Logo

“TKİP toplumumuzun devrimci geleceğini kucaklamanın partisidir...”


“20. Yıl Gecesi”nde Parti adına yapılan konuşma...

“TKİP toplumumuzun devrimci geleceğini kucaklamanın partisidir...”

Emekçi kardeşler, dostlar, yoldaşlar!
Üç anlamlı yıldönümünde, Partimizin kuruluşunun 9. Yılında, Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin 90. Yılında ve Komünist hareketimizin 20. Yılında sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyoruz. Partimiz ve Yurtdışı Örgütümüz adına hepinizi en içten duygularla selamlıyorum, “20. Yıl Gecesi”ne hoş geldiniz!..

Evet, 20 yıl önce ve geçmişi aşmak iddiası ile ortaya çıkmıştık. Geçmişi aşmak zorundaydık, zira o geçmişte kolay bir yenilgi vardı. O geçmiş akıl almaz bir dağılmaya, tasfiyeci bir yıkıma neden olmuştu. Bu gerçekle yüzleşmek, bunun nedenleri üzerinde ciddiyetle durmak, bunlarla mutlaka ve yüreklice hesaplaşmak gerekiyordu. Yaşanan kolay yenilginin gerisinde çok açık, çok belirgin kusurlar, yapısal zaaflar vardı. Bunları mutlaka bilince çıkarmak, bu temel üzerinde devrimci bir yenilenme yaşamak ve geleceğe buradan yürümek gerekiyordu.

Bu yapılmadığı takdirde o geçmişin bile gerisine düşmek kaçınılmaz bir akibet olacaktı. Bunu daha baştan söylemiştik, yazık ki zaman bizi fazlasıyla doğruladı. Geçmişi sorgulamaya, yenilginin nedenleriyle yüreklice hesaplaşmaya yanaşmayanlar, geçmişlerinin de gerisine düştüler.

Biz geçmişi devrimci temeller üzerinde aşmanın, geçmişte olumlu, devrimci, kalıcı olan ne varsa onu geleceğe taşıyabilmenin de olmazsa olmaz koşulu olduğunu söylemiştik. Ve bugün bunu da kendi pratiğimiz üzerinden göstermiş, kanıtlamış bulunuyoruz. Geçmişin küçük-burjuva sınıf kimliği ve ufku ile bağlantılı yapısal zaaflarına karşı ilkeli ve uzlaşmaz bir mücadelenin ürünü olan Türkiye Komünist İşçi Partisi, bugün o aynı geçmişte olumlu ve devrimci olan ne varsa onun da en yürekli ve en kararlı savunucusudur. Oysa geçmişi savunmak adına yenilginin nedenleriyle yüzleşmeye ve kendini aşmaya yanaşmayan küçük-burjuva tutuculuğu, geçmişin devrimci mirasını bugünlere ve yarınlara tarışma yeteneği de gösteremedi. Tam tersine, geçmişte olumlu ve devrimci olan ne varsa ondan da koptu.

Komünist hareket geçmişle devrimci bir hesaplaşma mücadelesi içinde ortaya çıktı ve bugün 20. Yılını kutlamaktadır. 20 yıl insan ömrü üzerinden bakıldığında kuşkusuz nispeten uzun bir süredir. Fakat toplumların gelişme tarihi üzerinden bakıldığında durum farklıdır. Hepimizin bildiği gibi bu dünyada ve Türkiye’de gerici rüzgarların estiği, sınıflar mücadelesinin gerildeği, devrimci düşünce ve idealerin güç ve itibar kaybettiği bir tarihi kesit oldu. Toplumsal durgunluğun ve siyasal gericiliğin egemen olduğu bir tarihi kesitse eğer sözkonusu olan, tarihsel gelişme açısından 20 yıl, devrimci dönemlerin bir günü değerinde bile olmayabilir. Tarihsel zamana ve dolayısıyla yıllara devrimci diyalektik bakış budur.

