Logo

TKİP’nin 20. Yılı etkinliğinde yapılan konuşma…


Adı gibi eseri de yüzyıllar boyu yaşayacak!

Sevgili dostlar, yoldaşlar...

Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin 100. Yılı coşkusunu geçen yıl yaşamıştık.

Bu yıl Alman Kasım Devrimi’nin 100. Yılı.

Önümüzdeki Ocak ayında, Almanya Komünist Partisi’nin kurucuları Rosa Luksemburg ve Karl Liebknecht’i, katledilişlerinin 100. Yılında anacağız.

Şu günlerde partimizin, Türkiye Komünist İşçi Partisi’nin kuruluşunun 20. Yılının coşkusu içindeyiz.

Ve sınıf mücadelelerine ve devrimlere ilişkin tüm bu tarihi olaylarla bağlantılı olan, tümünü bir arada kesen, kapsayan ve anlamlandıran, bir dünya görüşü ve bir büyük isim var: Marksizm ve Karl Marks!

Marksizm’in kurucusu Karl Marks’ın doğumunun 200. Yılındayız!

Etkinliğimizi dünya proletaryasının büyük önderine adamış bulunuyoruz.

“Adı yüzyıllar boyu yaşayacak, eseri de!” gecesine hoş geldiniz!

***

En yakın çalışma ve mücadele yoldaşı Friedrich Engels, Karl Marks’ın ölümünün ardından, “Adı yüzyıllar boyu yaşayacak, eseri de!” demişti.

2013 yılında bilim insanları, “Bin yıl sonra kimler hatırlanır?” sorusuna yanıt bulmak üzere bir araştırma yaptılar. İnternet taraması yaparak adı en fazla geçen kişileri sıraladılar. İlk sırada Karl Marx yer alıyordu. Bu bilgiyi bize İngiliz yayın kuruluşu BBC veriyor. Bin yıl sonra bile hatırlanacak kişiler araştırmasının ilk sırasında, Karl Marks’ın bulunduğunu duyuruyor.

Engels bir kehanette bulunmamıştı. Marks ile birlikte başardıkları işin muazzam tarihsel anlamını ve önemini dile getirmişti. Bir bilim insanı kesinliği ile, son derece açık bir gerçeğe işaret etmişti.

Engels’in sözlerinden bu yana yüz elli yıl geçti. Karl Marks’ın adı kadar eseri de o günden beri tüm dünya ölçüsünde yaşıyor. İnsanlık çapında adı en çok duyulan, dünya görüşü en çok tartışılan, düşüncesi ve kişiliği övgülere olduğu kadar yergilere de en çok konu edilen insan olmayı sürdürüyor Karl Marks. Çok daha önemlisi, bu yüz elli yıl boyunca insanlık tarihinin bütününü Karl Marks kadar etkilemiş başka herhangi bir insan yoktur. Denebilir ki o bu açıdan emsalsizdir. Her şeye rağmen kıyaslanabileceği tek kişi varsa eğer, o da yine izleyicisi ve öğrencisi olarak Lenin’dir.

Engels, “Adı yüzyıllar boyu yaşayacak” demiş, “eseri de” diye eklemişti. Bunun bir nedeni, bu yüzyıllar ötesi yaşama gücünün bir açıklaması olmalı. En sade şekliyle bunun nedeni ve dolayısıyla açıklaması, Karl Marks’ın ezilenler ve sömürülenler dünyasına gerçek kurtuluş yolunu göstermiş olmasıdır. Karl Marks, kapitalizm çağının ruhunu derinlemesine kavrayan, kapitalist toplumun yapısını ve işleyişini çözümleyip ortaya koyan, bunu kapsamlı bir dünya görüşü düzeyine çıkaran kişidir. Bu nedenledir ki Marksizm, geride kalan yüzyıl içinde dünyayı saran tüm kurtuluş mücadelelerine ilham veren ve yol gösteren biricik devrimci dünya görüşü olmuştur. Dünyanın dört bir yanında yüz milyonlarca emekçi insan onun aydınlattığı yoldan yürümüştür.

