Logo
< Partinin çizgisine uyum, çağrılarına yanıt!

Yeni dönem ve genç komünistlerin görevleri


Yeni dönem ve genç komünistlerin görevleri

Yeni eğitim dönemiyle birlikte gençlik çalışmamız yeniden yoğun günlere girmiş bulunuyor. Son yılların verileri ve gidişatı üzerinden bakıldığında, gençlik alanında olağandışı bir gelişmeden söz edebilecek durumda değiliz. Uzun yılların biriktirdiği sorunlar bu yıl da devam ediyor. Dolayısıyla, Parti’nin gençlik alanı ile ilgili değerlendirmelerindeki belli başlı vurgular güncelliğini, işaret ettiği görevler yakıcılığını koruyor. Genç komünistlerin, gerek partiye sunulmuş kapsamlı metinleri, gerekse geçtiğimiz eğitim döneminin sonunda gençlik yayın organında yer alan geniş değerlendirmeleri de bunu teyid ediyor.

Uzun yıllardır gençlik alanını ve hareketini hemen hemen benzer sorunlar üzerinden tartışıyoruz. Arada, geçtiğimiz eğitim yılında olduğu gibi, harç zammı, TEKEL Direnişi, Taksim 1 Mayıs’ı gibi gelişmelerin yarattığı dönemsel canlanmaları saklı tutarsak, her yeni yılda daha da derinleşen bir dağınıklık, çözülme ve geriye gidiş süreci yaşanıyor. Parti değerlendirmeleri bunun 2000’lerin ilk yarısından beri böyle olduğuna dikkat çekiyor. Düzen, devrimci harekete yönelik ağır F-tipi darbesinde sağladığı başarı ölçüsünde ve eşzamanlı olarak, toplumsal mücadelenin tüm temel dinamiklerine geniş çaplı bir saldırı dalgası yöneltmişti. Bundan gençliğin payına üniversitelerde siyaset alanlarının tümden gaspedilmesi düşmüştü. Temel saldırı yöntemi soruşturma-cezalandırma-uzaklaştırma olarak gündeme getirildi. Gençlik hareketinde 2000’lerin başındaki nispi canlanmanın öne çıkardığı ileri güçler bu saldırı dalgasıyla büyük bir kırılmanın içine itildiler. Sonrası giderek kitlesel mücadele umudunun tükendiği, üniversitelerde siyaset hakkının keyfi biçimde çiğnendiği, hatta bunun eğitim hakkının gaspıyla birleştirildiği bir gerileme dönemi olarak yaşandı.

Bu dönem düzenin toplumsal yapıda/dokuda ciddi bozulmalar yarattığı bir süreç oldu aynı zamanda. Gençlik gelecekle ilgili büyük ideallerin taşıyıcısı olmaktan tümüyle uzaklaştırılıp, kendi bacağından asılma sevdası peşinde koşan piyasa oyuncağına dönüştürüldü. Hiç de azımsanmayacak bir kesimi sanal bir dünyanın bunalımlı, daha baştan umutlarını tüketmiş, ne yapacağını bilmez tutsağı olarak sürüklenip duruyor. Solda tasfiyeci legalizmin ve reformizmin baskın olduğu bu süreç, devrimci nitelikte, kültürde ve değerlerde de derin bir erozyon olarak yansımasını buldu. Solda ayrım çizgileri büyük oranda kaybedildi. Bu dönem boyunca gençlik kitlesine eklenen yeni kuşaklar, doğal olarak ilk kimliksel şekillenmelerini bu koşullarda yaşadılar. Bunun gençlik alanına ve mücadelesine yansıması, ileri kesimlerinde her zamankinden daha derin bir apolitizm ve ideolojik ilgisizlik ya da gerilik oldu.

