Logo
< Sınıf eksenli çalışma ve örgütlenme...

Siyasal çalışma ve canlı bir örgütsel iç yaşam


Siyasal çalışma ve canlı bir örgütsel iç yaşam

Canlı ve dinamik bir örgütsel iç yaşam ile partinin düşünsel yaşamına katılım partinin her dönem hassasiyet gösterdiği sorunlardan biri olmuştur. Siyasal mücadele alanına çıktığı andan itibaren komünist hareket bu sorunun önemine işaret etmiş ve gereklerini yerine getirmeye çalışmıştır. Tüm kadro ve militanlara Ekim’in bir kürsü olarak kullanılması çağrısı, “savaşan ve düşünen kadrolar” belirlemesi, kongre ve konferanslar üzerinden bu çerçevede sergilenen tutum ve pratik vb., tüm bunlar bunun göstergeleri olmuşlardır. TKİP III. Konferansı’nın açılış ve kapanış konuşmalarında da bu sorun üzerinde özel olarak durulmakta, partinin gelişmesi açısından taşıdığı önem vurgulanmaktadır.

Partinin bu konudaki hassasiyetinin gerisinde geleneksel sol hareket ile dünya komünist hareketinin bu alandaki sorunlu anlayış ve pratiği ile hesaplaşması, bunun önemi konusunda açık bir bilince sahip olması vardır. Ancak bu açıklığın halihazırda parti kadrolarına yeterince maledilebildiğini söylemek mümkün değildir. İdeolojik ve siyasal sorunlar üzerinden partinin düşünsel yaşamına katılıma ilişkin zayıflığı bir yana bırakıyoruz. Daha önemlisi, etkin bir politik-pratik faaliyetin taşıyıcısı olan kadro ve militanlarımız, en önemlisi de mahalli örgütlerimiz, yürüttükleri siyasal faaliyet ile partinin çok yönlü gelişme sorunlarını tartışmak konusunda da belirgin bir tutukluk sergileyebilmektedir.

Bu zayıflık ilk bakışta kadrolaşma sorunları çerçevesinde ele alınabilir ve buradan tartışılabilir. Kuşkusuz sorunun böyle çok temelli bir yanı vardır. Fakat sorunu salt bu sınırlarda ele almak isabetli olmayacağı gibi, çözümü doğrultusunda mesafe almayı da zora sokacaktır. Zira, başta mahalli örgütlerimiz olmak üzere ileri düzeydeki yoldaşlarımız yürüttükleri faaliyetin deneyimlerini aktarmaktan, bizzat somut pratikleri üzerinden yaşadıkları sorunları irdeleyip bunların nasıl aşılabileceğini tartışmaktan bile geri durabilmekte, alışılagelmiş genel değerlendirmelerin ötesine çok fazla geçememektedirler.

İçinden geçilen tarihsel dönem, sınıf hareketinin verili düzeyi, güç ve olanaklarımızın sınırlılığı, mevcut güçlerimizin zayıflığı, kadrolaşma alanında yaşadığımız sorunlar, vb... Evet, bunların tümü de bir veridir. Ancak sorun, bu nesnellikler ile buna bağlı olarak öznel alanda yaşanan zayıflıkları tespit etmekte değil, mevcut nesnellik üzerinden nasıl mesafe alabileceğimizdedir. Zayıflık tam da bunların bizzat somut partiğimiz, demek oluyor ki kendi özdeneyimlerimiz üzerinden irdelenmesi, sorgulanması ve tartışılması alanında, sorunları partinin gündemine taşıyacak canlı bir örgütsel iç yaşamın zayıflığı üzerinden ortaya çıkmaktadır.

Bu çerçevede MYO’nun bir kürsü olarak kullanılmasının önemi yeterince açıktır. Özellikle son bir yıl içinde bu doğrultuda belli adımlar atılmış olsa da, tam da işaret ettiğimiz sorun nedeniyle alınan mesafenin yetersizliği ortadadır. MYO halihazırda yürütülen siyasal faaliyet ile partinin gelişme sorunlarına ilişkin olarak parti örgütlerimiz ve yoldaşlarımız tarafından canlı tartışmaların yapıldığı bir kürsü olarak etkili bir biçimde kullanılamamaktadır.