Fakat yine de, işte böylesine zor bir dönemde, bizim nereden nereye geldiğimiz de bugün dostun düşmanın gözleri önündedir. Örgütlerin ve partilerin yok olup gittiği, ya da yapısal bir bunalım içinde tıkanıp kötürümleştiği bu aynı evrede, biz dinamik bir siyasal akım olmayı başardık, devrimci bir örgüt inşa ettik, onu partiye doğru büyüttük. Bugünün Türkiye’sinde devrim ve sosyalizm bayrağını yükseklerde tutuyoruz, başlangıç döneminin heyecanı ile yolumuzu yürüyoruz. Güne bütün varlığımız ile yükleniyor, geleceğe en iyi biçimde hazırlanmaya bakıyoruz. Partiyi devrimci sınıf hareketi zemininde yıkılmaz bir kuvvet haline getirmek için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Türkiye’de devrimin ve sosyalizmin geleceğinin bütünüyle buna bağlı olduğunu çok iyi biliyoruz, bu bilinçle hareket ediyor, bunun gereklerine uygun davranıyoruz.

Bu vesileyle sizlere partimizin II. Kongresinin toplandığını, çalışmalarını başarıyla sonuçlandırdığını da mutlulukla bildirmek istiyorum. Bu partimizin yaşamında yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır, buna içtenlikle inanıyoruz. Türkiye’de zor bir dönemin içindeyiz, gericilik toplumu kuşatmış durumda, ülkeye ağır, kudurgan, ezici bir karşı-devrimci hava hakim. Partimizin II. Kongresi’nin çalışmaları, partinin güçlendirilmesine ve daha da ağırlaşacağı hemen hemen kesin olan bu zorlu döneme etkin bir biçimde hazırlanmasına yönelik değerlendirmeleri ve kararları, bu açıdan da büyük bir anlam ve önem taşımaktadır.

TKİP hiçbir biçimde güne aldanmamaktadır, bütün bunlar bir biçimde geride kalacaktır, bu gerici-bunaltıcı atmosfer elbette dağılacaktır, dağıtılacaktır. Önemli olan bu zor dönemde sağlam durmak, devrimci iradede sarsılmamak, devrimci çizgide ısrar etmek, elbette günün görevlerine kararlılıkla sarılmak, fakat asıl olarak yarına, geleceğe hazırlanmaktır. TKİP toplumumuzun devrimci geleceğini kucaklamanın partisidir; o sorunlara buradan bakmakta, gün ve gelecek ilişkisini bu bakış üzerinden kurmakta, buna göre hazırlanmaktadır. “Güne yükleniyor, geleceğe hazırlanıyoruz!” şiarımız en veciz biçimiyle bunu dile getirmektedir.

Değerli dostlar, sevgili yoldaşlar...

Komünist hareketin 20. Yılında aynı zamanda Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin 90. Yılını kutluyoruz. Ekim Devrimi insanlık tarihinin zirvesidir ve bu zirve hala da aşılamamıştır. Ekim Devrimi insanlığın yücelmesi, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya inancı ve umudunun görkemli bir biçimde büyümesidir. Ekim Devrimi, ezilen sınıflara ve halklara büyük bir gelecek ufku, güçlü bir kurtuluş umudu ve inancı kazandırdı. Dünyanın dört bir yanında işçiler, emekçiler, ezilen halklar, tüm ezilen insanlık, Ekim Devrimi’yle birlikte ayağa kalktı, onun açtığı yoldan yürüdü, 20. Yüzyılın o görkemli ve unutulmaz devrimci tarihini yaratttı.

