çıkarmak, girilmiş bulunan yeni dönemde harekete önderlik iddiasının temel bir gereğidir.

Komünistler geçtiğimiz dönem boyunca ortaya koydukları değerlendirmelerde, öncelikle hareketin yaşadığı sorunları ve açmazları tartışmış, kendi politik ve örgütsel imkânlarını bu sorunları aşmak hedefine yönelik bir müdahale ve mücadele içerisinde yoğun bir biçimde kullanmışlardır. Bu, gençlik hareketine önderlik misyonuyla hareket eden genç komünistlerin temel siyasal sorumluluğunun bir gereği idi. Bugün devrimci ve reformist kanatlarıyla geleneksel küçük-burjuva grupların kendi dar kabuklarına sıkıştığı ve hareketin sorunlarından belirgin biçimde koptuğu bir dönemde, genç komünistlerin omuzlarındaki bu öncü devrimci misyon her zamankinden çok daha fazla bir anlam kazanmakta, her zamankinden daha çok bir önem taşımaktadır.

Gençlik hareketinin tablosuna kısa bir bakış

Gençlik hareketi geçtiğimiz öğrenim yılında son yılların en dağınık, en örgütsüz ve kitle tabanı yönünden en dar bir tablosunu sergiledi. Hareketin ihtiyaç duyduğu birleşik mücadele, etkili kitle çalışmaları ve politik müdahale alanında anlamlı bir adımın atılmamış olması, gençlik hareketindeki bu çok yönlü daralmanın nedenleri durumunda.

Henüz yılın başında yaşanan sorunların çözümü açısından önemli bir imkân olan 6 Kasım süreci siyasal örgütlenmeler tarafından; ya kısır yer tartışmalarına (6 Kasım Ankara örneğinde olduğu gibi), ya da dar grupçu, reklâmcı biçimler (ayrı pankartlarla alana çıkmak) üzerinden yapılan tartışmalara hapsedilmişti. Bu bir yandan siyasal gençlik gruplarının mücadelenin ve kitle hareketinin gerçek ihtiyaçlarından ne kadar koptuğunu, öte taraftan ise kitlere duyulan kaba inançsızlığı göstermesi açısından son derece açıklayıcıdır. Hareketin sorunlarından ve kitlenin ihtiyaçlarından kopmak demek kitlelerden kopmak demektir, ki gerçek durum da bilindiği gibi budur. Ne kadar tumturaklı sözlerle ifade edilirse edilsin, geçtiğimiz öğrenim yılı boyunca yapılan tartışmalarda öne çıkan yan bu olmuştur. Kitle mücadelesini geliştirmenin politik ve moral imkânlarından uzaklaşmış küçük-burjuva devrimci-demokrat gençlik grupları, tartışmaları ucuz bir keskinlik gösterisi anlamına gelen sözde “radikal biçimler”e hapsetmiş, kendiliğinden bir hareket beklentisiyle yerinde oturan reformist kanat ise (Ankara 6 Kasım’ında olduğu gibi) eylemleri en geri biçimlere mahkûm etmeye çalışmıştır. Farklı uçlardan ve farklı saiklerle tartışılıyormuş gibi görünmesine karşılık, bu iki eğilimin ortaklaştığı nokta; bir siyasal özne olarak kendini yok saymak, bunun ayrılmaz bir yansıması olarak da gençlik kitlelerine güvensizlik ve gençlik hareketinin gelişme olanaklarına inançsızlıktır. Gençlik yayınında sıcağı sıcağına değerlendirildiği gibi bu öğrenim yılının 6 Kasım’ında da durum değişmemiş, esası yönünden aynı zaaflar neredeyse ayın biçimde kendini göstermiştir.

6 Kasım eylemleri gençlik hareketi açısından önemli siyasal süreçler olagelmiştir. Bu, henüz yılın başında gençlik hareketinin yaşadığı açmazları ve ihtiyaç duyduğu müdahaleleri tüm açıklığı ile göstermesinden kaynaklanır. Siyasal öznelerin eğilimleri, harekette biriken mücadele dinamikleri ve gençlik hareketinin siyasal gündemleri, bu eylemlere önemli ölçüde yansımaktadır. Bizim mücadelenin ihtiyaç duyduğu politik müdahaleleri tanımlamamız kadar, sermaye devletinin de saldırı programını oluşturması için 6 Kasım eylemleri ve ortaya çıkardığı ilk sonuçlar özellikle önemlidir. Ve geçtiğimiz yıl boyunca sermaye devleti bunu gençlik güçlerine göre çok daha başarılı bir biçimde yapmıştır.
Hareketin kitle tabanının daraldığı, birleşik mücadele imkânlarının önemli ölçüde boşa çıktığı, devrimci ve reformist kanatları ile hareketin içerisindeki öznelerin iddia, irade ve motivasyonlarını kaybettiği bir gençlik hareketi karşısında saldırıların boyutlanmasından daha doğal bir sonuç yoktur. Zira sermaye açısından üniversitelerde neo-liberal politikaların uygulanmasında önemli adımlar yine bu geçtiğimiz dönemde atılmıştır. Paralı bölümlerin açılması, ticarileşen eğitim sistemi, sosyal bölümleri bekleyen geleceksizlik ve bir bütün olarak işsizlik, geçmişten taşınan ve geçtiğimiz yıl sermaye iktidarı tarafından yaygınlaştırılan saldırıların başında gelmekteydi.