Yine geçmiş değerlendirmelerde altı çizildiği üzere, alt sınıflar gençliğinin büyük kentlerin üniversitelerine akışı engellenerek gençlik hareketi bir başka yönden daha kötürümleştirildi. Özel üniversitelerin önü alabildiğine açılırken, her ile üniversite propagandası ile büyük kentlerdeki köklü olanlar da dahil üniversitelerin düzeyi epeyce geriletildi. En kötü dönemlerinde dahi entellektüel mayalanmanın kaynağı olabilmiş üniversiteler, giderek inanılmaz bir cehalet merkezleri görünümü kazanıyor.

Yakın geçmişte de sıkça ifade edilen bu gelişmeler, gençliğin bugününü anlamak için yeterli bir fikir vermektedir. Elbette burada gençlik alanı ile ilgili daha bir dizi saptama yapılabilir. Fakat yukarıda vurgulamak ihtiyacı duyduklarımız da dahil her biri değişik vesilelerle tekrarlanan sorunlar olduğu için uzun bir döküm yapmak gerekmiyor.

Gençlik içinde solun durumu ve komünist gençliğin misyonu

Gençlik alanındaki bu sorunlu durum derinleştikçe gençlik hareketindeki parçalanma da uç boyutlara varıyor. Halihazırda genel bir gençlik hareketinden ziyade ileri kesimleri üzerinden son derece daralmış bir hareketten bahsettiğimiz ölçüde, bu parçalılık solun kendi içinde dağınıklık olarak yansıyor. Bir döneme kadar güç ve eylem birliği olmadan düşünülemeyen 6 Kasım, 16 Mart gibi takvimsel eylem günleri dahi 4-5 farklı eyleme tanıklık edebiliyor. Bunun yalnızca solun gençlik alanındaki durumundan kaynaklı bir tablo olmadığı açık. Bu tablonun oluşmasının bir yanında genel olarak gençlik alanının verili durumu varsa, diğer yanında solun genel olarak toplum düzeyindeki durumu var. Bugün Türkiye’de siyasal yaşamın sol cephesinde yalnızca devrimcilik-reformizm, ihtilalci örgüt-tasfiyeci legalizm gibi ayrımların silikleşmesi yaşanmıyor. Aynı zamanda taktik ittifaklar politikasında dünün temel muhatapları olarak kabul ettiğimiz devrimci parti ve örgütlerde de her alanda bir ciddiyetsizleşme göze çarpıyor.

Bu boşlukta sol içindeki bazı reformist odaklar siyasal mücadelede çok daha ciddiye alınması gereken bir yer kaplamış durumdalar. İlkin, siyasal etkinlik bakımından iş yapılabilecek muhataplar ve ikinci olaraksa etkili bir ideolojik-politik mücadelenin hedefleri olarak karşımızda daha çok bunlar duruyorlar.

Gençlik alanında bu çok daha belirgin olarak böyledir. Genelde dar ulusal sınırların ötesine geçemeyen Kürt hareketini bir yana bırakırsak, ideolojik-politik mücadelenin konusu olduğu kadar, birlikte iş yapmanın muhatapları da TKP, Kolektifler vb. gibi çevrelerdir. Farklı yerellerde öne çıkan grup ve çevreler olsa da, bunlar bulundukları yerelliklerden ibaret iğreti bir gücü temsil ediyorlar. Bağımsız siyasal varoluşlarını bir kitle örgütü olma iddiasıyla ortaya çıkmış Genç-Sen’de varolmaya tahvil eden grup ve çevreler ise, gençlik hareketi açısından belirleyici üniversiteler de dahil çoğu alanda zaten ciddiye alınabilir olmaktan çıkmış durumdadır. Bunda, bağımsız siyasal faaliyet yürütme iradelerini yitirmeleriyle birlikte, Genç-Sen’in gerçekten tabanını ören bir kitle örgütü olarak işletilememesinin, sürekliliği olmayan çıkışlar dışında Genç-Sen’in (dolayısıyla kendini Genç-Sen üzerinden varettiğini iddia eden her çevrenin) atalet içinde kalmasının önemli bir payı var.