Bugün de Marksizm, devrimci bir dünya görüşü olarak, tüm coğrafyalarda, tüm toplumlarda, tüm sınıf ve katmanlar içerisinde etkisi ya da yankısı olan, benimsenen ya da reddedilen, övülen ya da yerilen, ama hep de temel önemde bir yeri olan bir dünya görüşü, bir düşünsel-siyasal akımı olarak duruyor. Sovyetler Birliği ile birlikte 20. yüzyıl sosyalizminin tümüyle çöktüğü, onun tozu dumanının bilinçleri bulandırdığı bir tarihi dönemde bile bu hala böyledir. Ve dahası, dünya ölçüsünde Marksizm yeniden güç kazanmaktadır. Düşmanları bile bunu açığa vurmaktan kendilerini alamamaktadırlar. Şu son yıllarda, sistem hiyerarşisinde yeri olan bir dizi şahsiyet, Marksizm’in yeninden güç kazanmasından kaygıyla söz edip duruyor.

Bu ne rastlantıdır, ne de şaşırtıcı. Kapitalizm ayakta kaldığı sürece, Marksizm aşılamaz ve vazgeçilemez bir devrimci dünya görüşü olarak kalmaya devam edecektir. Çünkü Marksizm kapitalizmin egemenlik çağına denk gelen, onun tüm doğasını kavrayıp açıklayan ve böylece aşılabilmesinin koşullarını ve dinamiklerini de çözümleyip ortaya koyan biricik devrimci dünya görüşüdür.

***

Karl Marks sosyal bilimler alanında gerçek bir devrimi ve dolayısıyla bir dönüm noktasını temsil eder. Marks’tan önce insanlık tarihinin bilimsel bir açıklaması yoktu. Tarihsel gelişmenin mantığını, dolayısıyla toplumsal evrimin ve dönüşümlerin temel işleyiş yasalarını ilk kez olarak açıklığa kavuşturan odur. Toplumların çıkarlarının uzlaşmaz sınıflardan oluştuğunu, insanlık tarihinin sınıflar mücadelesi tarihi olarak ilerlediğini, devrimlerin tarihin lokomotifi olarak iş gördüğünü ortaya koyan Marx olmuştur.

Karl Marks, insanlık tarihinin işleyişine ilişkin dünya görüşünü, özel olarak kapitalist topluma uygulamış, onu kapsamlı bir biçimde çözümlemiş, böylece kapitalizmin temel işleyiş yasalarını da açıklığa kavuşturmuştur. Yaratılmış zenginliklerin kaynağının emek olduğunu burjuva iktisatçıları ondan önce saptamışlardı. Ama onlar sermayenin genişleyen birikimini, yani kapitalist kârın sırrını açıklayamadılar. Kapitalist kârın kaynağını, dolayısıyla kapitalist sömürünün temel işleyiş mekanizmasını, artı-değer teorisi ile Karl Marks ortaya koydu. Böylece kapitalizmin emek sömürüsüne dayalı temel işleyiş yasasını gözler önüne serdi.

Karl Marks muazzam önemdeki bilimsel buluşlarını, işçi sınıfının kapitalist toplum içindeki çok özel yeri ve bundan kaynaklanan tarihi devrimci görevini açıklığa kavuşturmakla birleştirdi. İşçi sınıfının bilimsel dünya görüşü olarak Marksizm böylece biçimlendi ve esas kapsamını kazandı.

Sosyalizmin maddi-toplumsal temelini oluşturan temel sınıf proletaryadır. Sosyalizmin ütopyadan bilime yükselmesi, bu gerçeğin anlaşılması sayesinde olanaklı olabilmiştir. Proletaryayı bir yana bıraktığınızda, geriye sınıf dışı sosyalizm kalır. Bu ise sosyalizmi sonuçsuz bir ütopya haline getirir.

