Logo
< Çözülemeyen eğitim sorunu üzerine

Partiyi sınıf içinde güç haline getirmenin sorunları üzerine


Partiyi sınıf içinde güç haline getirmenin sorunları üzerine

Ortaya koyduğumuz politik pratik faaliyet düzeyi ile karşılaştırıldığında kitle tabanımız oldukça dar. Oysa yılları bulan ısrarlı ve çok yönlü bir siyasal çalışmanın sonucu bu olmamalı. Oldukça zor şartlarda aldığımız mesafenin anlamını ve değerini unutmamak kaydıyla belirtelim, bunu hiç hak etmiyoruz. Bunun için bu soruna müdahaleyi gündemimize almalı, çözümüne ilişkin kafa yormalı, tartışmalı, çıkardığımız sonuçları paylaşmalı ve giderek çözücü bir müdahale planı oluşturabilmeliyiz. 

Burada sorununun genel mahiyeti ve çözümüne ilişkin olarak başlıklar halinde düşüncelerimizi ortaya koymak istiyoruz. Böylelikle sorunun yakıcı önemi üzerine uyarıcı ve konu kapsamında yürütülecek tartışmalar için kolaylaştırıcı bir çerçeve sunmaya çalışacağız.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, kitle çalışmasından sonuç almak ya da moda ifadeyle kitleselleşmek bizde, somutta sınıf hareketiyle organik bağları geliştirmek ve sınıfın öncüsünü kazanabilmek anlamına gelmektedir. Dolayısıyla sorun, saflarımızdaki, çevre ve çeperimizdeki hangi sınıftan ve sosyal kökenden olursa olsun insan sayısını arttırmak değil, öncelikle işçi sayısını arttırmak biçiminde anlaşılmadır. Ancak sınıf temelli bir kitleselleşme sağladığımız ölçüde, genel olarak diğer sınıf ve tabakalardan saflarımıza yönelik katılımlar da anlamlı ve kalıcı olur. Aksi halde kitleselleşmek adı altında kolaycı bir takım eğilimler gerçekte, günü kurtarmak adına geleceği tehlikeye atmak anlamına gelir.

Dolayısıyla sorunu sınıf hareketi içerisinde maddi bir kuvvet haline gelmek biçiminde tanımlamak en doğrusudur. Aslında sorun bu biçimiyle de uzun zamandır partinin gündemindedir. Fakat kesin bir çözüme bağlanabilmiş değildir. Yapılan müdahalelerle önemli mesafeler alınmakla birlikte genel olarak sorun hala da esası bakımından olduğu gibi durmaktadır. Sınıf çalışmasında yakaladığımız ilk anlamlı bağları geliştirememekte, örgütleyememekte ve daha ileri bir çıkışın maddi dayanakları haline getirememekteyiz. En azından büyük bir zorlanma yaşamaktayız. Böyle olduğu ölçüde, hem mevcut güçlerimiz bir yerden sonra yorgunluk belirtileri göstermekte, hem de büyük emeklerle kazanılan imkanlar yitirilmektedir.

Sorunun nesnel yanları olmakla birlikte, mevcut durumumuz ve sınıf hareketinin gelişme imkanları düşünüldüğünde, sorunun nedenleri salt nesnel zorluklarla açıklanamaz. Asıl sorun iradi planda yaşanmaktadır. İrade planında iğne ucu kadar küçük imkanları değerlendirebilmek, bunun için koparıcı, sistematik ve örgütleyici bir çaba ortaya koymak gerekirken, çoğu durumda bunun uzağında kalmaktayız. Bu düzeyde bir iradi gücü neden ortaya koyamadığımız sorusunu yanıtlamak ise, sorunun kaynağını kavramak bakımından oldukça kritik bir yerde duruyor.

EKİM 3. Genel Konferansı’nda, sınıf çalışmasında artık salt dışarıdan seslenmekten çıkarak içeriden müdahalenin koşullarını oluşturmanın sorunları tartışılmıştı. 3. Konferans’ın açtığı yoldan bu sorunu çözme yönünde ciddi bir mesafe de alınmıştı. Bu mesafenin bizi partiye götüren birikimler içerisinde özel bir yeri vardır. Fakat yine de 3. Konferans sonrasında artık sınıfa içeriden müdahalenin asgari imkanlarını oluşturduğumuz ve bir dizi örnek şahsında görüleceği üzere, sınıfın yaşamında politik bir taraf haline gelmeye başladığımız bu dönem hala da bir başlangıçtır. Aslında sınıf zemininde güç olabilmenin, maddi bir kuvvet haline gelebilmenin asgari koşulları oluşturulmuştur. Bu koşullar, sınıf içerisinde konumlanmış, siyasal çalışmasını ağırlıkla sınıfa yönelik olarak örgütleyen, bu doğrultuda da artık bir dizi örneğe sahip olan ve sınıfın ileri-öncü unsurlarıyla ilk önemli maddi ilişkileri kuran bir çalışma ve örgütlenme düzeyidir.