Bu tablo içinde partimizin gençlik çalışması özel bir önem kazanıyor. Çünkü tasfiyeci reformizm karşısında devrimci örgüt iddia ve iradesini komünist gençlik temsil ediyor. Gençliğin devrimci enerjisinin işçi sınıfı ve emekçi kitle hareketiyle devrimci temellerde birleşmesini de yalnızca komünistlerin gençlik çalışması sağlayabilir. Ne kadar kitlesel görünürse görünsünler, devrimci iktidar perspektifleri, buna yaşama geçirecek devrimci bir örgütsel varlıkları olmayanların, gençliğin dinamizmini devrim mecrasına akıtmak gibi bir niyetleri ve sorunları yoktur. Tüm tarihsel deneyime ve günümüz dünyasının açık gerçeklerine rağmen devrimci örgüt/parti fikrine dudak bükerek, geçici olmaya mahkum eylemsellik üzerinden “pekala partisiz de olabiliyor” diyenlerin, devrimle tek alakaları düzen bataklığında oyalanarak devrimi istismar etmek olabilir. Gençliğin devrimci dinamizmi ise devrimci mücadele için paha biçilmezdir. Bu enerjinin kabul edilemez bir ikiyüzlülükle düzeniçi saflarda heba olup gitmesini önleyecek yegane güç, gençlik alanında işçi sınıfının devrimci iktidar perspektifini temsil edenlerin yürütecekleri siyasal faaliyet ve devrimci örgütlenmedir.

Geçtiğimiz dönemin pratiği üzerinden bakıldığında, genç komünistlerin bu misyonun hakkını verme çabası içinde oldukları, buna uygun bir faaliyet kapasitesiyle güne yüklendikleri, devrimci ilkelerden taviz vermemeyi politik esneklikle birleştirmeye çalıştıkları görülecektir. Yeni dönemde bunu, partimizin sol hareket değerlendirmeleriyle daha sıkı bir uyuma kavuşturma sorunundan sözedilebilir. Bu çerçevede gençlik örgütlenmemizin, alanda ciddiyeti olan odaklarla birlikte iş yapmayı, bunu onlara karşı ilkeli bir ideolojik-politik mücadeleyle birleştirmeyi başarması temel bir sorumluluktur. Verili koşullarda gençlik hareketindeki parçalı yapı kimseye bir şey kazandırmadığı gibi, sola eğilimli kitlede sürekli bir kırılma, umutsuzluk ve inançsızlığın kaynağı oluyor. Öte yandan birleşik-kitlesel-devrimci bir gençlik hareketinin geliştirilebilmesi, büyük ölçüde alandaki ileri kitlenin eylem birliğini gerektiriyor. Bu çerçevede gençlik alanındaki devrimci komünist kanalı temsil eden güç olarak, ilkesel yaklaşımlar ve mücadele birliği temelinde en geniş eylem birliklerini oluşturmak çabasını yeni dönemde de sürdürmeliyiz. Ayrışma, politika-taktiğin tali öğeleri değil ilkesel boyutları üzerinden yaşanmalıdır.

Bu noktada, birçok akım tarafından ajitasyon-propagandada (ve bunun bir bileşeni olarak eleştiride) özgürlük, eylemde birlik yaklaşımının, geriliği ve gericiliği perdeleyen ucuz demagojilere kurban edildiğinin altını çizmeliyiz. Yeni dönemde her türlü ilkeli birliğin mayası olan bu temel yaklaşımın gençlik hareketi ve özneleri içinde yeniden belirleyici olması, gençlik alanındaki misyonumuzun temel bir boyutu olarak ele alınmalıdır. Sözkonusu ilkeye bağlılık, hiçbir gündelik politik çıkara değiştirilemez.