Bu dönüşümlerin zorunlu kıldığı ve siyasal gençlik gruplarının geniş kitlelerden tecrit olmasının yarattığı olanaklarla azgın bir faşist saldırı dalgası sermaye devleti tarafından devreye sokuldu. Yaygınlaşan soruşturmalar, gençlik eylemlerine yapılan müdahaleler, tutuklama terörü, bunlarla kolkola giden sivil faşist saldırılarla gençlik hareketi kendi dar kabuğuna hapsedilmeye çalışıldı ve sermaye devleti bunda azımsanmayacak bir başarı da kazandı.

Geçtiğimiz yılın öne çıkardığı bir diğer olgu ise kendiliğinden mücadele dinamiklerinin önemli ölçüde daralması ve gençliğin devrimci bir siyasal önderliğe hava ve su kadar ihtiyaç duymasıdır. Gençlik hareketinin genelde yaşadığı daralmaya karşın yerel ölçekli gündemler, mücadeleler ve eylemler yine de varlığını koruyabilmekteydi. Ancak geçtiğimiz yıl bu yönlü olanakların da önemli ölçüde daraldığını ortaya koymaktadır. Sınıf ve kitle hareketinin yaşadığı zayıflıkla da doğrudan bağlantılı olan bu sorun, bugün için gençlik hareketinin yoğunlaşan kapsamlı saldırılar karşısında kendiliğinden bir çıkış üretemediğini, sınıf ve kitle hareketinde bir gelişme yaşanamadığı koşullarda da yakın bir gelecekte üretmesinin oldukça zor olduğunu göstermektedir. Bu olgu üzerinden çıkartılabilecek en önemli sonuç ise, kendiliğinden bir yükseliş beklentisi içerisinde bulunan siyasal çevrelerin düştüğü kendiliğindenci açmaz ve çözümsüzlüktür. Bugün hareket son yılların en geri ve dağınık dönemini yaşarken, bu sorunlara müdahale etme iradesi göstermekten yoksun olan anlayışlar hareketin sorunları karşısında bir çıkış yolu bulamamaktadırlar.

Belirginleşen eğilimler ve politik odaklaşmanın önemi

Geçtiğimiz öğrenim yılı boyunca hareketin sorunlarına ilişkin ayrıntılı tartışmalar yapılmış ve bunlar gençlik yayınımıza sürekli bir biçimde taşınmıştır. Bu tartışmaların ortaya çıkardığı sonuçları değerlendirmek ve bu temelde yeni dönemde birleşik ve kitlesel bir devrimci gençlik hareketi şiarını daha güçlü bir biçimde pratiğe taşımak, gençlik hareketinin sürüklendiği kısır döngüyü aşmanın önemli bir halkasıdır.

Bugünün gençlik hareketi kısır bir tablo içerisinde sürükleniyor demiştik. Bu kısır tablo; gençlik hareketinin gerçek ve yakıcı ihtiyaçları ile bu ihtiyaçları asgari ölçüde olsun karşılayabilecek öznel devrimci müdahale eksikliğinden doğan çelişkinin ürünüdür.

Bugünün gençlik hareketi kitlelerle buluşmak ve örgütsel planda kendini güçlendirmek açısından önemli bir kısırlık içerisindedir. Bu kısırlık aşılamadığı koşullarda devrimci siyasal mücadelenin üzerinde serpileceği bir gençlik hareketi de mümkün değildir. Partimiz geçen eğitim yılı başında konuya ilişkin değerlendirmelerinde bu gerçeği önemle vurgulamış ve aşılabilmesinin olanaklarını ele alırken de şu gerçeğin altını önemle çizmiştir:

“Gençlik hareketi kısa vadede kendine bir çıkış hazırlayacaksa eğer, bu ancak gençlik hareketinde yer tutan ilerici-devrimci güçlerin asgari bir işbirliği temelinde mümkün olabilir. Politik müdahalede ve örgütlenmede bu türden bir birleşik davranışın sağlanamadığı bir durumda ise, hareketin seyri bir kez daha büyük ölçüde kendiliğinden bir akıbetle yüzyüze kalır ve hâlihazırdaki gidiş iyiye ve ileriye doğru olmadığına göre, geriye düşüş kaçınılmaz bir akıbet haline gelir.”(Gençlik Hareketinin Sorunları, Ekim, sayı: 239, başyazı )

