Logo

Gençlik çalışmamızın sorunları - TKİP V. Kongresi sunumu


(TKİP V. Kongresi’ne sunulan “Gençlik hareketi ve partinin gençlik çalışması” başlıklı metni, Ocak 2016 tarihli sayımızda yayınlamıştık. Şimdi ise sözkonusu metni hazırlayan yoldaşın tamamlayıcı nitelikteki sözlü sunumunun kayıtlarını yayınlıyoruz. Gizliliğin gerektirdiği bazı bölümler buradaki yayında çıkarılmıştır...)

Üç yıl önce toplanan TKİP IV. Kongresi bir çağrı yaptı: Devrime hazırlık! Her alanda ve her açıdan devrime hazırlığı önplana çıkaran, bu çağrıyı partinin önüne koyan bir bildirge ile kongre kendisini duyurdu. İçerisinden geçilen dönemin olguları üzerinden böylesi bir çağrının yapıldığını biliyoruz. Bu kongrenin açılış konuşmasında ve ilk oturumlarında da bu vurgu bir kez daha öne çıkarıldı.

Dünyada ve Türkiye’de sistemin çelişkilerinin yoğunlaştığı, derinleştiği, bu çelişkiler üzerinden bir dizi politik gelişmenin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Tırmanın savaş ve saldırganlık, işçi sınıfı ve emekçileri hedef alan neoliberal sosyal yıkım saldırıları, gençliği kuşatan gericilik, geleceksizlik ve bir takım politik gelişmeler bu dönemin olguları olarak ve giderek yoğunlaşarak döne döne önümüze çıkıyor.

IV. Kongre’nin devrime hazırlık çağrısı, bu topraklardaki olgular ve gelişmeler üzerinden de çok geçmeden kendisini ortaya koydu. Kongre bildirgesi Kasım tarihliydi ve yaklaşık 8 ay sonra gelişen Haziran Direnişi ile partimizin hazırlık çağrısının önemini bir kez daha görmüş olduk.

Şuraya gelmek istiyorum. Tunus’ta, Mısır’da, Türkiye’de, Amerika’da, Yunanistan’da, İspanya’da yaşanan sosyal hareketliliklere içerisinden geçtiğimiz yeni tarihsel dönemin öne çıkardığı olgular üzerinden baktığımızda, tüm bu süreçlerde işçi ve emekçi sınıflara mensup gençlik kitlelerinin özel bir yer tuttuğunu görüyoruz. Bunu Haziran Direnişi’nde de açık bir biçimde gördük. Barikatların başında direnen, günlere yayılan hareketlilik sürecinde soluksuz bir biçimde yer alan bir gençlik kitlesi vardı. Bu kitlenin sınıfsal karakterine baktığımızda da, temelde emekçi sınıfların genç unsurları olduklarını, soluklu ve direngen bir tutumla öne çıktıklarını gördük. Hayatını yitiren gençlere bakıldığında, bu tüm açıklığıyla görülecektir.

Bu olgu, partinin devrime hazırlık çağrısının gençlik cephesine yüklediği sorumluluğu da ortaya koymaktadır. Her alanda ve her açıdan devrime hazırlık dediğimiz yerde, bunun gençlik çalışmasını kesen boyutu yeterince açıktır. Sadece Haziran Direnişi de değil, Haziran Direnişi’ni önceleyen ve sonralayan iki kongre arası dönemin tüm olguları ve gelişmeleri, gençlik kitlelerinin devrime kazanılmasının, politik inisiyatifle mücadele sahnesine çıkmasının yakıcılığını ortaya koymuştur.

Bunun bir yönü toplumsal mücadelelerde gençliğin oynadığı rol, özgün konumu, dinamizmi, enerjisi, mücadele potansiyeli, vb... Diğeri ise partinin, sınıf ve devrim davasının geleceği açısından gençliğin en direngen, en dinamik, en, mücadeleci, en kararlı kesimini kucaklaması sorumluluğudur.