Parti Kuruluş Kongresi, partili kimliğin ve program bilincine dayalı bir devrimci pratiğin, bu koşullarda sınıf içerisinde ve giderek toplum düzeyinde bir politik kuvvet haline gelecek sıçramanın da niteliksel koşullarını yaratmıştır. Fakat bilinen gelişmeler (peş peşe yenilen darbeler) nedeniyle bir sıçrama yapmanın siyasal ve örgütsel koşulları bir dönem için önemli ölçüde yitirilmiştir. “Yeniden inşa” adını verdiğimiz bu ara dönemde bir süre asgari bir sınıf çalışması yürütmenin olanakları da önemli ölçüde kaybedilmiştir. Ancak süreç içerisinde her bakımdan oldukça genç güçlerle siyasal çalışma sürdürülmüş ve bir yerden sonra da yaratılan ilk imkanlar yeniden sistematik bir sınıf çalışması yürütmek hedefiyle örgütlenmiştir. Bu süreç içinde henüz kendileri de örgütlenme ve dönüşüm sorunları yaşayan genç güçlerle, böyle bir çalışma ısrarı gösterilmiş ve aynı zamanda burada da kalınmayarak çalışma araçlar bakımından da tarihimizde görülmedik ölçüde zenginleştirilmiştir. Onlarca bülten yanında, kültür-sanat kurumlarından işçi derneklerine kadar bir dizi aracı kullanan ve yüzünü sınıfa çeviren, bu doğrultuda belli bir ısrar gösteren bir politik-pratik faaliyet kapasitesi yaratılmıştır.

Bu dönem çalışmamızın en temel özelliklerinden biri, çalışmanın kendi güç ve imkanlarının sınırlarına takılmadan sınıfın ihtiyaçları temelinde üretilmiş politik kampanyalar üzerinden yoğunlaştırılmış çalışmalar biçiminde ilerletilmesidir. Kuşkusuz bu kampanyalar, özellikle de Kurultay süreçleri, sınıf çalışmasının toparlanmasını sağlamış ve giderek sınıfa yönelik kesintisiz ve yoğunlaşmış bir çalışma yürütmemizin koşullarını oluşturmuştur. Sınıf içerisinde bir dizi ilişki ve imkan yaratmış, önemli bağlar kurulmasına vesile olmuştur. Fakat daha sonra, çeşitli vesilelerle üzerinde durulduğu gibi, bu kampanya çalışmalarının en önemli sorunu, yine de sonuç almada, yani sınıfla maddi bağlar kurmada ve sınıfın ileri unsurlarını kazanabilme planında yaşanmıştır.

Her şeye rağmen toplam süreçlerimiz bakımından bunun anlaşılır nedenleri vardır ve sınıf çalışmasında bir önemli eşiğin aşılması bakımından işlevleri tartışılmazdır. Zira bu yoğunlaştırılmış siyasal sınıf çalışması pratikleri, bir dizi alanda partinin sanayi havzaları temelinde hedefleri, araçları ve zeminleriyle sistematik bir sınıf çalışmasını yürütmesinin yolunu açmıştır. Bu noktadan sonra da, sınıf içerisindeki güçlerimizin sınırları daha belirgin biçimde ortaya çıkmış, maddi bir güç haline gelmek yakıcı bir ihtiyaç haline gelmiş, yaşadığımız gelişmenin yeni safhasında bu, önümüze çıkan en önemli sorunlardan biri olmuştur.

Aradan geçen zamana karşın hala da sorun esası yönünden çözüme kavuşturulabilmiş değildir. Kuşkusuz geride kalan dönem içerisinde sorunun mahiyetine ve çözümüne ilişkin bir dizi alanda çok önemli müdahaleler yapılmıştır. Devrimci örgüte yönelik oldukça kritik bir müdahalenin zemini haline gelen II. Parti Kongresi, parti çalışmasının ana gövdesiyle sınıf zeminine oturtulmasına yönelik de oldukça önemli vurgular yapmıştır. Bundan dolayı da parti bir dizi alanda sınıf dışı eğilimleri ve alanları hızla geride bırakabilmiştir. Fakat buna rağmen sorun hala da esası yönünden çözülememiştir.

