Logo
< Güç birliği ve ittifak girişimleri üzerine

Saldırılar ve mücadele imkanları


Sermaye düzeninin yaşadığı çok yönlü kriz derinleşmekte, giderek içinden çıkılamaz bir boyut kazanmaktadır. Özellikle pandemi ile birlikte krizin büyüyen faturası, işçi ve emekçilere ödettirilen bedeli ağırlaştırmaktadır. Sermaye iktidarı yaşanan sorunları hafifletme imkanlarından dahi yoksun olduğu için, içeride faşist baskı ve zorbalık, dışarda savaş ve saldırganlık politikalarıyla yaşadığı krizlere çözüm bulma arayışındadır. İflas eden dış politikasının yarattığı sorunları hafifletmeye, bölgedeki işbirlikçi rejimlerle yaşadığı sorunları çeşitli tavizler ve geri adımlarla çözmeye çalışmaktadır.

Burjuva düzen siyaseti her açıdan tam bir tıkanma yaşamaktadır. Burjuva düzen muhalefeti seçimleri kitlelere bu tıkanmanın çözüm yolu olarak göstermektedir. Ancak söylemlerden öte bir “çıkış” yolu sunamamaktadır. Özellikle dış politika alanında gerici-faşist iktidarın tam bir eklentisi olarak hareket etmekte, savaş ve saldırganlık politikalarına açık destek sunmaktadır. Kürt halkına yönelik saldırganlıkta da benzer bir tutumu sergilemektedir. Bu durum düzen muhalefetine güvensizliği yol açmaktadır.

Bu tabloya gerici-faşist iktidar blokunun son dönemde yaşadığı toplumsal meşruiyet krizini eklemek gerekir. Sermaye sınıfı adına ülkeyi yönetenler giderek bunun imkanlarını tüketiyorlar. Kriz derinleştikçe ve fatura büyüdükçe, dinci-faşist iktidarın baskı ve zorbalığı tahkim etmek dışında bir alternatifi bulunmuyor. Devletin tüm kurumlarını eline geçirdiği, mevzilerini sürekli tahkim ettiği halde toplumsal desteği günden güne zayıflıyor, toplumsal meşruiyeti tartışmalı hale geliyor.     

Bu gerçeğin bilinciyle hareket eden dinci-faşist iktidar, attığı tüm adımlar ve yaptığı tüm düzenlemelerle, faşist baskı ve terörü hukuksal bir zemine dayandırmayı hedefliyor. Sadece güncel sorunları çözmek için yapmıyor bunu. Geleceğin sert sınıf çatışmalarına da bugünden hazırlanmaya çalışıyor.

Yaşam ve çalışma koşullarının alabildiğine ağırlaştığı, krizin faturasının katlanılamaz hale geldiği bugünkü koşullarda, öfke ve tepkilerini daha çok dışa vurmaya başlayan kitleler faşist baskı ve zorbalıkla yüz yüze kalıyorlar. Bugün sokağa çıkan çok değişik toplumsal kesimler, haksızlıklara boğun eğmeyenler, tüm ilerici ve devrimci güçler faşist iktidarın hedefindedir. Sermaye iktidarı pandemi ve krizi fırsata çevirerek bir yandan saldırılarını tırmandırırken, hakları ve gelecekleri için mücadelenin yolunu güçleri ise faşist baskı ve zorbalıkla susturup ezmeye çalışmaktadır.

Mevcut gidişat bugün için sınıf ve emekçilerde umutsuzluk ve gelecek kaygısı yaratsa da, aynı zamanda mücadele isteği ve arayışını büyütmektedir. Son dönemde toplumun farklı kesimlerinden yükselen öfke ve tepkiler buna işaret etmektedir. Özellikle de sınıf-emekçilerin değişik bölüklerinin bu yılın başında sokaklara çıkarak yükselttikleri mücadeleler buna tanıklık etmektedir. Sendikaların tabandan gelen basıncın etkisiyle göstermelik açıklamalar yapmak zorunda kalmaları ve kimi eylemleri örgütlemek yoluna tutmaları da, bu eğilimin tabanda güçlendiğinin göstergesidir.