İdeolojik-politik mücadele konusunda genel olarak gençliğin, özelde ise gençlik hareketini oluşturan ileri kitlenin ideolojik-politik geriliği bir engel olarak görülebilir. Bu hiç de küçümsenemeyecek bir engeldir ve yıllardır süregelen bir zayıflık alanıdır. Partinin ideolojik-teorik birikimi veri alındığında, komünist gençlik güçlerini de kesen bir boyutu vardır bu sorunun. Çeşitli düzeylerde eğitim grupları, dönemsel kamplar, iç seminerler vb. üzerinden örgütlenen çalışmaların bizzat kendisi, marksist teorinin esasları noktasında ciddi yetersizliklerimiz olduğu gerçeğiyle karşı karşıya getirmektedir bizi. Yeni dönemle birlikte daha fazla gündemimizde olması gerektiğini belirttiğimiz ideolojik-politik mücadele, yalnızca gençlik alanında burjuva, küçük-burjuva ideolojilerin etkilerine barikat örmek açısından gerekmiyor. Aynı zamanda ileri gençlik kitlesinin bu alandaki geriliğine, hem de saflarımızdaki eğitimsizliğe bir müdahale olacaktır.

Solun gençlik içindeki durumuna en iyi göstergelerden biri olan Genç-Sen’e ilişkin olarak da şunları söylemeliyiz. Birleşik gençlik mücadelesi için hala da bir anlam taşıyan Genç-Sen, kendini bu araç üzerinden ifade eden ve daha baştan yönetimi tutan sol çevrelerce hala da bürokratik bir ataletin dayanağı durumunda. Son Genel Kurul’daki özeleştirel açıklamalara ve genç komünistlerin bugüne kadarki eleştirilerini doğrulayan sözlere rağmen durumda esaslı bir değişiklik olmamıştır. Genç-Sen’e dair yaklaşımlarımız değişik vesilelerle yayınlarımızda işlenmiş olduğu için tekrar etmek belki gereksizdir. Fakat saflarımızda hala da bir davranış birliği ihtiyacı olduğunu vurgulamalıyız. Partinin geçen sonbaharda Ekim’de yayınlanan değerlendirmesi, bu araca yaklaşımın özünü ortaya koymaktadır. Genç-Sen bizim için bir kitle örgütlenmesi aracıdır ve bunun mantığına uygun olarak tabanın söz ve karar süreçlerine etkince katıldığı bir demoktarik işleyişe kavuşturulursa, gençliğin birleşik mücadelesinde belli bir rol oynayabilecek potansiyeli hala da taşımaktadır. Bu çerçevede bulunduğumuz tüm alanlarda yalnızca devrimci siyasal çalışmamızın bir alt öğesi biçiminde ele alarak, Genç-Sen’i örgütlemek ve taban demokrasisi temelinde işletmek yeni dönemde de güncelliğini koruyan bir hedef olmalıdır.

Bununla birlikte, şu temel önemdeki nokta unutulmamalıdır: “Yalnızca birleşiklik sağlanmasında değil, gençliğin kitlesel örgütlenmesinde de işlevsel olabilecek bu tür bir aracı etkin hale getirmek bile, politik faaliyette olduğu gibi, kitle tabanı ve örgütlenmede de büyük bir kuvvet olabilmeyi gerektiriyor. Bugün boğucu bir bürokrasinin hakimiyetindeki Genç-Sen ile politik-taktik çizgilerin taban inisiyatifi ve demokratik temelde yarıştığı bir Genç-Sen arasında tam bir karşıtlık vardır. Bu koşullarda ikincisine ulaşabilmenin ve birleşik, kitlesel, devrimci bir gençlik hareketi politikasına itilim kazandırmanın yolu, bağımsız bir güç olarak etkin bir faaliyet yürütebilmekten ve örgütlü bir temelde politik kitle tabanını büyütmekten geçiyor.” (Gençlik Çalışmasının Güncel Sorunları, Ekim, Sayı: 259, Ekim 2009).