MYO, tanımlanan sorun üzerinden kullanılabilecek son derece önemli bir araç olmakla birlikte tek aracımız da değildir. Bir diğer işlevsel araç örgüt raporlarıdır. Parti olarak uzun yıllardır oturtmuş bulunduğumuz düzenli rapor mekanizması da, canlı bir örgütsel iç yaşam açısından apayrı bir önem taşımaktadır. Örgütsel ve siyasal faaliyetin sorunlarının irdelenmesi, parti faaliyetini geliştirmede, örgütsel temelini güçlendirmede yaşanan zorlanmaların ortaya konulmasının ötesinde, öznel plandaki zayıflıklık ve yetersizliklerimizin somut pratiğimiz üzerinden döne döne sorgulanması vb. açısından son derece elverişli bir araçtır.

Kuşkusuz bu açıdan aldığımız belli bir mesafe var. Örgütsel gerçekliğimizi ortaya koyan, zayıflıklarımıza açıklıkla işaret eden raporlar, böylece sorunlarımızı çeşitli boyutlarıyla görebilmek bakımından önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Yürütülen faaliyetin ayrıntılı bir dökümü yapılmakta, aşılmakta zorlanan sorun alanları da tanımlanmaktadır. Fakat ötesine geçilemediği için, sorunlarımızı aşabilmede bu kendi başına yeterli olmamaktadır.

Örneğin neden yıllardır mevziler yaratmaya kilitlenen, hedef fabrikaları esas alan sürekli, sistemli ve inatçı bir çalışmayı hayata geçiremiyoruz? “Sabırlı ve soluklu” bir çalışmayı neden bu alanda başaramıyoruz? Yıllardır bir takım hedef fabrikalar belirlediğimiz halde, buna uygun bir yüklenmeyi gerçekleştiremememizin gerisinde ne var? Her mahalli örgütümüzün döne döne tartışması gereken en önemli sorun alanlarımızdan biridir bu, fakat bu konuda anlamlı bir tartışmanın yürütülebildiğini söyleyebilmek mümkün değildir. Bu sorunun bizi aşan nesnel, bizden kaynaklanan öznel boyutları elbette vardır ve raporlarda bunlara genel çerçevede yeri geldikçe işaret de edilmektedir. Fakat bu kadarı yeterli değildir. Sorunun kendisini ortaya koymak değil, sorunu aşmayı güçleştiren nedenleri/zayıflık alanlarımızı irdeleyerek adım adım bu konuda mesafe alabilmenin yolunu açabilmektir aslolan.

Bu ve benzeri sorun alanlarını saptayıp sonuç alıcı bir tartışmanın konusu haline getirme konusundaki zayıflığımızın nedenlerinden biri nesnel koşullar/öznel müdahale ilişkisine bakıştaki zayıflıktır ve örgüt raporları üzerinden de kendini zaman zaman şu ya da bu düzeyde ortaya koymaktadır. Parti değerlendirmelerinde nesnel güçlükler ile öznel planda yaşanan gelişme sorunları ilişkisinde çubuğun nesnellik yönünde bükülmesi, iradi planda yüklenilmesi gereken zayıflık alanlarımızın üzerine yeterince yoğunlaşmayı, bunları çok yönlü olarak irdeleyip sorgulamayı, dolayısıyla etkili bir müdahaleyi güçleştiren bir rol oynayabilmektedir. Elbette burada yanlış olan çubuğun nesnelliğe bükülmesi değil, fakat bunun gerçek kapsamıyla kavranması planındaki zayıflıktır.

Kuşkusuz örgütsel planda ve siyasal faaliyet alanında yaşadığımız tüm sorunlarda nesnel güçlükler çok önemli bir rol oynamakta, partinin tüm değerlendirmeleri de her vesileyle buna işaret etmektedir. Bunun içindir ki, “sabırlı ve soluklu bir faaliyet” diyoruz, yıllardır döne döne altını çiziyoruz.

