Logo
< Düzeni yıkmaya içimizdeki kalelerinden başlayalım

Kültür-sanat çalışmaları ve bazı sorunlarımız


Kültür-sanat çalışmaları
ve bazı sorunlarımız

Sınıf savaşımının özgün alanlarından biri olan kültür-sanat mücadelesinde azımsanmayacak bir deneyim elde ettik. Yılları bulan çalışmalarımızla birçok başarıya imza attığımız gibi birçok sorunla da karşı karşıya kaldık ve kalıyoruz. Nasıl ki devrimci sınıf çalışmamız, gençlik çalışmamız ve benzeri alanlarda deneyim ve eksiklikleri paylaşıyorsak, bu özgün alanı da geliştirmek ve profesyonelleştirebilmek için müdahalelerimizi yoğunlaştırmalıyız.

Bu alandaki çalışmamız belli bir düzey ve birikim yakaladı dedik. Kuşkusuz daha da yetkinleşmek sınıf mücadelesinde alınacak mesafe ile de bağlantılıdır. Ama bu nesnel gerçeklik alana iradi müdahaleyi dıştalamaz.

Kültür-sanat çalışmasında öncelikle bu alanın kendine özgü olan yanını kavramamız gerekiyor. Daha önce yapılan değerlendirmelerde ikili zaaf diye nitelendirdiğimiz sanatı politikanın yerine veya politikayı sanatın yerine ikame etme sorununa işaret etmiştik. Eleştiriye konu olan bu sorun alanı hala varlığını sürdürüyor. Bunun üzerine gidilmesi gerekiyor. Daha açık bir ifade ile, kültür-sanat çalışmasını ve kurumlarımızı sadece politik gündemlerin işlendiği alanlar olmaktan çıkarmalı, kültür-sanat gündemine müdahale eden ve üreten kurumlar haline getirmek için aktif çaba harcamalıyız. Kültür-sanat çalışmalarını geçmiş birikime de yaslanarak gerçek misyonunu yerine getirecek bir tarzda yürütebilmeliyiz.

Sorunu şöyle açabiliriz.

Kültür-sanat faaliyetleri ve kurumlarımız sanatsal ve kültürel çalışmaları öne alabilmeli, bununla beraber politik gündemleri ve sınıfa yönelik saldırıları kendi bulunduğu özgün alandan doğru işleyebilmelidir. Bu alana yönelik bir çaba ve bu alana dönük yönlendirdiğimiz insanlarımız var. Fakat mesele insan ayırmakla çözülmüyor. Yıllardır kültür-sanat alanında konumlandığı halde kültür-sanat ile alakası olmayan insanlarımız vardır.

Sorunun özünde, her sorunda olduğu gibi, kadrolarımızın meselenin ideolojik özünden uzak olmaları gerçeği vardır. Düşünün ki, siz kültür ve sanatı işçi ve emekçilerin yaşamının bir parçası haline getirmekten bahsedeceksiniz, ama işçi sınıfının bir parçası olan sınıf devrimcileri olarak bu sorunu kendiniz bire bir yaşayacaksınız.

Öncelikle kültür-sanat çalışmaları kendi alanlarında bir takım birimlere dayalı olarak hayata geçirilmelidir. Sorun her boyutuyla tartışılmalı ve rutin takvim gündemlerini aşacak tarzda ele alınmalıdır. Çalışma teorik boyutuyla, teknik boyutuyla, uygulama boyutuyla ele alınmalı ve bu kolektife de yansıtılabilmelidir. Kültür-sanatı, sınıf hareketi ile ilişkisinden politik yaşamla ilişkisine kadar tartışan birimler oluşturulmalıdır. Tabii merkezileşmiş bir çalışma bununla beraber hayata geçirilebilmelidir.

Önceki değerlendirmelerimizde de dile getirdiğimiz, kültür-sanat çalışmalarımızın ilerici devrimci sanatçılarla ilişkisi sorunu vardır. Kimi yerellerimiz bu konuda adımlar atsa da bu sorunu aşabilmiş değiliz. Oysa aydın ve sanatçı çevreyi işçi sınıf ile buluşturabilmek çok yönlü bir ihtiyaçtır. Bu, hem aydın-sanatçılar için hem de işçi ve emekçiler için bir ihtiyaç olup, komünistler için de bir sınanma alanıdır. Aydın ve sanatçılar ile ilişkinin doğru tarzda kurulabilmesi, bizim bakışımızı ne oranda yaşamla buluşturabildiğimizin göstergesi olacaktır.

Bir diğer sorun alanı, kültür-sanatı genel olarak işçi ve emekçilerle buluşturmanın ötesinde, bu özgün alanı sınıf hareketi ile buluşturabilmektir. Sınıf devrimcileri olarak bu alandaki kendi çalışmalarımızı sınıf hareketi ile buluşturmak işin bir yanı iken, harekete geçen, örgütlenme ve eylem içerisinde olan işçilerin sanatsal-kültürel çalışmaların parçası haline getirilebilmeleri işin diğer yanıdır. Deneyimlerimiz göstermektedir ki, eylemli sürece giren işçiler -bizden ve birçok kurumdan bağımsız olarak- çeşitli sanatsal üretimleri, o hareketli sıcak atmosfer içinde ortaya çıkarmaktadırlar. İşte bu bizim yakalamamız gereken bir noktadır. Ama nasıl ki bir eylem veya direniş patlak verdiğinde, hazırlıksızlık nedeniyle eylemi yönetmede zorlanmalar yaşanıyorsa, kültür-sanat alanından da durum aynıdır. Bir direniş-eylem başlar, işçiler şiirler yazar, şarkılar-türküler söylerler. Eğer sınıf devrimcilerinin alana yönelik bir hazırlığı yoksa, seyretmekten öteye geçemezler.

Kültür-sanat çalışmamıza yönelik birimlerimiz bu alana yönelik sorunları ve eksiklikleri önüne çekmelidir. Her bir kolektifimiz ayrıntılı planlamalar yapabilmelidir. Varolan çalışmaları daha profesyonel ele almalıdır. Belli kültür-sanat dallarının ötesine geçemeyen birimlerimiz diğer dallara yönelmeyi hedeflemelidir. (Fotoğraf sanatı, kısa film, resim, şiir vb.)

Bu alandaki çalışmalarımızı yürütürken, burjuvazinin işçi sınıfı ve emekçileri bin bir türlü araçla nasıl etkisi altına aldığını aklımızdan çıkarmamalıyız. Çalışmalarımızı ciddi bir şekilde irdelemeli, bir sınıf devrimcisine yakışacak ciddiyetle bu alana gereken ilgiyi göstermeliyiz. Bu alanın güçlerimizin gelişimi noktasında önemli bir işleve sahip olduğunu da bilince çıkarmalıyız. Kültür-sanat çalışması ile kültür-sanat kurumlarımızı birbirinden ayırarak bu tartışmayı yürütmeliyiz. Zira konunun kültür-sanat kurumlarımızın dışında da gündeme alınabilmesi gerekiyor.

K. Yusuf