Logo
< Partimizin düşünen önderleri savaşan neferleri -II

Adı gibi yürekli Hatice yoldaş!..


 

Adı gibi yürekli Hatice yoldaş!..

 

“O gerçekten de Yürekli bir kızımızdır”! Bu sözü, Hücre Karşıtı Platform ve ailelerle, Ölüm Orucu’nda şehit düşenlerin ailelerinin evlerine ziyarete gittiğimizde, Hatice Yürekli’nin evinde bir tutsak babası (oğlu hapishaneden şartlı tahliyeyle çıkmıştı) söyledi. Gerçi herkes bir şeyler söylüyor, söylemeye de devam ediyorlar senin hakkında! Annen, kardeşlerin, yoldaşların ve dostların... Ama en vurucu sözü bir baba tok bir sesle söyledi, “o gerçekten de Yürekli bir kızımızdır”! Bizlere pek söz kalmamıştı doğrusu.

25 Nisan 2001’de seni son yolculuğuna uğurlamıştık. İstediğin gibi; marşlarla, sloganlarla ve sana yaraşır bir törenle... Mezarının başında seninle birlikte diğer Ölüm Orucu şehitlerini de andık törenin bitiminde. Ölüm Orucuna dışarıdan katılan ve şehit düşen Erdoğan Güler’in son yolculuğuna hazırlanmak için kitleye duyuruda bulunduk. O’nu da ertesi gün Salihli’de uğurladık son yolculuğuna...

Hani denilir ya “gidenlerin ardından” anılır insan. Bir dost aynen şunları söylüyordu: “Hatice ‘89-90 yıllarında İHD İzmir Şube’de çalışıyordu. Kiramızı ödeyemiyorduk. Paramız yoktu ve kışın soba yakamıyorduk. Hatice o soğukta gelir, derneği açardı. Temizliğini, kayıtları, vb. işleri yapar, evine öyle giderdi. Yönetim kurulunun toplanamadığı, herkesin dağıldığı bir dönemde, o cefakar insan, hiç düşünmeden ve karşılığında hiçbir şey alamadan derneği açar, akşam olunca da kapatırdı.” Sen şehit düşmeden bir hafta önce söylenmişti bu sözler ve cenaze törenine katılma kararı alınmıştı.

Annen ise şöyle diyordu: “O çocukluğunda da korkusuzdu, diğer kardeşlerini peşinden sürüklerdi. Babası kardeşlerini yazları Kur’an kurslarına gönderirdi. Hatice ise onları alıkoyar, başka kitaplar okuturdu. Hapishaneye ilk düştüğünde bir sürü eşya ve erzak aldım, ziyaretine gittim. Başım önümde idi. Bir an önce verip uzun bir süre gitmemekti düşüncem. Oradaki görevli memur bana; ‘Başını öne eğme, o inandığı bir dava uğruna orada. Sen onunla gurur duymalısın, kaldır başını’ dedi. Ondan sonra sahip çıkmaya başladım kızıma.”
Benzer şeyleri kardeşleri söylüyordu.

Seninle sohbetlerimizde arada bir şunu söylerdin. Örgütlü mücadeleye gönüllülük temelinde katılınır. Ve herkesin yapabileceği şeyler vardır. Ama bunu hissetmek, anlamak, paylaşmak ve kollektif bir tarzda yürütebilmektir önemli olan... Bilemiyorum, belki de bu son cümlenin biraz eksikliğini yaşıyoruz, ama bu geçici bir durumdur. Ümit yoldaşın vurguladığı gibi, “artık uğruna ölmeye değer bir partimiz var.” Habip’lerin, Ümit’lerin belirttiği gibi, bir an olsun kavgadan geri durmamak...

Senin son yolculuğundan sonra, emperyalizmin uşak takımı Telekom’u efendilerine satıyorlar. Hem de 60 milyar dolarlık bir kuruluşu İMF’den gelecek 5-6 milyar dolarlık ek kredi karşılığında. Diğer taraftan hain sendika bürokratları sıfır sözleşmelere imza attılar. Bunların sonucunda işsiz sayısı daha da artacak, yoksulluk daha da büyüyecek. Ülkenin yeraltı ve yerüstü tüm zenginlikleri birer birer özelleştirme adı altında yerli ve yabancı tekellere peşkeş çekiliyor. Son olarak sahte sendika yasasıyla kamu emekçilerin mücadelesini boğmaya çalışıyor sermaye devleti.

Herşeyin alınıp satıldığı bir ülkede ve dünyada, bizlerin davasına ve onuruna dokunmaya güçleri yetmeyecektir. Yeter ki kavganın ateşini daha gür yakalım. Sen, Habip ve Ümit hep bizimle beraberdiniz. Sizleri daha da ileriye taşıyacağız.

Nisan 2002


Üste