Siyasal güçlerin birleşik mücadelesi kendi içinde bir amaç değil, fakat birleşik bir devrimci gençlik hareketi oluşturma çabasının bir aracıdır yalnızca. Dolayısıyla buna hizmet ettiği ölçüde bir anlam ve önem taşır. Ancak küçük-burjuva gençlik gruplarının yaşadığı belirgin kavrayışsızlık ve politikadan yoksunluk durumu, bunlara eşlik eden politik ilgisizlik ve kaba sorumsuzluk, bu olanağın birleşik bir devrimci gençlik hareketi oluşturma hedefi doğrultusunda etkin bir politik müdahale manivelasına dönüşmesini engellemektedir. Bu ise gençlik hareketini kısır bir döngüye sokan çelişkinin kendisidir. Yani sorunun çözümü birleşik bir mücadeleyi zorunlu kılıyor; ancak geleneksel harekete mensup siyasal gençlik güçleri, bu ihtiyacı gördükleri yerde bile bu soruna çözüm oluşturabilecek devrimci sorumluluğu ve politik iradeyi ortaya koymak güç ve isteğinden yoksunlar.

Her türlü yanlış anlamayı engellemek üzere şunu da ekleyelim: Gençlik hareketi içindeki ilerici-devrimci birikimin manivelasını oluşturacağı birleşik bir gençlik hareketi yaratma sorunu hiçbir biçimde basitçe gençlik gruplarının tepeden kotarılacak güç ve eylem birliği sorununa indirgenemez. Sorunun böyle de bir boyutu elbette var. Fakat buna belirleyici ve çözücü halka anlamı atfetmek, daha baştan işi tümüyle bir çıkmaza saplamak demektir. Zira salt buradan giderek sorunu çözmeye çalışmak, hem sorunu gruplar arası öznel ilişkiler alanına daraltmak ve hem de bu alanda geleneksel gençlik gruplarının neredeyse bir gelenek haline getirdiği grupçuluk ve sorumsuzluk duvarına çarparak başarısızlığa uğramak demektir. Geçen öğrenim döneminin deneyimi bu konuda fazlasıyla öğreticidir ve üzerinde önemle durulmayı gerektirmektedir.
Partimizin bu konuya ilişkin tespiti, gençlik hareketinin nesnel olanaklarına ve ihtiyaçlarına dayanmaktadır. Dolayısıyla sorunun özü, bu nesnel olanakları değerlendirebilecek gündemlere, politikalara ve çalışma tarzına sahip olmak, soruna buradan ve öncelikle kendi bağımsız çalışmamızla yüklenmek ve bunu, gençlik hareketinin gerçek ihtiyaçlarına gözünü kapayan veya oportünist politikalarıyla onu yanlış bir yöne kanalize etmeye çalışan tüm görüş ve tutumlara karşı etkili bir mücadele ile birleştirmektir. Ancak bunda başarılı olunduğu ölçüdedir ki, mevcut gençlik gruplarının gençlik hareketinin ihtiyaçlarına yönelik az çok istikrarlı bir işbirliği konusunda umutlu olunabilir. Partimizin değerlendirmelerinde bu konuda yeterli uyarılar daha baştan yapılmış bulunduğu için burada sözü daha fazla uzatmak istemiyoruz. (Bkz. Gençlik Hareketinin Sorunları başlıklı yazının “Parçalı güçlerin birleşik mücadelesi zorunluluğu” başlıklı alt bölümü ile Gençlik Hareketi ve Komünist Gençliğin Görevleri başlıklı yazının “Gerektiğinde kendi başına fakat olanaklı olduğunca en geniş güçlerle...” başlıklı alt bölümü. Ekim, sayı: 239 ve 240)

Bu önemli ve zorunlu ara uyarının ardından konumuza devam edebiliriz.
Geçtiğimiz yıl boyunca siyasal gençlik grupları arasında işin aslında dinamik ve sonuç alıcı bir ideolojik tartışma zeminini bir ölçüde olsun oluşturabildik. Ancak bir tartışma kendini pratik sonuçlarına bağlayamıyorsa, sonuçta bir anlamı kalmamaktadır. Gerek kurultay sürecinde yaşananlar, gerekse deklarasyon tartışmaları bize ideolojik planda bir sonuca ikna olmakla, bu sonucu pratiğe taşıyacak bir iddianın ortaya konulması arasındaki farkı tüm açıklığı ile göstermiştir. Siyasal gençlik gruplarının bir kesimi sorunun kapsamını algılama noktasında tam bir kavrayışsızlık örneği sergilerken, öteki bir kesimi ise soruna çözüm oluşturmak açısından iddiasız kalmaktadır.