***

Marks mükemmel bir bilim insanıydı, bu onun en tartışmasız yönüdür. Ama Marks, her şeyden önce ve her zaman, bir devrimciydi. Bu, yeri geldiğinde Marks’ın hakkını teslim etmekten geri duramayan burjuva dünyasının özellikle hasır altı etmeye çalıştığı temel önemde bir gerçektir. Marks her şeyden önce bir devrimciydi; çünkü devrimcilik, Marks’ın felsefi düşüncesinin bütün bir özüydü. “Filozoflar bugüne kadar dünyayı yorumlamakla yetindiler, oysa aslolan onu değiştirmektir” diyordu Marks. O, dünyayı değiştirmek felsefesinin, buna dayalı dünya görüşünün kurucusudur ve bizzat kendisi de bu düşüncenin cisimleşmiş halidir.

Marksizm kapitalist toplumun temellerine vuran, onun yerle bir edilmesini ve aşılmasını temsil eden devrimci bir dünya görüşüdür. Egemen düzen olarak kapitalizmi ve egemen sınıf olarak burjuvaziyi hedef alır. Böyle olduğu içindir ki, burjuvazi Marks’tan ve Marksizm’den nefret eder. Onu bin bir yolla karalamaya ve gözden düşürmeye, emekçileri gerçek kurtuluşlarının bu yol gösterici ışığından yoksun bırakmaya çalışır. Kurulu düzen başından beri ona büyük bir düşmanlık göstermiştir ve göstermeye de devam edecektir. Resmi burjuva toplumunun Karl Marks’a bu sonu gelmez düşmanlığı bile onun gücüne ve emekçiler dünyası için muazzam önemine bir göstergedir.

***

Karl Marks, onun temellerini attığı devrimci dünya görüşü olarak Marksizm, bugün her zamankinden daha günceldir. Bu dünya görüşü, onun oluşturduğu yol gösterici düşünsel silahlar, işçi sınıfı, emekçiler ve tüm ezilenler için bugün her zamankinden çok daha büyük bir ihtiyaçtır. Bugünkü gelişmiş biçimiyle kapitalist toplum, Karl Marks’ın düşüncelerini her zamankinden daha güçlü bir biçimde doğruluyor. İngiliz kilisesinin en tepesindeki adam bile günümüz toplumunda her şeyin metalaşmasını, meta fetişizmini, insan ilişkilerindeki çok yönlü yabancılaşmayı anlamada Marks’ın önemine işaret ediyor. Oysa salt her şeyin metalaşmasını, insan ilişkilerindeki çok yönlü yabancılaşmayı değil, fakat örneğin muazzam boyutlardaki sosyal kutuplaşmayı, biriken muazzam zenginliklere rağmen dünyamızda hüküm süren yoksulluğu ve sefaleti, Marks olmadan nasıl anlayabiliriz?

Bugünün dünyası, servet-sefalet kutuplaşmasında ulaşılan baş döndürücü boyutları tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır. Bu yılın başına ait rakamlara göre, dünyadaki servetin %82’si nüfusun yalnızca %1’inin elindedir. Dünyanın en zengin 8, evet yanlış duymadınız, dünyanın en zengin 8 dolar milyarderinin toplam serveti, dünyanın yarısının, yani tam 3,6 milyar insanın servetine eşittir. Bu, Marks’ın teorisinin inanılmaz düzey ve kesinlikteki bir doğrulanmasıdır. Bu yalnızca bir örnektir. Marks, kapitalizme ilişkin tüm değerlendirmelerinde haklı çıkmıştır. Bugünün kapitalizmi bu gerçeği her zamankinden daha açık, daha kesin bir biçimde doğrulamaktadır.