Aslında IV. Kongre’yi takip eden süreçte partinin ortaya koyduğu politik gençlik örgütü politikasıyla bu çağrının somutlandığını biliyoruz. Yeni bir döneme giriliyor, bu dönem sınıflar mücadelesi, halk isyanları vb. açısından bir yere oturuyor ama bunlarla birlikte bu süreç gençlik kitlelerini dolaysız kesen bir mahiyette ilerliyor. İşte biz Türkiye coğrafyasından böyle bir dönemde öne çıkacak gençlik hareketinin en dinamik, en diri kesimini devrimci bir örgütsel zeminle kucaklamak ekseninde bir politikayla bu hazırlığın somut adımını atmış olduk.

Sunum metninde politik gençlik örgütü politikasına ilişkin vurgular var, ben bazı noktalara değinip geçeceğim. Bu politika bugünün politikası değil tek başına. ‘70’li yıllardaki deneyimleri de gözeterek 2000 yıllarının ortasından itibaren biz birleşik kitlesel bir devrimci gençlik hareketi ihtiyacını, gençlik hareketinin bileşenlerinin bu politika ekseninde yan yana getirilmesini özel bir kaygıyla döne döne vurguladık. Ama o günün Türkiye’sinde sol hareketin gerçekliği üzerinden bunun imkanlarına çok sahip olamadığımız için, bu süreç hedeflediğimiz sonucu üretemedi. Bunun imkanlarının arttığı dönemlerde dahi solun tablosu ve gençlik içerisindeki verili durumu bu politikanın karşılık bulmasını zora soktu.

Ama bugünün dünyası, bugünün gelişmeleri, bu gelişmelerin gençlik hareketi ve gençlik kitlelerine yansıması, bizim bu adımı kendi başımıza atmamızı, komünistler olarak gençlik cephesindeki gelişmelere yanıt üretmemizi, politik bir inisiyatif göstermemizi zorunlu kıldı ve biz politik gençlik örgütü adımını atmış olduk. Ancak daha başında zorlanmalar yaşadık.

En başta, yeni tarihsel dönem, bu dönemin ortaya çıkardığı olgular ve bizim gençlik hareketine bu cepheden müdahalemiz ekseninde ortaya koyduğumuz politikanın kavranışı sorunuyla yüzyüze kaldık. Bu politikanın taşıyıcıları yani gençlik çalışmasının özneleri adına, bu politikayı yerli yerine oturtma ve gereğince bir davranış çizgisi şekillendirme noktasında yaşanan bir zorlanma oldu bu. Yanı sıra partinin toplamında da bu yönelimi gereğince kavrama noktasında boşluklar olduğunu da ifade etmek gerekiyor. Bu sorun daha ilk adımda önümüze çıktı ve bu politikanın daha güçlü ve etkili bir şekilde hayat bulmasını zora soktu. Birinci nokta bu idi.

İkinci nokta, tam da bununla ilişki içerisinde, bu aynı dönemde, oturmuş bulunan çalışma tarzımızın sorunlarıyla uğraşmak durumunda kaldık. Yeni bir adım atıyorduk ve bu baştan aşağı bir yenilenmeyi gerektiriyordu. Ama bu alandaki zayıflığımız bizi zorlayan bir başka etken oldu. Gençlik cephesinden yeni dönemi kucaklayacak, bunun araçlarını yaratacak, imkanlarını oluşturacak bir adım atarken, bunu eski alışkanlıklarla, eski tarz ve yöntemlerle, eski pratikle örgütlemeye çalışmanın sorunlarıyla karşı karşıya kaldık. Bunun, meselenin kavranmasıyla da dolaysız bağ içerisinde karşımıza çıkan bir sorun olduğunun altını çizmeliyiz.

Üçüncüsü ise güçler planında yaşadığımız sıkıntı oldu. Bu politikanın taşıyıcısı gençlik güçlerinin durumu sürecin ilerletilmesini zora sokan bir başka öznel etkendi.