Bu tablo, siyasal gençlik örgütlenmelerine sıkışmış bir tartışmanın karşılaşacağı doğal sonuçtur, bunu az önceki önemli uyarı çerçevesinde de belirtmiş olduk. Siyasal gençlik gruplarının bir sürüklenme yaşadığı, politik iddia ve moral dayanaklarını yitirdiği, kitlelere yabancılaştığı, kadrosal planda daraldığı bir dönemde pratik süreçte, hızlı karşılık oluşturamayan her çaba aynı akıbetle yüzyüze kalmaya mahkûmdur. Bu açıdan genç komünistler geçen öğrenim yılı boyunca bu sorun çerçevesinde tartışmaları zorlamış, süreç kitle mücadelesinin dışında ideolojik bir tartışma ve bu temelde bir ikna süreci olarak yaşanmıştır. Kısa dönemde bir ölçüde olsun sonuç oluşturabilecek tartışmalar, süreç uzadıkça pratik sonuç oluşturabilme şansını da haliyle kaybetmiştir.

Şunu açıklıkla belirtmek gerekiyor ki, gençlik hareketine önderlik sorununun önemli halkası siyasal gençlik gruplarının etki altında tuttuğu güçleri sürükleme yeteneğidir. Bu çerçevede, ortaya konulacak bir pratik-politik çabanın öncelikli muhatapları politize olmuş ilerici-devrimci kesimleridir. Öncelikle bu kesim bu sürecin bir parçası haline getirilmelidir ve yerine göre bu onları denetim altında tutan gruplara rağmen yapılabilmelidir. Doğru politika ve gündemler, çalışmada ısrar, tutarlılık ve kararlılık, ve nihayet yerinde müdahale ve etkin pratik inisiyatif koşullarında, bu hiç de olanaksız değildir. Bu açıdan geçtiğimiz yıl ortaya koyduğumuz çaba önümüzdeki dönemde de devam edecektir. Öncelikle ilerici-devrimci potansiyeli kucaklamayı hedeflemeyen ve bunda mesafe alamayan bir politik çalışma ve mücadelenin mevcut durumun üstesinden gelmede başarısız kalacağı, en azından belirgin biçimde zorlanacağı açık olmalıdır.

Bizim açımızdan öncelikli hedef gençlik hareketi içerisinde politik bir odaklaşma yaratmaktır. Bugün tartıştığımız sorunlar bizim değil bir bütün olarak gençlik hareketinin sorunları ise eğer, bu sorunların çözümünde böyle bir odaklaşma yaratma çabası zorunludur. Ancak bugünkü muhataplarımızın tablosu düşünüldüğünde, bu çabanın pratik süreçlerle doğrudan bağlar oluşturabilecek bir şekilde tanımlanması özellikle önemlidir. Bu açıdan hareketi eylemsel planda etkileyen 6 Kasım ve 1 Mayıs gibi süreçler, faşist saldırı dalgasının yoğunlaştığı dönemler veya YÖK, ticari eğitim, savaş vb. gündemler, birleşik ve devrimci bir gençlik hareketi tartışmasının etkin bir biçimde yapılacağı süreçler olacaktır. Burada bahsedilen hiç de bir eylemsel ortaklaşma veya bir siyasal gündem üzerinden ortak bir çalışma yapmak değil, gençlik hareketinin sorunlarını merkeze koyarak bu pratik süreçleri ve gündemleri hedefli bir tarzda işlemektir.
Geçiğimiz yılın ortaya çıkardığı bir diğer önemli sonuç ise, birleşik bir devrimci gençlik hareketini hedefleyen adımların öncelikle yerel ölçekli atılması gerektiği, tartışmaların da bu yerel sonuçlara bağlı olarak bir anlam taşıdığıdır. Bu açıdan geçmiş dönem yaptığımız tartışmaları tüm yerellerde etkin bir biçimde ileri ve örgütlü gençlik güçlerine taşımak durumundayız.

Bu çabaları ortaya koyarken dikkat edeceğimiz bir diğer nokta ise, odaklaşmanın politik planda olabilmesi ve ortak tabanı hedeflemesidir. Zira mevcut siyasal gruplar tablosu düşünüldüğünde, halen herhangi bir devrimci gençlik grubuyla örgütsel planda bir odaklaşma yaşama şansımız bulunmadığı gibi, herhangi bir reformist grupla ilkesel planda böyle bir çaba içerisine girmemiz de sözkonusu değildir. Bugün gençlik hareketinin ihtiyacı, politik planda bir odaklaşma sağlamak ve bu odaklaşmayı pratik süreçler üzerinden gerçekleştirmektir. Elbette her dönem devrimci eylem ve güç birliği önemlidir, ancak bugün tartıştığımız bu değildir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, biz siyasal grupların herhangi biri ile ne bir birlik tartışması yapmaktayız, ne de gençlik hareketine önderlik sorununu bu türden gruplara bağlamaktayız. Bizim açımızdan siyasal gruplarla ortak mücadele birleşik ve devrimci bir gençlik hareketi yaratma çabasına hizmet ettiği ölçüde anlamlıdır. Bu temelde politik planda ortaklaştığımız ilerici-devrimci güçlerle politikanın gerektirdiği ortak tutumu almak noktasında bir tereddüdümüz bulmamaktadır. Zira “biz ilerici-devrimci gençlik birikiminin birleşik bir güç olarak kullanılmasından söz ederken, onu denetim altında tutan çok sayıda grubun buna ne denli istek gösterip gösterememesinden çok, kitlesel bir gençlik hareketini geliştirme nesnel ihtiyacından ve bunun nesnel olanaklarından hareket ediyoruz. Söz konusu birikim de yılların ürünü olarak bu olanakların bir parçasıdır. Bu birikimin çok sayıda grup arasında dağılmış olması ise sorunun yalnızca öznel yönüdür.