***

Eylül ayı sonunda zamansız olarak yitirdiğimiz Teslim Demir yoldaş, iki yıl kadar önce Marks’ın ve Marksizm’in güncelliğini konu alan bir yazı kaleme aldı. “Proletaryanın büyük öğretmeni Karl Marks'ı okumanın ve silahlarıyla kuşanmanın tam zamanıdır” başlığı taşıyan yazı şu sözlerle bitiyordu:

“Dünya proletaryası büyük öğretmeni Karl Marks’ı 14 Mart 1883 tarihinde yitirdi. Ancak o, dün olduğu gibi bugün de dünya proletaryasına ve komünistlere yol göstermeye devam ediyor. Çünkü Karl Marks, proletaryaya ve insanlığa yüzyıllara dayanıklı, hiç eskimeyen, güncelliğini koruyan bilimsel sosyalizm gibi büyük bir eser bırakmıştır. Bir kez daha, işçi sınıfının yeniden tarihin sahnesine çıkmaya başladığı, yeniden inisiyatif aldığı bunalımlar, savaşlar ve devrimler döneminin içindeyiz. Marks’ı ve onun bilimsel teorisini döne döne okumanın, onun silahları ile kuşanmanın ve bu yolla geleceğe her bakımdan hazırlıklı olmanın tam zamanıdır.”

Teslim Demir yoldaşın çağrısı, Karl Marks’a adanmış bir etkinlikte yapılan bir konuşma için oldukça anlamlı bitiş sözleri mahiyetindedir. Yine de bitirmeden, kuruluşunda özel bir rol oynadığı TKİP’nin 20. Yılını da vesile ederek, birkaç kısa söz daha eklemek istiyoruz.

****

20. Yılını kutlamakta olduğumuz TKİP, 200. Doğum Yılını kutlamakta olduğumuz Karl Marks’ın devrimci dünya görüşüne dayalı olarak inşa edilmiş bir partidir. Teslim Demir ve yoldaşları, yenilgi sonrası dönemin iç ayrışma ve saflaşmaları esnasında, marksist dünya görüşünün devrimci diyalektik yöntemi ve proleter sınıf özü üzerinde çok özel biçimde durmuşlardı. Öylesine ki, sonraki bir dizi temel değerlendirmelerinde, halkçı küçük-burjuva sosyalizmden kopuşlarını, bu iki temel nokta üzerinden yakaladıkları üstünlüğe bağlamışlardı.

Devrimci diyalektik yöntem ve proleter sınıf özü ya da ekseni, marksist dünya görüşünün kalbinde duran unsurlardır. 20. Yılındaki TKİP de doğumunu bunu anlayıp sindirmiş olmasına borçludur. Onun teorik temeli ve programı buna göre şekillenmiştir.

Öte yandan TKİP, partiyi sosyalizm ile sınıf hareketinin cisimleşmiş örgütsel birliği olarak ele alan marksist görüşe bağlı kalarak, kendini sınıf eksenli bir parti olarak inşa etmek ve geliştirmek hedefinden hiçbir biçimde şaşmamıştır. Halen de gelişimini bu çizgide sürdürmektedir.

Karl Marks her şeyden önce bir devrimciydi, demiştik. Onun izinden yürüyen TKİP de her şeyden önce devrimci bir partidir. Yalnızca teorisi ve programıyla değil, örgütsel varoluşu ve pratiği ile de. TKİP kurulu düzenin legalitesi içine hiçbir biçimde sığamayacak olan, bu nedenle de illegal temellere dayalı bir devrimci partidir. Bu özelliği ile de o gerçek bir devrim partisidir.

TKİP, Habip, Ümit ve Hatice yoldaşlardan Alaattin ve Sinan yoldaşlara, her kademeden bir dizi farklı yoldaşta yüz ağartıcı örneğini görebildiğimiz gerçek devrimci kadrolara dayalı bir partidir.

Bütün bunların ürünü olarak TKİP, güçlü politik-örgütsel moral değerlere sahip bir partidir.

Ve bütün bunların ortak ifadesi olarak TKİP, devrimci marksist bir partidir. Marksist dünya görüşüne bağlılık, onun devrimci varoluş koşuludur.

200. Doğum yılında şan olsun Karl Marks’a!

Adı gibi eseri de yüzyıllar boyu yaşayacak!


Üste