Logo
< Sınıf çalışmasında yaşanan zorlanmaları aşmada iradenin rolü

Sınıf çalışması ve kadro sorunu


 

Sınıf çalışması ve kadro sorunu

 

Özelikle son dört yıldır birbirini takip eden kampanyalar örgütlüyoruz. Değişik gündemler üzerinden yoğunlaştırılmış çalışmaları hayata geçiriyoruz. Siyasal süreçlere etkin müdahaleler gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Yeni mevziler kazanmayı, mevcut mevzilerimizde derinleşmeyi hedefliyoruz. Sınıf çalışmasında değişik ve araç yöntemleri kullanıyoruz. Uzun zamandır politik çalışmamız tek yönlülükten kurtulmuş durumda. Bugün sınıf merkezli faaliyetimiz daha geniş ölçekli bir kitle çalışmasına geçmenin doğal sayılabilecek zorluklarını ve sancılarını yaşıyor

Geride kalan her çalışma dönemi bir takım somut kazanımları beraberinde getirdi. Parti politik ve örgütsel olarak büyüyüp güçlendi. Ancak yine de ortaya konulan politik düzey ve pratik çaba ile karşılaştırıldığında, kazanımlarımızın sınırlı kaldığını hep söylemek zorunda kaldık. Bu sınırlılığın nedenlerinin başında tabii ki sınıf ve kitle hareketinin bilinen geriliği geliyor. Ancak ortaya konulan çaba ile karşılaştırıldığında, kazanımların sınırlı kalmasının tek nedeninin bu durum olduğunu söylemek olanaklı değil. Bu, hiç de önemsiz olmayan ve bir an önce aşılması gereken yetersizliklerimize ve kusurlarımıza gözümüzü kapamak anlamına gelir.

Parti, merkezden yerel örgütlülüklere kendini sınırlayan etmenlerin başına, kadrolaşmaktaki yetersizliği koyuyor. Kadrolarının nitelik olarak geliştirilmesi ve yeni kadroların kazanılması sorununun, devrimci bir parti için her zaman temel gündemlerden biri olmasından doğal bir şey olamaz kuşkusuz. Ancak bizde kadrolaşma sorunu gelinen yerde kendi olağan önemi çerçevesinde ele alınabilecek bir sorun olmanın çok ötesinde geçmiş durumda. Bugünkü gelişme tablomuz içinde kadrolaşma, sadece örgütü büyüyüp geliştirmenin olağan bir ihtiyacı değil; aynı zamanda, kendini ve nesnel olanakları zorlayarak bütünlüklü bir sıçrama gerçekleştirmek isteyen partinin, bunu başarabilmesinin de belirleyici etmeni durumdadır.

Kesintisiz siyasal sınıf pratiğimizin, bugüne kadar sağladığı gelişmelere rağmen hala da esaslı bir sıçrama yaşayamamasının temel nedeni, kadrolaşma alanındaki sınırlılığın bir türlü kırılamamasıdır. Ama öncelikle şunu belirtmeliyiz; parti herşeye rağmen yeni kadrolar kazanmakta, elindeki kadro birikimini nitelik olarak geliştirmektedir. Dahası yürütülen kesintisiz pratiğin bizzat kendisi güçlerimizi ileriye doğru itmekte, kadrolarımızı gelişmeye zorlamaktadır.

Bugün sorunun muhtevası iki yönlüdür. Birincisi, gelişip büyüyen partinin çok yönlü ihtiyaçlarını karşılamakta mevcut kadro birikimimiz ve yapımızın yetersiz kalmasıdır. İkincisi ise, başka dönemlerle karşılaştırılmayacak ölçüde genişleyen çeper ilişkilerimizin hızla bir parti kadrosu haline getirmede yaşanılan oransal bir başarısızlıktır. Bunlara belki üçüncü olarak, bilimsel sosyalizmin ve partimizin toplam ideolojik birikiminin mevcut güçlere mal edilmesinde yaşanılan zayıflıklar eklenebilinir.