Gençlik çalışmasında güncel siyasal sorunlar

Solun ve Genç-Sen’in durumundan öteye, özellikle son cümledeki vurgular komünist gençlik çalışmasının önceliklerini ve sorunlarını da veriyor. Geçtiğimiz yıl “bağımsız bir güç olarak etkin bir faaliyet yürütmek” çabası, yine aynı değerlendirmede hayati bir sorun olarak işaret edilen soruşturma karşıtı mücadele üzerinden geçmiş deneyimlerimizi geliştiren, saflarımızı toparlayan bir rol oynadı. Bu mücadeleyi bizzat soruşturma saldırısına maruz kalanlar başta olmak üzere sol çevrelerin gündemine taşımış, birliktelik yaratmaya çalışmış, ancak elle tutulur bir karşılık alamamıştık. Buna rağmen gençlik güçlerimiz, özellikle temel bir kentte buna takılmadan, partinin siyasal hattı üzerinden yol yürüme iradesi ortaya koyabilmişlerdi. Yine, eğitim yılının ikinci yarısında ortaya çıkan sonuçlar, gençlik hareketinin önünde önemli bir barikat olan soruşturma-uzaklaştırma saldırısına karşı mücadele konusundaki inançsızlık ve kırılmaya çarpıcı bir yanıt oldu.

Soruşturma-uzaklaştırma saldırısı yeni dönemde de hız kesmeyeceğine göre, geçtiğimiz yılların deneyimlerini gözeterek ve eksikliklerimizi tamamlayarak mücadeleyi derinleştirmek, yeni dönemin de öncelikli görevlerinden biridir. Soruşturma-uzaklaştırma saldırısının gündeme geldiği her okul kapısını, “tek başına bile direniş” geleneğini yaratan işçi sınıfından öğrenerek, duraksamaksızın direniş yerine çevirmeliyiz. Bu mücadele ile işçi-emekçi direnişleri, örgütlülükleri, kitleleri arasında daha yakın ve sıkı bağ geçen dönemin pratiğinde zayıf bırakabildiğimiz bir halkaydı. Bunu mutlaka gidermeliyiz.

Gençliğin siyaset yapma hakkı, bunun bir uzantısı olarak eğitim hakkının gaspına karşı hiç değilse ilerici kamuoyu üzerinden bir mücadele hattının örgütlenmesinin önemi açıktır. Bu alandaki temel zayıflıklardan biri sendikalar, demokratik kitle örgütleri, aydın ve ilerici çevrelerin duyarlılığını harekete geçirmekte yaşanıyor. Burjuva basındaki imkanların değerlendirilmesi alanında da ısrarla yüklenen bir tarzı hayata geçirmek gerekiyor. Bu imkanların kullanılmasının ne tür sonuçlar yarattığını geçtiğimiz dönemin deneyiminden görmüş bulunuyoruz.

Geçen dönemin deneyimi bize, soruşturma karşıtı mücadelenin toplumsal-siyasal gelişme süreçlerinden kopuk ele alınamayacağını da göstermiş bulunuyor. Zaten bu mücadelede başarı sağlamanın temel koşullarından biri, genel ve özgül tüm süreç ve gelişmeler üzerinden bir faaliyet hattı örgütleyebilmektir. Örneğin bugün eğitimde özelleştirme üzerinden sistemli bir ticarileştirme karşıtı faaliyet yürütmeksizin, gençlik yığınlarındaki potansiyel duyarlılıkları açığa çıkaramayız. Genel olarak sistemli ve sürekli bir anti-emperyalist, anti-kapitalist devrim propagandası yürütmeksizin de gençliğin ileri kitlesinin devrimci duyarlılığını kucaklayamayız. Ya da her bir yerelin kendine özgü gündem ve ihtiyaçlarını gözeten yöntem ve araçlarla yerelleştirilmiş bir çalışma örgütleyemezsek, kitlelerin hiç değilse ileri kesimlerini herhangi bir gelişmeye karşı, bu arada soruşturma vb. saldırılara karşı da yerinden kıpırdatamayız.