Stratejik önceliklerimizi yitirmeden, ilkelerimizden sapmadan yol yürüyebilmemiz için öncelikle sürecin ve sorunların kaynağının doğru tahlili gerekmektedir, ki en önemli üstünlüklerimizden biri de budur. Fakat bu kendi başına yeterli değildir. Çözümleme gücü değiştirme iradesine hizmet edebiliyorsa eğer, kendi rolünü oynuyor demektir. Sorun somut verili gerçeğin başarılı bir biçimde tahlil edilmesinde değil, tam da bu verili gerçeği gözeten isabetli bir yüklenmeyi yapabilmektedir. Nesnelliğin son tahlilde belirleyici olduğunu, bu çerçevede iradi çabanın sınırlarını belirlediğini unutmamak, fakat iradi müdahalenin/öznel etkenin değiştirici rolünü de yerli yerine oturmak durumundayız. Devrimci bir parti herşeyden önce bir değiştirme ve dönüştürme iradesi demektir. Nesnel koşullar bu iradenin sınırlarını belirler, fakat bu iradenin kendisi de nesnellik üzerinde etkide bulunur. Bunlar kuşkusuz genel planda bilinmekte, fakat bu ikinci alandaki zayıflığımızın üzerine etkili bir biçimde gitmeyi sağlayan bir pratik kavrayış açıklığına yeterince dönüşememektedir.

Örneğin, sınıfa yönelik etkin ve çok yönlü bir siyasal faaliyet yürütmemize, yoğun bir emek harcamamıza rağmen aldığımız mesafenin sınırlı kalması önemli sorun alanlarımızdan biridir. Ve bu, yıllardır da işaret ettiğimiz ve aşmakta zorlandığımız bir güçlük alanıdır. Bunun gerisinde, salt nesnellik üzerinden açıklanamayacak öznel zaaflarımız ve zayıflıklarımızın olduğu da tartışmasızdır. Sorun saptanıp genel planda dile getirilmekte, fakat somut pratiğimiz üzerinden çok yönlü bir sorgulama ve irdeleme ile nedenlerini partinin gündemine taşıma, bu konuda sonuç alıcı bir tartışma yürütme konusunda yoldaşlarımız ve mahalli organlarımız belirgin bir zayıflık sergileyebilmektedir.

Bu zayıflığın gerisinde ne vardır? Bu basitçe kadrolarımızın yetersizliği üzerinden açıklanabilir mi? Ya da, öznel planda yaşadığımız zorlanmaları daha çok nesnel güçlükler üzerinden açıklama eğiliminin şu veya bu düzeyde kendini gösterdiği, bunun da sorunlarımızın gerçek kapsamı üzerinden ele alınıp tartışılmasını güçleştirdiği söylenebilir mi?

Ya da sorunumuzun bu olmadığı, daha değişik güçlük alanları ile yüzyüze olduğumuz, örneğin özgün politikalar üretmede zorlandığımız, isabetli araçlar kullanamadığımız, bu nedenle sınıf hareketine etkili bir müdahalede bulunamadığımız, güçlerimizi bu nedenle ilerletemediğimiz gibi yeni güçleri de aynı nedenle kazanamadığımız iddia edilebilir mi?

Tüm bunlar somut irdeleme ve tartışmaların konusudur, öyle olmak durumundadır.

Nedenlerinin ne olduğuna açıklık getirmenin ötesinde burada altını çizmeye çalıştığımız nokta, öznel planda yaşanan sorunlarımızı çok yönlü olarak sorgulayıp tartışmanın önemidir.

Öznel zayıflık ve yetersizliklerimize gözümüzü kapatmak bir yana, tersine her vesileyle buna işaret ediyoruz, dahası bütün bir faaliyetimiz tüm bu zayıflıklarımızla birlikte verili nesnelliğe etkin bir müdahale çabasından başka nedir ki denilebilir!

Zaten sorun da burada çıkmaktadır. Öznel plandaki zayıflıklarımızı aşabilmemiz, nesnel olana doğru ve isabetli müdahalelerle, hedefli, yöntemli ve öncelikleri gözeten bir faaliyetle mümkündür. Örneğin, siyasal faaliyette dar pratikçiliğin ötesine geçemeyen, yaşanan öznel sorunları da bu pratiğin dar sorunları üzerinden ele alan bir yaklaşım, sorunları gerçek kapsamıyla görme ve tahlil etme başarısı gösteremez. Bu noktada öznel/nesnel diyalektiğini bilince çıkarmak büyük bir önem taşımaktadır. Ne biri, ne diğeri bir öncelik ilişkisi olarak ele alınabilir. Bunlar sürekli ve karşılıklı olarak birbirini etkiler. Öznel alandaki sorunlarınızda mesafe almak istiyorsanız, nesnel olana etkili ve doğru müdahalelerde bulunmak zorundasınız. Nesnel olana etkili bir müdahale ise öznel alandaki sorunlarınızı gerçek kapsamıyla tahlil edip üzerine bilinçli bir çabayla gitmeniz ölçüsünde mümkündür.