“Elbette kadrolar sorunu hiçbir zaman kendi başına konulamaz. Bu, temelde doğru bir ideolojik ve siyasal çizgi, yetkin ve başarılı bir önderlik, doğru bir çalışma tarzı ve nihayet devrimci bir örgütsel iç yaşam sorunudur. Kadro sorunu, ancak tüm bunların organik bütünlüğü içinde gerçek anlamını, dolayısıyla başarılı ve kalıcı çözümünü bulabilir. Bu böyle olmakla birlikte, yine de tüm bu temel faktörlerin sağlıklı gelişiminin ve başarılı bir uyumunun, gelip kadrolar sorununun özel bir tarzda ele alınmasında düğümlendiği gelişme aşamaları vardır ki, hareketimizin bugünkü durumu tam da budur... ” (Ekim 3. Genel Konferansı/Siyasal ve Örgütsel Değerlendirmeler, s.168)

Parti öncesi sürecimizin kritik bir dönemeci olan 3. Genel Konferans’ın bu çok bilinen değerlendirmesi, sorunun nasıl ele alınması gerektiğini bize bütün açıklığıyla sunmaktadır. Sorunun köklü ve kalıcı çözümü açısından ilk cümlelerde dile getirilen temel yöntemselliğe dikkat çekip, biz burada asıl son cümle üzerinde durmak istiyoruz: “… Yine de tüm bu temel faktörlerin sağlıklı gelişiminin ve başarılı bir uyumunun, gelip kadrolar sorununun özel bir tarzda ele alınmasında düğümlendiği gelişme aşamaları vardır ki, hareketimizin bugünkü durumu tam da budur... ”

3. Genel Konferans, kendi tespitiyle “oluşum ve gelişme süreci içindeki bir hareketin”, parti öncesi bir yapılanmanın kadrolaşma alanındaki sorunlarını tartışırken, yalnız önemli yöntemsel açıklıkları soyutlamamış, aynı zamanda mevcut şartlar ve öncelikler açısından somut durumu enine boyuna tartışma başarısı göstermişti. Konferansın bu alanda birçok sorunla birlikte tartıştığı “ kadro meselesi”, yalnız belirlenmiş görev ve hedeflerin başarıyla gerçekleştirilebilmesi müdahalesi değil, aynı zamanda ve daha çok genel ideolojik çizginin pratik davranış ve değerler bütünü olarak harekete mal edilmesi, bunun politik mücadele pratiğinde somutlanması anlamını taşıyordu. 2. Genel Konferans’ıyla birlikte kendi çizgisiyle uyumlu ve bunu uygulama iradesine sahip bir önderlik sorununu geride bırakan bir örgütün en üst platformu olarak 3. Genel Konferans; bu çizginin bütüne mal edilmesi, politik ve örgütsel bir duruş haline gelebilmesi için kendi “ileri kadro” gerçeğine, onun şahsında ortaya çıkan ideolojik-politik ve örgütsel zayıflığına müdahale etti. Bu müdahalenin başarısıyla yakalanan partili düzey aynı zamanda kadrolaşma sorununu yeni bir biçime sokuyordu. Bu düzey, örgütün kendi kimliğini ve kişiliğini bulduğunun, güçlerini ve örgütsel geleneğini asgari olarak yaratmış olduğunun ilanıydı. Bu aynı zamanda kadrolaşma için en elverişli koşulların yaratılması anlamına geliyordu. Parti Kuruluş Kongresi’ni izleyen operasyonların ve arkasından gelişen zindan sürecinin yaratığı kadro kaybının tüm güçlüklerine rağmen, partili düzey kendi kadrolarını yarattı.

Bugün hareketimiz genel ideolojik çizgisini bir programla taçlandırmış olmanın kuvvetine sahiptir. O yıllarla karşılaştırılamayacak düzeyde sınıf zeminine basmakta ve buradan beslenmektedir. Yeni güçleri, yürüttüğü genel propagandadan çok bizzat kitle pratiğinin içinden kazanmakta ya da sınıf merkezli bu pratik içerisinde şekillendirmektedir. Örgütsel alanda partili düzeyin birikimleriyle daha oturmuş bir iç atmosfer sağlanmıştır. Siyasal faaliyette bir dizi araç kullanılmakta, bu konuda önemli bir deneyim biriktirilmiş bulunmaktadır, vb...

