Logo
<  Ekim Devrimi ve kadının kurtuluşu

Sınıf eksenli emekçi kadın çalışması


Sınıf eksenli emekçi kadın çalışması

İşçi ve emekçi kadınların devrimci sınıf mücadelesi içinde etkin bir biçimde yer alması, devrimi başarıyla örgütlemenin temel önemde bir sorunudur. Toplumun yarısını oluşturan kadınların yer almadığı bir devrimin başarıyla sonuçlanması mümkün değildir. Tarihi deneyimler, devrimlerde kadınların oynadığı kritik rolü tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır. 

Ekim Devrimi, kadının gerek devrimde, gerekse de sosyalist inşa sürecinde oynadığı rolün tüm önemini ortaya koymaktadır. Lenin, “Milyonlarca kadın bizimle birlikte olmaksızın, proletarya diktatörlüğünü yürütemeyiz, komünist inşaya girişemeyiz. Onlara ulaşmanın yolunu aramalıyız, bu yolu bulmak için incelemeli ve denemeliyiz.” diyordu. Bu sözler Bolşevik Partisi’nin emekçi kadının devrime ve sosyalist inşa sürecine kazanılmasına ilişkin bakış ve davranış çizgisini de özetlemektedir.

İşçi ve emekçi kadınların katılmadığı bir toplumsal devrimin başarısı hemen hemen olanaksızdır. Kadınların devrimci mücadeleye kazanılması, bu doğrultuda örgütlenmesi ve etkin biçimde seferber edilmesi görevine bu gerçeğin bilinciyle yaklaşmak durumundayız.

Kadınların devrime kazanılması, bugünden işçi ve emekçi kadınlar içinde yürütülecek sistemli devrimci çalışmadan geçmektedir. Kadınlar içinde çalışma, tam da karşılaşılan zorluk ve engellerin büyüklüğünden kaynaklı olarak, daha fazla enerji, emek ve özveri gerektirmektedir.

***

Komünistler ortaya çıktıkları ilk andan itibaren kadın sorununa büyük bir önem verdiler. Daha EKİM 1. Genel Konferansı’nda bu konuda ortaya bir bakış koydular, bu doğrultudaki devrimci görevlere işaret ettiler. Yayınlarında kadın sorununa ve örgütlenmesine temel bir yer ayırdılar. Ancak bu çalışmayı sınıf çalışmasından ve onun gelişim düzeyinden bağımsız ele almadılar. Bundan dolayıdır ki, sınıf çalışmasında mesafe almada yaşanan zorlanmalar sonuçta kadın emekçilere dönük çalışmaya da bir zayıflık olarak yansıdı.

Nitekim, sınıf ve emekçi kitleler arasındaki çalışmada belirgin bir mesafenin alındığı son yıllarda kadın çalışmasında da anlamlı adımlar atılabilmiş, bu alana yönelik bir yüklenme mesafe almayı kolaylaştırmıştır. Fakat yine de birçok açıdan yolun başında olduğumuz da bir gerçektir.

Emekçi kadınlara yönelik çalışmamız yakın döneme kadar sürekliliği olan sistemli bir çalışma olarak örgütlenemedi. Bu durum, çalışmanın işçi kadın ağırlığı üzerinden şekillenmesini de zora soktu, kimi semt güçleri ile çevremize biriken güçlere dayanmaya yolaçtı. Bu da doğal olarak, eksenini işçi kadınların tuttuğu bir çalışma üzerinde yoğunlaşma, hedeflerini buradan saptama, yol, yöntem ve araçlarını bu zemin üzerinden oluşturma ve buna uygun politikalar belirleme noktasında bir zayıflığa ve gecikmeye yolaçtı. Çalışmanın dayanması gereken asli güçlere ulaşamaması, bu zeminde kendini üretememesi, dönem dönem yoğunlaşan faaliyetin kesintiye uğraması sonucunu doğurdu. Faaliyet sistemli, sürekli ve hedefli bir tarzda örgütlenemediği ölçüde, yaratılan sınırlı birikimlerin dağılması, kurulan ilişkilerin zayıflaması engellenemedi.

Gelinen yerde, sınıf çalışması alanında aldığımız mesafeye de bağlı olarak, kadın çalışması alanında şu veya bu ölçüde yeralan güçlerimizi etkin bir biçimde harekete geçirerek bu zayıflık tablosuna müdahale etmek, çok daha sistemli ve hedefli bir biçimde kadın çalışmasına yüklenmek artık ertelenemez bir sorumluluktu. Kadın çalışmasında yeni bir dönemi başlatmak bu bilincin ürünü olmuş, değişik alanlar üzerinden örgütsel araçlar yaratılarak kadınlara yönelik özgün bir faaliyetin ilk adımları atılmıştır. Bir kadın kurultayı da bu çerçevede hedeflenmiştir.

Yeni dönemde, gece çalışmasından kreş hakkına, ücretlerdeki eşitsizlikten sigorta sorununa, cinsel tacizden ulusal baskı ve ayrımlara kadar kadın emekçilerin sorunlarının sistemli bir biçimde işlendiği, özgün taleplerinin formüle edildiği, bu talepler çerçevesinde ve belirlenmiş hedefler doğrultusunda emekçi kadınların harekete geçirildiği bir çalışmayı hedefliyoruz.