Öncelikle şu noktanın altını çizmeliyiz. Yaşanan zorlanmaları daha çok nesnel güçlükler üzerinden görmeye eğilim duyan, öznel etkenin oynayacağı rolü yeterince hesaba katmayan bir müdahale çabası zaten sonuç almayı başarmaz. Nesnelliği gözetmek, hiçbir zaman dayanaksız beklentiler içinde olmamak fakat bu nesnelliğe doğru bir müdahalenin oynayabileceği rolü de yerli yerine oturtmak zorundayız. Bunu başaramadığımızda, biz üzerimize düşeni yapıyoruz, ancak verili nesnel koşullarda bunun ürettiği sonuçlar bu kadar oluyor, sorun bizi aşıyor bakışı giderek öne çıkar, bu ise faaliyeti ilerletmenin en büyük engeli haline gelir. Sorunu esasta kendi dışında gören ve çözümünü zamana bırakan bir ruh halinin gelişmesine yol açarak, iradi planda yaşanan zaafları ve zayıflıkları gerçek kapsamıyla görmeyi ve üzerine etkili bir biçimde gitmeyi güçleştirir.

Partinin örgütsel planda ve siyasal faaliyet alanında karşı karşıya kaldığı çok yönlü sorunlarına etkili bir müdahale ise canlı bir örgütsel iç yaşam üzerinden, sorunun kolektife maledilmesiyle, somut tartışmalara konu edilebilmesiyle mümkündür. MYO’nun yanısıra, özellikle örgüt raporları bu çerçevede işlevli bir biçimde kullanılabilmelidir. Karşılaşılan sorunlar tüm somutluğuyla ortaya konulmalı, zayıflıklar ve yetersizlikler ayrıntı gibi görünebilen, gerçekte ise son derece önemli olan somut pratiğimiz/deneyimlerimiz üzerinden irdelenebilmelidir. Sorunları tanımlayan değil fakat tahlil eden, zayıflıkların nedenlerini irdelerken nesnel güçlüklerin ötesine bakmayı başarabilen bir çaba çözüm üretebilir ancak.

Bir sorunu çözebilmek için, öncelikle üzerine gidilmesi gereken ciddi bir sorun alanı olduğunu saptayabilmek ve onu gerçek kapsamıyla ortaya koyabilmek durumundasınız. Örneğin, doğru politikalar belirliyoruz, etkili bir pratik-politik faaliyet yürütüyoruz, pek çok araç ve yöntemi kullanıyoruz, insanlarımızı da böyle bir faaliyet içinde ilerletmeye çalışıyoruz, fakat sonuçta aldığımız mesafe sınırlı oluyor! Neden? Bu soruya verilecek yanıt, sınıf hareketinin verili durumu, güç ve olanaklarımızın sınırlılığı, kadrolaşma alanındaki zayıflıklarımız, vb.’nin ötesine geçebilmelidir. Sorunu bu sınırlarda ortaya koyarsanız eğer, çözücü bir irade ortaya koymayı da başaramazsınız. Sonuç nesnel koşullara teslim olmak olur.

Bir örnek üzerinden sorunu açabiliriz. Aynı koşullarda fakat sizin harcadığınız emeğin çok çok gerisinde bir çaba sergileyen ve hiçbir bakışı olmayan bir takım şekilsiz çevreler bile zaman zaman kimi alanlarda neredeyse size yakın bir kitleyi harekete geçirebilmektedirler. Kuşkusuz bizim için sorun şekilsiz bir kitleselleşme sorunu değil, fakat ayaklarını sağlam bir biçimde sınıf tabanına basan güçlü bir devrimci örgütü inşa edebilmektir. Verilen örneği buradan boşa çıkarmak ya da sorunu açıklamada yetersiz olduğunu ileri sürmek elbette mümkündür. Fakat yine de bu örnek, nesnel koşulların elverişsizliğine rağmen, sınırlı bir çabayla belli bir insan kitlesini etkileyip harekete geçirebilmenin mümkün olduğunu göstermektedir. Net perspektiflere ve doğru politikalara dayalı ileri bir örgütsel-pratik çabanın daha fazlasını başarabilmesi gerekir.

