Logo
< Mevzi kazanmada sendikal bürokratik kastla mücadele

Kitle çalışması ve sosyalist propaganda


Kitle çalışması ve

sosyalist propaganda

Parti olarak içerisine girmiş bulunduğumuz dönemi “bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemi” olarak tanımlıyoruz. Avrupa’dan Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya dünyanın birçok yerinde yaşanan gelişmeler bu tespiti her geçen gün doğruluyor. Emekçi kitleler kapitalist sömürü ve zulüm karşısında biriken tepki ve hoşnutsuzluğunu farklı biçimler altında ortaya koyuyor. Parti, dünyanın verili tablosu üzerinden kendi önüne “devrime hazırlanma” görevini koyarak, böylesi süreçlerde devrimci önderliğin kritik öneminin altını bu bakış üzerinden bir kez daha çizmiş bulunuyor.

Komünistler olarak önümüzde devrime hazırlanma görevinin yanı sıra, tam da bu sürecin maddi temeli olarak işçi ve emekçi kitleler içerisinde biriken öfke ve hoşnutsuzluğu devrime örgütlemek, kapitalist sömürü düzenine karşı sosyalizm mücadelesini büyütmek görevi durmaktadır. Zira kapitalist sömürü koşulları altında bunalan, çıkış yolu arayan emekçi kitleler Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi isyanlara varan tepkiler ortaya koymakta, fakat devrimci bir yön ve hedeften yoksun olmaları nedeniyle düzeni aşmayı başaramamaktadırlar.

Bu durumun kendisi, önümüzdeki dönemde emekçi yığınlar içerisinde sosyalizm fikrinin yaygınlaşmasının, sosyalist ideolojinin kitlelere sistematik olarak taşınmasının önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Dolayısıyla devrime hazırlanmak ve devrimi örgütlemek sorumluluğu, önümüzdeki dönemin kitle çalışmasında da eksen olabilmelidir.

Sosyalist propagandanın
güçlendirilmesi gereken bir dönem

“Kapitalizme karşı sosyalizm!” çağırısının çok daha güçlendirilmesi gereken bir dönem içerisindeyiz. '89 çöküşünün ardından ilan edilen kapitalizmin geçici zaferi çoktan geride kalmış, o dönem koparılan  “kapitalizmin ebediliği” yaygarası bizzat tarihin olağan seyri içerisinde boşa çıkmış bulunmaktadır. Bugün burjuva ideologlar dahi kapitalist sisteme ömürler biçmekte, büyük çöküş beklentilerini yüksek sesle ifade edebilmektedirler. Bu durumun kendisi sosyalizmin güncelliğini ve zorunluluğunu her zamankinden daha çok ortaya koymakta, dahası kapitalist sömürü karşısında harekete geçen yığınların yeni bir dünya özlemi ve arayışı giderek sosyalizm alternatifinin öne çıkarılmasını zorunlu kılmaktadır.

Dolayısıyla önümüzdeki dönem içerisinde kitle çalışmasının eksenini sınıfı devrime ve sosyalizme kazanma bakışı üzerinden şekillendirmeli, politik kitle faaliyeti içerisinde sosyalist propagandayı daha güçlü ve yaygın bir düzeye kavuşturabilmeliyiz. Bunalımlar, savaşlar ve yıkımlarla boğuşan kapitalizm döne döne buna uygun koşulları üretmekte, sosyalizmin güncelliğini ve acilliğini dolaysız olarak kitlelerin gündemine sokacak imkânları her zamankinden daha fazla doğurmaktadır.

Komünistler olarak ele aldığımız her bir sorunu işlerken sosyalizm alternatifini güçlü bir şekilde ifade edebilmeliyiz. İşten atılmalardan tutun da ücretlerin aşağı çekilmesine kadar, kapitalist sömürü koşullarının yarattığı her bir sorunu bizzat kapitalizmin aşılması hedefi ile işleyebilmeli, sınıf içerisinde sosyalist ideolojinin kök salması için büyük bir çaba ortaya koymalıyız. Sınıf ve emekçi kitleleri siyasal mücadeleye kazanmanın, sosyalizm mücadelesine katmanın yolu buradan geçmektedir. Kitleleri içerisinde bulundukları sorunlar yumağının etrafında dolanıp durmaktan sıyıracak olan, kendi fabrika sınırlarından çıkararak dünyaya bakmasını sağlayacak olan da budur.