Sermaye sınıfı içinde debelendiği krizden dolayı işçi ve emekçilerin artık kırıntı düzeyinde kalan haklarını dahi gasp etmekten başka bir çıkış yolu bulamamaktadır. Emekçilerin en yaşamsal ihtiyaçlarını dahi karşılama imkanlarından yoksun olması toplumsal öfke ve hoşnutsuzluğu daha da büyüten bir rol oynamaktadır.

Bu gelişmeler işçi ve emekçileri uyarmakta, giderek toplumsal ve siyasal sorunlara karşı daha duyarlı hale getirmektedir. Emekçiler toplumdaki her türlü gelişme ve olaya daha çok dikkat kesilmekte, tepkilerini daha açıktan ifade eden bir tutuma yönelmektedir. Dolayısıyla mevcut tablo devrimci propaganda ve ajitasyon faaliyetinin etki alanını genişletmektedir.

Özellikle son yıllarda ağırlaşan ekonomik krizin yarattığı yıkıcı tahribat, işçi ve emekçilerde öfke ve tepkiyi, inandırıcı bir çıkış yolu gösteremeyen düzen siyasetine karşı güvensizliği günden güne büyütmektedir. Bu durum işçi sınıfı ve emekçileri her vesileyle uyarmak ve harekete geçirmek bakımından devrimci propaganda ve ajitasyon için önemli imkanlar sunmaktadır.

Sermaye sınıfının saldırılarına karşı işçi ve emekçilerin tepkisini açığa çıkaracak sistemli ve sürekli bir devrimci propaganda-ajitasyon faaliyetini yaratıcı yol, yöntem ve araçlarla güçlendirmeli, artan hoşnutsuzluk ve mücadele arayışını eylemli bir tarzda açığa çıkarmayı hedeflemeliyiz. Sermayenin saldırılarının ortaya çıkardığı imkân ve fırsatları daha etkili bir biçimde kullanarak kitleleri uyarmalı, birleştirmeli, örgütlemeli ve fiili-meşru mücadeleye yöneltmeliyiz. Bu mücadele içerisindeki sınıf kitlelerinin birliğini ve örgütlenmesini geliştirmeli, sınıf bilincini ve kimliğini güçlendirmeliyiz.

Sınıf devrimcileri önümüzdeki dönemde toplumsal ve siyasal sorunlar üzerinden sınıf ve emekçilere seslenen bir siyasal faaliyeti daha etkili ve sistemli bir şekilde gündemlerine almalıdırlar. Bu sorunlar temelinde açığa çıkan mücadele dinamikleri ve imkanlarını sermaye iktidarını hedefleyen bir perspektifle örgütlemeyi başarabilmelidirler.

Gerici-faşist iktidarın başta devrimci, ilerici ve tüm toplumsal muhalefet güçleri olmak üzere mücadele yolunu tutan işçi ve emekçilere yönelik sistemli saldırılarının her geçen gün arttığı bir dönemden geçiyoruz. Böylece sermaye iktidarının sınıf düşmanı kimliği emekçiler için daha görünür bir hale gelmektedir. İşçi ve emekçiler, bu saldırıların en başta kendi hak ve özgürlüklerine yönelik bir saldırı olduğu gerçeğini daha çok bilince çıkarmaktadır.

Bu olgu sermayenin ve iktidarının saldırılarına karşı önümüze ikili bir görev koymaktadır. Bir taraftan devrimci ve ilerici güçlere yönelen sistematik faşist baskı ve zorbalıklara karşı ortak bir mücadele hattı oluşturmaktır. Öte yandan sınıf ve emekçi kitleleri sermayenin saldırılarını püskürtecek bir mücadele hattında birleştirmek ve örgütlemektir. 


Üste