Her şeye rağmen bu dönemde sınıfla ilişkilenmek ve sınıfa yönelik doğrudan müdahalelerde bulunmak bakımından yine de önemli deneyimler orta yerde durmaktadır. Özellikle krizin ardından ağır yıkım faturaları karşısında sınıf hareketindeki artan direnme eğilimi, sınıf çalışmasında hem niteliksel ve hem de niceliksel bir gelişmenin imkanlarını ortaya çıkarmıştır. Öyle ki, sınıf çalışmamızın seslenme sınırlarında yürütüldüğü alanlarda dahi, ısrarlı çalışmamızın ve yılları bulan emeğin ürünlerini nihayet alabileceğimiz bir dönemin içerisine girdiğimiz görülmüştür. Bu dönem içerisinde bir dizi işçi direnişinde şu ya da bu düzeyde taraf olmamız bunun ifadesidir. Sınıf hareketinin eylemine önderlik etmek, sınıf içerisinde şu ya da bu düzeydeki güçlere dayanarak politika yapmak, mücadeleye atılan işçilerin doğal olarak yüzlerini döndüğü belli mevzilere sahip olabilmek gibi üstünlüklerimiz, bu dönem içerisinde birçok örnek şahsında gözlemlenmiştir.

Fakat her şeye rağmen bunların sınırlı örnekler olduğunu bilmek gerekir. Ancak bu örneklerin görüldüğü alanlardan da başlayarak bir kez daha bu süreçte ortaya çıkan imkanları hakkıyla değerlendiremedik. Özellikle direnişlerine önderlik yapabildiğimiz bazı örneklerde en uç ifadelerini gördüğümüz gibi, bu süreçte de yüzleri bize ve mücadeleye dönük olan işçileri kazanmakta da oldukça tutuk kaldık.

Kuşkusuz sınıfın örgütlenmesi ve kazanılması dediğimiz süreç, öncünün partiye kazanılması ile genel kitlesinin mücadeleye kazanılması biçimde tarif edebileceğimiz iki yönlü bir süreçtir. Sınıfın öncüleri parti için kadro adayıdırlar. Fakat ortada sınıf mücadelesi içerisinde pişmiş hazır öncüler olmadığı ölçüde, parti sınıf içerisinde en geniş bir kitle çalışması yürütmek, sınıfın ileri-öncü potansiyellerini örgütleyecek bir takım ara zeminleri oluşturmak ve bu zeminlerde bu potansiyeli sınıfın ana gövdesine yönelik bir öncü müdahaleye yöneltmek durumunda kalıyor.

Bilindiği üzere parti uzun zamandır bu alanda bir dizi aracı kullanıyor. Platform, kurum ve dernek gibi araçlar bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bu araçlar bir yandan siyasal sınıf çalışmasının etkinliğine hizmet ediyorlar, ama diğer taraftan da sınıfla ilk temasların kurulmasına vesile oluyorlar. Daha özelde ise sınıf içerisinde kazandığımız taze güç ve imkanların değerlendirildiği, henüz her bakımdan zayıf, deneyimsiz ve öncü niteliğinden uzak sınıf güçlerinin eğitildiği ve siyasal bir sınıf çalışmasına katıldıkları zeminler olma özelliğine sahipler.

Buradan konumuzla ilgili çıkarılması gereken en önemli sonuçlardan biri, sınıf hareketi içerisinde maddi bir kuvvet haline gelmenin iki yönlü bir süreç olduğudur. Sürecin bir yönü, sınıfın ileri-öncü unsurlarını devrimcilik tercihi ve bilimsel sosyalizmin dünya görüşü temelinde partiye kazanabilmektir. Diğer yönünde ise sınıfın daha geniş bölüklerini günlük ekonomik-sosyal mücadele içerisinde birleştirip kaynaştırabilecek zeminleri yaratma ve varolan zeminleri bu doğrultuda geliştirebilmek vardır. Bu ikisi birbirini dıştalamaz, tersine birbirini tamamlayan, besleyen ve karşılıklı etkileşen bir ilişki içerisindedirler.

Dolayısıyla sınıfın ileri-öncü potansiyellerini siyasal sınıf mücadelesi içerisinde eğitmek, geliştirmek ve giderek daha bilinçli bir eğitim sürecine sokarak kazanmak gerekir. Diğer taraftan ise bu süreç sınıfa fiili önderlik sürecidir. Deneyimsiz ve bilinç planında geri olan ileri sınıf güçlerini de örgütleyerek sınıfın eylemine önderlik yapmak, bu süreç içerisinde hem platform ve kurum gibi zeminleri gerçek birer kitlesel sınıf örgütü haline getirmek, fakat diğer taraftan da öne çıkan ileri işçiyi partiye kazanmak gerekir. Tüm bunları yapabildiğimiz ölçüde sınıf içerisinde kitleselleşmemiz ve maddi bir kuvvet haline gelmemiz zor olmayacaktır.