Her türlü burjuva gericiliğini kırmak için
sosyalist ideolojinin etkisini güçlendirmeliyiz

Bugün burjuvazi işçi sınıfı ve emekçi kitleleri denetim altında tutmak, baskı ve kölelik koşullarını kanıksatmak için her türden burjuva gerici ideolojiyi topluma dayatmakta, bunun için sayısız aygıtı kullanmaktadır. Dinsel gericilikten ırkçı-milliyetçi ideolojiye, burjuva gericiliğinin toplumsal yaşamda yarattığı tahribat fazlasıyla ortadadır. Komünistler olarak yürütmekte olduğumuz siyasal sınıf faaliyeti içerisinde bu tahribatın tüm sonuçları ile dolaysız olarak karşılaşmaktayız. Sınıfın bilinç ve örgütlenme süreçlerinde ne denli bir engele dönüştüğünü fazlasıyla görmekteyiz. Dolayısıyla sınıfı devrime kazanma süreci kaçınılmaz olarak her türlü gerici burjuva ideolojisine karşı mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Bu alanda yürütülecek mücadelede mesafe katetmeksizin sınıfı sosyalizme kazanmak mümkün olamayacaktır.

Sınıf içerisine sirayet etmiş her türden gerici burjuva ideolojisinin kırılacağı asıl alan sosyal mücadele zeminleridir. Yani fabrikasında, mahallesinde ve yaşamın diğer alanlarında sınıfın karşısına çıkan somut sorunlar ve bu sorunlar etrafında şekillenen pratik mücadele süreçleri sınıfı kendi barikatlarında saflaştırmakta, böylesi pratik mücadele süreçleri zaman içerisinde burjuva gericiliği karşısında da bir barikata dönüşebilmektedir.

Komünistler olarak bir taraftan sınıf içerisinde bu türden sosyal mücadele ve direniş süreçlerini örgütlemek, halihazırda var olanlara önderlik etmek, öte taraftan tam da bu zeminlere yaslanarak sosyalist ideolojiyi sınıfa kesintisiz bir şekilde taşımakla yükümlüyüz. Bunun için olanaklar dâhilinde tüm araçları devreye sokmak, dahası yenilerini yaratmak için büyük bir çaba ortaya koyabilmeliyiz. Sosyalist propagandayı tam da bu nesnel zeminin ortaya çıkacağı olanaklarla besleyerek, canlı ve dinamik bir içerikle sınıfa taşıyabilmeliyiz. Zira sınıf içerisinde sosyalist ideoloji ne denli karşılık bulursa, burjuva ideolojisinin etkisi de o ölçüde kırılıp daralacaktır.

Aslolan devrimin gündemidir

Burjuvazi bir taraftan kapitalist krizle cebelleşirken öte taraftan kendi iç çelişki ve kavgalarını kesintisiz olarak sürdürmektedir. Bu yeri geliyor bölgesel planda cereyan eden hegemonya kavgaları ve boğazlaşmalar olarak hayat buluyor, yeri geliyor bu topraklarda olduğu gibi gerici iktidar kavgalarına dönüşebiliyor. Fakat her durumda bu gerici dalaşmalar toplumu sersemletmenin ve burjuvazinin peşine takmanın araçlarına dönüştürülüyor.

Örneğin emperyalist güçler Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşanan sosyal mücadele ve isyanlar sürecini hızla manipüle etmeye çalışmış ve bu durumu kendi gerici hesaplarına dayanak haline getirmek istemişlerdir. Yine bu topraklarda uzun bir süredir devam eden gerici iktidar kavgaları burjuva gericiliğinin dayanağı olarak değerlendirilmiş, sınıf ve emekçi kitleler gerici burjuva klikleri arasında taraflaştırılmaya çalışılmıştır.

Bugünlerde dinci gericilik içerisinde gündeme gelen çatlak ve çatışmaların da benzer bir amaçla değerlendirileceğinden kuşku duymamak gerekir. Komünistler olarak bu ve benzeri süreçlere müdahale ederken büyük bir dikkat göstermek, burjuvazinin toplumu sersemletmek ve oyalamak için devreye sokacağı bu türden hamleleri boşa çıkarmak, sınıfın yüzünü her seferinde devrimci mücadele süreçlerine çevirmek için büyük bir titizlik göstermek zorundayız. Zira toplumsal mücadele dinamikleri bu türden burjuva gündemler üzerinden denetim altına alınmaya çalışılmakta, çoğu zaman liberal-reformist sol çevreler buna uygun bir tutumla hareket etmektedirler. Böylece burjuva ideolojisinin sınıf saflarına sirayet etmesini kolaylaştıran bir kanal olarak karşımıza çıkabilmektedirler.

Komünistler olarak böylesi bir tablo karşısında ortaya çıkan devrimci olanaklardan en iyi bir biçimde faydalanmalı, gerici burjuva çatışmadan fışkıran pislik vesilesiyle etkin bir sistem teşhiri gerçekleştirmeli ve sosyalizm çağırısını yükseltmeliyiz. Burjuvazinin kendi gündemleri üzerinden oyalamaya çalıştığı, sefil ve gerici çıkarları arkasında sürüklemeye uğraştığı sınıf ve emekçi kitleleri uyarmak, onların dikkatini devrimci sınıf gündemlerine çekmek bakışı ile hareket etmeliyiz. Zira aslolan burjuvazinin sefil çıkarları üzerinden ortaya koyduğu gerici gündemler değil fakat devrim ve sosyalizm mücadelesinin güncel sorumluluklarıdır.