Tüm bunlara rağmen yukarıda üç başlık etrafında ifade edilen sorun alanlarının bu kadar kapsamlı bir tarzda kendini hissettirmesinin nedeni nedir? Eğer bizi sınırlayan nesnel nedenleri tartışmamızın dışında tutarsak, şu anda temel sorunumuz nitelik sorunudur. Nicelik sorunu da bununla doğrudan bağlantılıdır. Partinin niteliğini yükselttiğimiz ölçüde, bu beraberinde kendi niceliğini de büyütecektir, bunun sağlıklı koşullarını yaratacaktır.

Her politik kampanya döneminin ardından yapılan değerlendirmelerde, mevcut güçlerin politikayı kavrayıp uygulamadaki zayıflığı ve tecrübesizliği, çalışmayı sınırlayan en temel faktör olarak vurgulanmaktadır. Bu pratik veri, bugün karşı karşıya kaldığımız sorunu da en özlü şekilde vermektedir. Güçlerimiz yenidir. Sınıf mücadelesinin mevcut düzeyi kendi başına bu güçleri eğitecek bir kuvvetten yoksundur. Bu yanıyla, birbirini kesintisiz olarak izleyen kampanya süreçlerimiz, değişik gündemler üzerinden gerçekleşen politik müdahaleler, çalışmamızın kısa ve uzun vadeli hedeflere bağlanmış olması, artık kazanılmış bir düzey olan organlara dayalı çalışma tarzı, gelinen yerde yeterli olamamaktadır. Güçlerimiz pratik beceri ve iş yapabilme kabiliyeti açısından gelişirken, parti çizgisini ve onun ürünü olan politikaları alanın özgülüne uygulamakta gereken yeterliliği gösterememektedir. Bu, faaliyetimize, örgütlenme alanında başarısız kalmak olarak yansımaktadır. Belirlenmiş genel politikaları kendi alanının imkan ve olanakları çerçevesinde özgünleştirmek, genel hedefleri bölge ölçeğinde somut mevzilerin oluşturulması hedefine bağlayabilmek, örgütlenme alanında mesafe almanın temel koşuludur. Bu koşulun yerine getirilebilmesi, partinin çizgisinin ve o doğrultuda üretilen politikaların enine boyuna kavranmasıyla sıkı sıkıya bağlantılıdır.

Biz artık politik faaliyetin sağlıklı zemininde güç kazanan bir hareketiz. Bugün artık esas sorunumuzun politika üretmek ve etkili biçimde uygulamak olmadığı açıktır. Belli eksikliklerine rağmen faaliyetimizin sistematik bir bütünlük kazandığı, çalışma alanlarımızın kısa ve uzun vadeli hedefler doğrultusunda çalışma yürüttüğü de... Yukarıda söylediğimiz gibi, sınıf ve kitle çalışmasında çok farklı araçları birlikte kullanmayı başarabiliyoruz. Birbirini takip eden kampanyalar yürütüyoruz. Henüz istediğimiz düzeyde olmasa da gündemlere etkin müdahalelerde bulunmaya çalışıyoruz. Tüm bu alanlarda aldığımız mesafeye karşın, mevcut güçlerimizin tecrübesizliği ve politikayı içselleştirip pratiğe geçirmedeki zayıflıkları temel önemde bir güçlük alanımız.

