Logo

TKİP VI. Kongresi Belgeleri... Dünyada ve Türkiye’de kadın hareketi


İçinden geçtiğimiz süreçte dünyada ve ülkemizde yükselen bir kadın hareketi gerçeği ile karşı karşıyayız. İşçi-emekçi kadın çalışmamızı değerlendirirken, dünyadaki tabloyu, ülkemizdeki kadın hareketinin durumunu ve nihayet kadın çalışmamızın durumunu ele alacağız. Geçmiş dönem kadın çalışmamızın eleştirel değerlendirmesi üzerinden partinin önümüzdeki döneme ilişkin görev ve sorumluluklarına işaret etmeğe çalışacağız.

Dünya’da kadın hareketi 

V. Parti Kongresi’ni izleyen üç yıla baktığımızda, dünya çapında kitlesel kadın hareketleri yaşandığını görüyoruz: Arjantin’de başlayan ve tüm Latin Amerika’ya yayılan, kadına yönelik şiddete karşı gelişen “bir kişi daha eksilmeyeceğiz” hareketi. Polonya’da gerici kürtaj yasasına karşı gerçekleşen altı milyon kadının katıldığı “kadın grevi”. İzlanda’da kadın-erkek eşitsizliğine karşı eşit ücret grevi. 2017 8 Mart’ında, ABD başta olmak üzere bir dizi ülkede gerçekleşen kitlesel kadın grevleri. 2018 8 Mart’ında dünya ölçeğinde gerçekleşen kitlesel 8 Mart eylemleri. Ve nihayet İspanya’da 5 milyon kişinin katıldığı bir başka “kadın grevi”. Bunlar öne çıkan örnekler. İtalya, İrlanda, Güney Kore ve pek çok ülkede, sosyal sorunlara ve kadına yönelik şiddete karşı kitlesel eylemler gerçekleşti.

Daha özgün yanlarıyla İran’da ve Ortadoğu’da yaşanan örnekleri de özel olarak vurgulamak gerekir. İran’da örtünme zorunluluğuna karşı gerçekleştirilen “beyaz çarşamba” eylemleri toplumsal meşruiyeti sağlamış ve Ocak ayında İran’da gerçekleşen kitle hareketine de etkide bulunmuştur. Keza Ortadoğu’da Kürt halkının direnişinde kadınların özel bir rolü olmuştur.

Bu tablo, V. Parti Kongresi değerlendirmelerinde ifade edildiği gibi, emperyalist-kapitalist sistemin ürettiği yapısal krize ve siyasal gericiliğe karşı, dünya ölçeğinde inişli çıkışlı seyreden, devrimci önderlikten yoksun kitle hareketinin bir boyutunu göstermektedir.

Kadın grevi ve kitle eylemlerinin temel gündemleri, kadına yönelik şiddet, kapitalizmin derinleşen krizinin sonuçları, ırkçılık ve emperyalist savaş politikaları idi. Eylem ve grevlerin başını çekenler çeşitli türden feminist eğilimli otonom kadın örgütleri, ırkçılık ve savaş karşıtı gruplar ve çeşitli türden kitle örgütleri idi. Türkiye’den farklı olarak erkeklerin ve sendikal örgütlerin de hareketin içinde yer aldığı görülmektedir.

Halihazırda ağırlıklı olarak feminist kadın örgütlerinin yön verdiği kadın kitle hareketlerine, kuramsal tartışmalar da eşlik etmektedir. Son yükselen hareket için kimileri tarafından 4. Dalga feminizmi tanımlaması yapılmaktadır. Bu tartışmalar, kapitalizmin gelişim seyri ve kitle hareketiyle doğrudan bağlantılıdır. ‘90’lı yıllara hakim olan ve cinsiyet karşıtlığını önplana alan 3. Dalga feminizminin yerini, giderek anti-kapitalist, anti-emperyalist söylem ve taleplere daha duyarlı bir hareket almaktadır.

Bu değişim eğilimi, çıkışsızlıkla birlikte kendi içinde tartışma süreçleri yaşayan feminist hareketteki özeleştirel bir değişimin değil, fakat emperyalist- kapitalist sistemin krizinin, bu krizin kitlelere yansıyan sonuçlarının yarattığı öfke ve tepkinin bir ürünüdür.

Mevcut nesnel tablo ve yarattığı koşullar, feminist hareketi de zorlamaktadır. Hareket bünyesinde 2. Dalga olarak tanımlanan “60’ların feminizmine dönüş”, “işçi sınıfının içinden çıkan feminizm”, “enternasyonalist feminizm” söylemlerine güç kazandırmaktadır. Ancak bu görece “ileri söylemlere rağmen”, Marksizm ve sosyalizmle araya sınırlar çizildiği, ideolojik olarak onyılların feminizm mirasının korunduğu, yapısal zaafiyetin sürdüğü de bir gerçektir.

Sınıf mücadelelerinin ve kitle hareketlerinin dünya ölçüsündeki temel sorunu kadın hareketi için de geçerlidir. Bu hareket tutarlı devrimci bir önderlikten, kendisini yedekleyecek ve önüne yeni ufuklar açacak devrimci proleter bir kitle hareketi ekseninden halen yoksundur.

Türkiye’de kadın hareketi

Türkiye’de Haziran Direnişi’ni de önceleyen ve genişleyerek bugüne gelen bir kadın hareketi sözkonusudur. Bu hareket, AKP’nin toplumu kutuplaştırıcı ve kadınlara yönelik gerici cinsiyetçi politikalarına karşı biriken öfke ve tepkinin bir ürünüdür. Doğal olarak hareketi ilerici sol güçler sürüklemektedir.