Emekçi kadın çalışmasının oturması, öncelikle işçi kadınlar üzerinden bir yoğunlaşmayı gerektirmektedir. Bu alana kök salmadan, çalışmanın eksenini buradan kurmadan, emekçi kadın çalışmasını ilerletmek, onun dayanacağı güçleri yaratmak mümkün değildir. Semtlerin heterojen kadın kitleleri üzerinden yürüyen bir çalışmanın kalıcı olamayacağı kendi sınırlı deneyimlerimiz üzerinden de görülebilir. “Emekçi ev kadını”nı mücadeleye çekmek çok yoğun bir emeği gerektirmekte, sizi emekçi kimliği üzerinden yürekten desteklese bile, maddi yaşam koşulları nedeniyle örgütlü mücadelenin bir parçası haline getirmek son derece güç olmaktadır. Genelde emekçi kitleleri, özelde de eğitim düzeyi son derece geri olan kadınları salt propaganda-ajitasyon, aydınlatma-bilinçlendirme faaliyeti ile etkileyemeyiz ve dönüştüremeyiz. Bu, kimilerinin yaptığı gibi, bir semte emekçi kadın derneği açarak çözülebilecek bir sorun da değildir. Değişim-dönüşümün alanı mücadeledir, kadın ancak bu alanda özgüven kazanabilir ve ileriye doğru adım atabilir.

İşçi kadınların eksenini tuttuğu bir emekçi kadın çalışması vurgusunun gerisinde yukarıda işaret ettiğimiz olgu vardır. Emekçi ev kadınlarını etkileyecek ve arkasından sürükleyecek olanlar da, sonuçta yine bu emekçi semtlerinde oturan işçi kadınlardır.

Doğru perspektiflerin maddi yaşamda karşılığını ne ölçüde üreteceği güç ve imkanlarınızın durumuna bağlıdır.  Öncelikle, böyle bir çalışmanın örgütlenmesinde dayanacağımız güçlerin sınırlılığı, birikim ve deneyim açısından yetersizliği konusunda açık olmak durumundayız. Bu yetersizlikleri aşmanın bir yanı, mevcut güçlerimizin birikim sorununa etkin bir müdahale iken; diğer yanı, öncelikle işçi kadın kitlelerine dönük etkin bir çalışmanın içine sokulabilmeleridir.

Birikim yetersizliğine müdahale çok bilinçli bir biçimde ele alınmalı, özellikle de işçi kökenli güçlerin asgari bir marksist-leninist formasyonu edinmeleri noktasında yoğun bir emek harcanmalıdır. Yanısıra kadın mücadelesinin örgütlenmesi alanındaki geçmiş deneyimler dikkatli bir biçimde incelenmeli, bundan çalışmanın ihtiyaçları çerçevesinde gerekli sonuçlar çıkarılabilmelidir. Kuşkusuz bu politik-pratik çalışmaya paralel bir eğitim süreci olacak, örgütlenen çalışmanın başarısı ölçüsünde “eğitim” basitçe bir bilinçleme-aydınlanma olmanın ötesine geçecek, yol gösterici olma işlevini yerine getirecektir.

İkincisi; güçlerimizi, işçi kadın kitlelerini hedefleyen etkin, sürekli ve sistemli bir politik-pratik çalışma içine sokmayı başarabilmektir. Bu ise herşeyden önce planlı, programlı, hedefli  bir çalışmanın örgütlenmesi demektir. Yol, yöntem ve araçları isabetli bir biçimde saptanmayan, öncelikleri yeterince gözetilmeyen bir çalışmada, hem çalışmanın dayanağı olabilecek yeni güçlere ulaşmakta zorlanacağız, hem de ihtiyacımız olan deneyimi kazanmakta...

Kadın çalışmasında “politika üretmek”, çalışma yürüttüğümüz alanda, o alanın özgünlüklerinin öne çıkardığı sorunlar üzerinden somutlanmış bir faaliyeti değişik araçları kullanarak örgütlemek demektir. Örneğin, genel planda “kadına yönelik şiddet” sorunu her bir alanda somut görünümleri üzerinden ele alınabilmeli, somut bir teşhirin konusu haline getirebilmelidir.

Çalışmanın öncelikle yöneleceği alan ise kadınların yoğun olarak çalıştığı fabrikalar/işletmeler olabilmek durumundadır. Bu elbette onları yaşam alanları üzerinde de kuşatılmalarının önemini gözardı etmemize yolaçmamalıdır. Burada önemli olan, işçi kadın kitlelerini nasıl ve hangi araç, yol ve yöntemlerle etkileyebileceğimiz, harekete geçirebileceğimizdir.

Bugün harcadığımız emeğe rağmen karşılığını alamadığımız için yakınabiliyor, çevremizdeki kadınları harekete geçirmekte zorlanabiliyor, en yakınımızdaki kadınların önümüze sürdüğü engelleri ortadan kaldırmakta yetersiz kalabiliyoruz. Daha geniş kadın kitlelerinin önümüze çıkardığı sorunlar ise çok daha zorlayıcı olabiliyor. Erkek egemen anlayışın sarıp sarmaladığı bir kadın gerçeğine, emekçi kadınlarda mevcut olan güvensizliklerin nasıl aşılacağına dair yanıtları ancak, ortaya koymaya çalıştığımız türden bir mücadele pratiği içinde bulabileceğiz.

İşçi ve emekçi kadının çok yönlü ezilmişliğinin kaynaklık ettiği devrimci enerjinin açığa çıkartılması gibi temel önemde bir görev ve sorumlulukla yüzyüzeyiz. Geniş emekçi kadın kitlelerini mücadeleye çekmede katedeceğimiz mesafe parti ve devrim davasında alacağımız yolun da kısalması anlamına gelecektir.

(Ekim, Sayı: 249, Aralık 2007)


Üste