Önemle vurgulamak gerekir ki, sorun hiçbir biçimde etkinliklere ya da kitle eylemlerine kendi içinde kaç kişiyi taşıdığımız değildir. Şekilsiz bir kitleselleşme üzerinden bir güç olduğunuz görüntüsünü yaratmanız mümkündür fakat bunun bir anlamı olmadığı gibi hiçbir kalıcılığı da yoktur. Hiçbir zaman soruna buradan bakmadık, görev ve sorumluluklarımızı sınıf hareketini geliştirmeyi sağlayacak bir devrimci müdahale üzerinden tanımladık. Fakat bu da hiçbir biçimde, işçi ve emekçi kitleleri kazanmada “sabırlı ve soluklu davranmak” adına, zayıflık ve yetersizliklerimizin açıklaması haline gelmemelidir. Burada ciddi bir biçimde üzerine gidilmesi gereken bir sorun alanının olduğu görülmeli ve bu çok yönlü olarak irdelenebilmelidir.

Bunu ise öncelikle bizzat pratik-politik faaliyetin örgütleyicisi olan ileri kadrolarımız ve mahalli örgütlerimiz yapabilir. Sorun, dar pratikler üzerinden yaşanan eksiklik ve zayıflıklar üzerinden değil, çalışma tarzımız, önceliklerimiz, müdahale yöntem ve araçlarımızı nasıl kullandığımız, kitle çalışmasını nasıl yürüttüğümüz, kurumlarımızı nasıl kullandığımız, çevremizdeki güçlerin eğitilip ileri çekilmesinde, dolayısıyla kalıcılaştırılmasında yaşadığımız sorunlar, güç ve olanaklarımızı verimli ve amaca uygun bir tarzda kullanıp kullanamadığımız, bu çerçevede doğru planlamalar yapıp yapamadığımız, vb. üzerinden tüm somutluğuyla tartışılabilmelidir.

Rutinleşen/kendini tekrarlayan bir faaliyet düzeyini aşmada yaşanan zorlanma, yukarıda örneklediğimiz sorunla doğrudan bağlantılı ve temel önemde bir sorun alanımızdır. Dahası, özellikle bugünkü koşullarda, faaliyetin ilerletilmesi ve örgütsel temelimizin geliştirilmesinin önündeki en önemli engellerden biridir. Gelinen yerde oldukça çeşitlenmiş müdahale araçlarını kullanarak siyasal faaliyet yürütüyoruz ve bunları güç ve olanaklarımız ölçüsünde etkin bir biçimde kullanmaya çalışıyoruz. Fakat sonuçları üzerinden baktığımızda, sürekli olarak yakındığımız sorun alanıyla yüzyüze kalıyoruz. Müdahale araçlarımız politik etkimizi yaymada, işçi ve emekçi kitlelere ulaşmada önemli bir rol oynasa da, daha güçlü ve kalıcı bağlar kurma, politik olarak etkileme, örgütleme ve eyleme geçirme alanında ciddi bir zorlanma yaşıyoruz. Tüm değerlendirme ve raporlarda da döne döne buna işaret ediliyor.

