Logo
< Partimizin düşünen önderleri savaşan neferleri -II

Yoldaşlık üzerine


 

Yoldaşlık üzerine

Hatice Yürekli (F. Sertaç)

Marksist-leninist bir ideolojik temel ve bunun doğal bir uzantısı olan örgütsel yapı içerisinde -gönüllü birlikteliktir bu- biraraya gelen komünistler arası ilişki yoldaşlık ilişkisidir. Bu, insani ilişkilerin en güzeli, yüce bir değerler bütünüdür. Fedakarlığı, paylaşımı, yürek dolusu sevmeyi, en saygın yaklaşımı, tereddütsüz canını ortaya koymayı anlatır. Hatırlandığında gülümsemedir, kararsızlığında güç kaynağı, çelişkilerinde dost elidir omuzlarında. Kavganın sıcaklığını birlikte hissetmek, yürekteki heyecanı aynı tadda yaşamak, acılara birlikte göğüs gerebilmektir. Güvendir, inançtır, bağlılıktır.

Kapitalizm en doğal insani değerleri bile ayaklar altına almış, bireyciliği, çıkarcılığı baştacı yapmıştır. Mevcut sistemde en kutsal kurum olarak gözüken ailede bile, bireyler arası ilişkiler çıkar üzerine kurulmuştur. Toplumun geneline de çıkar temelinde kurulan, meta karakteri kazanmış ilişkiler egemendir. Buna karşın, hiçbir çıkar üzerine kurulmaz bizim ilişkilerimiz. Gözettiğimiz biricik çıkar, devrimci mücadelenin ve örgütün çıkarlarıdır. Bir devrimci için bunun üzerinde bir şey sözkonusu olamaz. Olduğunda ise ciddi kusurlar var demektir. Kariyerizm, sekterizm, liberalizm gibi ucube olgular, devrimci kişilikteki zaafiyetin göstergeleridir ve tahammülsüz olmayı gerektirir.

Yoldaşlar arası eleştiri-özeleştiri mekanizması, zayıflıkların üzerine gidilmesi, ilişkilerin gelişmesi, mevcut sorunların aşılması için devrimci tarzda kullanılmalıdır. Farklı mantıkla yapılan eleştiri ise sığdır, çiğdir, işlevsizdir. İlke ve kurallar üzerinden düz bir mantıkla yapılan eleştiri kazanıcı olamaz. Eleştiriye tabi tutulan yoldaş çok iyi tanınmalı, birçok yönüyle değerlendirilmeli, olayın nesnel mantığı sorgulanmalı, ve bunun sonucu sıcak ve kazanıcı bir tarzda eleştiri yapılmalıdır. Böyle yaklaşılmadığında eleştiri işlevsiz ve yıpratıcı bir özellik kazanır.

Gerçek anlamda bir yoldaşlık ilişkisinin yerleşebilmesi ancak bunun kavranabilmesiyle olanaklıdır. Birilerinin birilerine “yoldaş” demesi yoldaşlık için yetmiyor. Bu kelimenin sarfedilmesi bile sorumluluk yüklüyor kullananan kişiye.

Düşünce sistematiği, birbirine yaklaşım ile güven veren bir kişilik sergilenmeli, bütünlük ve kaynaşma yaşanabilmelidir. Kuşkusuz bu hiç sorun yaşanmayacak anlamına gelmiyor. Gerektiğinde çok şiddetli çatışmalar da yaşanacaktır, fakat önemli olan bunların devrimci bir tarzda yaşanmasıdır.

Yoldaşların birbirine sevgi ve bağlılığı, körü körüne bir şey değil, bilinçli bir yaşayıştır.  İnsanın insan tarafından sömürülmediği bir dünya için kavgaya atılmış biri, sevgilerin en büyüğüne layık demektir.

Devrimci kişilik, zayıflıklarını kabul etme cesareti gösterebilmektir de aynı zamanda. Birlikte mücadele ettiğimiz yoldaşlar içinde, içinden kopup gelinen burjuva kültürün etkilerini ya da davranış biçimlerini taşıyanlar çıkacaktır. Bireyciliktir, rekabet duygusudur, üstü örtülü kıskançlıktır, kullanılan dildir, karşı cinse yaklaşımdaki çarpık kavrayıştır, sorunları başkaları üzerinden izah etmektir vb., vb.

Arka planında asıl olarak ideolojik zayıflık, burjuva kültür ve ideolojisinden kopamamak, komünist kimliğin içselleştirilememesinden kaynaklanan sorunlar vardır. Bunun en bariz örneği ise bireyciliktir. Bunun aşılabilmesinin yolu komünist bir yaşam ve düşünüş tarzının oluşturulabilmesinden geçiyor. Varsa başarılar, bunlar ortak başarılardır, ortak hazzı getirir. Varsa sorunlar, bunlar da ortaktır, oturup üzerinde düşünmek, ortaya koymak gerekir. Eğer bir organın, bir birimin vb. organik bir parçasıysak, onun sorunlarının da doğrudan muhtabıyız demektir.  “Ben yapmadım”, “şundan bundan kaynaklandı”, biçiminde yaklaşamayız. Sorunları başkaları üzerinden izah edemeyiz. Bunlar yalnızca karşılıklı güveni zedeleyecektir.

Yoldaşlar arası ilişkinin en önemli boyutu, ideoloji ve örgüte güvenle doğrudan bağlı olarak, birbirine olan güvendir. Bir militanın çevresine ve yoldaşlarına güven verebilmesi için kendisine güvenmesi şarttır. Kapitalist düzenden tüm bağlarını koparmamış, sağlam bir ideolojik zeminde ayakları üstüne basmayı başaramamış biri, zayıflıklarla malul ve kendine güvensiz olacaktır. Böyle bir unsur düşmanla yüzyüze geldiğinde yoldaşlarını ve örgütünü savunmayı başaramayacaktır.

O halde en önemli görevlerimizden biri, düzenle tüm bağları koparıp atmak, yaşamımızı sürekli bir biçimde devrimcileştirmek ve kendimizi sürekli yenilemektir.

(Ekim, Sayı: 104, 1 Eylül ’94)


Üste