“Bu öznel durumun getirdiği güçlükleri ve engelleri aşmak üzere ilkelere dayalı sistemli ve inatçı bir mücadele yürütmek, sözü edilen nesnel olanağı gençlik hareketini mevcut darlıktan ve kısır döngüden kurtarmak hedefi çerçevesinde etkin biçimde değerlendirebilmenin koşullarını yaratmak, bugün gençlik hareketi alanındaki en önemli devrimci sorumluluk ve en acil devrimci görevdir.” (Gençlik Hareketinin Sorunları)

Yeni dönemde gençlik hareketi

Bu eğitim dönemi saldırıların çok yönlü olarak yoğunlaştığı bir dönem olacaktır ve nitekim ilk ayların verileri bunun böyle olduğunu somut olarak göstermektedir de. Gerek tırmandırılan faşist saldırganlık gerekse de eğitimin ticarileştirilmesi yönlü adımlar, sermaye devletinin geçen öğrenim yılı içinde sağladığı başarılarla bu yıl daha da pervasız ve yoğun bir biçimde karşımıza çıkacaktır.

Faşist saldırı dalgası gençlik hareketinin temel gündem maddelerinden birisi olacaktır. Zira bugüne kadar gerçekleştirilen linç girişimleri, Kürt halkına dönük inkârcı açıklamalar, demokratik taleplere, eşitlik ve özgürlük istemine inen coplar yeni dönemin nasıl bir atmosferde geçeceğinin işaretlerini vermiş bulunuyor. Dahası devletin kirli bir savaş kışkırtıcılığı içerisinde olduğu bir dönemde üniversiteler gibi tüm toplumun gözleri önünde bulunan alanların faşist terör çetelerinin saldırı merkezi olacağı açıktır. Bu saldırı dalgası elbette tek başına faşist terör çeteleri tarafından uygulanmayacak, soruşturma terörü ve hukuksal-idari bir kıskaçla da gençlik güçleri baskı altına alınmaya çalışılacaktır. Sermaye devleti geçtiğimiz yıllarda gençliği akademik bir kıskaç altına sokmak ve faşist saldırı dalgasıyla temel mücadele gündemlerinden tecrit etmek noktasında azımsanmayacak bir başarı sağlamıştır. Bunun yarattığı moral imkânlarla yeni dönemde daha şiddetli saldırılara başvuracağı ise su götürmez bir gerçektir.
Bu saldırı dalgasına karşı verilecek mücadelede geçmiş dönem yaşanan zaafları aşmanın önemi ortadadır. Bu temelde üç nokta özellikle öne çıkmaktadır.
Birincisi; faşist saldırı dalgasına ve akademik kıskaca karşı gençliğin temel gündemleri ve sorunları ile bütünlüklü bir faaliyetin örgütlenmesidir. Bu başarılamadığı koşullarda, gençlik hareketi yaşadığı darlık ve kitlelerden kopukluk gibi sorunları aşmak bir yana, saldırı dalgasını püskürtecek bir mücadele hattını bile örmekte zorlanacaktır. Zira sermaye devletinin bizi kitlelerden tecrit etme hedefiyle gerçekleştirdiği saldırılarda savunma çizgisine hapsolmamak, tam da geniş gençlik kesimlerinin özlem ve taleplerini bu gündemle birleştirmekten geçmektedir.

İkincisi; gençlik güçlerinin faşist saldırı dalgası karşısında harekete geçirilebilmesi, verilen mücadelenin tek başına eylemsel değil, bununla beraber örgütsel sonuçlar üretmesiyle mümkündür. Geçtiğimiz yıllarda önemli ölçüde başarısız kalınan alanların başında bu gelmektedir. Eğer devletin saldırı dalgasına karşı geniş gençlik güçlerini içerisine katacak bir mücadele hedefliyorsak, en etkili araç çeşitli düzeylerde örgütlülüklerdir.