Peki hedeflerimiz ve ne yapmamız gerektiği konusunda bu açıklık sonuç almak için yeterli mi? Hayır. Çünkü sonuç almak, yukarıda da belirttiğimiz gibi, öncelikle güçlü bir irade gerektiriyor ki, bugün sorun daha çok da bir irade sorunu olarak ortaya çıkıyor. Bu noktada irade sorununun tam olarak nasıl anlaşılması gerektiğine bakmak gerekir. İrade sorunu en başta bir ideolojik-politik donanım sorunudur. Bununla birlikte temelde devrimci bir örgütsel nitelik sorunu olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla neden örgütlenemiyoruz, neden güç olamıyoruz, neden sınıf içerisinde sınıfın geniş bölüklerine yön veren bir maddi güç haline gelemiyoruz sorununun çözümü de buradadır. Eğer ideolojik-politik bir donanımınız yoksa, eğer bu donanımı kolektif bir önderlik düzeyi biçiminde bir güce dönüştüremiyorsanız ve bununla birlikte elinizdeki güç ve imkanlarınızı örgütlü bir seferberlik içerisine sokamıyorsanız, örneğin bir fabrikada size yüzünü dönen bir işçiyi fabrikasında harekete geçecek, sizinle örgütsel bir hukuk oluşturmasına zemin oluşturacak hedeflerle motive edemiyorsanız, geliştiği ölçüde onu ideolojik-politik olarak donatamıyorsanız, çevresini örgütleyecek ve mücadeleyi yönetecek bir tarzda yönlendiremiyor, inisiyatif kullanacağı bir örgütsel zeminde tanımlayamıyorsanız ve ona bu temelde önderlik edemiyorsanız, sonuçta sınıf kitlelerini de kazanamazsınız. Elinizdeki güç ve imkanları geometrik olarak büyütemezsiniz. Büyütemediğiniz bir durumda ise, kısa sürede çevrenizde biriktirdiğiniz güçleriniz üzerindeki motivasyonu ve heyecanı da tüketirsiniz. Bu da ayrıca içerisinden çıkamayacağınız sorunlar anlamına gelir.

Tüm bunlardan sonra belirtmek gerekir ki, sorunun çözümüne dair yakalanması gereken kritik halka yerel çalışma ve yerel önderliklerdir. Özcesi yerellerde politik-pratik çalışmayı yöneten yerel yönetici örgütlerin ideolojik-politik donanımlarından başlayarak niteliklerini yükseltmek gerekiyor. Bu kapsamda özellikle çalışma tarzı ve örgütlenme planında mevcut durumun gözden geçirilmesine ihtiyaç vardır. Özellikle fabrikalarda derinleşmeyi hedefleyen yoğunlaşmış bir sınıf çalışması ile, platform ve kurum çalışmaları arasında doğru ve sağlıklı bir dengenin kurulması konusunda net bir açıklığa sahip olunmalıdır. Doğru bir planlama ve toplam sınıf çalışmasını stratejik öncelikler ışığında biçimlendirecek bir örgütleyici inisiyatif gösterilmelidir.

Bundan böyle sınıf çalışmasında sorunu somut olarak doğrudan ortaya koymalı ve yanıtlamalıyız. Örneğin bundan böyle çalışmamızda şu soruları sormayı ve yanıtını almayı, temel önemde bir ilke olarak benimsemeliyiz:

Hedef fabrikalar ve hedef işçiler belirleyip yüklenebildik mi? Fabrikalarda çalışan yoldaşlarımız ve ileri ilişkilerimizin ilişkileri ne durumda? Kaç fabrika özel sayısı çıkardık, kaç eğitim ve tartışma toplantısı yaptık? İşçilerle bağımız gelişiyor mu, süreç içerisinde nasıl bir mesafe alındı? Fabrika ve sektör çalışmalarında fabrika komitesi-çalışma grubu vb. örgütsel zeminlere ulaştık mı? Müdahale ettiğimiz direnişlerde kaç işçi ile ilişkilendik, ne kadarını esnek zeminlerde örgütledik, kaçını kadro adayı olarak düşünebiliriz, bunlar için bir örgütlenme planımız var mı, bu yönde atılmış adımlarımız var mı?

Çalışmamızın seyri ve başarısı ile bu sorunların yanıtı arasında kopmaz bir ilişki vardır, olacaktır.