Sorun daha baştan, varılacak hedefler ve buraya taşıyacak yol, yöntem ve araçlar konusunda bir netliğe sahip olmaktır. Bu bizi sürecin herhangi bir evresinde karşımıza çıkacak saptırıcı her tür etkene karşı dirençli kılacak, diyelim ki soruşturma karşıtı mücadele gibi bir esaslı görevi asla ihmal etmememizi, vb.’ni sağlayacaktır. Bu çerçevede gençlik örgütlenmemizin önünde yeni dönemde, genel çizgileri tanımlanmış, hedefleri saptanmış, yerel ayaklar için genel pratik çerçevesi ortaya konulmuş bir dönemsel planlama görevi durduğunu hatırlatmış olalım.
 

Gençlik örgütlenmemizin durumu ve sorumlulukları

Yeni döneme başlarken, gençlik çalışmamızın ve örgütlenmemizin içe dönük sorunlarına da eğilmek gerekiyor Bu sorunların başında örgütsel durumumuz geliyor. Bugüne kadar sergilediğimiz faaliyet kapasitesine rağmen gençlik örgütlenmemiz hala oldukça dardır. Örgütlerimizi büyütmek, örgütlü güçlerimizin niceliğini ve niteliğini arttırmak yeni dönemdeki en önemli sorunlarımızdan biridir. Örgütlenme ve kadrolaşma siyasal çalışmanın akışı içinde kendiliğinden çözüme kavuşacak sorunlar değildir. En deneyimli ve yetkin kadroların yakın müdahalesini, tutku düzeyinde ilgisini gerektirir. Aslolan siyasal çalışmadır ilkesel yaklaşımımız, bu konudaki görevlerin boşa çıkmasına yol açmamalıdır. Nihayetinde siyasal çalışmanın verimi/başarısı için olduğu kadar sürekliliği için de her düzeyde yeterli nitelik, güç ve olanak, demek oluyor ki yetkin örgütlenme ve kadrolar gerekiyor.

Gençlik örgütlenmemizi genişletip güçlendirme sorumluluğunun burada ancak güncel bazı gereklerine işaret edebiliriz.

Bunlardan birincisi; organ, kolektif, birim düzeyindeki işleyişi aksatmadan sürdürebilmek, kolektif işleyişi en ileri düzeyde hakim kılmaktır.

İkincisi; çevre-çeper güçlerimizi mutlaka çeşitli düzeylerde tanımlı örgütlenmeler içine çekerek, siyasal çalışmanın aktif bileşenleri haline getirmektir. Gençlik alanı sözkonusu olduğunda, bu yönde en işlevsel olanı eğitim grupları, kimi yerlerde düzenli siyasal tartışma çevreleridir. Bunun bazı yerellerimizde gündeme gelen anlamlı örneklerini genelleştirmeyi başarmalıyız. Çalışmanın yerel araç ve olanakları (gençlik sendikasının örgütlenmesi, platformlar, inisiyatifler, bültenler, kollar, kulüpler, kültür-sanat çalışmaları vb.) genel olarak etkin bir siyasal çalışma için olduğu kadar, çevre-çeper güçlerimizi aktifleştirip kazanmak için de benzersiz önemdedir.

Üçüncüsü ise, her bir yoldaşımızın ve ilişkimizin gelişimiyle bire bir ilgilenmeyi hiçbir koşulda ihmal etmemektir. İdeolojik-politik eğitim ve donanım bu açıdan da belirleyici bir yerde duruyor. Gençlik güçlerimiz bu alandaki yetersizliklerin bilincindedirler. Partinin sık sık altını çizdiği üzere eğitim, kolektif bir zeminde, fakat son tahlilde yoğun bir bireysel çaba sorunudur. Şüphesiz eğitim grupları ve kolektif çalışmalar, ilerleme için belli bir çerçeve sunacaktır. Bununla yetinilmemeli, her yoldaşın birikim düzeyi ve eğitim ihtiyacına karşılık gelen kişisel bir eğitim planı çıkarılmalı ve mutlaka kolektif denetimin konusu yapılmalıdır.