Tüm bunlar, bu politikanın daha hızlı, etkin, dinamik ve sonuç alıcı bir şekilde örgütlenmesini yavaşlatan bir rol oynadı.

Buna rağmen biz tüm gençlik güçlerimizle sürece yüklendik. Var gücümüzle gençlik birliği eksenli politik gençlik örgütü politikasının ete-kemiğe bürünmesi sürecinin içerisine girmiş olduk. Ama daha önce de vurguladığım gibi, eski tarzla, eski alışkanlıklarla, çalışma tarzında oturmuş bir takım kalıplarla birlikte...

Bu süreci ele alırken, komünist gençlik çalışmasının tablosunu tartışmak önemli bir yerde duruyor. Çünkü bu sürecin öznesi somutta genç komünistler. Komünist gençlik çalışmasını, yani o politikanın taşıyıcısı/öznesi olan çalışmayı iki başlık üzerinden ele alabiliriz. Birincisi, IV. Kongre’nin hemen ardından merkezi bir politik organizasyon olarak merkezi gençlik komitesi, ikincisi ise yerel ayaklar.

 (Parti güvenliği bakımından yayınlanamaz bölümler...)

Merkezi gençlik komitesi, mevcut politikanın güçlere kavratılması ve etkin bir politik merkez olarak davranma noktasında zorlanma yaşadı. Yerellerde ise bu adımın kavranması ve pratik inisiyatifin ortaya konulması planında zayıflıklar yaşandı.

Buna rağmen yeni adımla birlikte genişleyen bir tablo da yaşadık. Bundan üç yıl önce çalışmamız üç kente daralmış durumdaydı. Şu veya bu düzeyde bu kentler üzerinden ilerleyen bir gençlik çalışmamız varken, geride kalan üç yıl içerisinde çalışma taşralara doğru genişledi. Pek çok yerde, tekil ilişkiler ya da bir takım etkilenmeler üzerinden gelişen bağlar da olsa, bir genişleme zemini yakalayabildik.

(Parti güvenliği bakımından yayınlanamaz bölümler...)

Buradan ek tartışmalara geçmek istiyorum. Kongrede belli yönleriyle tartışmamız ve belli açıklıklar sağlamamız gereken başlıklar bunlar.

Bunlardan ilki ve en önemlisi, çalışma tarzı sorunları, daha önce bahsettiğimiz sorunlarla birlikte... Nasıl ki biz devrimci bir işçi hareketi yaratma bakışıyla işçi sınıfına dayalı bir parti olarak öne çıkmak istiyorsak, gençlik alanında da gençliğin mücadele potansiyelini kucaklayan devrimci bir odak olma hedefiyle hareket ediyoruz. Bu konuda bizi zorlayan bir takım sorunlar var ve bunun kritik çözücü halkalarından birisi çalışma tarzı ve bu konudaki yenilenme sorunu. Çünkü biz halihazırdaki kadrolarla, çevremizdeki güçlerle ve birikimle amaca uygun bir kitle çalışmasını henüz örgütleyebilmiş değiliz. Hala önemli ölçüde dünkü araç, yol, yöntem ve yönelimlerle yol almaya çalışıyoruz. Ama dönem değişiyor, süreç değişiyor. Gençlik hareketinin bilançosuna çok girmedik ama eylemli süreçler yaşandı. Toplumsal gelişmelere gençlik kendi cephesinden kendince yanıt üretebiliyor, yeni yöntemler ortaya çıkarabiliyor. Bunları kucaklayıp devrimcileştiremeyen, bunların başına geçip ileriye doğru sürükleyemeyen bir gençlik örgütü sürecin gerisinde kalmaya mahkumdur.