Burada “etkin müdahale” ifadesinin üzerinde durulabilir. Örneğin, çok değişik araçları kullanıyor olmak faaliyetin etkinliğinin göstergesi olabilir mi? Güçlerimizin yetersizliğine rağmen “etkin faaliyet“ adına değişik araçlar kullanmaya eğilim göstermek, bu araçların amaca uygun bir biçimde kullanımını engelliyor olabilir mi? Ya da pratikte çok fazla koşuşturmak, yaygın bir biçimde bildiri dağıtmak, afiş asmak, anket yapmak, vb... “Etkinliğe” biraz buradan baktığımız için, güçlerimizi verimli olmayan, sonuç yaratmayan bir pratik koşuşturma içinde dağıtıyor, hatta kimi yerde tüketiyor olabilir miyiz? Değişik vesilelerle sık sık dile getirilen bu pratik yoğunluk güçlerimizin çok yönlü eğitiminin bir engeli haline geliyor olabilir mi? Yine bu yoğun pratik, işçi ve emekçi ilişkilerimizle kalıcı bağlar geliştirme gibi son derece temel önemde bir sorun alanına kaynaklık ediyor olabilir mi? Politik etkimizi pratik koşuşturmanın ağırlık taşıdığı bir faaliyetle güçlendirme çabası, sınıf çalışmasında derinleşmeyi ve örgütsel temelimizi güçlendirmeyi zora sokan bir sonuç yaratıyor olabilir mi? vb., vb... Buna benzer daha pek çok soruyu formüle etmek mümkündür.

Tüm bu soruları, bu sorunun kendisini tartışmak ve sorunumuz budur demek için sormuyoruz. Bu soruların yanıtlarının değişik alanlarda değişik karşılıkları olacaktır. Kimilerinde de geneli kesen bir karşılığı... Burada asıl işaret etmek istediğimiz, sorunlarımızın ne olduğunu saptamanın yeterli olmadığı, somut deneyimlerimiz ışığında bu tarz bir çok yönlü sorgulama ile kaynağında nelerin olduğunu ortaya koyabilmenin büyük bir önem taşıdığı ve bunun bugün en önemli ihtiyacımız olduğudur.

Örneğin, yıllardır faaliyet yürüttüğümüz, etkinliklere, kurultaylara, eylemlere belli işçi ilişkilerini taşıyabildiğimiz bir bölgeden geçen yılki metal kurultayına ancak sınırlı ilişkiler taşınabiliyor. Yapılan değerlendirmede ise, kurultay öncesi bir aylık süreçte yaşanan özgün bir sorun nedeniyle gereken yoğunlaşmanın sağlanamadığı türünden bir gerekçe üzerinden durum izah edilmeye çalışılıyor. Oysa asıl sorunun bu olmadığı, ortaya çıkan uyarıcı sonuç üzerinden o bölgede yürütülen sınıf çalışmasının sorgulanması gerektiği yeterince açık. Önemli olan başarısızlığın kendisine izah getirmek değil, neden başaramadığımızın gerçek nedenlerini ortaya koyabilmektir. Sözkonusu örgüt raporunda da öncelikle ele alınması gereken budur.

İşçi ve emekçi hareketinde son yıllarda yaşanan canlanma sınıf hareketine müdahale olanaklarını artırsa da, yürüttüğümüz faaliyetin somut sonuçlarını üretebilmesi hala da çok özel bir yüklenmeyi gerektirmektedir. Böyle bir yüklenme, sorunun bizden aksayan öznel yönlerine açıklık getirmeyi sağlayacak kolektif bir müdahaleyle mümkündür. Kolektif bir müdahale ise canlı bir örgütsel iç yaşamla, sorunların gerçek kapsamıyla tartışılabilmesiyle, tek tek yoldaşlarımızın ötesinde özellikle mahalli örgütlerimizin bu soruna yoğunlaşmasıyla başarılabilir. Kendi başına merkezi önderlik, partinin yaşadığı sorunlara çözüm üretebilecek sihirli bir değnek değildir. Onun kendi rolünü gereğince oynayabilmesi de ancak mahalli plandaki önderliklerin bu çerçevede kendi sorumluluklarını yerine getirebilmesiyle mümkündür.

Denilebilir ki, zaten sorun mahalli önderliklerin zayıflıklarından kaynaklanıyor; bugünkü kadrosal gerçekliğimiz ne yazık ki budur; sınırlı, dahası deneyimsiz güçlerle ve yetersiz imkanlarla pek çok işe yetişmeye çalışıyoruz, vb...

Verili öznel yetersizliklerimize ilişkin daha fazlası da söylenebilir. Fakat eğer sorunu böyle tespit ediyorsak, o zaman kadrolaşma sorununa çok daha yoğun bir tarzda yüklenmek, kadrolarımızın nitelik olarak geliştirilmesi ve çevre-çeper güçlerimizin eğitilip kadrolaştırılmasına çok daha özel bir ağırlık vermek zorundayız. Elbette bu bir öncelik sıralaması değildir, birbirini kesen sorunlara bütünlüklü bir müdahale çabasının sergilenebilmesi gerekmektedir.