Toplumdaki dikey yarılmanın bir yansıması olarak kadın hareketi de sınıfsal bakımdan heterojen bir yapıya sahiptir. Emekçi kadınlar da hareketin bir parçası olmakla birlikte, halen sınıfsal talepler ve istemler öne çıkmamaktadır.

Haziran Direnişi’nin ardından gelişen süreçte, Özge Can Aslan eylemi, 8 Martlar, 25 Kasım eylemleri, AKP’nin çıkardığı yasalara tepkiler, kadınlara-çocuklara yönelik cinsel istismara yönelik eylemler geride kalan süreçte önemli kitlesel eylemler olarak kendini göstermiştir.

Hareketin önplanında marjinalliğini sürdüren feministler değil, fakat halihazırda kendileri de feminist çizgide bulunan reformist sol akımlar yer almaktadır. Cinsiyet ayrımı, cinsel baskı ve ezilmişlik, bu temelde AKP karşıtlığı temaları harekete rengini vermektedir. Laiklik ve cumhuriyet değerleri duyarlılığı bunları içermekte ve tamamlamaktadır

Reformist solda, HDP bileşenleri, kadın cinayetlerini durduracağız platformu ve bunların içinde yeraldığı kadın meclisleri ve kadın platformları öne çıkmaktadır. Pek çok kentte ilerici kesimlerin de içinde yeraldığı platformların iller arası koordinasyonları üzerinden süreçlerde ortak talep ve tutumlar alınmaktadır. Aynı şekilde öznelerin alt örgütlerinde de (gençlik vb.) böylesi platformlar ve koordinasyonlar oluşturulmaktadır.

Dinci-faşist iktidarın gidişatı gösteriyor ki, önümüzdeki dönemde kadına yönelik baskı ve saldırılar daha da artacaktır. Bu beraberinde kadınlar cephesinden yeni tepkilerin açığa çıkmasına vesile olabilir. Bu çerçevede kadın hareketini dikkatle izlemek gerekir.

Türkiye’de kadın işçilerin durumu

* İşgücü istihdamında kadın işçilerin sayısı her geçen gün artış göstermektedir. Bunun ana nedeni yoksulluğun derinleşmesiyle birlikte yedek iş gücü olarak kadınların çalışma zorunluluğunun artması, çalışma yaşamının esnekleşmesiyle birlikte güvencesiz işlere kadınların yönlendirilmesi, AKP ile birlikte patrona sağlanan teşviklerde “kadın işçi çalıştırma” şartının getirilmesidir. Özellikle Metal Fırtına’dan sonra, metal fabrikalarında işçileri ayrıştırmak için kadın işçi alımına yönelim de özel bir nokta olarak bunlara eklenebilir.

* Sektörel olarak bakıldığında; hizmet sektöründe ağırlıklı olarak kadınlar çalışırken, tekstil ve gıda sektörlerinde de kadınların yoğunluğu sözkonusudur. Parçalı bir yapıya sahip petro-kimya sektörünün temel alanlarında erkek işçiler göze çarparken, vasıf gerektirmeyen alanlarda kadınlar istihdam edilmektedir. Metal sektöründe ise kadınlar ağırlıkla elektronikte çalışmaktadır.

* Kadın işçiler de dinci-faşist gericiliğinin ideolojik-kültürel kuşatması altında bulunmaktadır. Bilinç düzeyinin geriliği ve gericiliğin etkisi, somut bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

* Kadınların çalıştığı öncelikli alanlarda sendikal örgütlülüğün geriliğini düşündüğümüzde, kadın işçilerin asgari sendikal örgütlülüğünün bile sınırlı olduğunu söyleyebiliriz. Sendikalarda yönetici konum bir yana, temsilcilik düzeyinde bile kadın oranı çok düşüktür.

(...)

Düşünce ve öneriler

- Kadın çalışmasında merkezi politikalar temelinde daha fazla düşünsel çaba ve yoğunlaşmaya ihtiyaç vardır.

- Kendi zeminimiz olan kadın işçi çalışması kapsamında, özellikle kadın işçilere yönelik siyasal müdahale temelinde daha sistemli çalışmalar yürütmek bir ihtiyaçtır.

- Kadın işçilere müdahalenin yanısıra, kadın sorununu da kapsayan siyasal sorunlar karşısında genele ya da ilerici kesimlere seslenmek de düşünülmelidir.

- Yerel planda çalışmanın dayanabileceği komisyon vb. ekiplerin zorlanması gerekmektedir.

- Her bir çalışma alanının kadın boyutu olması gerçeğinden yola çıkarak tüm zeminlerde adımlar atılmalıdır. Mesafe alabilmek için işçi-emekçi kadın komisyonlarıyla koordineli bir çalışma örgütlenmelidir.

- Dinci-faşist rejimin kadına yönelik saldırılarına karşı somut politikalar saptamak gerekmektedir. Kadın kitle hareketi, bu harekete ilişkin tutum ve görevler konusunda saflarımızda yeterli bir bilinç açıklığı yaratılmalıdır.

- Dünyada ve Türkiye’de yükselen kadın hareketinin mevcut tablosu, ortaya yeni düzeyde bir ideolojik mücadele ihtiyacı çıkarmaktadır. Buna yoğunlaşmak, ideolojik mücadeleyi kesintisiz olarak sürdürmek gerekmektedir.

Kadın Bürosu’nun kongreye
 sunduğu Rapor’dan…


Üste