Bu konuda bir yenilenme ihtiyacı var. Aslında yenilenmeden kastettiğim; pratikte hareketle bağ kurmak, nüfuz etmek, içerisinde yer almak... Dinamik bir politik yapılanma, politika eksenli bir konumlanış, ama kitle ilişkilerine dayalı bir çalışma tarzı... Gençlik hareketine yön verecek politikalar belirlemek ama bunları kitle ilişkilerine dayalı bir çalışma tarzıyla hayata geçirmek...

Deneyimler üzerinden bunlar biraz daha açılabilir. Kendi gençlik çalışmamız dönemi üzerinden örnek vermek istiyorum. Biz çalışmayı okullara, gençlik evlerine, bire bir kitle ilişkilerine dayalı örgütlüyor, kullandığımız araçları da bu temelde ele alıyorduk. Dergi çıkaracaksanız, bildiri çıkaracaksanız, başka araçlar kullanacaksanız; bütün bunları kitle ilişkilerine dayalı bir çalışma olarak örgütlemeye çalışıyorduk. Yani o araçların belli bir kitleye taşınması değil, tam tersine o kitle ilişkilerine dayalı, gündelik ilişkilere dayalı, hareketin içinde ve bizzat o süreçlerin bağrında bulunup, araçları da o temelde etkinleştiren bir tarz sözkonusuydu.

Bugün bunu oturtmak önemli bir yerde duruyor. Bu birinci nokta. Bu şundan dolayı önemli. Cihan yoldaş bir soru sormuştu; neden belli yönleriyle tutuk gençler bizi buluyor? Bu bizim çalışmamızın, çalışma tarzımızın ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bize politikadan, politik çalışmadan dolayı güçler akmıyor. Siz politika yapar, hedefler belirler, yönelimler içerisine girer ve bunu gençliğin o dinamik öne çıkan kesimleriyle buluşturursanız, onlar size akar. Bizde ise, en azından benim gözlediğim kadarıyla, ya sosyal ilişkiler, ya tekil bağlar ya da daha özgün yönler üzerinden gençler saflarımıza geliyor.

Tersinden bir örnek vermek gerekirse, IŞİD büyük ölçüde gençliğe dayanıyor. Ama bu gençler çağdışı gerici bir anlayışın politikalarından etkilenerek onun saflarına akıyor, ölümüne savaşıyor. Kürt hareketi aslında bir gençlik hareketidir. O gençlik de ölümüne bir savaşa bir politika doğrultusunda giriyor. İşçi sınıfı kavradığı kadarıyla, talepleri ve hedefleri formüle edildiğinde ve onu benimsediğinde işgaller gerçekleştirebiliyor. O dinamizm politikayla buluştuğu yerde açığa çıkıyor. Biz bunu başaramadığımız sürece, bize gelen güçler, ya ideolojik etkilenmeyle, ya sosyal bağlarla ya da tekil ilişkilerle geliyor ve biz onlarla hedeflediğimiz tarzda bir politik çalışma yürütmekte zorlanıyoruz.

Böyle güçlerle hedeflediğiniz politik çalışmanın örgütlenmesi zor ama böyle bir politik yönelim içerisine girmeden de onun güçlerini yaratmak çok zor. Bunu aşamadığımız sürece döne döne bu sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Kadro gerçeğimiz ona göre biçimleniyor, çalışma tarzımız ona göre biçimleniyor, vb... Çalışma tarzı ile güçler ilişkisi; ben sorunu buradan doğru görüyorum. Kongrede tartışmak üzere burada bırakmak istiyorum.