Kadrolaşma her dönem üzerinde önemle durduğumuz ve sürekli tartıştığımız sorunlardan biridir. Kadrolarımızın ve çevremizdeki güçlerin çok yönlü eğitimi sorununu her vesileyle vurguluyor ve bunun devrimci siyasal pratik dışında bir çözümünün olmadığını biliyoruz. Ancak, güçlerimizi siyasal pratiğin içine sürmenin özellikle bugünün koşullarında onları kendiliğinden eğitmeyeceği, ideolojik-politik bakışaçısının yön vermediği bir dar pratikçiliğin insanları geliştirmek bir yana, sonuçları alınamadığı koşullarda zayıflatıp gerileteceğine de işaret ediyoruz. Bunu böyle tespit ettiğimiz yerde, kadrolaşma politikasının döneme özgü çok daha özel bir boyutu olabilmek durumundadır.

Örneğin, çalışma yürüttüğümüz alanda güçlerimizin sınırlılığı nedeniyle etkin bir faaliyet yürütmekte zorlanıyorsak, yürüteceğimiz faaliyeti bunu gözeten bir tarzda örgütlemek, yanısıra sınırlı güçlerimizin çok özel bir yoğunlaşma ile eğitilmesi sorununu en önemli önceliklerimizden biri olarak görebilmek, buna uygun bir pratik sergilemek durumundayız. Sınırlı güçlerle faaliyet yürütmek dar pratik içinde boğulmaya yol açmamalı, soruna uzun vadeli bakılmalı, günü kurtarma değil geleceği kazanma bakışıyla hareket edilmelidir.

Yukarıda belli örnekler üzerinden işaret edilen zayıflık alanlarını kendi içinde kapsamlı bir biçimde tartışmak mümkündür fakat burada amaçlanan bu değildir. Altı çizilmeye çalışılan asıl sorun alanı, tüm zayıflık ve yetersizliklerimizin mahalli örgütlerimizin somut pratiği üzerinden canlı tartışmaların/sorgulamaların konusu haline getirilebilmesidir.

Yoğun bir emek harcayarak gece-gündüz koşuşturan her bir yoldaşımız ve yerel örgütümüz, yürütülen faaliyetin sonuçlarını neden yeterince üretmediği, kadrolaşmada neden hedeflenen mesafenin alınamadığı, vb. sorunlarımızı döne döne sorgulamak durumundadır. Hiçbir politik faaliyet boşa gitmez, eninde sonunda sonuçlarını üretecektir türünden iyimser bir yaklaşımla hareket etmek bizim işimiz olamaz. Faaliyeti örgütlerken hedef ve önceliklerimizi çok iyi gözetmeli, boşa enerji kaybı anlamına gelecek dağıtıcı bir pratikten, özellikle de güç ve olanaklarımızın sınırlılığı koşullarında uzak durabilmeliyiz. Bu da ancak yürüttüğümüz faaliyetin her aşamada hedef ve önceliklerimiz üzerinden çok yönlü olarak irdelenmesi ve sorgulanmasıyla mümkündür. Belirlediğimiz hedeflere elbette çok değişik etkenler nedeniyle ulaşamayabiliriz. Sorun bu değil, neden ulaşamadığımızın gerçek nedenlerinin sorgulanarak bunların üzerine gidilebilmesidir.

Devrimci misyon, nesnelliği gözetmek, bu çerçevede gerçekçi olmayan beklentiler içinde olmamak, fakat bu nesnelliğe müdahale iradesini en etkin bir biçimde sergileyebilmek demektir. Fakat bu müdahale basitçe “çok emek harcamak” değildir. Harcanan emeğin ne ölçüde amaca uygun bir tarzda kullanıldığını, bu çerçevede çalışma tarzımızı, kitle çalışmasının sorunlarını, kadrosal niteliğimizi güçlendirmede, çevremizdeki insanları ileri çekmede, kitle ilişkilerini kalıcılaştırmada izlediğimiz çizgiyi vb. ortaya çıkan sonuçlar üzerinden döne döne irdelemeli ve bunu kolektife maledebilmeliyiz.