Yazık ki bugün Ekim Devrimi’nin maddi kazanımları artık yok, bunu biliyoruz. Fakat işte tam da bu aynı nedenle bugün insanlık yerlerde sürünüyor. Dünyamıza kapitalizmin ürettiği acılar, kötülükler, yıkımlar egemen, gezegenimiz bile kapitalizmin yokedici tehdidi ile yüzyüze. Fakat insanlık buna mecbur ve mahkum değildir, mecbur ve mahkum da kalmayacaktır. Ezilenler dünyası kendine bir kez daha bir çıkış arayacaktır, gelecek umuduna tazelenmiş bir enerjiyle yeniden sarılacaktır, bir kez daha büyük kurtuluşun yolunu arayacak ve bulacaktır. Bunun işaretleri daha şimdiden oluşmaya başlamıştır ve giderek de çoğalmaktadır. Ve buna yönelik her gelişme, Ekim Devrimi’ni insanlık için yeniden güncelleştirecek, onun idealleri bir kez daha ezilen insanlığın bilincinde ve eyleminde güç kazanacaktır, biz komünistler buna da derinden inanıyoruz.

20 yıl önce bizim siyaset sahnesine çıktığımız tarih, Ekim Devrimi’nin 70. Yılına denk geliyordu ve Gorbaçovculuk Ekim Devrimi’nden geriye ne kalmışsa onu da gömmekle uğraşıyordu. İşte tam da öylesine bir ortamda biz, Ekim Devrimi’nin buzu kırdığını ve yolu açtığını, önemli olanın da bu olduğunu, ezilen insanlığın bu biricik kurtuluş yoluna er geç yeniden gireceğini söylemiş ve “Yeni Ekimler İçin!” şiarını yükseltmiştik. Hala da aynı inancın içindeyiz, üstelik her açıdan daha güçlenmiş, bilenmiş ve tazelenmiş olarak.

Dostlar, yoldaşlar,

Son zamanlarda Türkiye’ye düzenin egemenleri tarafından bilinçli ve sistemli bir biçimde körüklenen ırkçı şoven bir atmosfer hakim. Kürt sorununun ağırlığı altında bunalan ve kendi içinde bir iktidar dalaşı yaşayan burjuva gericiliği, böyle bir atmosferden çok yönlü yararlar umuyor. Bu onların elinde, işçileri ve emekçileri bölmenin, sersemletmenin, sosyal hoşnutsuzluklarını saptırmanın, böylece mücadeleden alıkoymanın ve düzene bağlamanın da bir yolu ve yöntemi haline gelmiş durumda. Fakat bu kirliliği ölçüsünde tehlikeli de bir oyundur. Halkları biribirine düşürmenin sorumluluğu ağırdır ve Türk burjuva gericiliğinin bunun altından kolay kolay kalkamayacağı da daha bugünden bellidir.

Bu oyunu bozmak, bunun için de başta Türk ve Kürt emekçileri olmak üzere bütün milliyetlerden emekçiler olarak birleşmek ve kenetlenmek durumundayız. Bunu başarabilmek için de faşizmin, ırkçılığın, inkarcılığın karşısına dikilmek, mazlum Kürt halkının tümüyle meşru, tümüyle haklı ulusal haklarını desteklemek zorundayız. Ortadaki kirli oyunu bozmanın yolu buradan geçmektedir.

Bütün bu oyun Kürt sorunu üzerinden oynanıyor, ama bu sorunun özü karartılarak yapılıyor. “Terör” ya da “teröre karşı mücadele” eksenli tüm o kirli söylem ve demogojinin anlamı ve amacı budur. Amaç Kürt sorununu, onun bütün bir özünü ve kapsamını gözlerden gizlemek, inkara ve imhaya dayalı tarihsel çizgiyi sürdürebilmektir. Oysa Kürt sorunu, zorla köleleştirilmiş, en temel insani ve ulusal haklarından yoksun bırakılmış bir halkın özgürlük ve eşitlik sorunudur. Türkiye’nin emekçileri mazlum Kürt ulusunun bu haklı istemlerini yüreklilikle desteklemelidirler. Bunu yaptıkları ölçüde burjuva gericiliğinin oyunlarını boşa çıkaracak, böylece her iki halkın devrimci birliğinin yolunu açacaklardır.

Hepinizi içten devrimci duygularla selamlıyorum...

Yaşasın Türkiye Komünist İşçi Partisi!
Yaşasın Proletarya Devrmi ve Sosyalizm!

(Ekim, Sayı: 249, Aralık 2007)


Üste