Üçüncüsü; sermaye devletinin toplum nezdinde yaygınlaştırmaya çalıştığı şoven zehir mutlaka etkili bir kitle çalışması ile karşılanmalıdır. Faşist saldırılar yaşam alanını toplumda oluşturduğu şoven bilince bağlı olarak devam ettirebilir. Bu temelde faşizme ve şovenizme karşı halkların kardeşliğini etkili bir biçimde savunmak, Kürt halkının eşitlik ve özgürlük talebini yılmadan haykırmak faşist saldırılara karşı başarının da temel kıstası olacaktır.

Öte yandan yeni dönem, tıpkı geçen yılda olduğu gibi, eğitimin ticarileştirilmesi yönlü adımların tüm hızı ile devam edeceği bir dönem olacaktır. Bu gündemden kopmak geniş gençlik yığınlarından kopmak ile eş anlamlıdır.

Ticarileşen eğitim, akademik YÖK kıskacı, paralı eğitim uygulamaları, üniversiteler ve bölümler arası eşitsizlikler, üniversite öğrencilerini bekleyen işsizlik ve geleceksizlik vb., etkili bir biçimde işlenmesi gereken gündemlere işaret etmektedir. Çeşitli üniversitelerde farklı yönleri ile öne çıkan bu gündemler, neo-liberal eğitim politikaları çerçevesinde üniversitelerin yaşadığı dönüşümlerin bütünsel sonuçlarıdır. Elbette bu bütünsel çerçeve bir an olsun gözardı edilmeden, yerellerde neo-libeal saldırıların öne çıkan yanları etkili bir teşhire ve politik çalışmaya konu edilebilmelidir. Ancak bu çerçevede geniş gençlik yığınlarının özlemlerine yanıt verebilecek bir çalışma hattı oluşturulabilir. Eğer bu gündemlere dair yapılan bir-iki günlük afiş çalışması sonrası gençlik güçlerinde bir mücadele dinamizmi oluşmasını beklemiyorsak, ticari eğitimin yerel ölçekli sonuçlarını tanımlamalı ve bunları başka gündemlerle etkili bir biçimde birleştirebilmeliyiz.

Örgütsel sorunlar üzerine

Şimdi harekete önderlik sorununun temel bir halkası olan örgütsel sorunlar ve örgütlenme sorunlarına geçebiliriz. Zira bu alandaki başarı, diğer tüm alanların başarısını belirleyecektir. Eğer politik planda gençlik hareketini sürükleyecek ve harekete önderlik edebilecek bir güç oluşturmak istiyorsak, bu ancak güçlü ve yaygın bir örgütsel şekilleniş ve güçlü kadroları ile mümkündür. Bunun olmadığı yerde harekete önderlik iddiası kâğıt üzerinde kalmaya mahkûmdur.

Gençlik çalışmamızın örgütsel sorunlarını tartışmak için öncelikle genç komünistlerin gençlik içerisindeki misyonunu tartışmak özel bir önem taşımaktadır, zira örgütsel sorunlara dair tartışmaların bağlandığı halka burasıdır: “Komünist gençliğin mücadelenin bütün dönemlerini ve alanlarını kesen en öncelikli görevi, gençlik içinde proletarya sosyalizminin/işçi sınıfı devrimciliğinin bayrağını yükseltmek, ideolojide, politikada, değerler sisteminde ve nihayet belirleyici bir alan olarak pratik mücadelede bunu layıkıyla temsil etmeyi başarabilmektir. Bu başarılamadığı sürece, komünist gençliğin gençlik hareketi içindeki özel konum ve misyonundan söz etmenin herhangi bir anlamı kalmaz ve bu durumda sözünü ettiğimiz önderlik misyonu zaten yerine getirilemez.” (Gençlik Hareketi ve Komünist Gençliğin Görevleri, Ekim, sayı: 240, başyazı)

Biz üniversiteli gençlik güçlerini heterojen bir katman olarak tanımlıyoruz. Dolayısıyla gençlik hareketi içerisinde her türden burjuva akımın yanı sıra küçük-burjuva devrimciliği, reformizm ve komünist hareket kendisini sürekli üretecektir. Ve bizim için, işçi ve emekçi kesimlerden gelen gençlik güçleri, siyasal etkileme ve örgütlenme planındaki öncelikli hedef kitleyi oluşturmaktadır. Politik-pratik mücadelede bu önceliğin gereklerini yerine getirmek özellikle önemlidir. Kendimizi işçi sınıfının gençlik içerisindeki siyasal temsilcisi olarak tanımlıyorsak, bunu politik çalışmanın tüm başlıklarında ve devrimci yaşamın kendisinde sürekli bir biçimde yeniden üretebilmeliyiz.