Bu zayıflık nasıl aşılacaktır? Partinin 7. yılını konu alan başyazıda ortaya konulan çerçeve sorunun en temel halkasına dikkat çekmektedir. Eğitim sorunu, özellikle de güçlerin sistemli bir teorik eğitimden geçirilmesi sorunu. Eğitim sorunu örgütsel yaşantımızın en aksayan yanı olarak öne çıkmaktadır. Pratik süreçlerin kendisi de bu sorunun giderilmesinin hayati önemini bize göstermektedir. Buna rağmen bu alanda çok az şey yapılmasının temel nedeni nedir? Örneğin politik gündemin tartışılması, neden organ toplantılarının en rahat feda edilen başlığı olabilmektedir? Çalışma içerisinde bulunan güçlere durumlarına ve düzeylerine uygun bir eğitim programı hazırlamanın zorluğu nedir? Bu sadece işçi kökenli sempatizan ve kadro adaylarımızın okuma alışkanlıklarının zayıf olmasıyla ya da mevcut toplumsal ortamın okumayı teşvik edici olmamasıyla açıklanabilir mi? Doğru bir müdahale ve sıkı bir denetim ile bu alışkanlık pekala kazandırılabilir, bunun gerekleri neden yapılmamaktadır? Tartışmaların büyük kuvvetle yapılması gereken yoğun kampanya dönemlerinde organ toplantılarının pratik planlama toplantılarına dönmesi, bazen de pratik yoğunluk gerekçesi ile yapılamaz hale gelmesinin nedeni nedir?

Çok zor şartlar altında, üstelik partili düzeyin yarattığı kadro birikiminin büyük ölçüde yitirildiği bir dönemde yeniden inşanın zorlu görevlerine göğüs geren, sınıf ve kitle çalışmasının büyütülüp yaygınlaştırılması için büyük çaba gösteren kadrolarımız, özellikle alanlarında faaliyetin organizasyonundan birinci elden sorumlu olan yoldaşlarımız, kendilerine yönelik sistemli bir eğitim programına sahip midirler? Güncel gelişmeleri dikkatle izlemekte ve incelemekte midirler? Organ toplantılarının doyurucu ve canlı geçmesi için önden ne türden hazırlıklar yapmaktadırlar? Kendilerini gündelik pratik içerisindeki koşuşturmacadan kurtarıp sınıf hareketinin, toplumsal muhalefetin ve partimizin sorunlarında yoğunlaşmaya ne kadar zaman ayırmaktadırlar?

İleri kadrolarımız da dahil olmak üzere ideolojik-teorik planda yetinmecilik, eldeki ile idare etme, kadrolarımızda maalesef temel bir tutumdur. Bunun üzerine gitmeli ve mutlak biçimde bir zaafiyet alanı olmaktan çıkarmalıyız. Bugün yürütmekte olduğumuz siyasal faaliyetin verimini ve genel başarısını belirgin biçimde zayıflatan bu zaafiyet yarın partimizin niteliğini ve doğrultusunu tehdit eder hale gelebilir. Sorunun ciddiyetine ve önemine buradan yaklaşmak durumundayız.

Partinin kuruluşunun ardından yenilen darbe sonrası dönemde, etkin ve yaygın bir kitle pratiği örgütleme çabasını öne çıkarmak, açılan gedikleri kapatmak, eldeki mevzileri artırıp büyütmek için yoğun bir çaba göstermek öncelikli bir ihtiyaçtı. Bu dönemin boşluklarını ileri çıkarak, yoğun bir çaba ve enerji sergileyerek kapatan kadrolarımız, bu ileri çıkışlarını kendi teorik-ideolojik yetersizliklerine karşı sistematik bir mücadele ile taçlandırdıklarını ne kadar söyleyebilirler? Bunu söyleyemedikleri koşullarda, nasıl alta doğru güçleri bu açıdan teşvik edebilirler, onları sıkı bir denetime tabi tutabilirler? Bunun da ötesinde, bu alanda temel zayıflıklar varken, belirlenen politik çizgiyi hakkıyla hayata geçirdiklerini söyleyebilirler mi?

Parti organlarının ve tüm parti kadrolarının önünde bütün bu sorunlar üzerine enine boyuna düşünmek, gerekli sonuçları çıkarmak ve bunların gerektirdiği pratik önlemleri organ düzeyinde ve kişisel planda almak görev ve sorumluluğu durmaktadır.