Ek başka tartışmalar yapmak gerekiyor. Solun tablosunu çok tartıştık. Aslında IV. Kongre’den bugüne önemli gelişmeler yaşandı gençlik cephesinde, başta Haziran Direnişi olmak üzere. Gençliğin harekete geçtiği o süreçlerde maalesef reformizm bir inisiyatifle öne çıkabildi, bir takım süreçlerin önüne geçebildi. Hem Haziran sürecini önceleyen hem de Haziran’ın akabinde yaşanan süreçlerde. Son bir yılı dışında bırakırsak, gençlik hareketi içerisinde önemli bir engele dönüştü. Son bir yılda hareketin temposunun düşmesi ve geri çekilmesi, reformist güçlerin de kendi olağan çalışma sınırlarına çekilmesiyle birlikte, bugünkü öne çıkan bir sorun olmaktan çıktı. Ama bu yarın gelişecek bir kitle hareketliliği döneminde önümüze yeniden bir sorun olarak çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Son bir yılın verilerine ve merkezi bir takım etkinliklere baktığımızda, öne çıkan reformist güçlerde bir zayıflama görülebiliyor ama bunu hareketin geri çekilmesiyle bağlantılı bir durum olarak değerlendirmekte fayda var. Yarın yeni bir gelişmede reformistler yine karşımıza çıkacak, engel olacak, yer yer hareketi sınırlandıracak güçler olarak yerli yerinde duruyor.

Tabii bunda keskin süreçlerin de payı var. Süreç sertleşiyor, reformist güçlerin ister istemez solukları kesiliyor ve kesilecektir de. Mesela Haziran Direnişi’nde parkı terketmek için ellerinden geleni yaptılar. Hareket öyle bir noktaya geldi ki, artık onları da geride bıraktı. Bunları saklı tutarak söylüyorum ama gelecekte böyle süreçlerde birer engel olarak önümüze çıkacaklardır.

(Parti güvenliği bakımından yayınlanamaz bölümler...)

Son olarak, hareketin gündemlerine dair şunları ifade edebilirim.

Yeni bir tarihsel dönemin içerisindeyiz diyoruz. Bu, bunalımlar ve savaşlar dönemi. Gençlik hareketi açısından da bugünün dünyasında en öne çıkan en temel gündem, sadece Türkiye’de de değil, giderek ürkütücü bir boyut kazanan ve Türkiye’nin etrafında cereyan eden emperyalist savaş ve saldırganlık gündemi olarak önümüzde duruyor. Emperyalist savaş ve saldırganlık sorunu her dönem Türkiye’de ve dünyanın bir dizi ülkesinde gençliği hep ilgilendirmiş, hep gündemde olmuş bir sorun. Bugün de öyle. Her ne kadar bugün çok zayıf bir tablo olsa bile, bu savaş ve saldırganlık karşısında çok güçlü bir çıkış henüz örgütlenememiş olsa bile, gençlik hareketinin, dolayısıyla gençlik çalışmamızın yeni dönemde değişmeyecek temel bir gündemi olarak önümüzde duruyor.

Bu bugünden yarına üç günlük bir gündem de değil. Önceki sunumlardan da hareketle bunu söylüyorum. Döne döne gençliğin anti-emperyalist duyarlılığını örgütlemek, o anti-emperyalist duyarlılığı giderek devrimci bir kanala akıtmak, bunu eylemli bir sürece konu etmek sorumluluğuyla yüzyüzeyiz. Tabii ki işçi sınıfının devrimci bakışaçısı ekseninde...

Bir diğeri gençliği ve toplumu hedef alan saldırılar. Gençlik hareketinin son üç-dört yılda olduğu gibi yeni dönemde de öne çıkan gündemlerinden biri olacak. Faşist baskı ve terör, devletin dizginsiz saldırıları, gençliği hedef alan soruşturma, uzaklaştırma saldırıları vb., gençlik hareketinin temel bir gündemi olmayı sürdürecek.

Bir başka gündem gençliğin dolaysız olarak eğitim alanında yaşadığı sorunlar. Eğitimin ticarileştirilmesi bir boyutu, gericileştirilmesi ise bir diğer boyutu olarak karşımıza çıkıyor.

Önümüzdeki bir yıl, belki de daha uzun bir süreçte bu gündemler döne döne gençliğin önüne çıkacaktır. Bu gündemleri çeşitli yönleriyle, çeşitli araçlarla işlemek sorumluluğuyla ve buradan hareketle güç olmak sorunuyla yüzyüzeyiz.


Üste