Bugün işçi ve emekçi kökenli gençlik güçleri özellikle çevre üniversitelerde yoğunlaşmaktadır. Bu ise bu üniversitelerdeki politik çalışmanın önemini kendi misyonumuz açısından yeterli açıklıkta ortaya koymaktadır. Öte yandan meslek yüksek okulları ve öğrenci yurtları emekçi kesimlerden gelen güçlerin yaygın olarak bulunduğu alanlardır ve biz bu zamana kadar bu alanlara yeterince güçlü bir yönelim içerisinde olamadık. Bu, önümüzdeki dönem aşmamız gereken bir zayıflık sayılmalıdır.

Örgütsel sorunlar ve bu temelde örgütlenmenin sorunlarına gelince. Yıllardır yaygın bir politik çalışma yürütmemize karşılık hala oldukça dar bir örgütsel bünyeye sahibiz. Bu sorun aşılmadığı koşullarda gençlik hareketine önderlik sorununun önemli bir halkası boşta kalmış olacaktır.

Biz yıllardır yaygın bir politik faaliyet kapasitesi ortaya koyduğumuzu, ancak örgütsel planda buna uygun bir gelişme yaşayamadığımızı ifade ediyoruz. Peki, bu faaliyet kapasitesine karşın, gençlik güçlerini politik planda kuşatmayı başarabiliyor muyuz? Geçmiş dönem çalışmalarımızın genel bir değerlendirmesini yaptığımızda, bu alanda da ciddi eksiklerimiz olduğunu söylemeliyiz. Önümüzdeki süreçte aşmamız gereken sorunlardan biri de budur.

Gençlik hareketine dair yaptığımız değerlendirmeleri genellikle şu sonuçlara bağlıyoruz: Gençlik güçlerinin arayışlarına yanıt verecek politik çalışma oluşturabilmeliyiz… Gençliğin daha fazla içerisinde olmalıyız… Gençlik çalışmasına çok yönlü bakmalı ve çok yönlü ihtiyaçlara yanıt oluşturabilmeliyiz… Örgütsel sonuçlar oluşturmaya kilitlenmeyen bir faaliyetin başarı şansı bulunmamaktadır… Yaygın bir kitle çalışması düzeyi oluşturabilmeliyiz.

Kitle çalışması ve örgütlenme faaliyetinin bazı temel yönlerine işaret etmiş bulunuyoruz. Şu bir gerçek ki, biz bu hususlarda birçok noktada eksik kalıyoruz. Yürüttüğümüz kitle çalışmasını çoğu zaman, ne herhangi düzeyde bir gençlik örgütlenmesi ile bütünleyebiliyoruz, ne de yerel örgütlerimiz bu kitle çalışmaları sonucunda güçlenebiliyor.

Gençlik hareketinin bugünkü geri düzeyi çok yönlü bir faaliyeti zorunlu kılmaktadır. Tek yönlü bir faaliyet, ne kadar yaygın yapılırsa yapılsın, bir sınırlılığı ifade edecektir. Örneğin savaş karşıtı bir kampanya örgütlüyorsunuz ve yaygın bir propaganda çalışması ile işe başladınız. Eğer o zamana kadar öğrenci kolları, kulüpleri içerisinde bir çalışma düzeyi oluşturabilmişseniz, çeşitli düzeylerde kültürel ve akademik yerel örgütleriniz varsa ve çalışma grupları, eğitim grupları gibi çeper örgütlenmelere sahipseniz, açık ki işiniz çok kolay olacaktır. Çünkü bunlar kitlelerle içiçe geçmemizi sağlayan araçlardır. Ne kadar çok ve yaygın araca sahipsek -ki bu araçlar içerisinde en önemlisi kitle örgütleridir- ortaya konulan politikanın başarı şansı da o ölçüde artacaktır.

Biz halen birçok alanda kitlelerle içiçe geçmekte sıkıntılar yaşayan bir propaganda örgütü gibi çalışabilmekteyiz. Bu sorun aşılmadığı koşullarda gençlik çalışmamızın yaygınlaşma ve örgütlenme planında sonuç alma imkânı bulunmamaktadır. Çok değişik imkânları değerlendirmeyi başarabilmek zorundayız. Bugün bir şiir topluluğu, sınıfta oluşturduğunuz açık tartışma toplantıları veya evlerine gittiğimiz insanlarla oluşturduğumuz tartışma platformları yarın bizim için anlamlı imkânlara dönüşecektir. Değişik örgütlenmeler oluşturmalı, varolanlara ise imkânlarımız ölçüsünde müdahale etmeye çalışmalıyız. Bu ise, bu tür örgütlenmelerin içinde yeralarak ve çalışmayı sürekli kılarak başarılabilir.

Bu tarz çalışmaya bir diğer örnek sınıflar ve amfilerdir. Biz çoğu zaman koridorlar, kantinler ve yemekhane önlerine sıkışan bir çalışma yapıyoruz. Birçok yoldaşımızın bulunduğu sınıfta veya amfide elle tutulur bir çalışma hedefimiz bulunmayabiliyor. Amfi ve sınıflara yönelik çalışma konusunda kimi geleneksel akımların başarılı bir pratiği olduğunu, birinci sınıfların veya hazırlıkların derslerine girerek anlamlı ilişkiler kurabildiklerini biliyoruz. Bu alandaki zayıflığımızı kesin bir biçimde aşmalı, hatta çalışmamızın bulunmadığı üniversitelere yoldaşlarımızı yollayıp alt sınıfların derslerine girmelerini sağlayabilmeliyiz.