Eğitim-birikim-donanım, ideolojik-politik alanın ötesinde, devrimci örgüt kültürünün yerleştirilmesi, örgüt kimliğinin yayılması, devrimci kimliğin şekillendirilmesi, savaşçı militanlığın kazandırılması alanlarında da bir ihtiyaçtır. Bunun karşılanması elbette öncelikle örgütsel-siyasal pratiğe bağlıdır. Fakat teorik ve pratik boyutlarıyla eğitim politikasının içeriği ve kapsamı da belirleyici bir etkendir. Kuşkusuz gelişme ve ihtiyaçlar temelinde partinin ileri düzeyde örgütlü ve çok yönlü devrimci bir kimlik gerektiren faaliyetlerine katılımının sağlayacağı eğitimi, yığınla kitap, seminer, verili dönemin koşulladığı rutin siyasal çalışmalar sağlayamaz. Yine illegal-ihtilalci örgüt bilinci ve işleyişi üzerinden bir çalışmanın yaratacağı kimlikler başka bir zeminde şekillenemez, vb...

Gençlik örgütlenmemizin darlığı ölçüsünde önemli ve onunla sıkı sıkıya bağlantılı ikinci bir temel sorunumuz ise, kitle tabanının darlığı ve kitle çalışmasındaki yetersizliklerimizdir. Bu konu parti basınımızda çeşitli yönleriyle tartışılmakta, daha da tartışılmayı gerektirmektedir. Gençlik alanında sorun ancak alışılmış kalıpları ve rutinlerimizi kırmayı, yerellerde her türden kitle örgütlenmesi araçlarından devrimci bir temelde yararlanmayı, hedefler çerçevesinde ısrarla, sistemli olarak ve kesintisiz bir şekilde kitlelerle doğrudan temaslar sürdürmeyi, yani döne döne kitlelere gitmeyi başarmakla adım adım geride bırakılabilir. Salt kampüslerden ibaret bir tartışma değil bu. Örneğin öğrencilerin tüm yaşam alanları, aile ve sosyal ilişkileri gençliğin kitle çalışmasının hedefi olmalıdır.

Bir sorun olarak değil belki ama önemi tartışmasız bir vurgu olarak sınıf ve emekçi kitlelerle, sınıf hareketiyle kurulacak bağın her zaman olduğu gibi yeni dönemde de gençlik örgütlenmesi ve çalışmamızın ayırdedici bir niteliği olması gerektiğini belirtelim.

İşçi direnişlerinden sınıfı yakından ilgilendiren her tür gelişmeye kadar sınıf sorunlarına her düzeyde ve her alanda özel bir ilgi ve işçi-emekçilerle kurulacak somut bağ, komünist gençlik çalışmasının daima asli bir boyutu olmalıdır. Bu, sınıf intiharını gerçekleştirmeyi, sınıf devrimciliği kimliğini geliştirmeyi henüz gençlik alanındayken başlatmanın zorunluluklarından biridir. Öte yandan ise, genel olarak sol hareketin, bunun bir parçası olarak da gençlik hareketinin derin bir savruluşa sürüklendiği bir dönemde, devrimci örgüt iradesini gençlik alanında diri tutmanın da en hayati dayanağıdır.

Son olarak, Ekim’in bir yıl önceki çağrısının, gençliğin Ekim’e düzenli katkı sorumluluğunun, tüm yakıcılığı ile genç komünistlerin önünde durduğunu bir kez daha belirtelim. Genç komünistler payına yeni eğitim yılında zincirin kavranacak halkalarından biri de bu sorumluğun yerine getirilmesi olmalıdır.


Üste