Yukarıda işaret ettiğimiz çalışma tarzının başarısının güvencesi, güçlü bir politik yönlendirme ve denetlemedir. Bu ise ancak güçlü yerel örgütlülükler sayesinde başarılabilir. Güçlü yerel örgütlülüklerden yoksunluk nedeniyle “sınıflara, amfilere” çağrısı yapan kimi gençlik örgütlerinin nasıl bir dağılma süreci yaşadıklarını biliyoruz (DGH ve Emek Gençliği bunun en özgün örnekleridir). İnsanlarını sınıflara, kulüplere yöneltirken onların politik faaliyetini günlük planda denetleyebilecek ve yönlendirebilecek imkânlardan yoksunsanız eğer, dağınık halde kitlelerin içerisinde bulunan bu insanları bir araya getirecek politik çalışma ve kampanyalara sahip değilseniz eğer, bu açık bir dağılma sonucunu doğurur.
Bizim için bu yönelimin sonuç vermesi ancak güçlü bir denetim mekanizması ve yönlendirici müdahale ile olanaklıdır. Ve belirleyici olan, politik faaliyette geri adım atmadan bunu başarabilmektir. Çoğu zaman yerel örgütlenmelerimiz politik faaliyetin sorunlarına boğulabilmekte, örgütsel plandaki tartışmalar oldukça kısır ve sığ kalabilmektedir. Bunun sonucu olarak ortaya, yaygın bir propaganda faaliyeti, hedefsiz bir kitle çalışması çıkabilir ancak. Nitekim geçen yılın 1 Mayıs çalışmalarında yaşanan sorun önemli ölçüde budur. Bugün her çalışmadan örgütsel bir adımla çıkabilmek, yürütülecek kitle çalışmasının başarısını belirleyecek halka olacaktır. Yeni dönemde planlanan her çalışmanın başarısı, ne kadar yaygın bir kitle faaliyeti yürütüldüğünün yanı sıra ne kadar yaygın ve çeşitli bir örgütlenme faaliyetinin gerçekleştirebildiği üzerinden tanımlanmalıdır.

Geçmişi aşmak ve yeni dönemi kazanmak için!

Yukarıda ortaya koyduğumuz değerlendirmeler dönem içerisinde derinleştirilmesi gereken sorun ve imkanlara işaret etmektedir. Yeni dönemde gençlik hareketine devrimci önderlik sorununun çözümünde anlamlı bir takım adımlar atmak, bu temelde geçmiş yılları aşmak için kendi gücümüze güvenen hedefli, iddialı bir faaliyet örmeliyiz.

Konuya ilişkin olarak Parti’nin Genç Komünistlere yönelttiği çağrıyla bitirelim:

“Bugün partinin gençlik hareketinin durumuna ilişkin bir değerlendirmesi ve buna bağlı olarak ortaya konulmuş bir politikası var. Komünist gençliğin güncel görevi bu politikayı hayata geçirmeye kilitlenmek, başarısı için azami çaba sarfetmek, bu başarıyı güvenceleyebilmek için her türlü araçtan, olanaktan ve fırsattan zamanında ve en iyi biçimde yararlanabilmektir. Hedef birleşik, kitlesel ve örgütlü bir devrimci gençlik hareketi yaratmaktır. Belirlenmiş politika temelde buna yöneliktir, doğruluğunu olduğu kadar başarısını da sınayacak olan budur.”

“... Gerektiğinde kendi başına yürümek güç ve iradesi gösteremeyenler, başkalarını birlikte yürüyüşe çekmek güç ve iradesi zaten gösteremezler. Politik yaşamın genelinde geçerli olan bu ilke, bugünün gençlik hareketi gerçekliği gözetildiğinde özellikle önemli ve geçerlidir. Temel hedef ile günün gerçekleri arasında doğru, amaca uygun düşen bir ilişki ve bütünlük kurabilmektir burada sözkonusu olan. Doğru bir politikanın hayata geçirilmesi mücadelesinde bütünsel hedefi şaşmaz bir güven ve kararlıkla gözetmek ile, bu değişmez hedefe günün henüz sınırlı ve kısmi kalabilen olanaklarından hareketle ulaşmaya çalışmak iki ayrı şeydir. İlkine ulaşmak tam da ikincisinden hareket etmeyi gerektirir.” (Gençlik Hareketi ve Komünist Gençliğin Görevleri)

Devrimci, kitlesel, militan bir gençlik hareketi için ileri!

Genç Komünistler


Üste